Amasra

9 Mayıs 2012
Fatih'in aslında daha Fatih olmamışken sadece Mehmet iken geldiği Amasra için “ Lala, Çeşm-i Cihan bu mudur ola?” diyerek hayranlığını anlatmış.İstanbul'un fatihi böyle dediyse bize laf düşmez,Amasra'nın farklı bir havası gidip görmeden yazarak anlatamayacağım bir hava...

Amasra'nın bu kadar popüler olmasının en önemli sebebi Safranbolu olduğunu belirtmeden geçmeyelim.Yol sizi buraya getiriyor adeta,oraya giden buraya gelmeye mecburmuş gibi.Sırf o yol içinde gelinir zaten yeşilin her tonu yol boyunca size eşlik edecek fazla oksijen alışkın olmadığınız için sizi çarpacak.



Amasra'nın iki ayrı yüzü var.Bir yüzü Allah'ın bahşettiği güzellik diğer yüzü ise insanın yaptığı çirkinlik.Fotoğrafta gördüğünüz mendirek (dalgakıran) yürüyüş yolu olarak kullanılıyor halk tarafından,oldukça uzun yürütüş yapmak için ideal en uç noktasına gidip biraz kafa dinlemek paha biçilemez.Peki ya etrafı şantiye ! Fotoğrafını dahi çekmedim ama bildiğiniz sanayi çalışması var adeta.Bütün alet edevat yollarda,borular inşaat işleri hepsi ortalıkta. Böyle bir manzaranın hemen yan tarafı rezil bir halde yarım bırakılmış duruyor. Yetmiyor park alanı deniz manzaralı (!) yapılmış.Yahu başka yer yok mu? Bu kadar da kafanız basmıyor mu nerede görülmüş denize nazır otopark ? Hayatımda bu kadar küçük düşünen başka bir belediye görmedim.Meraktan çatladım internete de giremedim bir süre Akp'nin üstüne attım suçu çünkü halk biraz isyanlarda Hes'ten sebep bazen belediyecilik hizmetlerinin verilmemesi cezalandırma sistemi olarak kullanılıyor sonra baktım ki Chp belediyesiymiş.Pek de şaşırmadım aslında çöplerinden anlamam gerekirdi.Chp li belediyelerin bir çöp fantazisi var ki sormayın gitsin.Yaşadığım yerin belediyesinden biliyorum çöplerinden ayrılamıyorlar,çok seviyorlar çöpleri şehrin süsü oluyor.

Amasra gerçekten bir cennet,gittiğinizde neden bu kadar gerildiğimi daha iyi anlayacaksınız.Madem turizm beldesi olmak amacındasın hem kendini korumak hem güzelleştirmek zorundasın yok ben salaş,çirkin,bakımsız,avam takılacağım dersen o zaman ne yemek ne otel için o fiyatları belirlemeyeceksin.Amasra belediyecilik ve merkezi idare yönetimi açısından yanlış yönetiliyor.Bu durum muhtemelen birkaç vakit sonra Amasra'nın güzelliği yaşanmadan tükenecek.

Barış Akarsu , şehrin yüzü ! Yaşasaydı yine öyle olacaktı eminim çünkü memleketini çok seviyor hep dile getiriyordu.Yarışma döneminde memleketinden çok destek almıştı. Amasra 'nın sanata karşı bir duyarlılığı olduğunu düşünüyorum zaten halkı biraz duyarlı yapan da bu bence. Barış'a rahmet dilemeden geçmeyelim.


Amasra'nın küçük şirin bir müzesi var.Ceneviz,Roma,Hellenistik döneminden kalan hatta bir savaş esnasında özellikle saklandığı düşünülen yüzyıllar sonra bulunan eserler sergileniyor.Çok minik yani hayal kırıklığına uğramamanız için özellikle söylüyorum.Girişte önce ücret verdik sonra zat_ı muhterem birden müzekart geçmiyor mu dedi? Geçiyor  ! Eee o zaman neden sormuyorsunuz,paramızı geri aldık.Bu amiyane tabirle "çingenlik" diye tabir edilen özellikler bana aittir ama ona da geçmiş artık çok da memnunum :)






Amasra iki tane C harfinin sırtsırta vermiş hali gibi.O yüzden güzellikler gezmekle bitmiyor,her köşesinde ayrı ayrı vakit geçirebilisiniz.




Kemere Köprüsü,Sormagir Kalesini Zindan Kalesine bağlayan bir köprü.Minnacık ve çok sevimli bu köprünün Roma döneminde yapılmış.Turistlerin uğrak mekanı köprünün bir ayağında güzel bir kafeterya var.





Manzara = Amasra diyebiliriz sanırım.Bilgisayarlarımızın ekran görüntüsü yaptığımız sıkıcı iş günlerinde bakıp bakıp huzur bulduğumuz her anı burada yakalayabilirsiniz. Ağlayan Ağaç hikayesine konu olan ağacın bulunduğu yerden bu manzaralar.Ağlayan Ağaç hikayesi ise elbette ilgi çekmek için türetilmiş bir hadise,ağaç nem tutuyor sonra da yağış olmayan bir vakitte nemini bırakıyor.Ağlıyor yani :) Buraya yapılan kafeterya için bir bahane diyebiliriz.Bizde oturduk biraz soluklandık,Amasra'yı arabayla gezmeniz mümkün değil zaten gezmeyin de bu cennete ihanet olur.O yüzden yoruluyor insan,hava da tarihe göre inanılmaz sıcaktı.




Amasra'nın akşamı da bir başka güzel.Bizim orada olduğumuz gün 22 Nisan HES'e karşı yapılan bir konser vardı.İnsanların tepkilerini bu yolla göstermesi gerçekten çok keyifli bütüngün gezmiş tükenmiş olarak banklara oturduk.Jazz-Rock karışık birşeyler çalıyorlar,güneş batıyor insanlar dans ediyor,şarkı söylüyor...Öyle rahat ama bir o kadar düzenli bir ortam ki nasıl güzel bir tesadüf oldu günü batırırken geçirdiğimiz o bir saat Amasra'yı çok sevmemizi sağladı.


Amasra bir balıkçı kasabası olunca balık yemek kaçınılmaz.Önceden araştırmıştım iki yer ön plana çıkmıştı.Resmi tatil yüzünden şehir çok kalabalık ve belli ki herkes aç ! Canlı Balık, Amasra'nın en çok tavsiye edilen yeri ama her daim dolu.Yine de şansımızı denedik ama kapının önündeki kuyruğu görünce vazgeçtik.Sonra Çeşm_i Cihan'a gitmeye karar verdik orada da lig tv var o gün de gs-fb maçı,mekan tıklım tıklım kuyruk yok ama kapının önünde kediyavrusu gibi bekleşen insanlar var,insanın zoruna gidiyor sanki bedava yemek yiyeceğiz.İlgiden sebep mekan sahiplerinin de keyfi yerine ,umurlarında değilsiniz .Dön dolaş Balıkçının Yeri'ne geldik,hislerime güvendim açıkcası hiçbir bilgim yoktu.Kalkmaya yeltenen birinin yerine daha onlar kalkamadan oturduk :) Biz oturduktan sonra hava iyice karardı, yemek saati geldi ve burada da kuyruklar oluşmaya başladı.



Amasra Salatası denilen şeye dürüst olayım pek inanmıyordum.Yani sirke,tuz,yağ bolca da malzeme ne olabilir ki başka ? Öyle değilmiş yemeğe doyamadım içinden "roka" çıkınca zat_ı muhterem de pek itibar etmedi hemen hemen hepsi bana kaldı.O kadar lezzetliydi ki ne evde ne dışarda daha önce böyle bir salata yemedim.Sabah kalktığımıza zat_ı muhterem'e kahvaltı yapmayalım salata yemeye gidelim dedim saat 08:30 civarı :) İkna edemedim.Salatanın içinde sanırım 40 ve üstü sayıda çeşit malzeme var.Sırrı bu mudur ? Sanmam bir sırları var ama söylemiyorlar bence.

Balığa gelice ne yesek diye uzun süre düşündük sonra karışık olmasına karar verdik.Mezgit,barbun,hamsi tava istedik.İyiydi ama çok iyi değildi.Ne bileyim salatadan sonra beni pek kesmemişte olabilir.Garsonlar,mekanın sahibi hepsi çok sempatik tipler,hep güleryüzlüler.Salata-üç kişilik balık tava -içkiler vs hepsi 65 tl tuttu.Gece burada noktalandı,mekana girdiğimizi hatırlıyorum ama çıktığımızı hatırlamıyorum güzel uzun bir geceydi,deniz kokusu,sıcak ilkbahar gecesi,büyükşehirde cendereye girmiş ruhun ferahlaması günü güzel bitirdik.


Burası Bakacak Tepesi yazının başında Fatih'in şehri ilk gördüğü nokta,tam burada yine kafetarya yapılmış.Esintisi güzel yazın muhteşem olduğundan şüphem yok.Bu arada yazın Amasra'ya ya denize girmeye geliyor insanlar özellikle de Ankara'dan gelenler ağırlıktaymış.Yazın çok kalabalık olur böyle kaos olurmuş gibi düşünüyorum çünkü güneşli,Karadeniz bulutluluğundan eser yok arada kalmış bir iklim.Çakraz varmış denize girmek için biz gidemedik ama aklınızda bulunsun.


Tatil günlerinde yani resmi tatillerde böyle bölgelere gitmemek lazım.Çünkü kalacağınız yeri seçme şansınız sıfır ya önceden rezervasyon yaptıracaksınız ki ben nereden bileyim canım o gün nerede kalmak isteyecek sınırlandıramam ki kendimi.Elbette yer yoktu,bir de zat_ı muhterem'in madem bu manzaradayız denize bakan bir yerde kalmak istiyorum sınırlandırması geldi.İşin kötü tarafı denize bakmayan denize bakan hiçbir yer yok.Sahilin sonuna göre umutsuzca yürüdük,yol üzerinde tüm otellere yer sorduk.Yoktu olanlar ise deniz görmüyordu :) Apartlar var ama apart olayına hiç sıcak bakamıyorum birisinin evine girmiş gibi hissediyorum kendimi, hiç huzurlu bir durum değil.Neyse son otele geldik,manzarası güzel ortam güzel içini bilmiyoruz ama yer var mı sorumuza denize bakan bir oda var cevabıyla huzura erdik. Hotel Amastris birisi rezervasyonunu iptal etmiş,şans bize gülmüş.Bungalow odaları da var onlar bile dolmuş hava tam yaz olmamasına rağmen,oda çok büyüktü,şükür ki denize karşıydı,ferahtı gece kaloriferi o kadar çok yaktılar ki darallar geldi,kahvaltısı da iyiydi,bu tip seviyede otellerde sabah kahvaltılarında "anne keki" yapmazlar mesela sıcak sıcak o bile vardı.Amasrada oteller yaz oteli buna göre değerlendirin büyük beklentilere girmeyin.

İncekaya Su Kemeri,Bulak Mağarası,Yörük Köyü

6 Mayıs 2012
İncekaya Su Kemeri



İncekaya Su Kemeri ,Tokatlı Kanyonunun üstüne yapılmış bir su kemeri.Sadrazam İzzet Paşa ki daha önce de bahsetmiştik kendisi halka hizmet konusunda ünlü, suyu bir diğer taraftan diğer tarafa geçirmek için bu yolu seçmiş. Tokatlı Kanyonunu yürüyüş yaparak deneyimleyebilirsiniz. Henüz yapılan bir tesis vardı bölgeye muhtemelen turların rotalarına bu bölgeyi de ekleyecekler.

İyi ki gitmişiz dediğim yerlerden biri,hava ara ara rüzgarlı,kemerin yüksekliği 60 metre,genişliği ise  ortalama 1 metre yer yer daha da daralıp genişleyebiliyor.116 metrelik kemerden karşıya geçmek bizim için oldukça keyifli oldu.Tam ortasına geldiğinizde şöyle bir sarsılıyorsunuz evet ama yine de insan kendini özgür hissediyor o yükseklikte ve o rüzgarda olsa bile.

Türkler yine geçebiliyor ama Japon turistler garantici biraz ilerleyip yükseklik başladığı anda fotoğraf çektiriyorlar.Geçmeye çalışanlar,korkudan ağlayanlar vs güzel bir deneyimdi.Tekrar yaşamak isterdim.


Bulak (Mencilis) Mağarası


Aslında amacım başka bir mağaraya gitmekti Gökgöl mağarası orası çok daha güzelmiş.Ama zat_ı muhterem o yola giremem buradan çıkamam gibi aksiyonlar yapınca hiç o tarafa gidemedik.Bulak mağarası bugünkü halini 3 milyon yıl önce almış.Uzunluğu 6km bulsada gezebildiğiniz alan 400 metre ile sınırlı,mağaranın astıma iyi geldiğini iddia ediliyor.

Mağaraya,su kemerinden sonra gittik.Zaten biraz gerilmişiz bende ciddi boyutta olmasa da klostrofobi var.Gerçi geçen sene Derinkuyu Yeraltı Şehrinde kısmen yenmiştim bazı korkularımı ama.. Mağara başka bir hadise zaten biraz ilerledik baktık arkadan gelen önden giden yok :) Zat_ı muhterem diyor ki bu bölgede deprem olmuyor değil mi? Yahu aklıma bile gelmedi deprem olasılığı benim derdim gelip bir yarasa yapışmasın suratıma ,ıykk düşünmesi bile korkunç !

Mağaraya ulaşmak güç ,bence yolu cidden uzun değer mi değer yazın üşütecek kadar soğuk oluyormuş içi,ferahlamak için bile gelinir.Mağaranın içi havasız veya daraltıcı değil. Bu arada mağaraya ulaşmak için 150 merdiven çıkıyorsunuz.Giriş ücreti de tam 2,35 öğrenci 1,65 mi öyle birşey bu ilginç rakamları kim belirledi bilmiyorum :)



Mağarada bence büyük bir sorun var ki "ışıklandırma" hepsi birbirine benziyor gibi geliyor ama öyle değil.Işıklandırma daha iyi olabilirdi,gerçi bu bölgede buranın keşfedilmesi,sahip çıkılması,geziye açılması bile önemli.Malum biz pek nakite çeviremiyoruz zenginliklerimizi.

Mağarayı gezdikten sonra biraz yoruluyor ferahlamak istiyorsunuz.Fotoğrafta görülen ayakta durması bence pek güvenilir olmayan kafecikte birazcık soluklanabilir.Hafif birşeyler yiyebilirsiniz.Safranbolu'da nerede ne yerseniz yiyin,kötü olacağını düşünmüyorum bu konuda bir standart yakalamış durumdalar.Bu arada Bağlar Gazozu'na değinmeden geçemeyeceğim.Aynı gün Arasta'da yemeğin yanında içmiş olsam da buradaki kesinlikle daha başarılıydı.Aroması farklı ama içinde onu farklı kılan ne var bilmiyorum meşhur diye denemek istedik.


Yörük Köyü




Malumuz Zat_ı Muhterem yörük,bu yüzden yörük köyünü gezmek bizim için farz oldu.Gezerken benim ilk defa gördüğüm çoğu detayı o zaten biliyordu,ne için kullanıldıklarını nasıl üretildiklerini insanların hayatlarını nasıl kolaylaştırdıklarına hakimdi.Elbette bazı farklılıklar vardı.Safranbolu'da bulunan bu yörük köyü aynı zamanda bir bektaşi köyü inançlar elbette yaşam tarzından ev düzenlemesine kadar yansıyor.




Yörük Köyü 750 yıllık bir geçmişe sahip.Halihazırda yaşayan 50 -60 kişi var. 250 yıl kadar konak -göçer yaşarken Osmanlı Devletinin zorlamasıyla o meşhur evleri yapmaya başlıyorlar.Evlere baktıkta Zat_ı muhterem'in aklına köyde yaylada anneannesinin evi geldi,yıkılmak üzere olduğunu kimsenin ilgilenmediğinde bahseti,bu konakların aynısı ama balkonlu bir yapıymış görmek için sabırsızlanıyorum. Evler ne kadar yüksek olursa o kadar kıymetli tavanın yüksekliği ise zenginliği temsil ediyor.



Yörük köyünde bir çamaşırhane var.Daha önce de duymuştum bende biraz hayalkırıklığı yaşattı.Ama görmekte fayda var.

Yörük Köyüne gittiğimizde kafamızda hiçbir plan yoktu ne yapsak nereden başlasak gerçi sokaklarda gezmek bile mutlu ediyor.Atmosfer çok güzel,evler,sokaklar,insanlar.. Sanki film seti gibi... Her gezide yaptığımız gibi bir tur grubunun peşine takıldık.Sipahioğlu Konağına götürdüler bizi, fotoğrafta görülen Filiz Teyze ayaküstü yaptığı esprilerle hepimizi dağıttı.Fotoğraflarını facebooka koymamız konusunda ikna etti.Konağı karış karış gezdirdi,çok ilginç bilgiler verdi.Sayesinde çok eğlenceli vakit geçirdik.


Leyla Gencer buralıymış bende bu heykeli görünce anladım.Unutmamaları güzel..














Related Posts with Thumbnails