..Ramazan Gerilimleri..

24 Ağustos 2009
Onbir ay nasıl çabuk geçti yahu,bu sene Ramazan erken mi geldi ne? Ramazan dediğin kış olmaz mı ya,üşürsün,gün kısa olur çabuk biter,eğer gece kuzu çevirme yemediysen pek susamaz daha ziyade acıkırsın,sonracığıma sıcak pideyi fırından alır ısınma aracı olarak kullanırsın falan..Yazın Ramazan mı olur ya,sekiz yıl daha adapte olamayacağım galiba..
Her yıl Ramazan ayında az buçuk ibadet eden,belki hiç girmediği manevi duygulara giren,ne bileyim işte kendi çapında dikkat eden binlerce insana nazaran benim gibi fazladan Ramazan ayı günahına giren kaç kişi vardır merak ediyorum? Sinirlerim harap oluyor,etmediğim küfürleri ediyorum bazen,sinirden bazılarını ısırasım falan geliyor o kadar yani..

Şimdi namazlarda camiye gitmek gibi her sene yaptığım bir hata var ki bu sene yaz mevsimi kimse yoktur,rahat rahat takılırız diye tekrarlamak istedim.Eve en yakın camiyi seçtim hataymış,önce cami kullanım listesine falan kayıt olmanız gerekiyormuş.Her gidişimde nerede oturuyorsun ki? Kimlerdensin ki,nesin ki sen? Babanın adı ne gibi sorguya alınmış sorulara muhattap oluyorum."Kimlerdensin ne demek bir kere,burası kabile sistemi ile mi işliyor..
Ufak tüykafa 'nın torunu,oturan boğa'nın kızıyım,manyak mısınız lan?" Bu camii bilmem kim efendi anısına yapıldı,onun çocukları ve çevre verdi parayı,öyle yani,sen tanımıyor musun bilmem kim efendiyi? "Eee tanımıyorum,gelmeyeyim mi ,gideyim mi ben ? Ne yapayım gidip babama cami mi yaptırayım ?"

Gittiğiniz yerde eğreti durmak böyle oluyor işte,"cemaat " denilen hadiseyi abartmış bir grup insan,kendi sevaplarını attırdıklarını düşünürken sizinkileri engelleyerek daha ziyade günaha giriyorlar.Neyse hadi camiye girin diyelim,özellikle de teravih vaktiyse ki Allah'ım ya Rabbim affet beni,patlama noktam burada oluyor. Şimdi saf olmuşuz malum,terli,tombul,sesi oldukça itici bir teyzenin kolumu parmağıyla oymaya çalıştığına şahit oluyorum.. En nefret ettiğim şey tanımadığım insanların bana dokunması,kadını erkeği yok bunun. Ne diyorum? Kay kenara azıcık diyor,lan duvardayım zaten,nereye geçeceğim.. Arka tamamen boş diyorum,öne oturacağım ,sıkışacağız ecük diyor.Niye sıkışalım ki, ne oluyor daha öne oturunca daha mı yakın oluyoruz Allah'a diyerek arkaya geçiyorum. Sonra birisi çıkıyor ki sanırım camii yapımında en fazla tuğlayı o vermiş yada şu bilmem ne efendini kızı falan,bizi sinema düzeninde oturtmaya kalkıyor.Sen kalk cam kemarına,sen kalk teyzeme yer ver,sen git kapı eşiğinde kıl,büyüklere öncelik tanıyalım? Öncelik mi yaşla ne alakası var hacı,erken gelen oturuyor işte olay bu.. Hem sen kimsin diyorum,ben cami cemaatindenim diyor,biz kimiz diyorum,siz ramazan'da geliyorsunuz sadece diyor,iyi o zaman gidelim diyorum.

Tevbe,istiğfar namaz vaktine kadar geliyoruz..Kılmak istiyoruz elbette,ama geğirenlerden,geğirirken çıkan iftarda yenilen soğan-sarımsak kokulardan niyeyse namaza pek adapte olamıyoruz,hatta gaz çıkatıp namaza devam edenleri de yakalamak için garip bir görev üstleniyoruz falan.. İmam cemaati susturmak için insanüstü bir performans sergiliyor,yalvarıyor adeta,millet starbucks'da oturmaya gelmiş gibi,sahur menüleri,iftar misafirleri,ya da namaza gelmeyen onlara göre imansız komşu kadın sohbet konuları.. Kabus gibi,bir insanın değil ibadet için,normal şartlarda durmak istemeyeceği bir ortam yaratılmış.

Alışsın diye yanımda götürdüğüm,beni çok sevip her yaptığımı yapmaya çalışan komşu kızına faydam olur diye onu da götürüyorum.O daha çocuk,namaz uzun,arada kıkırdıyor,eşarbı açlıyor onu düzeltiyor,dikkati dağılıyor ama pes etmiyor.Onu gördükçe mutlu oluyorum.Taa ki yine terli,ıslak,tombul,itici bir teyze "doğru düzgün yerinde dur "diyerek ona çemkirene kadar.. Ne yapıyorsun teyze diyorum,bak kaç tane çocuk var burada 2-3 tane,niye gelenleri de soğutuyorsun,bırak kıkırdasın,alışsın,soğumasın,korkmasın camiden.. Umutlarım kırılıyor,neden dindar kesimi soğuk,içe kapanık buluyorlar,neden camiler bizim sosyal hayatımda yok,neden ibadet bizim için kasveti simgeliyor az buçuk anlamaya başlıyorum.

Küçük bir çocukken Kuran okumak için gittiğim camide hoca benimle birlikte bulunan 20 çocuğa gittiğimiz üçüncü gün "gerizekalılar,Allah size o kadar nimet veriyor,can veriyor siz Allah'ın kitabını öğrenemiyorsunuz "demişti.Bunu unutamıyorum zira o gün son gidişim oldu,aksi gibi Kuran okumayı okuma yazma öğrendiğim yıl öğrenmiştim,ama o psikopat hocanın karşısında okuyamamış,eve "ben gerizekalı değilim" diye ağlayarak gelmiştim.Benim için pek güzel bir anı değildi,bu gibi örneklerle ibadete,camiye dini bütün değerlere uzak kalmayı tercih eden dostlarım var.Yoksa göğsünüze bastırdığınız Kuran'ı alıp koştura koştura öğrenmeye,okumaya gitmenin tadı başka hiçbirşeyde yoktur.

Bir de olayı ticaret haline dönüştürmüş olanlar ve onlara inanan saftirikler var ki,kafayı yememek elde değil..Namaz sonunda Hz .Muhammed' e ait olduğu iddia edilen bir sakal geliyor,kapsül içinde.Gülmeye başlıyorum,annem kızıyor.Ya diyorum gidelim,kimbilir kimin kılı tüyü,ne işi var mahalle camisinde,hem kimmiş bu adam peygamberin torunumuymuş da onda duruyor bu sakal? Ayıplanıyorum ama haklıyım,gidip öpenler mi,bu şerefe eriştirdikleri için kapsül sakala sahip insanlara hediye verenler mi dersiniz her türlüsü mevcut. Acıyorum,gidiyorum,kim bilir kimin sakalını öpen o kadar imanlı(?) insanı orada bırakıyorum..Yolda,gündüz gittiğim kuaförün "oruçlu musun" sorusu geliyor aklıma,acaba oruçlu olmasaydım saçımı kesmeyecek miydi diye düşünerek uzaklaşıyorum..

-İyi ki Doğdun Üfürükten Prenses-

20 Ağustos 2009
Bugün 20 Ağustos tam bir yıl önce o gün sadece 3 kişinin okuduğu :) "Blog Yapıcam,Şahane!!!" adlı yazıyla başladı herşey..

Heyecanlı,neşeli biraz da kasvetimi kapatmaya çalışan bir halim vardı.

Girdiğim her delikte tanınmak,farkedilmek isteyen şu kişiliğimi uzun zamandır takip ettiğim blog dünyasında çok zaptedemedim.

Burayı sevdim,insanları sevdim,iletişimi sevdim,"işte tam benim gibisin" veya " senden bir halt olmaz" diyen mailleri sevdim,yorum onaylamayı sevdim,blogu sahiplenenleri sevdim,duygularımın bir başka kıtadan okunuyor olduğunu görmeyi sevdim,beni üzen herhangi bir olaya sınırsız özveriyle yaklaşıp çözmek isteyen okuyucuları sevdim,mutlu olduğumda gelip buraya yazarsam mutluluğumun daha da büyüyeceğini bilmenin verdiği hazzı sevdim,bazen bilerek ucunu açtığım konuları gelip seviyeli bir şekilde tartışanları sevdim..

Bir yılda bloga ne kattım tam kestiremiyorum ama o bana ondan beklediğimden fazlasını verdi.İnsanların duygularını yakalamayı öğrendim,sırf daha çok okunabilmek varken sakin durmayı başarmayı öğrendim,mutlulukları ve acıları paylaşmayı öğrendim,hayatıma tamamen tabantabana zıt hayatlara sonsuz saygı duymayı öğrendim,eleştiriye tahammül eşiği çok düşük bir insan olarak ana-avrat sövenlere "eyvallah" diyebilmeyi öğrendim.

Öncelikle halihazırda dostluğumuzun bitmiş olduğu blogda birkaç yazısıyla bana destek veren,bu blogu açmam için beni zorlayan Kani'ye teşekkür etmek istiyorum.. Babamın konusunda bir ses verirsin sandım ama yanılmışım,yine de iyi ki varsın,bütün bu güzel insanları sayende tanıdım.

Blog yazmaya başladığım ilk dönemlerde yazılarımı okuyan,beni destekleyen blogunda yer veren tek bir kişi vardı o da Blogmania Editörü Ukturk.. Blogun teknik her türlü işini off demeden yaptı,bütün sıkıcı sorularımı cevapladı ayrıca hoş sohbetiyle sıkıcı akşamlarımı kurtardı.Bütün neşeli,geyik hallerinin yanı sıra oldukça efendi,aklıbaşında biri olduğunu düşünüyorum.O bu kadar umutlandırmasaydı bu iş bir yılı tamamlamayabilirdi.Herşey için teşekkürler,seviyorum seni blogların Erol Kösesi :)

Bu blogu günde 8-10kişi okuyordu arkadaşlar ve ben mutluluktan havalara uçuyordum.Çırılçıplak soyunup da alabileceğin en büyük tepkileri alabilirsin ama yazdıklarınızla tepki almak çok güç.Okuma konusunda sınıfta kalmış bir ülkede yazdıklarınızın okunduğunu bilmek,gün geçtikçe arttığını takip edebilmek,bunun verdiği haz bambaşka..

Bloga büyük anlamlar yüklemedim,hatta boşladığım bile düşünülebilir,İstediğim tek şey vardı ki bana benzeyen insanları bulmak,bir noktada buluşmak,dilerim gerçekleştirebilmişimdir.Eğer okunmuyor olsaydı bu blog benim gibi herşeyden çabuk soğuyan birisi için birkaç haftada biterdi bu hikaye..Bu sebeple Çok teşekkür Ederim,bir şekilde buraya gelen herkese..

İlk günden bir alıntı ;


"belki bazen paylaşmamak,evet galiba sebep bu..canım isterse gelip
yazmak,yazarak çoğalmak ya da azalmak hedeflediğim bu.. "

"Pırt Açılımı"

13 Ağustos 2009
Aslında Apo,Gazi olmalı bence,hani geç gelmiş Kürt Kurtarıcısı.. Nasıl fikir,lan tarih bizi affetmeyecek.Sen git nobellik adamı İmralı'da tut yıllardır,hepsi Ecevit'in suçu.Bilselerdi bu günleri,gözleri bağlı b.k çuvalı gibi getirmezdi Sayın Abdullah Öcalan'ı.

Bu nasıl bir tezgah ya,nereye düştük biz.Tarih birilerinin adını altınla mı gübreyle mi yazar bilemiyorum ama girdiğimiz yol çıkmaz sokak bilirim.Şaka mı bu yoksa ciddi ciddi 15 ağustos'u mu bekliyoruz gizliden.Apo "he" diyecek de halvet olacaklar öyle mi?

Bak şimdi Erdoğan'ın konuşması geldi aklıma doldu yine gözlerim "anaların ideolojisi olmaz,giden canlar vs vs" aman ne sıkıcısın ya.. Bunları bilmeyen T.C vatandaşı var mı şekerim,bunu bugün duymuş gibi ağlayan zekaya da ayrıca hayranım.Bak mesela Dağlıca Katliamı'nda içim çıkmıştı günlerce,o zaman pek ipleyen yoktu bu durumu.Herkes metanetliydi,ne bileyim askerlik yan gelip yatma yeri değildi,vatan sağolsundu ,hıı? Hmm skor tabelasında aynı anda iki eşit skor yazmalı demek ki şehit sayısı:4 ölen pkklı aslında içi temiz katil kardeşlerimiz :4 böyle olunca mı ağlamalıyız..

Güzel kardeşim elin p.çi senin ülkeni bölmek istiyor,toprak istiyor,yıllardır senin yaptığın yatırımların içine ediyor,yok sayıyor,habire enik gibi üreyip sağlık,eğitim ot çöp bir sürü arıza çıkartıyor,yediği ekmeğe ihanet ediyor,hepsi bir kenara 25 yıldır sana silah sıkıyor.Askerine,polisine,öğretmenine,halkına sen dağda savaşıyorsun bu p.çle şimdi ne oldu da "pırt açılımı "yapıyoruz.Muhatabın kim,kim bu kürt halkı nerede hacı? Lan ver kurtulsana niye mesleğe yeni atılmış hayat kadını modundasın ver bebeğim,ver kurtul.Nereye gidiyor ki bu yol Türkiye Birleşik Devletlerine mi? Ver,ver iki ayda mal gibi ortada kalır onlar,ekmek elden su gölden,devletin yardımı ye,çalışma,tüket,üre üstüne silah sık..Kürdistan bile bir taraflarında patlar,ancak yedikleri kaba pislerler.Hala korkutuyor mu sanıyorsun Kürdistan fikri,umrumda mı sanıyorsun kaybettiğimiz canların yanında.

Her yazıda aynı ortayollu ifadeleri yazmaktan bıktım."Kürt kardeşlerimize şunu şunu da belirteyim" demek dahi istemiyorum.Herkes rengini belli etsin artık,hiçbirimiz oğuz boylarının safi türk kanıyla yaşamıyoruz öyle değil mi? Hepimizde var bir şekilde karışıklıklar,o halde bir farkım yok Kürt bir vatandaştan..Kendini bu ülkeye ait hissetmekle alakalı mesele,kanında hainlik taşıyıp taşımamakla alakalı.. "Ama benim kürt arkadaşlarım var" der niyeyse her yazı yazan,ee ne oluyor yani,benim de var da.. "Kürdistanı düşlüyorum" derse bi s... git derim sanıyorum..Nedir bu koşulsuz birlik muhabbeti,herkes bulunduğu ülkeyi şartlarını,nerede ekmek yediğini bilecek kardeşim.İyi o zaman temelli gitsinler ülkenin tüm birimlerinden,üniversitelerden gitsinler,akdenizde otellerini bırakıp gitsinler,şirketlerini bırakıp gitsinler,siyaseti terkedip gitsinler,mahallenin marketini bırakıp gitsinler..Gidip hakkari'de yaşasınlar Kürdistan olsun orası da,tamam kabul..Var mısınız? Olmaz en kral Pkk'lıyı bile kesmez bu..

Bana ne ya ölen binlerce teröristten,kardeşim falan da değil.Dağa çıkmış,babamı bacağından vurmuş adamı göğsüme mi basacağım?Teröriste yaptığın kıyağı bana yapmadın be hacı,adam dağdan inerse iş bulacaksın öyle mi? Eeee bende bir önce çıkıp sonra insem mi,ne dersin?

Daralıyorum inanın,kaygılı,çok bilmişlikten öte bu durumlar.Ülkenin bölünmesi falan da umrumda değil artık.Ne çok şehit verdik,ne çok para harcadık,ne çok vakit harcadık,bu uğraşın böyle sonuçlandırılması canımı sıkan.. Ve en çok da Dtp'li Ayna'nın düne kadar Kandil'in inlerinde yaşayan bu insanların kendinden emin bu halleri,muhatap olduğumuz insanların "Pkk'sız bir çözüm düşünülemez" cümleleri..Bütün bunlar kabus olmalı,içinde az çok Allah korkusu barındıran bir iktidar bu kadar vicdansız olmamalı...

Bir Kızın Pırlanta İle İmtihanı

11 Ağustos 2009
Kalpler kırılmasın diye baştan söyleyeyim.. Pırlanta sevdası azıcık kroluk,azıcık görmemişlik,azıcık da burnu büyüklük barındırır.Şimdi "bizim ailede sekiz kuşaktır pırlanta geleneği var,bize ilk pırlantayı Sultan Abdülhamit takmış "diyecek kaymak tabaka okuyucuların yazının bundan sonrasını okumasına gerek olmadığını düşünüyorum.

Ara ara gereksiz fevriliklerim,ev kızı tipi modelini azıcık eleştirdiğim,ukalalıklar yaptığım olsa da pırlanta sevdasına hep temkinli davrandım.Tek taşımı kendim alacağım falan türünde benim için gerçekçi olmayan artistliklere girmedim.İnsan kendini tanıyor.Parayı severim,yoksa kendimi yerlere atmam varsa da yemeyi bilirim.Lükse düşman değilim,bir tabak yemeğe şu kadar para verildi diye sızlamaz içim,öğrenciyken beni iki ay geçindirecek bütün paramı inanılmayacak kadar saçma birşeye verip,bir ay simitle bütüngünü geçirdiğimi bilirim.
Evlilik teklifi almamış fakat evlilik yoluna girmiş insan evladı olarak iç sesim bana "pırlanta" diyordu.."Nerde lan pırlantan" "Pırlanta al üfürük" " pırlanta aldır üfürük" "zaten altın yakışmıyor minik parmaklarına pırlantadan mahrum etme onları"

Diğer iç sesim ise " kızım manyak mısın,hani böyle şeylere itimat etmezdin sen,nerede senin çizgin? " parayla mı ölçüyorsun aşkı,adamı yolmaya mı çalışıyorsun,kromusun kızım sen,kendine gel?" "ne farkın kaldı yüzüğümü görmedin mi diye az kaldı gözüne sokup seni kör edecek gerizekalı betülcan'dan "

Gel-gitler.. Arada neler yaşandı bilmiyorum,tek hatırladığım,pırlanta uzamanı hanım kızımızın kafayı yarı sıyırmış yüz ifadesi.Egom varmış benim,öyle yaprak dökümü ailesinin en olgun kızı fikret havalarım falan yalanmış,bildiğin aç gibi en büyüğünü en pahalısını seçer mi insan fiyatlarını bile bilmeden.Birinin bir tarafına girse dağıtacak o öküz gibi pırlantayı ağlaya ağlaya bırakıp makul olanda karar kıldım.Eğer adi pırlata uzmanı bana o pırlanta seti göstermeseydi kendimi şimdi bu kadar suçlu hissetmeyecektim.Set olarak alalım üfürük diyen ve bugüne kadar gözüme o kadar hiç bu kadar sevimli gelmeyen zat_ı muhterem'e tekrar aşık oldum o an :)

Lan üzerimde Mango outletinden 10 liralık bluz,Zara %60 indiriminden 20 liralık pantolon,bu seti neyle takıcam ben.Resmen açlık bu yaptığım.Çıktık mağazadan yavaş yavaş pırlanta etkisinden çıkmış beynime oksijen gidiyor "bana ikinci el araba alırdık ya o parayla","zat_ı muhterem evlenince aç kalırsak bu taşları kemiririz değil mi şekerim ?" "ya bu kanlı emlas filmine gitmişmiydik biz?" diyorum,kafa çalışmaya başladı yavaş yavaş..

Yavrucum besbelli özgüven eksikliği bu takı-toka olayı,yok bende güvenmiyormuşum kendime demek ki.Değerli olduğumu hissetmem için ; kömürden 5-6 milyon yıl fazla toprak altında kalmış bir taşa ihtiyacım varmış.Gözüçıkasıca reklam şirketlerinin oyuncağı olmuşum doldurmuşlar beni yıllarca farketmeden,dombili gün kadınlarının dolma parmaklarından taşan o pırıltıya kanmışım..Bir ara tursil'den pırlanta çıkıyordu hatırlatırım size,bak benden başka hatırlayan yok,taaa o günlerden bozmuşum da niyeti,kurbanımı bekliyormuşum.

Hayatta hiçbir mutluluğu kendisine tam olarak yakıştırmayan insanlar vardır ya..İşte o benim; ağzım açık salakça özgürce sevinemem bir diğerine büyük mutluluk veren şeye ya da abartamam diğer insanlar gibi ufak jestleri.. Hep bir suçluluk duygusu,ben aslında bunu haketmiyorum saçmalığı.. Çocuklarınızı başlarına gelen bütün güzel şeyleri hakettiklerine inanmayı öğreterek yetiştirin olur mu? Sanırım benim sorunum bu,aşırı duyarlı,kaygılı,suçluluğa programlanmış alt beyin..!!

--Lanetli Yaz--

7 Ağustos 2009
Ağustos'ta döneceğim dedim,sözümü tuttum.Bu kadar da gecikmezdim ama olanları duyunca bana hak vereceksiniz.Neyse baştan başlayayım.

23 temmuz günü babam by-pass oldu.Yaklaşık 4-4.5 saat süren operasyonda biri atardamar olmak üzere iki damarı değişti.Damarlardan biri bacağından alındı.İki gün yoğun bakımda kaldı.Hastane,ilgi-alaka,hastane personeli,operasyonu yapan cerrah (Bülent Polat) herşey mükemmeldi.Takibini yapan doktorlara göre diğer hastalardan da hızlı bir iyileşme sürecine girdi.Kendini toparladı ve operasyondan 1 hafta sonra taburcu oldu.Fakat 1 hafta daha kontroller için bekledik.Herşeyin yolunda olduğu söylendi.

Ve eve geldik.Düşünün hepimizin tek hayali eve gitmek.Babam balkonda oturmak istiyor,annem yatağında yatmak istiyor.Ben şaka gibi ama sadece ayaklarımı uzatıp tv izlemek istiyorum.Eve geldik,ilk ben çıktım,elimde çantalar ve... bir baktım ki kapı eğilmiş iki yerden..Dondum kaldım,gayet sakin" hırsız girmiş" dedim anneme.Anahtarı denedim,kapı açılmadı,merdivene oturdum.Sonra babam,amcam apartman ahalisi ortaya döküldü.Kapı açılmadı,polis çağırıldı,çilingir geldi ve eve girdik.

Ev bıraktığımız gibi derli-toplu bulduk.Mutfağa hiç girilmemiş,salonda pek dolaşılmamış.Fakat tuvalet kullanılmış sifon çekmek yerine ise hırsızımız tarafından tuvaletin musluğu hafif açık bırakılmış.Yatak odası ise daha fazla karıştırılmış.Annemin başucunda bulunan şifonyerden manevi değeri maddi değerinden daha fazla olan altınlar alınmış.Benim bebeklik küpelerim,bebeklik takılarım.Şu an kullanmadığım birkaç kolye ucu,annem için değerli bir altın osmanlı tuğrası,bana mezuniyetimde hediye edilen hiç kullanmadığım şık bir altın saat,babamın alyansı vs incik boncuk..Maddi değerleri bizi üzecek kadar büyük olmasada anıları olan şeyler.Yatak odasını da çok dağıtmamış,özenli davranmış,bizi üzmemek için elinden geleni yapmış.Ve benim odam,en çok burada vakit geçirmiş.Bilgisayarı açmak istemiş denemiş fakat benim gibi arıza olan bilgisayarım bana özel bir yöntemle açılır düğmesine basmak kafii gelmez.Bu kısmen benim güvenlik önlemimdir :) F9'a basmış F10'a basmış klavyeden türlü numaralar denemiş ama açamamış.Biz bunları bilgisayarı inceleyen Asayiş bilgi-işlem bürosundan öğrendik.Sonra benim yatağıma yatmış,uzanmış diyelim yatağın içinden yastığı çıkarmış ve ona dayanarak yatağın üstünde uzanmış.Kendi evi gibi yani..Odama girdiğimde dolap kapakları,çekmeceler açıktı.Dolapta el kamerası ve fotoğraf makinası vardı.İkisini de almamış,peki ne almış? Mp3 player.. şaka gibi değil mi..?

Hırsız kardeşin en büyük mallığı ev telefonunu kullanması olmuş.Bulunduğumuz ilde bir merkez köyü aramış hırsız,sonra da o aradığı numara bizim evi aramış tam 7 kere,bir hırsız bu kadar saftirik olabilir mi düşünmeden edemiyorum..


Olayın üstünden 4 gün geçti.Ama hala gece yalnız yatamıyorum.Kendi yatağımda ise ilk defa dün gece yattım.Kendimi bildim bileli tek korktuğum şey hırsızdır,o da başımıza geldi.Silahtan korkmam,peşime biri takılsa korkmam,kapkaçtan korkmam,karanlıktan korkmam,börtü böcekten korkmam ama.. Odamda şu anda bu yazıyı yazdığım bilgisayarı başka birini kurcaladığı düşünmek,bir adamın bu evde odamda gezindiğin düşünmek bile beni delirtiyor. Ya bir daha gelirse??


Kapımız yeniydi,polislere ve çilingire göre de oldukça sağlammış,zaten hırsız da çok uğraşmış.Kimse ses duymamış apartmanda,ailecek şüphelendiğimiz birisi var.Polise söyledik,onlar telefonla aranan kişi ile şüphelendiğimiz kişi arasında bağ kurmaya çalışıyorlar.Evin heryeri hala temizleyemediğimiz parmak izi aramasında kullanılan kömür tozlarıyla dolu,kabus gibi herşey bitti kaç gündür onu temizliyoruz.Kalp ameliyatından gelip böyle bir durumla karşılaşmak nasıl açıklanır bilemiyorum ama yine de şükür diyorum.Ev de hiçbirşey saklamayız,kıymetli olan herşey bankada ve banka kasasıdadır,sanırım bunun avantajını yaşadık.


Bu yazı lanetli kılan olaylar bizimkilerle sınırlı değil.Bir yakınımızın 5 yaşındaki oğlu dokuzuncu kattan düşerek rahmetli oldu.Anneannem ve dedem babam ameliyat olduktan sonra trafik kazası geçirdi.Dedem hala yürüyemiyor.Onlara vuran şerit ihlali yapan alkollü pislik ise öldü çok şükür.Bu yaz nasıl bir yaz,ne zaman bitecek,daha bizleri neler bekliyor bilemiyorum.İnatla "buna da şükür " demekten vazgeçmiyorum.
Related Posts with Thumbnails