Vira Bismillah

30 Ekim 2008
İlk cümleleri yazmak ne kadar da zormuş.. gören de sanır ki pulitzer ödülüne aday olacak roman yazıyorum. bloga iki satır kendimi tanıtma yazısı yazıcam şunun şurasında ama tam yarım saatir ilk cümleleri yazıp silmekle cebelleşiyorum.

Üfürüğün bloğunu takip ediyorsanız bazı postlarda yorumlarda kaniyi görmüşsünüzdür ya da görmemişsinizdir ben kendi kendime havaya girmişimdir işte o kani bu kani hangi kani niye kani aşağıda;Uzun süredir çok farklı bloglar geziyorum,okuyorum kimi zaman “peaah” deyip geçiyorum kimi zamanda nezaman yeni bir post ekleyecek diye saatleri sayıyorum..

Internetle fazla aram yoktur teknoloji seviyem.. playstatıon oynamakla word kullanmak arasında bir yerlerde(aralarında nasıl bir bağ varsa artık) internetle ilişkim.. ama üfürük buraya yazmaya başladığından beri hatta biraz daha da önceki bir zaman diliminden beri bende kendimi ifade etmeliyim kanısına vardım.böylelikle aslı belki etrafımdakileri böylesine kırmam,deli danalar gibi ağzımdan salyalar akıtarak saldırcak insanlar aramam diye düşünüyorum..çünkü yazmak beni inanılmaz rahatlatır tıpkı okumak gibi..

burada paylaşacaklarım neler olur şuanda bilmiyorum hiç bir hesap kitap yaparak gelmedim. hayatta yol almak yol alırken hep yanımda olucak olan üfürüğümle birşeyler paylaşmak istiyorum.. fakat bende garip bir takıntı var bir yerlere birşeylere bağlı kalamıyorum. mesela hiçbir siteden işime çok yarayacak bilgilerin mevcut olduklarından bile üyelik alamam.. sayfada hep “bu linki sadece kayıtlı üyeler görüntüleyebilirler” yazısıyla bakışırım ama üye olamam. Neden,niçin bilmiyorum..msnimde bile en yakın arkadaşlarım yoktur sürekli gizemli bir havada takılmak hoşuma gidiyor sanırım.

bu yüzden buradanda birgün yok olup gidersem anlayın ki takıntılarım nüksetti.. beni bir yolcu kabul edin siz,bu handan geçerken uğradım kimbilir belki kalırım belki yol alırım..

özetle amacımız; üfürüğümün yanında olmak, bol bol geyik yapmak bazen ona buna saldırmak bazende yüzlerde ufak bir tebessüm bırakmak... Artık bende onunla beraber birşeyler karalayacağım.

"kani"

Sıkıcı Günler..


kendimi deli dana gibi oraya buraya atıyorum..
gece erken bitsin diye erken yatıyor ama bu sefer de sabah çok erken kalkıyorum.. koşmaya gitmiyorum artık.. gücüm yok,gidersem yığılıp kalacakmışım gibi geliyor..

kuaföre gittim bende.. ne kadar sıradan değil mi yaptıklarım.. biraz canın sıkılınca kendisiyle oynamaya başlıyor insan.. uzun zamandır hatta çocukluğumdan beri belki gittiğim bir yer.. oldukça içten bir hanım kuaförüm..
oturtuğum koltuğa.. hoşbeşten sonra..saçlara geldi sırada.. aynadan kendime bakıyorum düşünün o halinizi.. boynunuza bağlanan adı her neyse işte o şey ne kadar komik göründüğünüzü düşünün..


ne kadar çabuk uzuyor saçların dedi.. her zaman ki gibi kesiyoruz değil mi? hayır dedim.. herzaman ki gibi kesmiyoruz.. kafana göre takıl.. isterse tavuğun bir tarafına benzesin ama artık "bana" benzemesin.. "ya pardon üfürük ama hasta falan mısın sen? ışığın gitmiş bebeğim senin,neyin var " dedi?

o öyle dedi ya,düştüğünde ağlamayan ama siz ahh,uff dediğiniz de avaz avaz bağıran bir çocuk gibi.. duygulandım.. birden birkaç saniye içinde gözümden bir hatta birbuçuk damla döküldü.. cevap veremedim.. uzatmadı o da..

25'den iki gün önce gün almış bir genç bayan olarak şimdiki halimi görseniz bir de uzaktan görseniz taş çatlasa 16-17 bu kız derseniz.. kafasına göre kesti manyak ama güzel oldu .. kahküllerim var dana gibi.. saçlarımda omuz hizamda.. değiştim en azından.. ama anlatacak,gösterecek,beğenecek misin acaba diyecek.. "ben seni her halinle seviyorum" diye cevap alacak biri yok..

ne yapsam kendimi tam olarak oyalayamıyorum,hep bir yanım eksik kalıyor.. artık korkmaya da başladım.. "arar o eşşek kafalı" diye teselli edenlere de inancım azaldı..

mutsuzum.. ne yapsam kurtulamıyorum..

"Cumhuriyet"

29 Ekim 2008

  • televizyon kanallarının sağ köşesine iliştirilmiş bir bayrak..


  • sabah,öğle,akşam bütün sohbet programlarında ellerinde bayrak dillerinde 10.yıl marşı bağırıp,tepinen,göbek atan bu ülkeye zerre katkısı olmamış kadınlar ve erkekler..


  • cumhuriyet nedir sizin için diye sorulduğunda düğmesine basılmış gibi "Türkiye laiktir laik kalacak" diye ne söylediğini bile tam anlamayan tipler...

  • "cumhuriyet annesiyim,kadınıyım ben" diyen akciğerlerine kadar açtığı göğüslerini gösteren 65 yaşındaki sanatçı kadın..


  • "şeriat aslında gerçekten oturtulduğunda daha özgür bir platform sağlayabilir" cümlesini kurabilme hakkını bile yarım yamalak götürebildiğimiz cumhuriyetten aldığını düşünmeyen zavallı zihniyet..


  • buz gibi havada tören alanında poposu donan ertesi gün hastalıktan kırılan,onları acımadan bekleten bürokratların ne mal olduğunu daha minicik halleriyle öğrenen zavallı öğrenciler..


  • bir gazete adı,sırf adı bu diye onlara molotof kokteyli atacak aciz zihniyete sahip düşmanları olan,sırf adı bu diye cumhuriyetin tek sahibini kendisi sanan bir gazete..


  • balkona astığımız bayrak( gerçi bu sene hiç indirmedik şehitlerimizden :( )


  • bir bayan olarak,ne olursa olsun varolan ya da varolmayan bütün haklarımızı sağlayan ve bir şekilde koruyan rejim..


  • kuyumuzu kazan onca ülkenin haritada böldüğü yarısını kürdistan diye hayali,kıçımın ülkesine peşkeş çektiği bir toprağı birleştiren unsur..


  • anayasanın ilk maddesi ve değiştirilmesi teklif edilemez maddesi..


  • mozoleye bıraktığı çiçekle bütün sorumluklarından kurtulduğunu sanan onlarca vekil,bakan,bürokrat..


  • 100.yılını gururla biraz da korkuyla beklediğim,elimde bir bebe "işte bunun için çalışacaksın" demek istediğim değer..


  • bir gün yıkılacaksa,şahit olmamak için kendimi bu dünyadan yok edeceğim kavram ..

Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun.. Hakimiyetimiz Baki Olsun..

Allah'ım Bitsin Bugün,Yalvarırım Bitsin..

28 Ekim 2008
içimi dökebilir miyim? lütfen,ilk defa.. ilk defa bu kadar açık olacağım.. ilişkim hakkında sadece geyik yapıyordum burada.. ama anlatmak istiyorum bu sefer..
içim yanıyor,kalbim acıyor,yazarken bile ağlıyorum.. yoruldum çünkü.. tek bir güzel söz ihtiyacım vardı sadece sadece ama sadece tek bir güzel söz ne olduğu mühim değil ..

yaklaşık yarım saat önce telefonum çaldı.. erkek arkadaşım aradı.. iş,askerlik,ev,arkadaşları vs oldukça zor bir dönem geçiriyor.. akıl danışmak için aramıştı.. tek kapris yapmadan,tüm içtenliğimle tüm tatlılığımla yardımcı oldum.. fikirlerimi beyan ettim.. karara bağladık..görüşmenin o kısmı bitti..

"ee nasıl geçiyor doğumgünün dedi?" kaldım öyle.. demek biliyormuş dedim,demek hatırlamış."iyi geçiyor"dedim .. diğer günlerden bir farkı yok,rejimi bozacağım sadece tatlı birşeyler yiyeceğim kendime hediye..

anlatmaya başladı:"unuttum" dedi "dürüst olayım gece unuttum bugün saate bir baktım 28 ekim yazıyor eyvah dedim,üfürük delirecek! unuttuğumu anladın neden arayıp bağırıp,çağırmadın?"

bilmiyorum dedim,kırıldım ama susmak istedim,ilk doğumgünümü nasıl kutlamıştın hatılıyormusun dedim? o zaman prensesinde değildim hiçbişeyin değildim? nasıl kutlamıştın,? büyütme üfürük dedi,şimdi daha çok seviyorum seni.. ama daha az önemsiyorsun dedim..

affet beni dedi.. affedecek birşey yok dedim.. sinirlenmeye başladı böyle yapınca eline ne geçiyor,mutlu mu oluyorsun büyütme bu kadar dedi? aradım işte dedi.. lütfetmişti sanki.. ben zaten suskundum,neden keyifli değilsin,bağır çağır böyle durma dedi..hem istesen dün bir şekilde hatırlatırdın unutmamı istedin belli dedi! dondum kaldım resmen.. tek bir gün dedim,tek bir gün.. arayacaksın ve kutlayacaksın telefonunu bile kurabilirdin.. yapmacık olacaktı öyle yapınca dedi.. yine beni anlamadığını hissettim sustum..

bana karşı soğuk davranma bak mahsunlaştım dedi.. bir an acaba doğum günü olan o mu diye içimden geçirdim? sen mi mahsunlaştın dedim "yemin ederim zorla konuşuyorum kapatalım şu telefonu! 28 ekimin bitmesine çok az kaldı yarın eskisi gibi oluruz bugün rahat bırak artık beni.. tek bir gün sabret "dedim...

içinden canavar çıktı sanki bağırdı: "tek bir tek bir gün amma büyüttün" dedi..ağlamaya başladım bağıra bağıra ağladım.. sen nasıl bir hayvansın.. seninle artık tek kelime konuşmak istemiyorum,ne halin varsa gör dedim ve kapattım.. bir daha da aramadı..

yazıyorum yazarken hala ağlıyorum.. bunu haketmek için ne yaptığımı merak ediyorum.. doğum günümü unutan ve bundan beni suçlayan,bu yüzden ona soğuk davrandığımı söyleyip beni azarlayan,doğum günümü hala kutlamayan,iyi ki doğdun bile demeyi yapaylık olarak gören bu adam benim erkek arkadaşım..

hala ağlıyorum.. acaba burayı mı geliyor,sürpriz yapmaya diye heveslendiğim için kendime acıyorum.. bu kadar aptal bir kızım ben işte!

İyi Kİ Doğdum,Gördün mü 25 Oldum!!




boğazım ağrıyor.. bugün üçüncü günü.. geçmedi hala.. hava açıldı biraz güneş var ama sahte..içim üşüyor,yalnızlıktan mı acaba? attığım başlığa baktım güldüm,bu şarkıyı söyleyebilecek enerji yok içimde çünkü.. nasıl zorlama bir neşe içine girmişimde atmışım başlığı hayret ettim kendime! bu başlık yalan arkadaşlar dikkate almayın lütfen.. iyi ki doğmadım,25 oldum ama bir b.k olamadım..


23 tane doğum günü yaşadım.. bundan önce.. 24 mü yoksa yok yok 23 ,doğduğun yılı saymıyorsun hesaplarken..hatırlayamadıklarım hep mükemmel geçmiş..fotoğraflardan anlıyorum..muhteşem masalar hazırlamış annem,onlarca hediye gelmiş..sevdiğimiz bütün insanlarla birlikteymişiz.. hatırladıklarım ise berbat.. fotoğrafları karıştırırken buldum da.. arkadaşlarımı çağırmışım orta 1'de galiba..orada bile bir mahsunluk var üstümde.. doğum günlerimde mutlu olduğumu hatırlamam hiç..


geçen sene zat_ı muhteremle kutlamıştık.. mutlu etmek için bin takla atmıştı.. ama yok,onunla da alakası yoktu.. ben yine mahsundum.. hatta ağlamıştım,yanlış hatırlamıyorsam..

mevsim depresyonuna denk geliyor galiba benim doğum günüm.. biraz da ondan böyle oluyorum.. partilerle geçen,muhabbetin gırla gittiği,herkesin sevgi böceği olduğu doğumgünlerim yok benim.. gerçi olsa da mutlu olmam galiba..enteresan,uyumsuz berbat bir karakterim var akrebim ben ..beni ancak güç mutlu eder! güçlü değilim bu günlerde,mutsuzum bu sebeple..

gün daha tam başlamadı ama evin tek çocuğu olan şu zavallı kızcağınızı anne-babası bile iplemeyecek biliyorum.. her anne gibi şefkatle davranan annem,belki de kendi eseri olduğum için.. doğum hikayemi anlatacak yine.. zor doğdun,azıcıkda erken.. bir gün doğurmak için beklemek zorunda kaldım hastanede diyecek.. aramızın artık hiç düzelmeyeceğini düşündüğüm babam uzaktan bakacak yine bana.. sevgilim telefonda "bitanem keşke yanımda olsaydın bıdı bıdı şunları yapardık" diyecek.. beklediğim o derin duygusallığı gösteremeyecek.. belki de unutacak aramayacak hiç..zira ben güne girer girmez aramasını bekledim,telefonuda o saatten yarım saat önce kapadık..ama kutlamadı.. arkadaşlarım msj atacak,hadi birkaç tanesi arayacak.. iyi ki doğdun,iyi ki varsın diyecek.. belki biraz heyecanlanacağım sonra hevesim sönecek..

gece olmasını 28 ekim'in bitmesini bekleyeceğim..

devlet dairlerinde işim düşünce söylediğim bir tarih olarak kalacak sadece doğum tarihim..

28 .10.1984 Ankara


bu da benden bana gelsin.. hediyem olsun kendime.. biraz acı biraz umut..




Eve Dönüş..

26 Ekim 2008

kabus gibi..

ktunnel ve türevlerinden girmek.. aktif olmayan butonlarla savaşmak.. kendi bloguma suçlu suçlu başka yollardan girmeye çalışmak..blog yazamamak..televizyonda blog yazanlar yasta haberlerini dinlemek.. bir gazla wordpress'ten hesap almak.. buradaki arkadaşlardan ayrı kalmak,o iletişimi kaybetmek.. hepsi hepsi kabus gibiydi..


geri döndüm,geciktim biraz zira psikolojim ancak düzeldi..gerçekten çok sinirlendim,özgürlüğüm elimden alınmış gibi hissettim..biri özel alanıma müdahale ediyor sanki.. dikte ile başarılmış her ne varsa yıkılmaya mahkumdur.. bunu hala idrak edememiş zihniyete tüküreyim..


yazmaya devam edeceğim.. pornocularla,teröristlerle tüm ahlaksızlarla aynı muameleyi görsem de devam edeceğim..


kendini ifade edebilen insanın böylesine kıymetli olduğu bir dönemde,insanların kendilerini ifade etmelerini engelleyen böyle bir mekanizma,korkarım uzun süreli yaşamayacaktır..


küfür ettiğim s.. git çok bile kaldın dediğim fazıl say'a,bu ülkeye hizmet etmeyeceğim diyip giden onca akademisyene,bir yazara,bir doktora,bir bilimadamına.. artık hepsine hepsine katılıyorum..



burdayım arkadaşlar..
inat,ısrar ve zevkle olmasa da sinirle yazacağım..
ama yazacağım..

İyi Ki Doğdun Kanim!!


kanim şu karikatüre bak ya!
kahin miyim neyim ben haa?
kaç gün önce buldum bir bilsen ;)
iyi ki doğdun yavru,iyi ki varsın,iyi ki kanimsin..
öpüldün!!!

Henüz Belirsiz Bir Tarafımla Gülüyorum Sana Yasakçı Zİhniyet

24 Ekim 2008
inatla yazar mı insan..
sırf inat olsun diye yazıyorum,hemde öyle berbat şartlarda uyduruk bir siteden girdim blogger'a..
gören de sanır ki uluslarası kadın ticareti ön görüşmelerini yapıyorum ya da uyuşturucu transferi yapıyorum 200 milyon dolarlık,hasbinallah..

ne tarafımla güleceğime bile karar vermiş değilim..
sinirlerim bozuldu,ya bu uygulamalar osmanlı döneminde bile yoktu..
kontrol edemeğin şeyi yasakla..
intenet suçları arttığından beri k.çlarını yırtıyor millet internet hukuku diye bir mekanizma oluşsun diye..
ama yok,yasaklamak en kolayı..

eee ensest,çocuk vs pornosu olan siteler?
terör örgütüne hizmet eden siteler ya mecliste "soykırım yapıldı bize" diyen köpekler..
onları da durduracak mısınız?

lanet olsun!

bizden bir b.k olmaz...!

Uluslararası Dostluk Ödülü

22 Ekim 2008



Sevgili Pilli-Cadı ve Babegazelle bana bu ödülü layık görmüş..
Teşekkür ediyorum..

Çok kişiye göndermek gerekiyormuş galiba ama bu tip aksiyonlar çok seri bir şekilde ilerlediği için ulaşmayan kimse kalmadığını düşünüyorum yine de şansımı deneyeceğim :)




Sycorox


Diyalog / Bölüm -3

21 Ekim 2008


film repliği tadında diyaloglar/3


Zat_ı Muhterem : dün hiç üşümedim çadırda*,herkes üşümüş ben hiç üşümedim..


Üfürükten Prenses : üşümezsin tabii geldim sarıldım sana,üşüme diye..


Zat_ı Muhterem : astral seyahatle mi geldin,ahah aahaa.. kızdın mı astral prenses,aha ahaha


Üfürükten Prenses : iğrençsin ya,içine ettin yine duygusal dinginliğimin,öküsss!

Zat_ı Muhterem : bende seni seviyorum sevgilim,ahahaha


*seferberlik tatbikatı sebebiyle..!

Astral Seyahat Fiyaskom :)

20 Ekim 2008
boş beleş insanım ya.. işte kendime en büyük hakaretim budur,üstelik hakarette sayılmaz öyleyim bir zamandır:( bak üzüldüm şimdi gerçeklerimle yüzleşince,böhüüü..kendime bir aktivite bulmak istedim.. değişiklik olsun,mümkünse biraz heyecanlanayım..

pilli cadı'nın şurada bahsettiği Astral Seyahat olayı çok ilgimi çekti,biraz araştırma yaptım.. millet gidip gezip geliyormuş.. arkadaşlarını falan izleyip geliyormuş,bende çok özledim zat_ı muhterem'i bir görüp gelirim diye düşündüm.. oldu ki bir yamuk yapıyor,ensesine binerim,korkudan zaten oracıkta ben onu öldürmeden ruhunu teslim eder diye düşündüm.. iyi düşünmüşüm değil mi ;)

şimdi zihin boş olacakmış vücut dinlenmiş olacakmış vs.. bütün şartları ayarladım kendimce.. gece yapayım dedim..ortam daha müsait olur..hem kimse rahatsız etmez.. bizimkiler evde,ee onlara "ya ben astral seyahate çıkıcam azıcık elleşmeyin bana" diyemeyeceğim için.. sessiz sedasız halletmeye çalıştım..

saat 22.00 suları.. yatağa yatılır.. hayır,yanıldınız giyinik ;) çıplak olmaktaki amaç vücudu rahatsız edecek kaşındıracak,ağır gelecek ne bileyim işte meditasyonu engelleyecek bir kıyafetten kurtulma amacıymış,kedicikli pijamamı oldukça rahat bulup onunla astral seyahate çıkmaya karar verdim. hem ayıp yahu,milletin yanına gidilir mi öyle anadan doğma neyse.. gözlerimi kapadım..zihnimi zor da olsa boşalttım.. ama niyeyse içten içten "harbi malsın kızım,cidden senden bi b.k olmaz uğraştığın şeylere bak" diyip konuşuyorum.. ee nihayetinde konuştuğum iç sesim yani gezintiye gidecek olan kısmım onunla konuşmam abes değil.. artık biraz korkmaya başladığım anda tuvaletim geliyor! eee beş dk önce gittim astral seyahate başlamadan,çocukluğumdan beri ne zaman heyecanlansam tuvaletim gelir benim.. haydaaa bu şekilde transa geçemem ki? böbreklerimi hissediyorum adeta ;)

gittim yaptım geldim,aynı moda girip,yatağa uzandım.. uymuyorum ama hedeflenen dingilliğe erişmeme çok az kaldı vee içerden sesleniyor annem ;

"minikkuşşş(komik ama böyle kendimi bildim bileli :P)uyudun mu???? telefonun çalıyor mutfakta kalmış,getireyim mii???"

duymamazlıktan geliyorum,hani uyumuş derde,vazgeçer diye,aynı anda odamda olan diğer telefonum çalıyor,titriyor aslında ,telefon faktörünü düşünmemişim..

zat_ı muhterem arıyor:

"nerdesin lan,niye açmıyorsun turkcell'ini? diyor,uyumuşum sonra konuşalım diyorum..incik cıncık ne varsa sorup,en ilgili halini takınıp"sesin berbat geliyor,çok erken yatmışsın,beni de aramadın,bişey mi oldu" diyor..

bir çeneni kapasan ben sana seyahatle "bööööö" yapıp ne olduğunu göstereceğim diyesim geliyor,susuyorum..

annem sesimi duyup,öteki telefonu getiriyor:"yatağın üstünde niye yatıyorsun kızım,sonra boğazım ağrıyor,popom ağrıyo,oram ağrıyo,buram ağrıyor" diyorsun "gir yatağın içine" diye azarlıyor..

zat_ı muhterem ile görüşmeyi manidar bir şekilde sana döneceğim ben diyip bitiriyor ve yola devam ediyorum.. rahatsız edebilecek herkes rahatsız ettiği için mutluyum..artık seyahatin hiç bölünmeyeceğini düşünüp tekrar başlıyorum..ama sanırım yediğim azar yüzünden bir bakıyorum yorganın(feci üşürüm) altındayım.. "millet çıplak yapıyor mal mısın kızım,ruhun yorgana takılacak Allah korusun göreceksin gününü" diyip korkuyor:)yorgandan kurtuluyorum..
az sonra yine annemin sesi duyuluyor:

"baban,yazı yazı yazıp çıktı alacakmış,yarın kat maliklerine dağıtacakmış,uyumadıysan,açsana bilgisayarı".. diyor..( babam psikopat bir apartman yöneticisi,kat maliklerine kan kusturuyor :P bir sürü güzel hizmeti olmasına rağmen aidatların toplanması konusunda çok hassas,geciken,sallamayan biri olursa feci gergin anlar yaşanıyor..)

astral seyahatin yalan olması durumunu kadere bağlıyorum..demek ki benim gümüş bağ (seyahat sırasında,ruh ile beden arasında kopmaması gereken bağ) kopacakmış..bir daha balıketli bedenime dönemeyecek,onu çok özleyecektim diye düşünüyorum.. ama en çok zat_ı muhterem'i basamadığıma üzülüyorum :P

Blogger Olmuşta Deplasmanda Yazıyor - 2

19 Ekim 2008
Değerli Okuyucu bu seni ikinci kez rahatsız edişim.. başladığımız konuda ikinci bölüme geldik..
"senin bloguna kadar geldim burdan başka yere mi yolluyorsun,ne zahmetli kızsın" alınganlığından incinirim bilesiniz..
tekrar ediyorum; okuyunuz,yorum yapınız çekinmeyiniz orası da bizim yuvamız :p

"Binmek" ve Tecavüz

17 Ekim 2008

bu aralar çok gerginim her duyduğum olay beni daha da geriyor niyeyse kahramanlarda hep erkek..son zamanlarda biri magazinsel biri de oldukça ciddi iki haberle karşılaştım..

ilk paylaşacağım magazinsel olanı;türkiye'de magazinin şöyle bir misyonu var.. toplumun içindeki bireylerin gerçek düşüncelerini bize iletebiliyor..özetle: demet akalın denilen bence kafası birazcık az çalışan arkadaş ibrahim tatlıses'in uçağını kiralamış.. ve "leş gibiydi" demiş.. i.tatlıses denilen doğal yaşam elemanı da "demet benim nasıl iyi bir "binici" olduğumu bilir" demiş?

olayın özü de şöyleymiş d.akalın istanbul'a ilk geldiği dönem bu dağ insanıyla beraber olmuş,muhtemelen ünlü olmak için kullanmış,sonra da nasılsa artık dost olarak devam etmişler hayatlarına bugüne gelmişler.. burada tartıştığm bu kadının namusu değil,bizden ahlaklı olabilir,dünyanın en ahlaksız kadını da olabilir.. burada anlatmaya çalıştığım i.tatlıses'e benzer erkeklerin ne kadar da sığ seviyede yaşadıkları..

i. tatlıses denilen doğal yaşam insanının yaptığını,yapabilecek bir kadın tanımıyorum. yani kendisine kırıcı sözler söyleyen bir erkeğe "vakti zamanında benimle yatarken böyle demiyordun yavrum" demez hiçbir kadın.. hayır hayır toplumsal baskı yüzünden değil sadece bu kadar beyinsiz olmadığı için demez.. çünkü lan yatıp kalkmamızın ne alakası var bu konuyla diye düşünür.. erkeler (bu dağ insanı türünde olanlar) bir kadınla birlikte olmayı ona zarar vermek,binmek,kullanmak,onu küçük düşürebilecek ayrıntılara sahip olmak olarak düşünürler.. köşeye sıkışınca tek meziyetleri becerileri işe yarayan tek uzuvlarını ortaya koyar .."bakııııın benimmmmmmm cinsel organım var,şu kadını da bindimmm,helal olsun değil mi bana,tam erkeğim haaaa".. derler..eee sonra? ne oldu yani "bindin" sonuç ? hem binmek ne demek?
cinsellliği,kadın erkek ilişkilerini en ufak bir tartışmada ortaya dökmek zekamla ezemediğimi belaltından vururum mantığıdır..zaten elde edemediği kadına o..pu der bu tip erkekler ama ilginçtir hemen elde ettiklerinde de o..pu derler.. bir erkek bir kadınla tartışıyorsa o kadına ilk hakaret kötü kadın olduğudur,çünkü bir kadının kötü kadın olması böyle onursuz bir adamın iki dudağındaki "bindim" lafındadır.. insan hiç düşünmez mi? benim de kız evladım var,yarın bir gün kocasından boşansa kocası da eski karısı için "çok bindim ona " dese? ne olur,bu nasıl bir pislik düzeyidir?

ama yok erkekleri böyle yetiştiren hep bir grup beyinsiz anneler var.. yazın teyzemi ziyarete gitmiştim oraya gelen bir kadın çocuğunu severken " kızlara nasıl k.yacaksın oğluşum diye soruyor oğluna, el kadar bebe de öğretilen el haraketiyle cevap veriyor! işte böyle k.yacağım diyor, anne de gülmekten ölüyordu.. bir kadın,erkek çocuğunu neden böyle yetiştirir sizce? donmuş kalmış,o sinirle herkesin içinde kadını yerin dibine sokmuştum,teyzem de çok sinirlenmiş hemen ortamı terketmiştik.. böyle anneler oldukça bu adamlar da olacaktır..

ikinci konuda : bir yasa tasarısı önerisi..
öneriye göre evlilik yaşı 14'e düşürülecek.. eğer 14 yaşında bir kıza tecavüz edilirse bu kamu davası olmayıp,isteğe bağlı dava olacak.. ve yine 14 yaşında kıza tecavüz eden adam evleneceğim derse suçlu sayılmayacak!!!! yani kendisine tecavüz edilen kızımız artık olarak evlilik işkencesine maruz kalıyor.. o zaman herkes hoşlandığı gözüne kestirdiği elde edemediği kapatması yapacağı ergen kıza tecavüz etsin! tecavüz eden evlilikle ödüllendiriliyor adeta..kabus gibi..bana tecavüzcüsüyle evlenmek isteyen bir kadın gösterin? bu nasıl bir psikolojik yıkımdır..
14 yaşında bir kızın bir erkekle isteyerek veya istemeyerek beraber olduğunu hangi değerlendirme yöntemi değerlendirebilir? bu yaşlarda ilişki isteyerek bile olsa çoğu kez tecavüz kabul edilmelidir,zira akıl henüz istenilen,mantıklı kararlar alabilecek seviyeye gelmemiştir..

ayrıca; eşine tecavüz eden erkeğe uygulanan hapis süresi 7 yıldan bir yıla inecek.. bu tasarıyla tecavüze uğramış 14 yaşındaki birey anne-babası eğer şikayette bulunmazsa kendisi bireysel olarak henüz değerlendirme yapamadığı için şikayette bulunamayacak.. yani anne-baba duyulmasın edilmesin diye düşünürsü kamu davasından da çıkan durum oldukça meşru hale gelecek..

gerekçe de cinsel birliktelik yaşının 14'lü yaşlara düşmesi.. yani diyelim ki 10 yaşına düştü bu sefer 10 yaşındakiler mi evlenecek. bu yaşın 14'lü yaşlara düşmesi zaten sosyal devlet kapsamındadır.. bunu engellemek devletin asli görevidir.. engellemek yerine neden düzenlenmeye gidiliyor anlamış değilim.. milletin işi gücü yok sübyancı pislikleri koruma yasaları üzerine mi çalışıyorlar? bu yasa kimi koruyor.. tecavüzcüyü !
kuralların zalimin yanında olduğu başka bir ülke var mı Allah aşkına?

bugün ŞEHİT hasılatı nasıl?

aktütün'de babasını kaybeden senasu..



bu ülkede yaşamak istemiyorum artık cehennemin dibinde yaşamak istiyorum.. zaten yakında yarısını satacaklar!

5 terörist 5 asker.. yanyana yazıyorlar iki hasılatı.. ikisi bir mi şerefsiz? biri onun bunun köpeği bir terörist,biri sen yatağında götünü rahat yay diye ömrünü feda etmiş can..
"ayy bugün 5 kişi daha ölmüş yayğğğğ,ayy yazıkkk yaaaa,içim eziliyor valla,ayyy ölmeseler keşke yağğğğ,ama bizi kimse bölemez biz kurtuluş savaşında...?"
televizyondaki kadın şarkıcı bozuntusu böyle üzüldü işte acımıza "ayğğ ölmesinler yhhaaaaaa.."

Allah'ın laneti hepsinin üzerine olsun.. "bu insanlara tek kuruşu geçen,az da olsa ya onlarda haklıdır belki,uzlaşalım diyen,biraz olsun sempatik bulan,onlar adına şarkılar yazan,söyleyen dinleyen,köşelerinden yazılar yazan,mecliste ekmeğimizi yiyen(haram olsun)" bunlarında Allah belasını versin.. lanet okuyorum.. hergün okuyorum çünkü bugünün bir farkı yok..


bir açıklama geldi dün "Aktütün'de ihmal yoktu" diye.. ihmal yoktu o zaman gözgöre göre öldüler öyle mi? saldırıyı duymasına rağmen ;kim hala golf oynuyormuş kim tatildeymiş de bölememiş o esnada bilemem ama bildiğim tek şey kimilerinin çok güvendiği o kuruma da artık inancımı yitirmiş olduğum..
bugün hakkari'de ki 5 şehidin birtanesinin babası ilginç bir noktaya parmak bastı..
"hiç zengin çocuğu şehit olmuyor hep garibanlar oluyor" dedi.. zenginlik düşmanı değilim ama gerçekten haklı değil mi şehit babası? denize karşı rakı-balık yaparak geçiyor bazıların askerliği..
bir de hiç yapmayanlar var karısının sıcak koynundan çıkamayan,şehitleri gemisinden izleyenler var,onlarıda onlara oy verenler düşünsün artık bana ne!!!

Testere Filminde Başrol!!!

16 Ekim 2008
kendimi testere filminin çekimlerinde hissetim bir an.. işkencenin tartışıldığı şu günlerde dişleri sökülmek suretiyle işkence yapılan insanlar aklıma geldikçe fena oluyorum.. son dişim de çekildi ve son buldu acılarım.. başladı mı desek yoksa bilemiyorum..

öyle zor bir operasyon oldu ki.. ben sapsarı oldum hekimimiz azıcık yusuf yusuf oldu.. bağırışlarım hadi seni eve bırakayım zahmet olmasın sana dişin çekildi zaten diyen babamın odaya koşmasını sağladı.. sanırsın ki konuşturulmak üzere yakalanan düşman kuvvetlerindenim..


ama yine güzellik açısında bir faydası oldu,kendimi bu kadar sıkmam pembeleşmemi sağladı :P doğal allık etkisi yaptı.. geldim eve,ağzımı açmamak suretiyle aynaya baktım,maşallah güzel etki etmiş :P

zat_ı muhterem'e gıcık oluyorum,arasana lan! daha sabahın köründe ben koşarken konuştuk işte dişçiye gideceğim korkuyorum falan dedim,aramadı öküs.. aramayacağım bugün hiç,aradığında da çok pis bozacağım!

..Meme Ve Bebe..

15 Ekim 2008
Güzel kadınlarla bir alıp veremediğim yoktur.. hatta tesadüf müdür ya da bilmiyorum şekilci biri miyim çirkin arkadaşımda yoktur..elbette göreceli bir kavram güzellik ama bütün arkadaşlarım gerçekten hoş insanlardır.. güzel insanı severim.. ama..
son dönemlerde Angelina Jolie'nin Brad Pitt tarafından çekilen oldukça doğal(!) ve aynı zamanda çekici fotoğraflarını konuşuyor insanlar.. ben fotoğrafları bir gazetenin internet sitesinde gördüm ve inceledim.. sonra artık alışkanlık haline geldiğinden galiba yorumlara baktım.. sonra da çileden çıktım..memleketin bütün erkekleri yorum yapmış..

aman Angelina jolie ne muhteşem kadınmış..
bir sürü çocuk doğurmuş hala taş gibiymiş..
böyle kadına sahip olan adamın ömrü uzarmış..
fotoğraflarda çok samimi görüntüler vermiş..
hele bebeğini emzirdiği poz hem seksi hem masum bir harikaymış..
eşleri üstlerine başlarına bakmıyormuş,kendilerini bırakmış doğumdan sonra 90 kilo kalmış...
mış mış da mış mış..

erkeklerin olayları bütün olarak değerlendirememe defosu var.. sadece sonuçla ilgileniyorlar.. evleniyorlar çocuk istiyorlar çocuk doğuyor... ee hadi kiloları ver,ee hadi psikoljin düzelsin ee hadi eski düzenimize geçelim,,ee hadi seksi karımı istiyorum..

lan çocuk doğurdum ben taş değil.. ağlıyor,zırlıyor,altına mıçıyor bu velet,üstelik tipim kaydı,üstelik kendimi berbat hissediyorum,üstelik artık geceleri uyumuyorum bebemiz yüzünden,üstelik sen de gidip beni aldatacaksın ya da 9 ay boyunca bir şekilde aldattın diye kafamda milyon tane sorun var.. üstelik kendini pedagog sanan annen de tepemde,burnumdan getiriyor.. hergün bir sürü misafir geliyor,yalnız başıma kalmak istiyorum.. işten ayrıldım evde bunalıma girdim.. senin bu çocuğa olan tek katkın yapımda salgıladığın o madde mi baba müsvettesi?

şimdi bu adamlar sonra gidip Angelina jolie'nin pozlarına bakıp iç geçiriyor..aman ya Rabbim o ne güzel anne portresi öyle diyip hayranlıkla izliyorlar.. tabii Jolie'nin ki meme ve bebe,evdeki kadının ne memesi meme,ne de bebesi bebe!

Angelina da doğum travmasına girmiş midir acaba? zaten başkasının elinden aldığı adam beni aldatır da gider diye krizlere girmiş midir? ya da kendini birşey sanan kaynanası var mıdır acaba angelina'nin da? kiloları nasıl vereceğim diye bunalıma girmiş midir,yoksa serveti bundan kurtulmak için ona kapılar açmış mıdır? geceleri uyanıp bebesini pışpışlıyor mudur yoksa Brad'e özel geceler hazırlayıp elinde mi tutuyordur? evde tıkılıp kalmış karınıza karşılık acaba Angelina'da bütün vaktini eve bebek tebriğine gelen çok bilmiş bebek uzmanı kadın grubuna pasta,börek pişirmekle mi uğraşıyordur?
anne var annecik var efendiler!
evdeki koca memeli karınız,bu süs bebeğinden çok daha kıymetlidir bilesiniz!!

Haysiyetsiz "Adsız"

14 Ekim 2008


seni ünlü yapacağım "Adsız" okuyucu :)

tam da şu ilacı atan benim :P

dönemsel olarak aynı lugattan o sıradan küfürleri yazmak eğer seni rahatlatıyor,akşamına sevgilinle kavganı engelliyorsa,yediğin kazıkları unutturuyorsa,bir halta yaramıyorsun diye azar yediğin patronuna karşı seni güçlendiriyorsa.. lütfen devam et,,,

ben gerilmem haysiyetsiz okuyucu,yazdıklarını tam ortadan bir yarılma efekti ile yazdığını düşünür mutlu bile olurum..

adsızsın çünkü yazdıklarının arkasında duracak cesaretin yok.. şu dakikadan sonra ifşa edeceğin kimliğinde benim için zerre kadar değeri yok.. sen damgayı yedin,,, bilmiyorum nerede yetiştin ama burada küfürleri öyle gizliden edip kenara çekildiğinde ettiğin küfürden çok daha ağır ithamlara maruz kalırsın..

niyeyse bayan olduğunu düşünüyorum ve hatta eminim.. niye bilmiyorum.. değilsen de haysiyetsiz okuyucu,o diline doladığın uzuvların bir tarafına monte edilmesi suretiyle artık bayansal yaklaşımlarda bulunduğunu düşünüyorum.. ama alınma lütfen saygı duyuyorum :)

sana yazdığım ilk ve son yazıdır bu. haysiyetsiz okuyucu, ben yazılarımı yazacağım,adım gibi eminim sen de seni hergün okuyorum diyen en istikrarlı okuyuculardan daha sık bir şekilde her yazımı büyük bir istikrarla okuyacaksın.. ve senin için üzgünüm.. her defasında keşke diyeceksin..

artık ünlüsün adını bile veremeyen haysiyetsiz okuyucu.. artık senden nefret eden bir kaç kişi daha var : )

hoşçakal...

Blogger Olmuşta Deplasmanda Yazıyor :P

13 Ekim 2008
Değerli Okuyucu Bir şekilde okuduğunuz şu şahsiyetin başka bir blogda ilk yazısı aha da şuradadır..
lütfen tıklayınız,okuyunuz,yorum yapınız,utanmayınız,zira orası da bizim yuvamız :P
öpüldünüz bir de :P

Diyalog / Bölüm-2

11 Ekim 2008



film repliği tadında diyaloglar/2



Zat_ı Muhterem: bana kızmıyorsun değil mi?



Üfürükten Prenses : kızıyorum,bilerek zorluyorum,iyi kötü tepki ver diye..



Zat_ı Muhterem : zoraki yapılan herşeyi yapay buluyorum prenses..



Üfürükten Prenses : senin yapay bulmadığın bir şey var mı Allah aşkına,senin için tüm sevgi belirtileri "yapay"



Zat_ı Muhterem : sen..



Üfürükten Prenses : efendim..?



Zat_ı Muhterem : yapay bulmadığım tek şey,sensin..

Mim Manyağı Prenses / Bölüm-3

Allah'ım sana geliyorum.. Mim çukuruna düştüm,debelendikçe daha çok batıyorum.. Rama beni mimlemiş.. aslında konu çok güzel de,ben son dönemlerde o kadar romantik değilim.üstelik bana bu hissi verecek arkadaş da romantik değil.. biz atların son düzlükte koşması gibi önümüzdeki hedefe doğru koşuyor.. şu son bir ayının işkenceye dönüştüğü askerlik mevzusunun bitmesini bekliyoruz..


bu sebeple hayallerimdeki yıldönümünü değilde.. geçen seneki yıl dönümünü anlatayım.. bizim resmi kayıtlara göre yıldönümümüz ocak ayında.. o gün başladık yani,o gün hayatımda olur musun triplerine girildi.. o gün eller tutuldu neyse daha fazla ayrıntı vermeyeyim :P




tarihler ocak 2008'i gösterirken..ben oldukça sıkıntılı günler geçiriyordum.. hayatta dayandığım beni meşgul eden,zihnimi boşaltan,hayatımı renklendiren sevgilim aralık ayında askere gitmişti..henüz bir ay olmuş ve ben sürekli geriye kalan onbir ayı düşünüyordum.. yıldönümü tarihi gelip çattığında haftasonuydu.. hatta yıldönümü günü pazar gününe denk geliyordu,ama bizim aksiyonlarımız cumartesi günü başladı.. haftasonu çarşı izinlerini nette birbirimizi görerek geçiyorduk.. ama o cumartesi başkaydı.. nefesim kesilmiş mutluluktan..cumartesi günü gelmiş..sevgilimle özgür bir şekilde konuşacağım..adam beni bir aradı,saat 11'de..

z.m: prenses ben dolmabahçedeyim!!

ü.p: hıı,neee! ne dolmabahçesi ya,ne işin var orada?

lan beşiktaşa her gidişimiz de girelim derim sallarsın,kültürel turlara mı başladın tam da günü? ne halt karıştırıyorsun lan sen?


not: dolmabahçe,ilişkimiz de enteresan bir ayrıntıdır,oralarda gezinirken bir turist afete baktı diye ki ben bile bakmıştım,elimdeki pet şişe suyunu tepesinden aşağı boşaltmıştım bir yaz günü..ki hala bakmamıştım,madem ıslanacaktım keşke baksaydım falan der..neyse..devam..

z.m : ya elemanlar istanbul'u gezelim bize yardımcı ol dediler bende işte yardımcı oluyorum..ortaköy'e gideriz buradan bilmiyorum vakit kalırsa başka şeylerde yaparız.. prenses hepsi başka yerden geliyor,bana kaldı tanıtma muhabbeti ne yapayım ?

ü.p: biz ne zaman konuşacağız peki? bir haftadır bugünü beklemiyor muyuz,özlemedin mi sen beni,tamam ya,nereye gidersen git..çattttt!!!

telefon kapanır,hatta telefonlar kapatılır.. prenses kızmış aynı zamanda kırılmıştır kültürel turlara..saat 13:00 olur.. ev telefonu çalar,zat_ı muhterem arar,nete gel der.. ilk raund kazanılmıştır..


nette yarı içten yarı uyuz konuşulur.. ve zat_ı muhterem o korkunç hatayı yapar.. o talihsiz cümleyi kurar..


z.m : prenses,seni çok seviyorum biliyor değil mi? böyle onlarca yıl dönümümüz olur inşallah.. hep yanımda ol bıdı bıdı bıdı,aşk sözleri..

ü.p : geri,bugün ayın 12'si 13 'ü değil!

z.m : neeeeee,12'si mi?

ü:p : evet 12'si ama bizim yıldönümümüz 13'de.. ne kadar duyarlı,ilgili özlemli bir sevgilisin ya,kaybol gözümün önünden ya,senin kutlayacağın yıldönümüne de sana da.. ayy delirttin beni ya!

z.p: pc'nin takvimi ayın 13'ü gösteriyor ya! valla ya! hay ... internet cafenin pc'si bu .. tarihi yanlış demek ki,prenses kızma bana ya..


ü.p : ya manyak mısın sen nasıl kızmayayım.. bugün 13'ü olsa bile böyle mi kutlayacaktın.. öküz gibi trip yapmasam hala asker arkadaşlarına tur rehberliği yapıyordun,artık b.kunu çıkardın ya!

z.m :ne yapacaktım,helikopter tutup geleyim mi oraya(farklı şehirlerdeyiz),askerlik yapıyorum ben farkında mısın bilmiyorum ama,budur yani.. şu şartlarda yapacaklarım bu kadar..

ü.p: ben netten çıkıyorum zat_ı muhterem.. iyi gezmeler sana.. (gerçekten kırılmıştım..)


ertesi gün yani ayın 13'de gerçek yıl dönümüzde.. bana yazdığı ilk ve tek mektubu (muhteşemdir,her okuduğumda ağlarım) yolladı,çiçeklerle birlikte.. affettim çünkü evet askerlik yapıyordu.. bende azıcık kaprisli bir kızım belki bundan sebep uzatmadım..

bilmiyorum 2009'da neler olacak..?

Diyalog / Bölüm-1

10 Ekim 2008


film repliği tadında diyaloglar/1


Üfürükten Prenses : çok zorsun son günlerde,sana ihtiyacım var ama beni çok yoruyorsun..


Zat_ı Muhterem : şu bir ay geçsin,herşey daha iyi olacak,inan kafam çok dolu prenses..


Üfürükten Prenses : tamam da hayatındaki sıkıntıların acısını benden çıkartma istersen.. ben azıcık sıkıntılardan sıyrılmanı istiyorum..


Zat_ı Muhterem : kimden çıkartayım peki,kimim var senden başka?


Üfürükten Prenses : Haklısın,benden çıkart,benden ...

Tek Çocuk Musun,Böğğğğ!!

karar verdim uzunca bir süre kimseyle tanışmayacağım hadi tanıştım diyelim kendimi tüm şeffaflığımla ifşa etmeyeceğim.. zaten ben insanlarla konuşurken herşey nasıl büyük bir hızla ilerliyor da muhabbet koyulaşıyor çözemiyorum.. diş günlerimden biri yine.. yine bir kayıp verdim.. kalsiyuma doymuş çenemin bana hediye ettiği parçayı dişçi koltuğunda bıraktım.. ama bu sefer yüzüm tamemen uyuştu çünkü daha önce de belirttiğim gibi uyuşamıyorum ve bu sebeple 3 iğne vurmak durumda kaldı.. şu anda sağ tarafımı tamamen hissetmiyorum..

tabii bu operasyondan önce yeni biri ile tanışma akabinde yaşanan olaylar silsilesi gelişti.. birisiyle tanışırken söyleyebileceğiniz şeyler sınırlı.. isim,yaş,iş,eğitim.. sonra tıkanıyor..aile mevzuları özel ve bazen dokunulmaz ..sormaya cesaret edemiyorsunuz ya da sorulmasından hoşlanmıyorsunuz.. ben mesela yaşını almış birine annesini-babasını soramam..kaybetmiştir de ben hatırlatırım diye kaygılanırım.. neyse ama bugün karşılaştığım çift böyle değildi.. hem anlatmayı seviyorlardı hem de dinlemeyi.. özellikle de aile mevzularını.. sıcak insanlardı beni de en salak ve korkmuş halimle gördükleri için muhtemelen tatlı buldular :P

konu nereden nereye geldi tam hatırlamıyorum ama tek çocuk olduğumu öğrendiği anda kadının cankıraş çığlığı eşine seslenişi bana acıyan gözlerle bakışı zihnimden gitmiyor.. "tek çocuk musun,böğğ,şimdi kusacağım" der gibiydi yüzü..

çiftin bayan kişisi:

"melihhhhhhhhhhhh,tek çocukmuş prensesssssss,ayyy kıyamam yaaaaa,cidden mi,tühhh tühhhh..yalnızsın yani hayatta,annen-babanı kaybetsen tek başınasın hayatta,ayyy çok fena yaaaa.."

üfürükten prenses:

Allah'ın cezası ablacım,senin kardeşin var da koyun koyuna mı yatıyorsun? ben hiç dişimi falan çektirmeyeyim bu konuşmadan sonra doğrudan gidip öldüreyim kendimi annemi babamı kaybetmeden (Allah gecinden versin) bu ne eziklemedir yahu !

çiftin erkek kişisi:

"ee peki şımarık mısın sen ? bi de bencil olur değil mi tek çocuklar,toplumla kaynaşamaz,genelde kendini beğenmiş,ukala olurlar.. vallahi çok üzüldüm kardeşim.. biz 5 tane yapmayı düşünüyoruz.. paylaşmayı öğrensinler,birbirlerine destek olsunlar diye"

üfürükten prenses:
ne güzel tabii yap beş tane iki-üç tanesi açlıktan ölür zaten bir kaç tanesini tam büyütebilirsiniz.. hadi açlıktan ölmediler hepsini okutamazsın,hepsini gezdiremezsiniz ,hepsinin istedilerini alamazsınız kendi başlarını yakacak işlere bulaşırlar azıcık büyüyünce.. zaten baktın geçinemiyorsun salarsın sokağa mendil satarlar..
çiftin bayan kişisi:
"bizim komşunun kızı vardı melis adı.. bir görsen nasıl terbiyesiz,nasıl şımarık.. burnundan getiriyordu ailesinin,yemediği halt kalmadı.. büyüdü daha çok tepelerine çıktı,erkeklerle böyle gece-gündüz gezmeler,kırdığı fındıklar,anneyi babayı takmamalar.. okulda da uyumsuzmuş okul değiştirdiler sürekli,paranın da kıymetini bilmiyormuş,kafasına göre harcıyormuş..kadın ağlıyordu hergün niye bir çocuk daha yapmadım diye? sen böyle değilsin değil mi?"

üfürükten prenses:
tövbe estağfurullah.. sabrımımı sınıyorsun ya Rabbim.. yok ben o kadar pislik değilim.. bizimkiler beceremedi beni o kadar pislik yetiştirmeyi,işte bazen uç davranışlarım olur kapris babında yoksa efendi bir kişiliğimdir ben.. bir de şımarık yetiştirilmedim sert bir adamdır babam ondan yani bahsettiğiniz kız gibi olmadım ben.. ama bunun tek çocuk olmaktan ziyade yetiştirilme tarzıyla alakası var galiba..
çiftin bayan kişisi:
ne kötü teyze,hala falan da olamayacaksın.. ayy çocuğunun da dayısı,teyzesi olmayacak.. inşallah çok çocuklu bir aileye gelin olursunda idare edersin durumu..
burçlar da önemli ya,burcun ne ki senin.. balık falansa ondan böylesindir.. tek çocuk gibi de durmuyorsun zaten.. tek çocuğa göre fazla güleryüzlü ve sıcaksın.. gerçi kişiliklerini de gizlerlermiş,sinsi de olurlarmış azıcık.. bir de kimseyi beğenmez,herkese notunu verirlermiş hemencecik.. ayy hiç kardeş istemedin be şekerim,hayat gider mi böyle?

Allaaaah burç mevzusunda geldiysek muhabbetin b.ku çıkıyor demektir.. burcumu da söylesem kadın tam düşer bayılır,yalan mı söylesem acaba..

üfürükten prenses :

akrep burcuyum ben!!! evet kimseyi beğenmem kolay kolay,notunu da çattt diye veririm değiştirmek için bin takla atmaları gerekir,ama bu da tek çocuk olmamla alakalı değil,savunma mekanizması diyelim.. kardeş istemişim 24 yıl boyunca sadece tek bir sefer.. 7 yaşında bir kez dile getirmişim.. bir faydası olmamış.. tekim hala..

çiftin bayan kişisi:

melihhhhh akrepmiş birde.. hiç de belli olmuyor ya,akrep dedin mi kaçacaksın.. aman aman.. hele bayanları,melih'in iş yerinde bir kız vardı akrep! valla yasaklamıştım melihle konuşmasını.. normal gibi gözüküyordu ama kızda bir cazibe vardı enteresan,fingirdek gibiydi biraz.. hem akrep hem tek çocuk,hayata geriden başlamak bu olsa gerek.. var mı peki erkek arkadaşın,nişanlın falan.. bilmiyorum ki tek çocukla miras yüzünden evlenir genelde insanlar.. anlattım ya melis de öyle olmuştu..anasının gözü biri çıkmış melis'le evlenmiş mirasa da el koymuştu..zaten başka türlü kim evlenir öyle sorunlu kızla..

üfürükten prenses:
valla eğer babam bizden gizli bir malvarlığı yapmadıysa,şirketimiz falan yok bana miras kalacak.. haa kalacak olanlara da göz koyacak adamla evlenmem merak etme sen..
konuşma içerden gelen "üfürük hanım,lütfen gelir misiniz" sesiyle son buldu,muayenehanede görevli her gidişimde beni baştan aşağı süzen o kara-kuru kızı ilk kez sempatik buldum..
tek çocuk olmanın artıları ve eksileri çok çocuk olmakla eştir.. çocuk adeti ne olursa olsun,yetiştirmede problem varsa çocuk da problemli oluyor.. zaten artık çocuk nitelendirilmesi için biraz yaşlıyım zira artık "genç bayan" olarak anılıyorum..
zaman zaman bu durumumu sorgularım.. en güzel cevabı zat_ı muhterem vermişti zamanında..
"yalnız kalacağım galiba hayatta "dediğimde.. ben varım ya.. ben senin herşeyin olurum.. abinde olurum,yaramaz erkek kardeşinde olurum ablan,kız kardeşin bile olurum :P demişti gülmüştük çok..
dilerim hiçbirimiz yalnız kalmayız kalabalıklar için de herkes için en büyük temennim bu..

-Çok Güzel Hareketler Bunlar-

9 Ekim 2008

"Çok GüZel Hareketler Bunlar" diyoruz,Teşekkür Ediyoruz..

..Wimbledon Fatihi..

Sabah koşularını(yürüyüşlerini) rutine bağladım hem bu sayede sosyalleşiyorum.. son zamanlarda içine kapanık,yabani bir kız olduğumu kabul ediyorum,bayramı bile bilgisayarla uğraşacak formattı,programlardı öyle geçirdim.. gerçekten kimseyle yakınlaşmak istemiyorum..ama ilginçtir blog dünyasına karşı aynı soğukluğa sahip değilim.. burada tanımaktan zevk duyacağım kimseler enteresan bir şekilde buldu beni.. şanslıyım galiba ya da blog dediğimiz hadiseyle kendimi iyi ifade edebiliyorum..

Sabahın körü olduğu için koşulan alanda sadece gerçekten sporla ilgilenen kimseler oluyor.. benim dışımda tabi :P ben popo eritme derdindeyim malum :P aynı alanda olduğunuz için ve çoğu kez birkaç bayandan biri olduğunuz için ister istemez yakınlaşmalar başladı.. orta yaşlı gayet sempatik bir ablamızla tanıştım ,tenis hocasıymış.. ben hemen bacaklara baktım niyeyse, sapık Türk erkeklerinin ruhu içime mi işlemiş ne ? biri tenis dediği zaman aklıma bacak geliyor .. bacakları güzel olmayan tenis oynayamaz sanki..


Sporla pek içli-dışlı olmayan şu bünyem uzun zamandan sonra ilk kez bir spor dalı için heyecanlandı..en son voleybol oynamış sonra bir şekilde bırakmıştım..sonra da ihtiyacım olmadan (kilo almadan ) spor yapma gereği duymadım.. kadın “ben tenis hocasıyım” dediğinde filmlerdeki gibi hemen kafamda bir hayal baloncuğu oluştu,gözlerimi kısıp hayal dünyasına daldım.. 24 yaşından sonra tenis sporunda var olan bütün Rus hegemonyasını dağıtıp tenis camiasına neden bir Türk tenisçi kazandırmayayım diye düşündüm.. elin soluk benizli ruslarına mı bırakacaktım tenis camiasını..

hayal edin lütfen.. Wimbledon'dayım.. finaldeyiz,anna denilen arkadaşla.. anna'da ilk kez finale çıkmış..benim gibi.. tabii kıyaslama kaçınılmaz,ben onun soluk tenine karşılık 1-0 öndeyim.. hem arkamda türkiye var.. final ama bizim spordan sorumlu bakan falan gelmemiş.. bakamıyor çünkü korta,utanıyor:P ben deli gibi oynuyorum.. anna yerlerde sürünüyor.. enrique de gelmiş,hatta aşık olmuş bana orada.. ama ben pas vermiyorum.. hülya avşar da gelmiş benim sayemde gençler tenise ilgi duymaya başladı falan gibi laflar geveliyor diyor,"bi ... git hülya" rol çalamayacaksın diyorum,gidiyor.. anna'nın hiç şansı yok! "tenis bu,erotik pozlar vermeye benzemez yavrum" diyorum türkçe tabii anlamıyor.. sırıtıyorum.. tebrikleri alırken gazatecilere sırrımın maçtan önce okuduğum üç kulfü bir elham olduğunu söylüyorum..

annemle röportaj yapıyorlar kızınız tenis'e 4 yaşında başlamış doğru mu,siz mi teşvik ettiniz falan diyorlar..annemde: hayır 4 değil,24 yaşında başladı,eylül de başladı işte haziran ayına wimbledon'a yetişti.. bizde birşey anlamadık,iş bulamadığı için bunalıma girip böyle birşey yaptı galiba diyor..


tenis kortunda bir sağa bir sola koşar tribünlerdeki Türk taraflarla "yumruklarımızla oleyyy oleyyyy " olayına girmişken ..uçan ve hatta tepeme geçen tenis eteğim nedeniyle zat_ı muhterem'in beni ayaklarımdan vurduğu silahın sesiyle,hayal baloncuğum patlıyor:P




tenisin beni çeken yönünün etek olduğuna karar verdim.. mini etekten zerre hazetmeyen şu bünyem tenis eteğinden,şortundan her neyse ondan feci hoşlanıyor..ortalama tenis eteği boyuyla ben ancak ege sahillerinde görülebilirim..ama tenis eteği yüzünden sırf bu sebeple tenise başlayabilirim..

Mim Manyağı Prenses / Bölüm-2

7 Ekim 2008

mim rüzgarı hepimizi savuruyor.. şehr_i kasya beni mimlemiş,sağolsun,varolsun. konu doğum günü hadisesi.. doğumgünüden beklentiler hissedilenler .. aslında büyük bir potansiyelim var bu konuyla ilgili ama saklıyorum ve yazmıyorum :P konuyu zaten yakın zamanda gündeme getireceğim.. niye çünkü an itibariyle doğum günüme 20 gün saat 9 saat kaldı.. düşünün artık siz bu satırları okurken peahh çok çok daha az kalmış olacak..
hayata dair son dönem acil isteklerime pek bir ekleme olmadı.. olanları da şurada anlatmıştım.. istekleri yazmaktan çekinmiyorum zira sevgili okuyucularım sizlerden beklentim büyük..
biriniz çıkar ben doğumgününde ispanyolca kursu hediye etmek istiyorum der biriniz çıkar fenerin iğrenç oynamasına rağmen gel seni maça götüreceğim hem de vip'de der.. ya da biri çıkar ben her daim iş yapacak zevkli bir hediye aldım(mücevherat gibi mesela :P ) der atkı seviyordun atkı ördüm hava da soğudu al tak der ,hepsi olur.. doğum günüme bir hafta kala iletişim yollarını sizlere bildireceğim..
konuya burada nokta koyup,mimlediklerimi açıklamak istiyorum pilli cadı ve melebek..
kolay gelsin..


Mim Manyağı Prenses / Bölüm-1



blog yazmaya başladığım günden beri bir mim gelse de beni bulsa diye heyecanlanıyordum.. niyeyse mimlenmek tanınır olmakla eş değer bir durum gibi geliyordu..ama artık şunu anladım ki bir zaman sonra ortada serseri mayın gibi dolaşan mimlere "aman aman bana gelmesin" diye telaşa düşüyorsunuz..mim olayı keyifli,keyifli olmasına ama her zaman ilgili mevzuya hakim olmayabiliyorsunuz.. inat için şöyle yaratıcı mimler bulacağım..onları süreceğim piyasaya.. babegazelle'nin öyle bir sözü vardı ama unuttu galiba,huuuu! mim yapacaktın ,orjinal bir tane,hatırlatırım..

blogmania editörü,taze blogdaşım ukturk hocam.. (burada ki hocam bitmek tükenmek bilmeyen yardımlarına istinaden) beni mimlemiş.. konu da ölmeden önce yapmak istediğiniz 7 şey nedir? yani galiba bu,çünkü ukturk'ün yazısını okuyunca tam bu sonucu çıkartamıyorsunuz .. zira kendisi bu mevzuyu melissa p. kıvamına getirmiş:P

başlıyoruz..




1.Uçmak: öyle intihar ederken kıytırık bir havalanmadan bahsetmiyoruz ciddi ciddi uçacağım.. ama üşürüm ben ya öyle ayıcık gibi kalın kalın giyilip de uçulmaz süperman'in bayan versiyonu gibi bir kıyafet bulmak lazım..onunla da bir tarafım donar benim..

2.Suç işlemek: aslında kurallara itina ile bağlı her insanın hayalidir galiba.. öyle hırsızlık ne bileyim cinayet gibi birşey değil.. heyecan verici birşey.. mesela dünya'nın en büyük bankasını soyayım böyle egzantrik bir planla,planı da ben yapayım tabii.. sonra parayı geri alsınlar mühim değil:P


3.Çocuk sahibi olmak: biraz bencillikle alakalı galiba.. ben tükenmeyeyim,ölsem bile yaşayayım dünya'da benden bir parça olsun sevdası.. ya da sadece annelik dürtüsü.. içimde sahibi henüz dünya'ya gelmemiş bir sevgi potansiyeli var.. anne olmak güzeldir,eminim..

4.Görünmez olmak: öteki tarafa gittiğimde değerlendirmelerimi iyi yapabilmem için gerekli.. ya ayy canım ya bak ne konuşuyor hakkımda yerim ben seni falan derim ya da gördüklerim neticesinden "hınk" diye giderim bilemedim şimdi..


5.Seyahatler: mısır,fas,tunus,brezilya,ispanya,meksika ve dubai ortak tur! ben soğuk memleket sevmem,sıcak neresiyle tutup kolumdan götürün.. kaç euroysa vereceğiz canım.. bu turu istiyorum ben ,kuvvetle muhtemel yaparım bunu,kaynaklarımı ve seyahate katılacak şahsiyeti ayarladım :D

ayrıca en ilkel kabileyi ziyaret etmek isterdim.. gideceksin,eğiteceksin falan film gibi..sonra seni yiyecekler kahraman olacaksın :P
ve elbette kutsal topraklar,yaşlanmadan,ölüm korkusu üzerimize gelmeden.. kutsal topraklara gitmek isterim ölmeden önce,hac demedim de..ne kadar dolambaçlı anlattım yahu!


6.Ada sahibi olmak: benim ada sevgim ilginçtir..hala 12 adaları hatırladıkça sinirlerim bozulur,ş.... italyanların çocuğa(yunanistan) oyuncak diye verdikleri adacıklarımız.. şimdi bizde olsalardı on numara tatil yeri olmuşlardı.. avşa'yı gözüme kestirdim hem güzel anılarım var artık :) bütün ada benim olacaka bakkala gideceğim benim bara gideceğim lokanta benim.. ya da hiçkimse olmayacak biraz survivor hayatı yaşayacağız adada iki kişi hadi bilemedin 3-4 kişi :P hadi cunda'yı da kaniye alayım,o da orayı çok sever:P

7.Ortaya Karışık:aslında yedi maddeye sığmayacak kadar çok şey var zihnimde.. mesela fenerbahçe'nin şampiyonlar liginde şampiyon olduğunu görmek istiyorum ölmeden önce(amin),savaş bölgelerine gitmek istiyor,elimden geleni yapmak istiyorum,çok sevmek çok sevilmek istiyorum,mutlu olmak ve mutlu etmek istiyorum,üstüme düşen herşeyi yaptığıma emin olmak istiyorum,tek bir şarkı yapıp piyasayı(dünya) altüst etmek istiyorum,bir cafe açmak en sevdiğim sohbetleri yapmak istiyorum yaşlanmadan ama.. bitmez ki isteklerimiz ..

ve kimleri mimliyorum.. kuzucuğum ve fallen angel'i mimliyorum..

Dişçi Bahane Dudak Şahane ..

6 Ekim 2008

Siz bu satırları okurken ben çoktan göçüp gitmiş olacağım,tövbeeeeee :P öyle değil elbette yanlış oldu giriş ..siz bu satırları okurken ben şişmiş dudaklarımla hala hava atıyor olacağım :P mevzuya en baştan mı girsem.. hareketli bir gün geçirdim..

herşey 06:00'ya kurduğum telefonun çalmasıyla başladı.. sabahın köründe koşuyorum amaç forma girmek..(kimi zaman yürüyorum da denilebilir :P ) havaya bir baktım güzel aslında tam da bakamadım karanlık gibiydi ama sıcaktı yani..en azından mutfak balkonuna çıkıp yaladığınız parmağı havaya doğru kaldırdığınızda parmağınız üşümüyordu.. bu her zaman işe yarar taktik işe yaramadı..dışarı çıktım..koşacağım alana kadar yürürken bile elime aldığım elmayı yerken,el felçi geçiriyordum..dondum,buzzz tuttum .. geri de dönmedim gururumdan :P gittim koştum muhtemelen boşa koştum zira forma girmeden zatürreden öleceğim..

eve dönerken sabah bırakıp gittiğim sımsıcak yatağın hayalini kuruyorudum.. saat 08:20 suları.. 09:00 olmadan hayalime kavuşmuştum.. yatağa nasıl girdim,nasıl uyudum hatırlamıyorum bile.. taa ki 20 dakika sonra telefonum titreyene kadar.. telefonlardan biri ki zat_ı muhteremle kullandığımız her daim başucumda (muhtemelen zatürreden de ölmezsem radyasyondan öleceğim.. ) niye başucumda çünkü zat_ı muhterem her an arayabiliyor.. adam saat 5.30'da kalktığı için bazen psikopatça beni arayıp "ben uyandım,sende uyan lan" diyebiliyor.. ulaşamazsa gerginlik çıkartıyor vs,çünkü bazı geceler bende aynı davranışını ona yapabiliyorum ..


telefonu açtım.. karşımda enerjiden coşmuş, telefonun içinden çıkıp gelecek bir apla.. telefon mülakatı için aramış..mülakatlarda son moda da bu..konuşmanın son kısımlarını aynen iletiyorum..

üfürükten prenses ve mülakatçı apla :

m.a: yaptığımız araştırmalar neticesinde ... holding bünyesinde sadece elit müşterilerle iletişim kuracağınız bir ikna ve satış operasyonunda sizi görmek istediğimize karar verdik?

ü.p: ben satış düşünmüyorum .. bu konuda kendimi yeterli görmüyorum..

m.a: tam olarak satışdan ziyade ön ikna çalışmaları diyebiliriz.. kendini kolay ifade eden,iletişim becerisi yüksek adaylar tercih edilir..

m.a: ayrıca,üfürük hanım,özgeçmişinizde evli olmadığınızı görüyorum..yakın tarihte evlilik planı var mı?

ü.p: konuyla bağlantı kuramadım?

m.a: bu pozisyona genelde bekar bayan adaylarımızı alıyoruz.. müşterilerimizle olan ilişkilerinde olası pürüzler yaşanmaması için..?

ü.p: pürüzler?(lan insan kaynakları şirketimisin,millete piyasa mı yapıyorsun ? hasbinallah)

m.a: müşterilerimizle yapılan genel veya özel toplantılar,esnek çalışma saatlerini kapsayan pürüzler ve müşterilerimizle yakın iletişim ancak ücret bu ölçüde tatmin edicidir..siz de biliyorsunuz ki ... holding ülkenin en büyük kuruluşu..

ü.p: teşekkür ederim ,ilgilenmiyorum..(siz insan kaynaklarını bırakın,pazarlama işine girin,beyaz kadın ticareti falan..tövbeeeee)



kafamda daha dün akşam dinlediğim ekonomi uzmanının yorumları uçuyordu,işsizlik artacak,iş bulmak şimdikinden çok daha zor olacak türünden açıklamalar.. ama yukarda bahsi geçen elit müşteri memnuniyetini işini de bir kaç kimseden daha duymuştum.. genç,eğitimli bayanlar potansiyel zengin müşterileri genellikle yatırım alanında ele alabilmek için banka dışı çalışmalarla kafalamaya çalışıyorlar..özetle peşlerini bırakmıyor,doktorlara ilaç satmak için cebelleşen mümesillerin zorluğunu daha esnesi kalın tiplerle yaşıyorlar.. kendimle pek bağdaştıramadım.. uykumun içine edilmişti,uyanınca bir daha uyuyamayanlardanım..

öğlen oldu telefon yine çalmaya başladı.. diş hekimi arıyor.. 20'lik dişlerimin hepsi dönem dönem çıkmaya çalışıp beni krizlere sokuyor.. onlardan kurtulmaya karar vermiştim fakat oldukça gezenti hekimimiz yurtdışındaydı.. dönmüş.. adam iranlı.. aslında babası iranlı annesi amerikalı.. türkiye'de çalışıyor ama yurtdışında da çalışıyor..bulunduğum şehirde de sırf eşi istiyor diye yaşıyor.. şirin bir adam ama benim 20'lik dişler için duyduklarım pek iç açıcı şeyler değil..

neyse karar verildi sadece 3 tanesi çekilecek.. ilk çekim bugündü.. sağ alt damağımı uyuşturmaya çalışması yeterli olmadı.. manyak bir şekilde tüm narkoz vari işlemlere zihnim oldukça açık.. bir dönem lokal anestezi ile bir küçük operasyon geçirmiştim ki doktor "uyuşturmak için bütün kaynaklarımızı kullandık hala uyuşmuyorsun" falan gibi berbat bir espri yapmıştı.. uyuşmuyorum yani ben :P

bekliyoruz bekliyoruz hala uyuşmuyorum..diş hekimi şu anda çeneni hissetmemen gerek diyor.. bende his kaybı yok.. baktı olmayacak bişeyler daha yaptı.. ve ben son dönemlerin popüler tedavi şekli hipnoz türünden bişeyle öyle kaldım.. bir diş hekimi ,ağzında dişçi çalışırken hastasına neden sorular sorar çözemiyorum.. iş hayatımdan okul hayatıma yakın zamanda yapmak istediğim seyahatlere kadar incık cıncık herşeyi sordu.. son iğnesiyle zaten ağzımı bırakın sağ tarafımı toptan hissetmiyorum.. sorulara hıı,haaa gibi gayet yabani cevaplar falan veriyorum..

nihayet bitti ,"koskacaman tertemiz bir dişmiş" dedi.. "alacak mısın dişini?" yok kardeşim ne yapacağım 5 yaş dişlerini dökenler gibi.. alsam ne olacak yanii.aslında alıp fotoğrafını çekip size göstermek vardı ama hadi şanslısınız en azından bugün yapmayacağım bu iğrençliği :D 3-4 gün sonra tekrar gideceğim.. diğer iki dişi de alacak.. belki o zaman yaparım,hazır olun :P



ama işin garip tarafı yandan çarklı gibiyim.. sağ tarafımı hissetmiyor, ama şişen dudağımla gurur duyuyorum :P doğal yollarla ulaştım bu görüntüye ..üst dudağım zaten alt dudağıma göre biraz inceydi şimdi süper oldu... estetik operasyonlara böyle düşmanca bakmama rağmen şunu anladım ki.. insan bir sonraki aşamayı görünce eski halinden mutlu olmayabiliyor.. uyuşukluğum hiç gitmesin bu dudaklarla devam edeyim olmaz mı :P

-Yan Gelip Yatanlar-

4 Ekim 2008


kendi hayatımla ilgili can sıkıcı detaylarla boğuşurken sabah aldığım haberle bu halimden utandım..insan dünyayı kendinden ibaret sanıyor,sadece kendisi etrafında dönüyor sanıyor.. hep keyifli şeylerden bahsetmek istiyorum her olayı keyifli bir tarafından tutmak yoksa bile o tarafını bulmak istiyorum..


ama konu buraya gelince daralıyorum,nefes alamıyorum,çaresizlikten,elimden hiçbirşey gelmediği için deli oluyorum.. şehit haberleri duymayı kanıksadığımız o günlerden beri sanki daha çok şehit veriyoruz..


şehit kavramının ulviliğinden sebep uzun süre bu mevzuya yaklaşamadık..saygı duymakla yetindik,neden şehit veriyoruz sorusu sorulmaktan çekinilen bir soru oldu hep..her gidenin ardından vatan sağolsun derken gururluyduk..Türk olmanın enteresan bir cesaret getirdiği şu bünyemiz ölmeyi onur sayar bu yolda.. öyle de.. ancak artık savaşlar dağlarda yapılmıyor.. bizde masa başındaki savaşlarda pek etkili olamıyoruz..



yakın dönemde hepinizin hatırlayacağı bir olay yaşanmış.. şehit annesi diğer annelerin aksine "vatan sağolsun demiyorum,ben bu çocuğu gözümden sakladım büyüttüm okuttum (sanıyorum bilgisayar mühendisiydi) vatana millete hayırlı evlat haline getirdim..ödülü bu mu diyordu? "başbakana soruyordu? burada anlatmak istediği elbette vatan düşmanlığı değil..artık politik çalışmalarla yürütülen terörle mücadele çalışmasının dağda değil de masada sonlandırılmasından bahsediyordu..


acıdır ki o günden bugüne hiçbirşey değişmedi..halen olası bir harekatı ve o hareketta şehit olanları gururla anlatıyoruz,köklerini kazıyacağız diye nutuklar attıkları şerefsizleri meclisteki deri koltuklarda ağırlıyor,çankaya'ya kabul ediyoruz aynı çankaya köşküne ramazan ayında popülist bir yaklaşımla şehit yakınlarını davet edip kendimize onların acıları üstünden pay çıkartıyoruz... cebimizden çıkan vergilerle meclisteki partisi belli veya gizli(!) vekilleri besliyor,kolkola dağlarda verdikleri pozları içimize sindiriyoruz.. her şehit haberine aynı klasik taziyeyi sunup: "Şehitlerimize Allah'tan rahmet yakınlarına........" birkaç zaman daha idare ediyoruz..


Şerefli Türk Ordusunun bir yetkilisinin bu konuya tam vakıf,sert,teknik ve milletin gönlünü ferahlatan bir açıklamasına denk gelmek istiyorum.. artık "bizde karşılığınızı vereceğiz bilmem kaç kişiyi öldüreceğiz" açıklamalarından çok artık öldürdükleri o pisliklerin "leşlerini" görmek istiyorum.. buradan bakılınca vahşi olabilirim ama çocukluğunda evinin duvarından mermi toplayan birine göre oldukça sakinim.. teröristlerce öldürülmüş şişmiş bir bebek cesetiyle karşılaşmış bir çocuk olarak bu kadar saldırgan olmam da mantıklı karşılanmalı.. ömrünün yarısını annesine: anne,babam bugün ölmemiştir değil mi? diye soran biri olarak benim bu leşleri görmeye ihtiyacım var..benden öte binlerce kişinin ihtiyacı var..


politik anlamda başarılı olamadığımız aşikarsa veya gücümüz yetmiyorsa..bir kan akacaksa bu kanın bizim yerimize başkalarının olması gerekmez mi? burada gayet şirin toplumsal bütünleşmeye dair sıcacık mesajlar vermek isterdim ama bugüne kadar bizim için canını vermiş onlarca insandan utanırım bunu yapamam.. üstelik o kadar barışçıl da değilim..


üzerinden çok zaman geçti ama hala içime dert olan o talihsiz açıklamayı düşünüyorum,aslında her şehit haberinde tekrar aklıma geliyor..biri herhangi biri... "Askerlik yan gelip yatma yeri değildir" diye bir açıklama yapıp buna rağmen iki yavrusunu koynundan çıkartıp hala askere göndermemesini nasıl açıklayabilir acaba?

her defasında bunu söylemekten acı duyuyorum bana bir kabulleniş,bir boyun eğiş gibi geliyor ama..

Vatan Sağolsun..



Her Kıza Bir "Cedric" Kampanyası..

3 Ekim 2008
sevgilim "Cedric" gibi olsun istiyorum.. ama sarışın olmasın ne bileyim pek bir itici gelir bana sarışın erkek..zat_ı muhteremi sarışın düşünemiyorum,kaç,kaç kabus gibi :P şimdi genelleme yapmak ne kadar hoş olur bilemiyorum ama kadınsı da gelir bana sarışın erkek.. mesela leonardo Dicaprio işte brad pitt,matt damon falan gibi bir sarışın erkek akımının baş gösterdiği dönem bana hiçbiri hoş gelmemişti ben aynı dönem keanu reeves'le ilgileniyordum..

Cedric bir çizgi film karakteri bilenlerden ziyade bu kıymetli karakterimizi bilmeyenlere tanıtmak istiyorum.. sadece 8 yaşında,aşık ve aşk için yapıp yapabileceği hiçbirşeyin sonu yok..Chan adında bir kıza aşık ona aşkını kanıtlamak,anlatmak için çevirdiği her dümen hüsranla sonuçlansa da pes etmiyor.. ideal sevgili..

ilişkilerde kadına ve erkeğe düşen rollerin yavaş yavaş değiştiği kanaatindeyim.. kadın koşar erkek kovalar,kadın vazgeçer gibi olur erkek yine bin takla atar falan..bu gibi şeyler kalmadı.. kendimden yola çıkmaktan ziyade çevreyi şöyle bir kolaçan ettiğimde böyle bir ilişkiye sahip birilerini göremiyorum..hani krocan adamlar var: "ya benim olursun ya toprağın" türünde ama onlarda üç-beş gün sonra elde edince hevesleri geçen kadınları döven,iplemeyen tiplerden..bahsettiğim şey bu değil..

eşitlik diye bir tarafımızı yırtıp durmamız işe yaramış gibi görünüyor..artık eşitiz!!! önceden kaçar vaziyette olan kıymetli halimiz yerini idare etmeye programlanmış kadın türüne bıraktı.. erkekler mi sabırsız oldu kadınlar mı çok cıvıklaştı bilemiyorum ama birşeyler değişti.. 5 sene peşimden koştu,sürüm sürüm süründü,kapılarda yattı,babamdan dayak yedi pes etmedi sonra evlendik hala burnum havadadır diyen kadın hikayeleri de yok artık.. artık ilişkiyi ayakta tutmak için kadından beklenen şeyler kapris yapmasından çok daha fazla..


ama cedric başka..belki de henüz büyümediği için böyledir.. oldukça verici..doğu incim,üzümlü kekim diye hitap ettiği chan'la sürekli ilgileniyor.. onun ilgi alanlarına saygı duyuyor,ilgili görünmeye çalışıyor.. hayalindeki erkek olmak için çeşitli yollar deniyor,özel beğenilerini takip edip onu şaşırtacak sürprizler yapıyor,onu etkilemek için arkadaşlarıyla ilgileniyor.. vs vs.. bir erkeğin hepsini birden yapamayacağı bütün güzellikleri aynı anda sunuyor.. gece yatağa yattığında chan'la aşklarına dair çoğu hayal ürünü tesbitleri insanın aşka inancını arttırıyor..
cedric gibi sevdiği kız için onca saçmalık yapan biri muhtemelen ilişkiye başlandığında aptal bulunacaktır bunu hissediyorum.. ama özellikle bu aralar..cedric'e ihtiyacım var.. benim için saçmalıklar yapılmasına,peşimden fellik fellik koşulmasına,"yaşadığımız şeyin ne kadar kıymetli olduğunu hissedemiyorsan o kadar da değer vermiyorsun" diyen biri yerine en azından ara ara kaybedilmeyecek kadar kıymetli olduğumu hissetmek istiyorum.. bugün üçüncü gün mü bilmiyorum.. artık "prenses" lafını hiç duymuyorum..
8 yaşındaysanız ve aşıksanız hayat çok güzel*
24 yaşındaysanız ve aşıksanız hayat bomb.k..
*cedric said that..


Related Posts with Thumbnails