Mim Manyağı Prenses / Bölüm-5

29 Kasım 2008

Mimlenmişim.. ama bu sefer mimi yazarken kaygılıyım zira beni mimleyen Rüyayla fotoğraflar yardımıyla çok güzel anlatmış,bitirmiş mevzuyu.. üstüne ne yazsam olmayacak gibi geliyor...


"Sizin Mutluluğunuz Nerede?" mim konumuz bu.. konuyu fotoğraflarınızla anlatıyorsunuz..


elbette bu konu hakkında yazacak çok şey var hepimizin hayatında.. hepsini sıralamak istemedim ..


şu sıralar mutluluğum bir dostun sıcaklığında..



birini incittiğimi düşündüğümde.. ona yaklaşmak yerine uzaklaşıyorum.. tamamen zihnimde çözümlemeye ulaşıp kendi cezamı kendim veriyor,olayı kapatıyorum.. gerçekle yüzleşmek içinse vakite ihtiyacım oluyor.. bu zaman dilimi herzaman dostunuzu size geri vermiyor..

aslında hata bile yapmadım,mahcubiyet.. akabinde uzun bir sessizlik..

onun bana artık ihtiyacı yokmuş,,, öyle dedi.. ya da buna benzer birşey dedi..

yapacak birşey yok,bazen sessizce sevmek gerekir..

hayatımı duygusal biri olmadığımı kanıtlamaya çalışarak geçirdim,duygusal olmak acizlikti benim için.. hala da öyle..

ama galiba gerçekten sevdiğiniz birisi için gözyaşı dökmek hem geçirdiğiniz vakitlere bir saygı hem de kabullenmeniz gereken gerçeklere yardımcı oluyor..

ben seni çok seviyorum canım arkadaşım ve ikimiz de biliyoruz ki hayatımızdaki diğer arkadaşlıklara benzemeyecek garip bir farklılıkla seviyorum..

kanin..

-üfürükten prenses-

Öpüşme(sek)

28 Kasım 2008
seda sayan televizyonda poposunu yırtarcasına bağırıyor..

"ayol öpmeyin ya beni,öpüşmeyin sizde.. kimse öpmesin beni,grip oluruz,şey oluruz ne bileyim ayol öpmeyin.. erkekler bile yanaktan öpüşüyor(ne demek istediğini anlamadım burada) ne öpüşme manyağı milletiz biz,vallahi öpmicem anacım alınmaca gücenmece yok,sonra hastalanıp yatıyorum,programa çıkamıyorum,sesim gidiyor,kocişimde kızıyor benden başkasına verme aman pardon öptürme diyor haha hahaayyattt"

sesi beynimde zonkluyor,kahvaltı hazırlıyorum televizyonunun tuşuna rastgele basmışım ve artık nasıl şanslı bir kızsam o kadar kanal içinde seda sayanla karşılaşıyorum..bütün hayranları onu öpmek istiyor o da artık iğrenmiş dert yanıyor.. öptürmek istemiyor!

en nefret ettiğim şey yeni tanıştığım birisini öpmek.. arkadaşınızın arkadaşı olur genelde arkadaşınızı öpersiniz o yanında melun melun bakar.. öpsen ayrı garip gereksiz samimiyet belirtisi,öpmesen beni sallamadı,kendini bir halt sanıyor izlenimi..

bir de karşı cinsi öpme durumu vardır.. diyelim ki çiftsiniz. birileriyle tanışırsınız.. tanıştığınız çiftlerden birinin kız arkadaşı sizin erkek ardaşınızı öptü mü sizde onun erkek arkadaşını öpmek durumundasınız..komik gibi görünüyor ama böyle..! yoksa garipsenebilir hakkınızda türlü dedikodular çıkabilir.. ben cinsiyet ayırmam ama niye öpeyim yani elin adamını.. benim için sevgi belirtisi öpmek az çok birşey hissetmem ve tanıyor olmam lazım öpeceksem..

el öpmek var bir de.. off ki ne off.. düzenli okuyucular hatırlayacaktır benim "terli teyze" fobim var.. böyle terden ölmüş bitmiş şırıl şırıl olmuş teyze,kabus gibi sizi kendisine hatta kucağına çeker elini çenenizi kırmak suratiyle çenenize uzatır,öpersiniz.. el artık soğan,deterjan,tarif edilemeycek bir türde kokar.. eyvallah ohhh öptüm geçti 3 saniye sürdü,atlattım dersiniz... tam o anda... hoooop sizi kendisine çeker ve yanaklarınıza yapışır sizde fiziksel durum itibariyle terli yüze temas edersiniz.. işte tam bu an benim bittiğim andır!!!

hele el öpme konusunda manyak bir anneniz var ise.. bayramlar,sizin eve düzenlenen ev gezmeleri işkence halini alır,köşe bucak kaçarsınız.. "ayy öpsen ne olur üfürük,yabani diyorlar sonra,kızım lütfeeennnn!" el bu ya,burna sokuluyor,yemek yapılıyor,şimdi kusmayın diye anlatamadığım türlü aktivitler yapılıyor.. ve türkiye'de ki temizlik adabına göre genelde sabunlanmıyor en iyi ihtimalle sudan geçiriliyor o eller.. böğğğ!!!

bir de sevgiliniz olma ihtimali durumu olan kişiyle görüşmede ,öpüşme durumu vardır.. ilk görüşme arkadaş falan da değilsiniz evveliyatından :öpsem mi yoksa el mi sıkışsam .. ayy öpsem şimdi kız(erkek) hemen yamuldu diyecek öpmesem mesafeli gibi olacak? ne yapsam ki .. öpülmez genelde.. yani hiç tanımadığınız kronun alasını sırf gerizekalı kankanızın arkadaşı diye defalarca öpmüşsünüzdür,flört ettiğiniz adamı öpemezsiniz bu kaygılarla..

hiç öpülmekten hoşlanan çocuk tanıyor musunuz? onlar da nefret etmiştir.. parkta denk gelen kadın,marketteki çalışan,otobüsteki muavin öpmeyen kalmaz çocuğu hasta olmasın diye pamuklara sararsınız millet vakum gibi yapışır yavruya.. bişey de diyemezsiniz çocuğunu mu sakınıyor derler diye.. berbat bir durum..

son durum.. sulu öpücükler.. salyalı hatta.. işte bunu beklemiyordunuz biraz öğürün gelin bari,ara verelim yazıya:P terli teyze'den bile fenadır bu durum.. kişi yanağınızı öperken artık nasıl yaparsa tükürükle balgam karışımı bişeyi bırakıverir.. o andan itibaren siz yüzünüzü toptan yanacak olsa bergen kıvamına gelecek olsanız bile kezzapla temizlemek istersiniz.. yazarken bile tuhaf oldum..

daha fazla iğrençleşmeden yazı bitsin bari :P

ADAM olabilmek...!!!!!

hayatımdaki tüm erkekleri alınlarından öpüyorum..
şükürler olsun ki böylesi türde insanlarla muhatap değilim.. kadına kadın gibi bakan adam olmuş erkekler var hayatımda.. babam ,sevgilim,arkadaşlarım eş dost,çok şükür..
ben okuduklarım sonunda kusmaya giderken size binlerce türü bulunan şu cins varlıklardan bir örnek sunmak istiyorum..
ana temamız şu..
her erkek "adam" mıdır?
cevap :
cıks!
yapmamız gereken ne ? elemek..
kızların sırf afedersiniz ama "fingirdeyeceğim" diye böyle insanlara yüzvermemesi,erkeklerin de "böyle adam mı olur be" diyerek çizgisini belli etmesi..
ötesine karışmam,tercih sizin..kendini böyle ifade eden insanlara prim verip vermemek tamamen tercih meselesi..
üsluptan tavırdan çözen çözer zaten,yetmezse bir kaç farklı post daha okuyun.. zira benim sinirime yenilerek başrol oynadıklarımda var içinde.. kendime çok kızıyorum şimdi sıkışınca,beyni verecek cevaplara yetmeyince karşısındaki kıza o... diyebilen bir varlıkla tartışmışım.. bu konuya gelince pilli-cadı hanımefendiliğini korumuş ama... yapacağı birşey yok,karşısındaki insanın seviyesine inememiş kız.. zorla mı inememiş.. inemez de zira yerin dibinde şahsiyet..
ne yapacaksın herkes kendi dilinden konuşuyor blog aleminde,,,
burayı okuyan insanlar öyle eminim ki gönül rahatlığıyla şikayet ettim size..
dinlediğiniz için teşekkür ederim..
saygılar efendim..
not:konu yorumlara kapalı,blogumunda böyle şahsiyetlerin geyiğini çevirecek değilim..çok şükür blogun böyle adamların seviyesizliklerini yazarak,bunun üstünden geyik yaparak elde edilecek ilgiye ihtiyaç yok..ben sırf blog okunsun diye onu buna küfür edecek,ana avrat sövecek sonrada olanları pis pis sırıtırak "geldi salaklar okuyorlar,amacına ulaşmış yazım" diyecek şerefsiz biri değilim çok şükür..bunu yapan da ancak onun bunun yalakalığını yaparak götürür birkaç gün daha sonra puff!! konu neden yoruma kapalı anlatmak istedim,amaç muhabbet etmek değil.. hani bir kımıl zararlısı hakkında toplumsal uyarı mahiyetinde.. :P

Ben Ölmeden Önce..

27 Kasım 2008
Ara ara gelirler bana .. ölüm konusu beynimin köşesine takılır.. orada sabitlenir ortalama 3-4 gün sonra oradan ayrılır.. acaba ne zaman öleceğim,nerede öleceğim,nasıl öleceğim..? gibi soruların cevaplarını aramaya başlarım.. internette salak salak siteler var ölüm zamanınızı hesaplıyorlar falan.. geyik olanların dışında yediğiniz içtiğinizle sağlık koşullarınızla sizi değerlendirenler var.. ortalama 68-73 arası bir şey vaat ediyorlar bana.. derdim çok yaşamak değil yanlış anlaşılmasın . sanırım beni korkutan hep tetikte yaşamak.. yani şimdi uyuyacağım ama sabah kalkabilecek miyim kaygısı.. zat_ı muhteremle kavga ettiğimizde yaşarım bu kaygıyı genelde.. ölsem şimdi ya da ona bir şey olsa.. her şey böyle berbat kalacak.. ben onu çok seviyorum böhüüü falan der hemen yumuşarım,artık bahane mi ediyorum ne :P

birisiyle azıcık bu konuda sohbet etmeye kalksam: aman üfürük Allah gecinden versin güzel şeylerden bahsedelim,içimi karartın" der..içimden "şimdi hınk diye gitsek görürüm ben seni,ölüm hakkında konuşmayınca ölüm gelip bizi bulmuyor sanki" derim..


ölüme bakış açısı biraz da inançlarıyla alakalı galiba.. bir kısmımız büyük bir kısmımız cennet-cehennem temelli kaygılar yaşarken .. çeşit çeşit inanışlar var ölüm ve sonrası üzerine.. inandığım din üzerinden gidersem .. şimdi 24 yılı bitmiş ömrüm film şeridi gibi gözlerimin önüne geldiğinde.. cennet biraz hayal gibi geliyor.. ramazan aylarında tutulan oruçlar+kandil özel günlerdeki oruçlar (belki bonus alırım buradan çünkü yazın sıcağında tuttuk falan : P ) işte dönem dönem başlanan ama bir şekilde bırakılan ama hayatın bir döneminde kesintisiz kılınmış namazlar,iyilikler belki bilmeyerek yapılan :P bilerek yapılan iyilikler :P bunaldığımda Kuran okumaları,kendi çapımızda yapabildiğimiz maddi yardımlar,dualar yakarışlar,tövbeler,iyi insan olma çabaları,herkesi sevme kucaklama kamil insan olma debelenmeleri.. bunlara karşılık.. hırsla ,kinle kalp kırmalar,bilerek bilemeyerek yapılan kötülükler,isteyerek veya istemeyerek söylenen yalanlar,dinen yasak içecekler,yine dinen tavsiye edilmeyen kılık kıyafetler,sosyal hayatın getirdiği sertlikle yapılan vicdansızlıklar,belki benim bilmediğim nice örneklere sahibim beni cehenneme en afilli yerden biletle ulaştıracak..

muh-te-şem!!!


ölümü hatırlayınca.. korkmamız bu dünyaya olan sevgimizdendir.. ve itiraf etmek gerekirse bu sefer ölüm düşüncesini beynimin bir köşesine getiren şey dün yaşadığım o minik depremdir.. korkum ise ölmekten çok ne öldükten sonra bana ne olacak kaygısıdır ..karikatürler yazının kasvetli içeriğiyle tamamen tezat oluştursa da hayat tek renkten oluşmuyor.. ölüm gerçeğini göz ardı edip 85 yaşında ölmüş nineniz için cenazesinde "çok erken aramızda ayrıldı" deme garipliğinde bulunmamız hiç ölmeyeceğimizi sanmamızdır..


aklıma gelmişken yazmadan geçemeyeceğim.. en nefret ettiğim durumda sanatçı cenazelerinde söylenen sözler.."o ölmemeliydi,aman tanrım o muhteşem bir tenördü,ölemez o" yada " ölüm ona hiç yakışmadı" bu lafı duyduğum anda boğmak istiyorum söyleyeni.. ne demek ona yakışmadı niye sanatçı diye mi ben ölünce çok mu yakışacak.. hasbinallah! mal insan hepimiz öleceğiz sen galiba dünyadaki canlıların bir kısmının öldüğünü diğerlerinin ölmediğini falan düşünüyorsun.. sanatçı olunca torpil yapıyor yaradan +100 sene veriyor halka hizmet primi ..!

ordan burdan girilen boş beleş bir yazı mı oldu bilmiyorum.. özetle,çok fena tutuşmuş durumdayım.. ensemde bir el varmış gibi geliyor,zaten nedense hep yaşlanmadan öleceğimi düşünürüm.. bir de üstüne üstlük zat_ı muhterem de "söz veremem belki tanımazdan gelirim seni orada" dedi.. o manyak cennete gidecek gibi duruyor..bana uymazsa yani :P

keyifli olmasa da gerçek bir yazı oldu.. ölüm bize geldiğinde.. her neyse bizi hazırlıklı kılacak o halde oluruz dilerim.. ve geldiğinde yaşamamız gereken bütün güzellikleri yaşamış faniler oluruz.. içiniz mi karardı,süper :P tam da buydu amaç.. hadi yarım kalan işlerinizi halledin yada kırdığınız kalpleri onarın..yazı bitti ,dağılalım..


oldu olacak bunu da dinle

Erkekler Hakkında Beş Gerçek(miş)

25 Kasım 2008
Sizi tavlamak için bin takla atan,mutlu olun diye gözünüzün içine bakan,bir kere daha gülsene hadi bebiş taklidi yapsana agucuk gugucuk diye sizi seven"ayyy aşkımmmm bu ayakkabı manyak güsel ya" dediğiniz de hooop diye alıveren,gün içinde mıc mıc size "kelebeğim hadi uç bana" diye aşk mesajları atan, o hiçbir erkeğe benzemez dediğiniz biricik sevgiliniz,kocanız,dostunuz(tövbee) herneyinizse o! o var ya,aslında öyle bir adam değil! erkekler hakkında bilinmesi gereken bütün gerçekleri kapsayan beş madde açıklanmış..


1-)Gizli Kalmış Vahşi Duygular: artık Allah vergisi mi ne? yani muhtemelen dünyada bazı hayvalıklar var bunları da yapacak birileri lazım,iyi-kötü dengesi böyle kurmak adına böyle uygun görmüş Yaradan ve erkekleri vahşi duygularla donatmış.. sizin "karıncayı bile besler o ya,o benim yavrukediciğim,minik bebeğim ayyy ben ona öleyim" diye düşündüğünüz o adamın içinde vahşi duygular var..

siz sevgilinizin yüzüne karşı "nerdeydin sen bu saate kadar Allah'ın cezası,kimin koynundan çıkıp geldin p.... "diye bağırırken .. suratınızın ortası patttt diye patlamak istiyor..muhtemelen patlatanda vardır.. ama bundan da aşk kokusu çıkartan gerizekalıları düşünce,erkeklere hak vermeden geçemiyorum..

"ayy sevdiği için vurdu ya,sevmeyen adam hiç,önemserde sinirlenir mi? biliyor musun meliscan,bu tokat olayı ilişkimizi kuvvetlendirdi,hem bende çok damarına basmıştım,ayy suçlu benim ya,adamı kendime vurdurtup,onu mahcup ettim"

höh ki ne höh!




2-)Güzel Arkadaşlara Dikkat: erkekler birlikte olduklarını kadının arkadaşlarına,özellikle de güzel olanlara muhakkak potansiyel flört arkadaşı olarak bakıyormuş.. sevdiği kadının arkadaşını daha elde edilebilir buluyor fakat çoğukez kendini kontrol edip bunu gündeme getirmiyormuş.. şimdi anlıyorum kadın programlarında sabah akşam ağlayan kadınların" kocamı ayarttı o.. "diye en yakın arkadaşlarını neden suçladıklarını.. bir kadın arkadaşının sevdiği adamı ayartıyorsa bilin ki, o kadın aslında arkadaşına karşı savaş kazanmak istiyordur..salak erkeklerde arada oyuncak oluyor işte.. ama yine de, dikkat! gerçi bu acı bir madde insan arkadaşına bu gözle bakamıyor,eğer bakabiliyorsa yani sevdiğim adamı ayartır bu diyebiliyorsa zaten o andan itibaren arkadaş olarak da göremiyor..



3-)İhanete Yakınlık: erkeklerin %70'lik bir oranı eğer uygun şartlar sağlanırsa ve en önemlisi birlikte oldukları kadının bunu duyma ihtimali ortadan kalkar ise,ihaneti tek sefer bile olsa denemek istediklerini söylemişler.. şimdi bunu okuyan herkesin eşi,sevgilisi geri kalan %30'luk kısma girdiği için sorun değil tabi ;) hep öyle denir ya! "ayy benim berkecan'ım hayatta yapmaz ya,bir kere beni kaybetmekten korkar,hayatta yapmaz midesi kaldırmaz"demek ki en aşk böcüğü adam bile ihanet etme duygusunu en az birkez tatmak istiyormuş..
bu konuda önlem alınabilir mi ? sanmıyorum.. tamamen milli piyango usulü şansınıza çıkan erkeğin %30'luk kısma girmesini dileyeceksiniz..






4-)Dedikoducu Erkekler: ne yalan söyleyeyim bunu okuyunca mutlu oldum,çünkü yakın zamanda zat_ı muhterem sorduğum bir soru karşısında "ne dedikoducu oldun ya,nerden aklına geliyor böyle şeyler "dedi ve beni şey gibi bıraktı lafımla ortada! çok kızmıştım,yüzüme vurulmasına mı,dedikoduculukla suçlanılmama mı herneyse.. erkeklerde dedikoducuymuş efendim.. özellikle de ilişkinin başında birlikte olduklarını kadının fiziksel özelliklerinden tutunda tüm açıklarına kadar arkadaşlarıyla paylaşıyorlarmış.. ama tabii zaman geçince bir mahcubiyet,ilişki hele de ciddi bir boyuta gelirse.. "lan kızın bir poposu var,aha da avucum kadar,bir de göğüslerini görsen portakal diye al sık" diye hava attıkları arkadaşlarından fellik fellik kaçıyorlarmış.. evlilik içinde ise dedikodu yerini şikayete bırakıyor,erkek arkadaşlarına veya ailesine,karısının dedikodusunu yapıyorlarmış.. dikkat lütfen ;)




5-)İltifat İhtiyacı:işte bu erkeklerin pin kodu! bir adamla birlikte olmak,dikkatini çekmek,kendine bağlamak işte amaç her neyse bu yol her kapıyı açar.. okuldaysanız :"ya sen derslere girmiyorsun ama notların süper,çok zekisin yaa" işteyseniz: "proje için seni seçmeliler,yoksa cidden aptallık ederler,sendeki potansiyel bizim müdür de olsa coca-cola'ya ceo olmuştu " arkadaş ortamında: herkes seni ne çok seviyor,bu harika birşeydir eminim,benim pek arkadaşım yoktur da ( ezin biras kendinizi) özel zamanlarınızda : harika öpüyorsun ya nefesim kesildi( artık ilişkinin boyutuna göre) aynaya baktığında: "saçlarına,gözlerine veya hmm dudaklarına bayılıyorum,senin sevgilin olduğum için çok şanslıyım,çok çekicisin" yemek yada içecek yaptıysa( onlar için maharet): "üçübir arada mı bu? ayy bende evde yapıyorum böyle olmuyor aşkım,sen hep bana kahve yap olur mu? çok güzel olmuş,becerikli sevgilim benim.."


biz bu gerçekleri bilmiyor muyduk? biliyorduk.. o zaman niye araştırmışlar,iş olsun.. ! yine de oyunu kuralına göre oynamak,gerçek yüzlerini tam olarak hayatımızın merkezine oturmadan ortaya çıkarmayan karşı cinsle ilişkileri dengeye sokmak gerek.. özetle ; eşşek ,sağlam kazık,bağlamak kelimelerinden oluşan bir deyim :P

Google'dan Bul Beni !!

24 Kasım 2008
blog gündemime girdi gireli Google Analytics sonuçlarına erişmek için kıvranıp duruyordum.. kim gelmiş,nereden gelmiş,ne kadar kalmış vs bende büyük merak uyandırdı.. ama bir süre beceremedim şablona eklemeyi taa ki ukturk hocam konuya el atana kadar..ondan sonra veriler gelmeye başladı bende şaşırmaya.. şunu belirtmeliyim ki bu geyik malzemesi olan "anahtar kelimeler" dışında da oldukça faydalı bir program.. beni en çok mutlu eden yeni gelenlerin istikrarı ..yani bir şekilde beni bulmuş okuyucunun %65 gibi bir oranı sabit kitleye katılıyor..

anahtar kelimeleri(cümle mi desem bazıları abartmış) blogun içeriğiyle ilgili olanlar ve olmayanlar diye ayırdım.. ilgili olanlar saçma bile olsalar normal fakat bazıları cidden şaşırtıcı.. burada yüzlerce arama içinden bana ilignç gelenleri paylaşacağım..son olarak şunu da eklemek istiyorum ki blog konunuz "çiçek yapısında taç yapraklar" bile olsa içine birkaç tane "seks,genç ve seksi kadın,cinsel ilişki vb" ifadeler eklemeniz insanların blogunuza olan ilgisini ve google yönlendirmesini arttıracaktır :P başlıyoruz..




50 ytlye ilişkiye giricem bayanla: bunu yazan biri bu bloga ulaşıp ne buldu bilmiyorum .. sanırım bu cümleyi google'a yazmakla piyasa araştırması yaptı ! hani kazıklanıyor muyuz falan diye galiba??



bir prenses bulucam hep benimle kalıcak: tek prenses var o da benim şansın sıfır :P google'a bunu yazıp arama yaptığından yola çıkarak cidden duygusal boşlukta olduğun kanısındayım..



bitsin istiyorum sözüne karşılık en güzel cevap: bu aramayı yapan kalıbımı basarım bayan! bitsin istiyorum diyen adam en güzel cevap: "ayy bende ne zamandır bunu söyleyecektim sana yaa,ahh iyi denk geldi valla" cevabıdır..



birine aşık olduğunda o öbür dünyada bunu öğrenecek mi? : dini bilgilerimden yola çıkarak bu soruya "evet" cevabını veriyorum.. bu soruda muhtemelen imkansız aşk sonucu sorulmuştur..aşık olunan adam veya kadın evlidir aşk itiraf edilemiyordur falan..



eğer bir adam sırtından bıçaklandığında şarkı söylemeye başlarsa: hey maşallah derim o adama :P muhtemelen polat alemdar falandır o!



dudak pirsinkleri: bir süre anlamadım ne demek istediğini sonra piercing olduğunu çözdüm..



evli çiftiz,erkek arıyoruz: hmm fantaziler bloguna hoşgeldiniz:P buldunuz mu acaba,sonucu da öğrenseydik keşke..!!



erkek arkadaşım doğumgünümü kutlamadı: Allah,taş etmesin onu!!!! kır kafasını,burnundan getir,terkeder gibi yap,patlat suratına!!!



kalbim acıyor,çok aramasını istiyorum ama aramıyor: nedir bu çektiğimiz ya!! en etkilendiğim arama bu oldu.. ne kadar üzülmüş ki oturup google yazmış,yalnızlık ve çaresizlik..



michael phelps sabah kahvaltıda ne yiyor: valla ne yiyor bilmiyorum ama yediğinin yaradığı kesin!!



uzandığım zaman tuvaletim geliyor: ya bu dert edilmez,olur herkese:P dişler fırçalanır tuvalete girilir,su içilir falan yatağa yatarsın.. hooop yine tuvaletin gelir..!! bilmem niye?



kocam hep iş düşünüyor bana vakit ayırmak yerine arkadaşlarıyla sohbete gidiyor: bakış açın yanlış abla! kocan iş düşünmüyor bence başka şeyler düşünüyor.. sohbete gidiyor dediğinde artık nereye gidiyor tahmin et.. sende git birgün peşinden olur mu,insan kocasını nete şikayet etmez yahu,düş peşine..!



seksilik falı nasıl bakılıyor: kesin medyumlar falan bakıyordur bunu gelen giden bayanları da götürüyorlardır yaparken.. niye ilerlemiyoruz diye sorup duruyoruz,seksilik falı baktırmak isteyen canlılar var bu ülkede..



tayyip bizi seviyor mu : yorumsuz ...


rec: ölüm çığlığı

23 Kasım 2008

insan sırf ispanyolca manyaklığı yüzünden filme gider mi? ben gittim ; "rec: ölüm çığlığı" şu yabancı filmleri türkçeye çevirirken özellikle de film isimlerini çevirirken hep bir yamuk yapıyorlar.. filmin adı ingilizce "güneşin çiçekleri" oluyor mesela bizimkiler "ayçiçeği çiğdemi " falan gibi çeviriyorlar.. gittiğim filmin de orjinal adı [rec] ama elbette en azından "kayıt" diye isimlendirecekleri film için bu ismin kıytırık olduğuna karar verip niyeyse ölüm çığlığı eklemesini de yapmış düşünceli çevirmenlerimiz..



film 2007 ispanyol yapımı.. yönetmenin adını öğrenmiştim ekşi'den( bir filme gitmeden önce mutlaka ekşi sözlükten okurum yorumları) ama şimdi yazsam da pek tanıyan çıkmayacak :P bende tanımıyorum zira hem manyak belli ki böyle bir film çekmiş,gerek de yok tanışmaya :P
filmi ilginç kılan tamamının el kamerasıyla çekilmiş olması,bana ilgi çekici geldi.. ama bu durumun filme daha da kasvet kattığını söyleyenleri de işittim.. tv muhabiri Angela ve kameraman Pablo itfaiyeciler üzerine hazırladıkları program nedeniyle itfaiyeyle beraber gelen bir ihbar üzerine ,ihbarın geldiği eve gidiyorlar ve hikaye orada başlıyor.. özetle bir hastalık var yıllarca saklanmış o apartmanda,ondan ona geçiyor virüs sonra bütün komşular birbirini yiyor falan :P keyifli yani bol kanlı,zombili,ısırmalı "böööööö" sahnelerinin çok olduğu bir film"ben korkman amann beee" diyenleri bile korkutacak eminim.. film mükemmel olduğu için değil insan olduğumuz için.. zat_ı muhterem bu filmin ikincisinin de çekileceğini ancak bizim bir daha asla gitmeyeceğimizi söyledi :P


Angela [adım angela olsaydı ne olurdu yahu :( ] filmde deli gibi hızlı bir şekilde ispanyolca konuşuyor ve ben hayranlıkla bakıyorum.. sanki dünyanın en mucizevi şeyini yapıyormuş gibi.. ispanyolca konuşuyor düşünün bi de hızlı hızlı.. aman Allah'ım :P şu dili öğrenmezsem bana huzur yok.. zat_ı muhterem 'in adını da Pablo diye değiştireceğim zaten.. sadece 75 dakikalık bir filmde ispanyol mandasına girdim yahu!!

filme gidelim mi diyorsanız ?
ne olursa olsun korku severim ,zaten süresi de kısa vakit kaybı olmaz,kusmam da kandan falan diyenlere..
"si" diyorum :P

Çarşafa Giren Layik(?) CHP

22 Kasım 2008
günlerdir konuşulan "CHP ve çarşaf " konusu nihayet gündemime girdi.görüntüleri ilk izlediğimde bunu düzmece bir haber olduğunu düşünmüştüm.. sanılanın aksine CHP’yi zor duruma sokmak adına yapılmış bir tiyatral bir olay gibi gelmişti.. evet karakterler gerçek ve olayda gerçek(miş) aslında olaydan ziyade tartışılan D.Baykal’ın konuya yorumları oldu..

aslında benim de beklediğim cümleler bunlar değildi. Baykal’ın "Atatürk'ün partisinde böyle bir üye olamaz,tüü kaka derhal kovun bu kara böcükleri" demesini bekliyordum.Baykal’ın tavrını pek içten bulmamakla birlikte artık nefret ettiğim "Türkiye Cumhuriyeti layik(çoğu laik kelimesini tam telaffuz dahi edemiyor) bir devlettir" kasetini başa sarmaması beni rahatlattı..

çarşaf taraftarı değilim,bana oldukça itici gelir.. hatta genelde çarşaf giyen bayanların yanlarında bulunan,onları güden çoban gibi yürüyen cübbeli erkeklerden ve onların bana göre itici kıyafetlerinden de hoşlanmam.. ama çarşaf konusu gündeme gelince bir anımı anlatmadan geçemeyeceğim.. üniversitede okuduğum yıllarda PTT’de bir iş için sıra bekliyorum.. yanıma yanaşan sadece gözleri görünen sesi de oldukça ürkek çıkan genç bayan bana şu an hatırlamadığım bir soru sordu ve bende cevaplandırdım.. teşekkür bile etmeden yanımdan ayrıldı.. işini bitirdikten sonra tekrar yanıma geldi.. sesi biraz da sıcak olmakla birlikte peçesini indirdi ve konuşmaya başladı:

"salona girdiğimde bana hiç yadırgar gibi bakmadın o yüzden sorumu sana sordum,cevap verirken de üstüme başımı süzmedin,bakışlarıyla eziyor beni herkes.. teşekkür ederim yardımcı olduğun için ve bana ""normal"" davrandığın için" dedi ve bana cevap hakkı tanımadan uzaklaştı..

çarşaf konusu gündeme gelince bu geldi aklıma.. Türkiye’de çarşaflı kitlenin oranı hakkında bir fikrim yok .. ama bazı coğrafi bölgelerde çarşaf tamamen kültürel bir unsur olup siz nasıl işte ne bileyim iç çamaşırsız dışarı çıkmıyor kendini çıplak hissediyorsanız onlarda böyle hissedip çarşaflı geziyorlar..bazıları da dinle bağdaştırıp iman metreye soktuklarını inançlarını çarşafla kuvvetlendiriyorlar.. çocuklara çarşaf giydiren onlara cinsel obje olarak görüp bu kalıba sokanların ise tedaviye ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.. ama temelde toplum düzenini bozmadığı ve diğer bir insanın özgürlüğüne kastetmediği sürece her türlü(!) kılık kıyafete özgürlük tanınması taraftarıyım..

chp bu ülkenin en eski partisi mi? partisi! bir parti tüm ülkeyi kucaklamadan başarıya ulaşabilir mi? ulaşamaz! CHP’nin zaten bugüne kadar olan duruşu onu bu hale getirmiş,toplumla kopmasını sağlamıştır.. Baykal’ın şu an ki tavrı bana samimi gelmiyor ve sadece günümüz koşullarına ayak uydurmaya çalışıp azıcık popülist bir yaklaşım olarak görsem de,dini değerler üzerine oynama açısından AKP’den an itibariyle farklı bulmasam da yine iyi bir gelişme olarak adledilebilir..

fakat bu çelişki Chp temelden değişmedikçe Baykal'ın arzu ettiği toplumsal birleşme zırvalarından çok tabanından kaybedeceği oylara veya "değil çarşaf başımız örtülü üniversiteye girmeyelim diye poponu yırttın be adam nerden geliyor bu samimiyet" diye düşünecek olan muhafazakar kesimin tepkisine neden olacaktır..


-üfürükten prenses-

geceler yar yar,içimde sevdan..

20 Kasım 2008







Popgod Bu Oyunu Korusun!!

17 Kasım 2008

Bir süreden beri popmundo oynuyorum,bilenler duyanlar vardır..Ben çok geç keşfedenlerdenim oyunda bin küsur günlük karakterler bile var.. bilmeyenler içinse açıklaması şöyle; bir çeşit web broswerli online oyun..oldum olası oyun oynamayı severim,küçük yaştan beri bilgisayara ilgim vardır. evde bir adet abiniz varsa zaten bu kaçınılmazdır.. bizim çocukluk günlerimizde böyle oyunlar yoktu en fazla mario,street fighter,mortal combat filan vardı sonrasında bilgisayar oyunları çıktı. en sevdiğim oyun princeti ama siyah beyaz hali prince of persia değil yani..bilgisayarın tuşlarını kırmıştım o iskeleti öldüreceğim diye abimde beni çok fena kırmıştı :P



Yıllar geçti kızsal dürtüler beni bu tür oyunlardan uzaklaştırdı artık abimin zorla oynattığı futbol oyunları benim hiç keyif almadığım zamanlar haline geldi.. uzun bir nekaat dönemi geçirdim oyun açısından ama bir süre sonra karşıma playstation çıktı.. birincisi çıktığında "vayyy beee adamlar yapmış " dedik,ikincisi çıktığında sanki uzaylı görmüş gibi olduk,üçüncüsünde artık bünyemiz teknolojiye alıştığından sebep pek tepki vermedik!



sonuç olarak böyle oyunlarla fazlaca haşır-neşir olmamdan sebep popmundo'ya oldukça bağlandım.. resmen gözüm onunla açıp onunla kapatıyorum..oyun yeni oyuncula riçin oldukça karışık ama alıştığınızda ve düzeninizi kurduğunuzda oldukça keyifli bir hal alıyor..



benim an itibariyle 140 küsur günlük br karakterim var ve oyunu hala tam olarak çözebilmiş değilim..sürekl yenilikler ve güncellemeler içermesi oyunun tazeliğini koruyor ve sizi daha çok içine çekiyor ..mesela şu aralar oyuna kendi tariflerinizi koyma özelliği eklendi.. an itibariyle kahve çay yapmayı öğrendim ama hedefim puro ve kaçak içki yapımı ehii ehiii :P


kendinize bir karakter ve kariyer belirliyor ve bunun üzerine çalışmalar yapıyorsunuz..aslında gerçek hayatta başaramadıklarınızı veya hayallerinizi burada yaşatabiliyorsunuz.. kariyer hedefim müzik değil tıp alanı,gerçek hayatta asla çalışamayacağım bir sektör zira beni kan tutar..

bir adet kız çocuk annesiyim oyunda ve ikinciyede hamileyim.. bu gerçek hayatta kısa vadede gerçekleştirmemin zor olduğu bir durum.. ilişkiler yaşıyorum,evlenip boşanıyorum.. ilk kocam öldü ikincisi daha zengin daha kariyerli bir tip olacak :P


yalnız keyifsiz olan bir durum var ki: oyuna ilk girdiğim dönem ortam daha seviyeliydi,kaliteli adamlar vardı,güzel işler yapan insanlar vardı.onlar nereye gitti bilmiyorum..onları acilen geri istiyorum,oyuncuların yaş ortalaması biraz düştü sanırım sorun bu..


Aaa bu da neymiş br ordan bir burdan anlattın kafam karıştı diyorsanız Popmundo


-Kani-

Mim Manyağı Prenses / Bölüm-4

14 Kasım 2008

Sevgili Böcek beni mimlemiş..uzun zamandır mim mevzusu yoktu bu aralarda yazmak çok güç,zihnimi toparlayamıyorum hala tatildeyim:P mim yazmak iyi gelecek bana..



konu : blogunuzun nesini seviyorsunuz?

-bloğumun donuk aslında beni pek yansıtmayan ama böyle olmasını istediğim temasını seviyorum..beni yansıtan daha sıcak temalar bloglara basit bir görüntü veriyor,tamamen benim fikrim :P

-yazdıklarımı seviyorum,hiçbir zaman zorla yazmadığım birebir beni yansıtan,tekrar okuduğumda "nasıl yazmışım bunu yahu" dediğim bazı yazılarımı daha çok seviyorum..

-okuyucularını seviyorum blogun.. günaşırı ziyaret eden kıymetli arkadaşları,ilk kez gelen yorum bırakıp beni sevindirenleri,gelip yazdıkların bir b.ka benzemiyor diye küfür edenleri,yazdığım bir yazıya sen 24 yaşında olmazsın 44 olmalısın,beni ağlattın diyeni ve tüm özelini anlatanı,imla hatalarımı sırf daha kaliteli bir blog olsun diye düzeltenleri,zihnini vaktini benim için ayıran bir şekilde buraya gelen tüm okuyucuları seviyorum..

-blogun sadece bana ait olmasına rağmen herkesle paylaşma isteği yaratmasını seviyorum..

-bana öğrettiklerini seviyorum,yeni insanlara tanımama,bambaşka hayatlar tanımama vesile olmasını seviyorum..

-dolaylı yoldan enerjimi dengelemesini,sinirimi alıp götürmesini,insanları kırmamı engellemesini seviyorum..

-beni zorlamasını seviyorum,okuyan tek bir kişi bile olsa en iyisini okumasını hakketiğini bana düşündürmesini seviyorum..

-beni oyalamasını,bir şey ararken bambaşka şeyler bulmama neden olmasını,ufkumu açmasını seviyorum..

benim olmasını seviyorum.. bizim olmasını seviyorum..


mimi efsa'ya ve iku'ya devrediyorum..

Issız ADAm

12 Kasım 2008
ıssız adamla tanıştım..beni oldukça yordu bu tanışma.. kalbimin henüz dokunmamış olduğum noktalarını hissettim alper ve adayla tanışınca..film hakkındaki düşüncelerimi okurken Bana Yalan Söylediler bunu dinlemenizi rica ediyorum..

bir insan diğerinin hayatına ne katabilir? ona ne öğretebilir? gülmeyi,sevmeyi,yemek yapmayı,savaşmayı,acıtmayı ve belki sevişmeyi.. ya giderse ne alıp götürür? verdiklerinden daha fazlasını.. hayatımıza soktuğumuz değer verdiğimiz çoğukez kendimizden alıp onlara verdiğimiz tüm güzellikleri tek bir hareketle kenara atabilen erkeklere aşığız.. ve bu erkekler öyle sıkışmışlar ki sevmekten çok sevilmeyi..vermekten çok almayı.. yaşamaktan çok ölmeyi tercih ediyorlar.. bir erkeği en çok korkutan şeyin "gerçek aşk" olduğunu öğreniyoruz filmle.. erkeklere neden güvenmememiz gerektiğinin açılımı belki.. belki de bir savunması bu film.. aslında "hata yaparak büyüyoruz biz" diyor erkekler ve hatalarla kaybettiklerine yanarak..

zaman zaman aşka inancımı yitirdiğimde aklıma gelecek ada.. ve sanılanın aksine bana savaşmayı değil,terketmeyi telkin edecek.. çok duygulandım evet,film bittiğinde ağlıyordum..ışıklar yandı,insanlar alkışlıyordu ben ağlıyordum.. bazen sizi bekleyen bir sonu görür gibi olursunuz ya,,, bilmiyorum.. birbirine aşık olduğunuz sanan veya öyle olan bir çift filme gittiğinde.. ya bizden birşey olmaz diyerek biterecek ilişkisini yada bin kat daha güçlenecek.. sevgilim kulağıma:"seni kaybedecek kadar aptal değilim" derken ben daha da çok ağladım..çünkü bu filmle anladım ki.. eğer beni kaybedecekse ben buna itiraz etmeyeceğim.. ada gibi kabulleneceğim..


aşktan yana herşeyin olduğu filmde.. herşey aşka eşlik ediyor.. ama detaylar ilgi çekici özelliklede sesler.. şehrin sesleri tamamen filmde belki de sıcak yapan bir başka unsurda bu..ada ile alper'in uyuduğu sahnede ezan sesi,ada'nın merdivenlerden düşmesi,alper'in annesinin ada'nın hediye ettiği kıyafetleri restoranda yemek yerken göstermek istemesi,kitap sahafçısı kadının ada'ya gereksiz kötü davranması,uyandığında alper'i yanında görmeyen ada'nın o korkusu..bütün bunlarla film bitip üstünden birkaç gün geçince farkedebiliyorsunuz..

eğer canınızı yakmak istiyorsanız,kaybettiklerine yanmak veya kaybetmedikleriniz kıymetini anlamak istiyorsanız,hayat filmlerdeki gibi herzaman "mutlu son" ile bitmediğini idrak etmek istiyorsanız.. bu filme gidin..bizden birşey olmaz diye düşündüğünüz türk sinemasına saygı duyun.. bizim seslerimizle,bizim renklerimizle "aşkı" yaşayın.. çağan ırmak'ın filmin sonunda "bu filmi bize armağan ettiğini" söylediği bu filmi izleyin..

"karlar üstünde donmak üzeresin,uyku tatlı geliyor şimdi,ama aslında öldüğünün farkında değilsin.."

Kısa Kısa..

10 Kasım 2008
sadece bir gün mü ara verdim yahu :P dayanamadım geldim hemen.. kısa kısa notlar..

Kavuşma..

birbirine aşık iki insanın kavuşma sahnesi hep gözlerimi doldurur.. ve ben bu sahneyi sıkça yaşıyorum.. ne çok özlemişim seni ya.. iyi ki varsın iyi ki benimsin ..

Yine Aylardan Kasım :P

malumunuz dün fb-gs maçı vardı..maçtan önce zat_ı muhteremle birbirimize iddialı sözler sarfettik.. zat_ı muhterem ve onun gibi psikopat gs taraftarı arkadaşları ile maçı birlikte izledik.. düşünün bir sürü gs taraftarı içlerinde ben.. biri de sevgilim.. zordu ama bir o kadar keyifliydi.. tam ortalarına oturmuşum niyeyse! ilk golde bir kucaklaştılar dakika 1 ve ben çöktüm.. ama sonra? maçın geri kalanı benim iğrenç esprilerimle,onlarla dalga geçişlerimle sürdü gitti.. zat_ı muhtermi kaybediyorum sandım..adam kıpkırmızı,ağzından tek laf çıkmyor.. sesim kısıldı bağırmaktan.. bir de azar yedim erkekler gibi maç izliyor muşum ? nasıl bişeyse:) herşeyim battı tabii yenilgiden sonra.. azarladılar beni bi sus artık diye.. takımı yenilmiş bir erkekle dalga geçmek gerçekten tehlikeliymiş..

ve sonuç.. fenerbahçe sevgisi başka hiç bir duyguya benzemeyen bir mutluluk.. beni fenerbahçeli yapan sevgili babama teşekkür ediyorum.. ayrıca cincon taraflarınında acısını paylaşıyorum.. hıncal uluç'a da ne desem bilemedim şimdi küfür edecektim ama :P:p


İş Görüşmesi..

az sonra zat_ı muhteremle iş görüşmesine gideceğiz.. o sabah bir tur gitti öğleden sonrakine de birlikte gideceğiz.. buradan da duyuru yapayım da.. zat?ı muhremi az çok tanıyorsunuz.. askerliğini yapmış uyuz ,gıcık bir endüstri müh ihtiyacı olan varsa mesaj yazsın bana :P
ben aracı kuruluş olurum yanii..
kanimin olduğu semtteki adecco'da görüşme :( ama o çalışıyor.. ne zaman o semte gitsem kaniyle kıkırdardık,gezinirdik,böhüüüü :((tam bu esnada telefon çalar ve kani arar,telepati var bu kızla aramızda)

bu arada,zat_ı muhterem takım elbise krizini hala aşabilmiş değil,dışarı çıktığında utanıyor,düğüne gittiğini düşünüyormuş :)

Issız Adam..

akşam için bilet aldım..ıssız adam,zat_ı muhterem danası james bond'a gitmek istiyormuş ama ben çok merak ediyorum bu filmi elbette benim istediğim olacak..yarın film hakkında uzunca yazarım umarım..

10 Kasım..

kafamda öyle çok vardı ki yazmak istediğim.. ama böyle sıkışık zamanda yapabileceğim kadar değersiz değil benim için.. Sadece rahmet ve hasretle anıyorum..Mekanın Cennet Olsun Mustafa Kemal Atatürk..

Gitme Vakti..

9 Kasım 2008
yolculukları severim,gitmeyi severim.. giden asil gelir bana hep niyeyse,gidebildiği için belki.. arkamdan el sallayanlar hüzün vermez bana sevgilim dışında.. belki aşırı bireysellikten belki duygusal yoğunluğumu sadece aşk ilişkime yoğunlaştırmamdan.. bu tip sahnelerde duygulanmam..

aklımda kalan son sahne.. terminalde bana el sallaması için zorladığım zat_ı muhterem.. o saniye daha telefomunu kapatmadığım için gelen mesajı ve yazanlar: "sen daha gitmeden,nasıl bu kadar yalnız hissediyorum kendimi?" mesajını okurken hareket eden araç ve görüntü açımdan çıkan zat_ı muhtereme son bakışım.. ardından koltuğa berbat bir sıkıntıyla gömülüşüm..

biletin fotoğrafını çekerken beni gören annem anlam veremedi yaptığıma :) zaman zaman anlamsız davranışlarım oluyor,sorgulamıyor ... garip şeyler hissediyorum..mutlu desem mutlu değilim,heyecanlı hiç değilim ama huzurluyum..
yazabilir miyim bilmiyorum.. aslında bir kaç fotoğrafta eklersem keyifli şeyler sunabilirim size.. dilerim hareketli bir hafta olur dilerim güzel şeyler paylaşırım sizlerle..
şimdi gitme vakti..
ruh halimle nasıl bir bağlantısı var ise bunu dinliyorum sürekli..




Piknik-Sonbahar

7 Kasım 2008










pikniğe gittik bugün.. havalar soğuyacak yakında.. son güneşin tadını çıkartalım dedik..
tam bir aydır yaptığım ve 3.5 kilo verdiğin diyeti.. lavaş ekmeklerinin arasına koyduğum etlerle bozdum,şimdi yazarken bile utanıyorum.. yedim,bir camış gibi yedim ..
hatta sonra türk kahvesi içtim ,yanında da çikolata hüplettim..


bugün kendime güzellikler yaptım.. çok sevdiğim,doğduğum mevsimin tadını çıkarttım.. sohbahar,sararan yapraklar,sakin,sessiz doğa.. sincaplar çok hızlı hareket ediyor onu öğredim,yakalamak için peşlerinden koştum ama takdir edersiniz ki ağaca tırmanamadım :P


kendinize bir iyilik yapın,hangi şehirde olursanız olun.. sohbaharın tadını çıkartın..

-üfürükten prenses-


Terhis Oldu(k)

5 aralık 2007: otobüs seni aldı,gitti.. arkandan süresini bilmediğim bir süre ağladım.. arabada ağladım,arkadaşa gittim orada ağladım,uyurken ağladım,uyandım ağladım.. sadece ağladım.. ellerimde kokun vardı ama sen belirsiz bir şekilde yok olmuştun..

10 aralık 2007: anasayfam genelkurmayın sitesi,sürekli sonuçlar açıklandı mı diye bakıyorum.. sonucu okuyunca donup kaldım.. sana söylüyorum "şakanın zamanı değil" dedin.. inanamıyoruz.. uzun dönem,komando olarak gidiyorsun,ben en korkunç senaryoları yazıyorum..

12 aralık 2007: "teslim oluyorum bitanem" dedin.. teslim olmak ne demek o zaman öğrendim.. hayalimde "arkadan kapanan bir kapı,kapının önünde ben" vardım..ısparta dağ komando okuluna teslim ettim seni.."telefonumu alacaklar" dedin,"tamam artık koptuk" dedim.. "seni seviyorum" dedim,"ilk fırsatta arayacağım" dedin..

13 aralık 2007: sakınan göze çöp batar ilk aramanı duymadım,kendime saatlerce küfür ettim..kendimi cimcikledim hatta! yine ağladım,ağladım,ağladım..sen ertesi gün tekrar arayana kadar kendimi tükettim..


17 aralık 2007: sabah 7'de aradın,ben istanbul'a refuze edildim dedin.. bende ohh dedim.. 10 yaşında kırılan koluna şükür ettim.. iyi ki kırılmış dedim :P


20 aralık 2007: bunalmaya başladın,bunaldıkça beni yıpratmaya başladın.. eğitimlerin ağır,sana yapılan muamele çirkin.. artık herşey zorlaşıyor.. tuvaletten konuşuyoruz,,, daha kötü ne olabilir ki? büyük bir kavga.. uzun süren sessizlik,,,

28 aralık 2007: yemin töreni.. yalnız ben varım yanında..seni gördüm,fotoğraflarını çektim,gurur duydum..sarıldım,"berbat kokuyorum değil mi" dedin :) hem güldüm hem üzüldüm..elimi tuttun,öyle sıktın ki elimi.. o acı özlemimi hissetirdi bana..yakını gelemeyenlere üzülüyorum,çok sarılamayalım olur mu bitanem dedin.. içim acıdı.. pek sempatik komutanına yalvardım seni çıkartabilmek için,ailen gelemediği için çıkamadın.. alyansını gösterdi bana komutanın seni anlıyorum dedi,bak alyansıma.. ama izin veremem ısrar etmeyin dedi.. yıkıldık.. bişeyler içmeye gittik,telefon geldi,komutan aradı.. hemde benim telefonumu aradı,benim numaramı vermişsin çünkü.."bu günden itibaren 5 gün izinli zat_ı muhterem" dedi,o alyansı neden gösterdiğini o anda anladım.. içimden ve dilimden binlerce kere tşk ettim.. yılbaşını birlikte geçirdik..


23 ocak 2008: korkumdan senden gizlediğim bir sürü kötü detaya rağmen geldim.. geldiğini haber vermediler hissettim geldim sanki dedin.. birden kapıda belirdin.. 20 dakika oturduk o bahçede.."gazinodaki erler sana gıcık olmuş,avrupa yakası izlemişsin,televizyonun kumandasına el koymuşsun "dedin.. "sevgilimin yeri değil mi kafama göre takılırım" dedim.. "ne güzel gülüyorsun "dedin. 20 dakika bitti..


26 şubat 2008: artık acemiliğin bitiyor..kura çektin.. o kadar doğu anadolu,güneydoğu anadolu illerinin içinde.. tek bir ili çektin,zaten askerlik yaptığın şehri.. evine 1 saat mesafedeki o birliği çektin.. o gün senin için kimler dua etti,belki sonsuza kadar tanımayacaksın o insanları .. ama bil ki onların duaları neden oldu bu seçimine..

3 mart 2008: asteğmen oldun.. artık haftasonları tatil,akşamları evine geliyorsun..

20 nisan 2008 : ilk tatilini yaptın.. sinirlerin bozulmaya başladı yine.. eskisinden daha mı sertsin artık? ve birazda tahammülsüz.. yine de güzel seninle geçen bu 5 gün..

08 mayıs 2008 : asteğmen arkadaşının ölümünden çok etkilendin.. kafan öyle karıştı ki beni de korkuttun.. gencecik,taptaze bir mühendis,ödüllü bir kariyer,derecelerle dolu bir eğitim.. böyle bir kurumda böyle bir ihmal.. inancını sarstı,neye hizmet ediyorum dedin.. bıktın..

17 mayıs 2008: seninle birlikte giden kısa dönemler döndü,buruksun.. onlara bakıp iç geçiriyorsun.. geçecek sabret diyorum,tatmin olmuyorsun..


haziran2008 :denetimler..sabahlamalar,bağırmalar,çağırmalar,kavgalar,isyanlar,uykusuzluklar..olup olabilecek bütün denetimlerin senin dönemine denk gelmesi.. ettiğin salakça laflar,yeni öğrendiğin küfürlerin ağzıdan istemsiz çıkması,sonra utanmaların.. erkeklerin içinde hayvanlaştım demelerin,uzaklaşmam.. hatta kaçmam,sonra tekrar sana koşmam.. askerliğin en uzun en ağır en sıkıcı dönemi..

07 temmuz 2008: çok istediğin,en büyük hayalin o uzun ve keyifli izni alamadın.. 3-4 askerle araçla takılıyorsun..kendine trafik polisi diyor.. hala şansına verip veriştiriyorsun.. sağlam bir kavga ettik yine.. az kaldı askerlik tüketecek bizi..

15 ağustos 2008: iyi geldi tatil bize değil mi bu kadarı bile yeter.. artık iyice askerlik modundan çıktın.. o saçlarla hergün tugay komutanın karşısına nasıl çıkıyorsun hayret.. sivilden daha uzun saçların.. gerçekten şanslı adamsın..

03 eylül 2008: bitti trafik polisliği.. herkes askerliğin bitti oğlum muhabbeti yapıyor..çok kızıyorsun.. bitti diyenlere ,vakit artık hiç geçmiyor..nasıl oruç tutacağım derken,nöbetlerinde sahur da yemek bile çıkıyor birlikte..hala şanslı olduğunu kabul etmiyorsun..

25 ekim 2008: teğmen oldun..umrunda değil.. şafak sıkıştırması diye birşey varmış,sıkıntıdan çatlamak üzereyim diyorsun..

07 kasım 2008: "zaman geçmeye mahkum" cümlesinin anlamını bugün anlıyorum.. terhis oluyorsun..

not: sevdiği askerde olanlara gereksiz bir duyarsızlıkla bakar amannn derdim.. asker muhabbetlerini arabesk bulur,itibar etmezdim.. askerlik hakkında tek kelime bilmezdim.. benim diyen askerliğini yapmış kimseden daha bilgiliyim.. "gel tezkere" diye bir siteye bile üye oldum :P bu süreçte yanımda olup bir şekilde destek olan herkese çok tşk ederim.. çok kıymetli dostlar edindim..dilerim herkes böyle atlatır bu günleri.. arkadaşlar sizler olmasaydınız bilmiyorum nasıl geçerdi o günler.. bir an yalnız bırakmadılar beni.. hepinizi çok seviyorum..


-üfürükten prenses-

Diyalog / Bölüm -4

6 Kasım 2008


film repliği tadında diyaloglar/4


Üfürükten Prenses : Bitti mi görüşme(iş),nasıl geçti?


Zat_ı Muhterem : Gitmedim ki..


Üfürükten Prenses : Eee izin aldın,görüşmeye gitmek için,alışverişler yaptın?


Zat_ı Muhterem : Hiç gitmediğim biraz da gelişmemiş bir semt,takım elbiseyle gezinemem oralarda..


Üfürükten Prenses : Bu yüzden mi gitmedin? Nerelerde gezinebilirsin takım elbiseyle,özgeçmişine ekle de bilsin adamlar.. ona göre çağırsınlar..


Zat_ı Muhterem : Beşiktaş'a gideceğim mesela haftaya.. Oraya gidebilirim takım elbiseyle..


Üfürükten Prenses : ---höh!!!! manyak mısın sen ,dalga geçiyorum yaa!!!! cevap veriyor bir de..!

Kaniler Buluşuyor !!

5 Kasım 2008






kanim geliyor.. üfürüğüm benim şehrime gelecekmiş bu haftasonu ,sefa gelecekmiş hoş gelecekmiş.. her ne kadar benim için değil pek değerli zat_ı muhterem biraderim için gelmiş olsada ve ben çalıştığım zat_ı muhterem biraderim üstündeki sorumluluklardan kurtulduğu için çok fazla görüşemeyecek olsak da.. moralim bozuk oluduğunda "üfürük çok canım sıkkın gel bir kahve içelim" diyebilme lüksüne sahip olacağımı bilmek bile bana yetecektir.



bizim üfürükle tanışma hikayemiz komiktir. aslında bunu başka bir postta uzun uzun anlatmak isterim çünkü ikimizde gündelik hayatlarımızda belkide hiç karşılaşamayacağımız durumlarda tanıştık.. onu tanımaya ilk başladığım günlerde annemden babamdan şüphe ettim diyebilirim :P



şöyle ki; aynı anda olaylara aynı tepkileri veriyor aynı sorulara aynı cevapları yapıştırıyorduk .. aynı düşünceler beynimizde dolanıyor aynı uyuzlukları hayatmızda ki insanlara çektiriyorduk birebir kopyalarını.. hemde karakter olarak inanılmaz benzerlikler vardı aramızda fiziksel olarak olmasada ..bu sayede çok kısa bir süre içinde kanim oldu zaten çok zor zamanları birbirimizin desteği ile aştık ki bu zor günlerin anısına bile bir ömür boyu dostluğunun vefasını sürdürebilirim.



sonrasında ise suratıma tükürse yarabbi şükür diycek kıvama geldik:) zaten çok kırılgan bir yapım yoktur ama üfürük anama sövse alınmıycam yani o derece(bu iyi mi kötü mü bilemedim lan şimdi sen yinede deneme) :)



üfürük,hepiniz farkında olduğu gibi bir insan yani siz burda nasıl tanıyorsanız gündelik hayatında da öyle yalansız dolansız samimi sıcak.. ki bizim burçlar pek bu karakter özellikleri ile eşleşmez onu anlatmak burdan yalakalık gibi duracak diye kasıyorum kendimi yoksa onunla ilgili söyleycek milyon tane kelimeye sahibim.. sadece kanim desem sanırım o milyon tane kelimeyi karşılar.



velhasıl kelam;kanim geliyor çok mutluyum:)





ps;fotoğraftaki karakterler ben ve kanim hangimiz hangimiz acebaaa? (kaldırıldı :) )


-kani-

Turkısh Desperate Housewife

3 Kasım 2008
Haftasonu magazin programlarına göz gezdirdiniz mi?Her tarafı evlenip evinin kadını olmuş kutsal bakire meryemden daha kutsal eski manken, şarkıcı, sunucu, oyuncu vs.ler sarmış.Geçen aylar onlar için bereketli geçmiş olmalı ki hepsinin birden hamile kalacakları tutmuş sanki.



Bilmiyorum siz ne düşünürsünüz ama evlenmeden once ekran önünde birbirlerinin sevgililerini kendilerine transfer edip, evli erkeklerle ilişki kurup ondan sonrada kendilerine cemiyet hayatının zengin ve karizmatik! erkeklerine kapağı atan bu hatun kişiler bir sure sonra eşlerinden gelen yüksek torpili kullanaraktan televizyonlarda yemek programı, kadın programı gibi işlere el atıyorlar ve bu benim sinirimi inanılmaz bozuyor



Yahu sen daha bir kaç yıl once skandallar kraliçesi değil miydin be ablacım! Ne çabuk evinin kadını çocuklarının anası pozlarına girdin.Ama bizim halkımız herşeyi olağanca ışık hızıyla unuttuğu için ellerinde el işleri ile televizyonun karşısına geçip "ayy hamilelik çok yakışmış bak helal olsun ikinci çocuğu yapıyor herkes korkar vucüdum bozulmasın diye yapmaz… bla bla…"

Be teyzecim ablada para gani estetik, botoks, karın gerdirme, pilates Allah ne verdiyse yapar yaptırır çocuklara desen kimbilir kaç bakıcıyla bakıyor o yapmayacakta ben mi yapıcam hem muhterem başbakanımız ne demiş en az 3 çocuk!



Desperate housewife dizisini izlememiş olsanız bile konusu hakkında fikriniz vardır bu hatun kişilerde entrikaları ile onları aratmıyor bence ama o diziden bile yapmacık durumdalar farkında değiller.ekranda verdikleri pozun hiçbiri ileri zeka seviyesi gerektirmeyen anlayışlı insanları kandıramaz!


-kani-

Hey Sexy Lady !!

1 Kasım 2008
Oldum olası orta yaşlı,çok konuşan,sürekli gülen,terden yüzü sürekli ıslak olan,elini öptürmek için sizinle savaşan "bilmem ne teyze" isminde olan kadınlardan hoşlanmamışımdır..bugün bir şekilde bahsi geçen türde bir insanla iletişim kurmak durumunda kaldım..


Bilindiği üzere saçlarımı kestirdim,soranlara yani beni bir şekilde görme şansı olmayanlara,yaşımın küçüldüğünü biraz şirin bir kesim olduğunu söylüyorum.. ama bu teyze öyle bir yorum yaptı ki,hepimizi şaşırttı..!


"Aaaa gitmiş saçlar,ayy kızımmmm çok seksiiii olmuşsun " dedi.. yani bunu herhangi bir arkadaşım söylesene "eyvallah yavrum" diye karşılarım..ortam birinin diğerine "seksi" olarak değerlendirebileceği bir ortam değil ben orada mecburiyetten duruyorum..annem beni kurban seçmiş ortaya atmış terli teyzeyi öpme işkencesini bana uygun görmüş..kendi arazi olmuş.. berbat yani herşey,nefret ettiğim bir ortamdayım.. üstüne üstlük "seksiyim.."


yazılı ve görsel medyada öyle çok vurgulanıyor ki bazı şeyler.. artık halk arasında da normal karşılanır oldu.. seksi manken,seksi sunucu,seksi şarkıcı,seksi seksi seksi.. deprem profesörünü yani Allah günah yazmasın ama hani seksi olabilecek son adamı bile seksi diye lanse etmişlikleri var ,amca o işlerden kesileli belli ki çeyrek asır olmuş.. bizim "seks" demekten bile korkan halkımızda artık birbirine seksi olmuşsun diye iltifat ediyor.. bir de birini seksi bulmak,seksi olduğu söylemek benim için o kişiyi arzulamakla eş değer bir şey.. ona cinsel açıdan bakıp değerlendirdikten sonra zihinde arta kalan yani..hem cinsini değerlendiyorsan da yine bir şekilde başka bir açıdan bakmak gerekiyor.. uluorta söylenecek kadar normal mi yoksa ben mi çok hassas davranıyorum anlayamadım..






eva mendes.. zihnimdeki "seksi" böyle bişey!


bu birine "ya eteğin çok yakışmış veya işte gözlerin çok güzel " demekle aynı şey değil ki? marketteki kasiyere gidip "ya kaçtır söyleyeceğim hep unutuyorum ; bu turuncu migros gömleği sizi çok açıyor hele bi de düğmeleri açınca,nasıl seksi görünüyorsunuz anlatamam" diyor musunuz?" ya da iş yerindeki iş arkadaşınız x beye "off o nasıl parfüm valla ürperdim x bey çok seksisiniz "diyebiliyor musunuz?

bir de seksi ifadesi niyeyse benim için güzel olmayan kadınlara söylenecek birşeymiş gibi geliyor.
zaten güzel bir kadının seksi olması mümkün değil.. seksi hissettiren herneyse güzelliği aşıyor demektir.. seksi kadın güzel olmamalıdır,sadece seksi olmalıdır bence.. şimdi dudaklarımı uzatıp pozlar veriyorum aynaya ama.. cık! olmuyor.. benden seksi falan olmaz.. zaten hakaret gibi algıladım..

televizyonda "sizi yılın en seksi kadını seçmişler" diye haber veren muhabire " ayy,evet çok gururluyum,yaklaşık 5 milyon erkek beni seksi buluyor,bana bakıp bakıp.....????!!!!" diyerek gurur duyan kadınlara da hayret etmişimdir hep.. arzu nesnesi olmak bu kadar gurur duyulacak birşey mi diye? erkekler bize hep başka gözle bakıyor, "insan" olarak göremiyor diye hayıflanırken bu durum ikiyüzlülük değil mi?

-üfürükten prenses-

Related Posts with Thumbnails