İntihar Çözüm Mü?

31 Ocak 2009
bitkinim.. dün bir cenazevindeydim.. aslında günde binlerce kişinin öldüğünü varsayarsak gayet sıradan olan bu durum.. ölüm şekli ile,şartlar ile neden-sonuç ilişkisi ile anlam kazanıyor..

bir adam düşünün.. 45-50 yaşlarında.. ortalama blog yazarı yaş profili benim yaş civarım olduğu için bu adamın babanız yaşında olması da ihtimal durumu.. bu adam biri 1,5 yaşında olmak üzere 3 kız çocuğu babası bir adam.. tek hayali ev satın almak,hayalindeki ev için 25 yıl emniyet mensubu olarak çalışıyor.. hayalindeki yaptırıyor.. aynı apartmanda oturduğumuz bu adam kiranın yüksekliğinden sebep,henüz tam bitmemiş evine taşınıyor.. ev yaptırmak için ordan burdan aldığı borçları emekli ikramiyesi ile ödemek istiyor,fakat yetmiyor.. gittikçe sıkıntısı büyüyor,işe giriyor.. kriz nedeniyle işinden oluyor.. en son dün babama söylediğine göre çalışmak üzere istanbul'a gitmeye karar veriyor.. ve aynı gece beylik silahı ile kafasına sıkarak intihar ediyor..

zor bir gündü.. hepimiz teselli ederken zorlandık,zira intihar etmek..bence en çok kendini sevmek olduğu için,teselli sözcüğü bulamadım.. yoksa insanların çöpten yemek aradıkları bir ülkede maddi sıkıntılar nedeniyle intihar etmek,bütün sıkıntıları ve sorumlulukları arkada bırakıp,sorumluluklardan kaçmak en çok kendini sevmektir.. yoksa hangi baba daha 1,5 yaşındaki kızının hayatını garantiye almadan kendi hayatına son verebilir.. evlat sahibi her okuyucu ne demek istediğimi anlayacaktır,sanıyorum ki çocuk sahibi olmak,intihar etme hakkınızı bile elinizden alan bir durum.. buna hakkınız yok!


başka bir taraftan baktığımda ise.. ülke şartlarına isyan ediyorum.. devlete 25 yıl hizmet etmiş bir adam,ev sahibi bile olamıyor.. diğer tarafta milletin 15 tane doğurduğu çocuğa,sağlık,gıda masraflarını benim cebimden vergi olarak alan devlet.. bu emekli adamın yine devlet için okuttuğu biri eğitim fakültesinde,biri öğretmen lisesinde iki genç kızını okutamıyor.. okutmuyor,desteklemiyor..

bir de olayın dini boyutu var ki.. bu beni bahsi geçen beyefendinin kendisini öldürdüğünü duyduğumda en çok şaşırtan kısmı oldu.. geçen sene ramazan bayramında bizi ziyarete geldiklerinde elimi tokalaşmak üzere uzattığım bu beyefendi "dindar" duruşu nedeniyle elimi sıkmamış,benimle konuşmamış,yüzüme bile bakmamıştı.. kendimi o anda eli bile sıkılmayacak,afedersiniz ama "ahlaksız bir kadın" gibi hissetmiştim.. dini uygulayış konusunda böylesine hassas biri nasıl olurda intihar ederdi? Allah korkusunu nerede kaybetmişti?
bir mücadele,hayat.. pes etme hakkınız da yok,hangi dine inanıyorsanız inanın bir gerçek var ki bu bir sınav.. ortasında sıkılıp çıkmak,tek geçme şansınızı bile yok ediyor.. kendinize ve duygularınıza iyi bakın..

"Bu Erkekler Aptal Şekerim"

29 Ocak 2009
itiraf edelim ki kadınlar arasında şöyle bir sohbet geçer "bu erkekler aptal şekerim" bu sohbeti yapmak için kadınların yaşının 45-50 civarı olması gerekmez,her bayan bir dönem veya her dönem bu muhabbete girmiştir..

erkeklerin aptal olduğunu,kullanılmaya meyilli olduğunu,aşikar gerçekleri görmediklerini veya göremediklerini,onları türlü cilve ile yola getirebileceklerinden bahsederler. yineliyorum;feleğin çemberinden geçmiş kadın değildir bunu söyleyen..

kadınlar "şeytan" olduklarını gururla söyler,bundan gurur duyarlar.. hakimiyetin erkekte göründüğü toplumda kendiilerine pay çıkartabilmek için bu yola başvurduklarını düşünürsek,gerçekten kadınlardan kokmakta fayda olduğunu düşünüyorum..

"yemeğin içinde soğan var diye geçen hafta dövdü beni,bu hafta yemeğin yarısı soğan ama robottan geçirdim anlamadı gerizekalı" der mesela kadın.. cidden yemeğin içinde soğan var diye karısını döven adam (ki damak zevkininin soğanı kaldırmadığını baz alalım) yemeğinin içindeki robottan geçirilmiş soğan tadını alamaz,farkedemez,oturur yemeği mal gibi yer..

"dün gece arkadaşlarla x yere gittik kızlarla,aradı bu beni nerdesin diye wc'ye girdim,uyuyorum ne var falan dedim azarladım,inandı salak,uyuyorum sandı,devam ettim geceye" der kadın.. gerçekten sevdiği kızı uçan kuştan sakınan bu arkadaş,hani kız arkadaşına güvenmeyen bir tatlı gülüşe tav olacak diye dışarı çıkartmayan bu adam kızın "uyuyorum,beni rahatsız etme" ifadesine inanır,doğru söylediğine kanaat getirir..


kadınlar en şikayetçi oldukları bir diğer noktada,erkeklerin "anasının gözü kadınlara" olan düşkünlüğüdür.. bir kadın mahallede,okulda,toplumda ünlüdür.. yürüyüşü,konuşması adamı söğüşlemesi herşeyinden bellidir ne mal olduğu ama bir evin tek oğlu,aklı başında,yakışıklı arkadaş gider 4-5 adamın aynı anda karısı olabilen bu kadına bağlanır.. evleneceğim diye ortalığı birbirine katar,ayrılırsa yataklara düşer falan filan.. namus timsali bu arkadaşımız kadının ne mal olduğunu bir türlü göremez.. onu kutsal bir noktaya yerleştirir,muhtemelen ilişki kadının ondan sıkılmasıyla son bulur..

veya belki çok uç bir örnek olacak ama eve aldırmak isteği en gereksiz ev eşyası ayrıntısı için hadi diyelim dvd player yerleştirme ünitesi olsun adı,bunun için kocasıyla yatar.. evet şaşırmayın yatar.. sonrasında da bunu "ya benim adam çok salak,dvd ünitesini alalım dedirtene kadar,istediğini vermedim,sonra üniteyi almayı kabul etti,oldu bitti,biz kadınlar var ya çok şeytanız "diye uluorta anlatır.. adam kadına göre salaktır,zira karısıyla yaşayacağı cinsel ilişki isteği yüzünden dvd ünitesi almak zorunda kalmış,kandırılmıştır..

bu durumlar erkeklerin saflığından veya kadınların sahtekarlığından kaynaklanabileceği gibi.. belki de hayatın olası düzenidir,bilemiyorum.. kişisel kanaatim erkeğin aptallıktan ziyade,düz mantık yapısına sahip olması,kadınlarınsa ezilmişlik haliyle bunu kullanmaya çalışması..

-Türkiye İslamı-

28 Ocak 2009
uluslarası paylaşım programında şarkı ararken muhtemelen açık bıraktığım mesajlaşma sistemi nedeniyle birden "türk müsün " sorusuyla karşılaşıyorum.. nedenini bilmediğim bir haz ve gurur ile "evet" diyorum.. cezayir asıllı fransız Jean çok mutlu olduğunu ve konuşmak istediğini söylüyor..

benimle sohbet etmek istiyor,ingilizcem mükemmel değil.. zor bir sohbet oluyor fakat karşımdaki kişinin "uzaylıyla karşılaşmış" heyecanına karşı koyamıyorum.. ingilizcemin yetersizliği nedeniyle branşını söylemesine rağmen tam anlayamadığım .. doktor,35 yaşında Türkiye'ye biri iş ziyareti olmak üzere iki kere gelmiş.. ortalama bir insan üzerine neden böyle etkiler bıraktığını bilmediğim bu ülkeye bizim tabirimizle aşık olmuş kendi tabiriyle "masal kitabına girmiş" ne bileyim böyle bir deyimleri falan var galiba? ya da benim ingilizcem bomb.k :) b şıkkı büyük ihtimal :)

yaklaşık 45 dakikalık sohbet boyunca,ne kadar cömert,kibar,sıcak,güleryüzlü,insancıl bir millet olduğumuzu anlattı.. tarihimizden,insanlığımızdan,güzelliklerimizden,Türkiye İslamı diye tabir ettiği türkiye'ye has islamdan bahsetti.. buraya takıldım..

Türkiye İslam'ı neydi? İslam milletler üzerinden isimlendirilebilir miydi? veya cezayir kökeninden sebep müslüman olan bu doktor neden böyle bir kanıya varmıştı..? resmi bir dini olmayan Türkiye'de yaşanan islamın,islam devleti ibaresine sahip milletlerden farkı neydi?


-öncelikle laik bir devlet düzenine rağmen laik olmayan bir uygulama ile türkiye'de islam kimilerine göre desteklenmekte bana göre ise kontrol altında tutulmaktadır..yoksa parasını devletin verdiği imamların bulunması veya din işleri başkanlığının laik bir ülkede olması veya dini simge diye inanç gereği örtülen örtününün devlet kurumlarında yasaklanması laik uygulamalara dahil olamaz..

-ibadetsiz bir islamı kabul ettirme çabası.. her dinin ibadetleri olduğunu varsayarsak türkiyede ibadetsiz islamın daha zararsız daha ılımlı daha sosyal bir din olduğu kabul ettirilmektedir.. ibadet etmesende islamı hakkıyla yaşarsın mantığı..özetle ifade edersek sık kullanılan deyim " benim kalbim temiz"

-herşeyi kendimize benzetme huyumuzla ve gerçekten islamla eş ilerleyen derin tarihimiz nedeniyle islamı fazladan sahiplenip.. arapların tekelinde olduğunu düşündüğümüz ve onların islamın kıymetini bilmediğini düşünmemiz nedeniyle islamı sahiplenme dürtüsü.. yani "bir müslüman olacaksa,en iyisi biz oluruz,türküz çünkü biz.. " mantığı..

-kürelleşen dünyada milliyetlerin önemsizleştiği düzende,avrupa ile veya modern devletlerle aramızdaki tek farklılığın din menfumu olması bu sebeple,ondan bir şekilde kurtulma,uzaklaşma,yadırgama dürtüsü.. bu nedenle yine onlara yakın bir din oluşturma çabası..

-hiçbirşeyden geri kalmamak adına tüm değişimleri hızla yaşayıp,ama ulusal kaygımız olan "benliğimizi yitirme" kaygımız yüzünden,yaptıklarımızla benliğimiz arasındaki çatışmalar.. yani bloga bile soru olarak gelen " yazın bikini giyiyorum ama ramazanda oruç tutup,namaz kılıyorum acaba kabul olur mu kaygıları" dini,din olarak değilde,örf ve adet olarak algılayıp bu sebeple kopamama durumu..! hadi şu deyimi de yazmadan geçmeyeyim :) "önce Allah Allah ,sonra yallah yallah"

-dünya üzerinde islamı kabul etmiş milletlerin zulümle veya cahilliklerle yaşamaları,bundan kaçmak üzere kendi "ılımlı islamımızı" yaratma ve uzaklaşma çabalarımız..

fransız doktorun tek bir tanımlaması bugün bana bütün dini değerlerimi sorgulattı.. yaşadığımız veya yaşayamadığımız islamı görmemi sağladı.. zira modern dünya gerekleriyle ayrı uçlarda gibi gösterilen islamla,modern dünya olarak dikte edilmiş yavanlık arasında kalmış biriyim bende..

Tarihim Tekerrürden İbaret*

27 Ocak 2009
Günlüğümle vedalaştığımda sanırım lisedeydim..sonra yıllar geçti tek kelime yazmadım günlük namına.. muhtemelen benden hoşlanan,okula eşşek kadar cenaze çelengi gibi çiçekle gelip beni rezil eden o krocanı yazmıştım en son,böğğ.. anıya bak! niye mi geldim yıllar sonra canım yanıyor gibi de biraz ..

kalbim acıyor günlük..biri bıçak sokmuş birde üstüne üstlük çeviriyor bıçağı..kulaklarım duyduklarından utanıyor,duymamazlıktan geliyor ondan mı uğulduyor acaba? hakettiklerini mi duyar insan hep yoksa onu haketmeyen insanlardan haketmediklerinide mi duyar?

çok mu ağladım ne salakça ağladım bi de,öyle sağa sola atmam kendimi çöker dana gibi ağlarım,çocuk gibi.. beynimi zorlarım patlatmak için,ağlayınca daha da yeşil olur gözlerim, bi de saf gibi buna sevinirim..çocuk gibi yazdım değil mi günlük?aaa son dönemlerin en popüler hakareti bu bana yapılan.."çocuk musun sen? avutayım mı seni,aaa bıktım ama artık,sıkıldım,umursamıyorum seni"

umursama lan! sie! hadi bakalım,umursadığını hissettirmek isteğinde sana geri dönmeyen iletim raporunu bekliyor olacaksın ya da aradığınız kişi sizi bir tarafına takmıyor diyen o ablayla muhatap olacaksın.. biliyorum kuyruğunu kıstıracak geleceksin... ama geçmiş olacak,bu sefer seni kendimden kurtarıyorum mükemmel şahsiyet..

o nefret ettiğin bütün planlarımı imha ettim,hepsinden vazgeçtim,korkularımın üstüne gittim..başım ağrıyor,gözlerim yanıyor,açlıktan mide özsuyunu hissediyorum,en az 5 saattir su içmedim,kapı,pencere kapalı odada oksijen kalmadı gebericem havasızlıktan..

illa aldatılmak mı gerekir,dayak yemek,küfür duymak mı gerekir? iyi ki bunları yapacak biri olmadın hiç belki o zaman acırdım kendime,yanlış tercihimden dolayı..aptallığıma yanardım,oysa kafam çalışır benim,zehir gibiyimdir.. di mi ? sende öyle derdin,demez miydin .. derdin de şimdi sorsam kıvırırsın..


şimdi kaybol,cehennemin dibine..


1 gün sonra..


Merhaba Günlük Kardeş!


hani ben dün atıp tutuyordum ya,arar da sorar da ulaşamaz diye..peahh yalanmış,hepsi yalanmış hemde..ne arayan var ne soran..tıpış tıpış açtım telefonlarımı gözlerimi bir an ayırmıyorum ki mesaj gelecek ya!!nerdeeee,hani telefon kapalıyken aramalara dair bişey geliyor ya,o bile gelmedi..aranılmamışım yani hiç..kapattım bende tekrar,ümit ya,arıcak ve kapalı olduğunu görecek..yahu şebeke aramalarının bilgisayarda yaptığı titreşimler bile heyecanladırıyor,Allah seni top etsin zat_ı muhterem! Aha da ilk ve son duam budur sana! sende kurtul bende kurtulayım..


ilk gün ve 1-0 yenik durumdayım..o kadar çemkir,ağla,zırla,adamın ağzına mıç,hala aramasın..dün aklına gelmediysem önümüzdeki 10 yıl içinde gelmem galiba..


ağlasam mı yine? dur ağlayayım,yoksa kendimi tutmaktan çatlayacağım..boğazımda böyle bir yumru var,birisi hötttt dese böğüre böğüre ağlayayım diyorum..fırsat kolluyorum ama yok herkes melaike maşallah..


doktor 'a gideceğim.. önce liposuction ile yağlarımı,sonra beyin ameliyatı ile beyin lopumun bir kısmını sonra da çok sevdiğini söylediği fındık burnumu aldıracağım.. kocaman burun yaptırıcam böyle şimdikinin beş katı,sevmiyor artık beni..burnumuda sevmesin..


artık telefonlarımı sim kartlarımı falan alıyorum-satıyorum başlığında satışa çıkartırım..aranmadıktan sonra ne yapayım değil mi? prenses'ten hergün saatlerce kullanılmış telefon ve simkartlar.. sevgiliye hergün öpücük efekti yapıldığı için ve sıkça öpüldüğünü için mikrofon kısmı tükürükten azıcık hasarlı 2. el telefonlar..

görünen o ki saçmalamak için daha çok vaktim var,şimdilik hoşçakal..

09/07/2008

Üfürükten Prenses

*Tarih Tekerrürden İbarettir..

27/01/2009

Bir Hayat Daha Olmalı..

"Saygın Meslekler"

23 Ocak 2009
şu oyunculuk,mankenlik,futbolculuk,şarkıcılık,ne bileyim sunuculuk ne kutsal mesleklermiş de biz zamanında içinde koca koca kavramlar barındıran gereksiz bölümlere itibar etmiş,öyle okullarda okumuş, "culuk" ekine haiz bir meslek edinememişiz..

yaklaşık 39 kilo olan manken arkadaşımız:" bu kutsal mesleği yaptığım için onur duyuyorum,elbise taşımak ayrı bir yetenektir,duruş,bakış ve başka hede hödöler gerektirir,ben mesleğimle gurur duyuyorum "dedi.. cumhuriyet başsavcısına mesleği hakkındaki düşüncelerini sorsanız bu özgüvenle anlatamaz sanıyorum..

bir diğeri oyunculuktan bahsediyor.. "oyuncu delidir,dahilikle bir gider oyunculuk.. her role girmek,karakterini temelden değiştirip tekrar özüne dönmek bunlar kolay şeyler değildir,ruhsal bir derinlik gerektirir" sanırsın nano teknoloji üzerine bir seminer yapılıyor,yahu elbette kolay değil işte hadi en fazla bir doktor neyse,avukat neyse o,bu kadar kendini ulvi bir yer koymanın anlamı yok!


birde yaşlanınca ağlamıyorlar mı? hep de show tv'de çıkar bu yeşilçamcıların acıtasyon haberleri ;

"yeşilçamın devlerinden belgin kaderkoydu,artık sefalet içinde!!!" yıllardır bizi kötü kadın rolleriyle,yeşilçam pornosuna verdiği hizmetlerle etkileyen belgin kaderkoydu şimdi bir barakada yaşıyor.. bana ne! az yeseymiş de,az içseymiş de,barakalara düşmeseymiş,hem her meslekten adam barakada yaşayabiliyor da hamal yaşıyorda mesela oyuncu yaşayınca mı insan haysiyetine dokunuyor?

türkücü izzat yıldızhan (ki kendisi :"fransız çocukları bile ne kültürlü ,küçücükler ama fransızca konuşuyorlar" diyebilen bir şahsiyettir) televizyonda ağlıyor.. oğlu ona şiir yazmış" babacığım sahnede sırtından çıkan tere bakıyorum seninle gurur duyuyorum,emeklerini boşa çıkarmayacağım büyük adam olacağım falan yazmış" izzet yıldızhan'da ağlıyor,"helal olsun sana o terler ben senin için çalışıyorum yavrum" diyor.. lan dedim benim babam iki kez ölümden döndü(emniyet mensubu) adama böyle cümleler kurmadım ne hain evladım ben.. sanırsın izzet yıldızhan 10 dolara tarlabaşında escortluk yapıyor,sahnedesin lan! eşşek yüküyle para kazanıyorsun "haydeeee eller havaya "diyerek daha ne istiyorsun,nedir bu dramatik haller?

futbolculara ayrıca gıcık oluyorum.. hele o kamp yerine geldiklerinde veya deplasmana gittiklerinde otobüsten veya uçaktan inerken havaları yok mu? aman ya rabbim! evladım kimsin sen? nerden geldin,eğitimin hayata bakışın nedir altına 200bin dolarlık arabayı çektin diye 2 yıl önce aralarında olduğun yüzlerce taraftarın suratına bir "kaka" bir "pele" havasıyla bakıp niye geçiyorsun.. hadi büyüktakımları bir nebze anlıyorum da 9.lig j kategorisinde kocabıyıkköyüemlakspor'da oynayan futbolcu da böyle havalı.. nedir bunun sırrı bilmiyorum..


ibrahim kutluay da yakınıyor yine;"kamp dönemi,lig maçları,kupa maçları,antremanlar ailemizden çok uzak kalıyoruz,sporcu olmak çok zor,hep formda olacaksınız,işte zıkkımın dibi falan filan.." eee bırak o zaman? bırak kardeşim git,al şişme bebe karınıda yerleş niğdenin bir köyüne köyde beden eğitimi öğretmenliği yap hayrına ,hıı? olur mu?

daha rahat mesleklerden daha büyük paralar kazanıp hala şikayet edenlere,içi boş olan kavramları gereksizce dolduranlara gıcık oluyorum.. belki işsiz olmamla bir alakası olabilir,ne dersiniz?

Memleket Nere Hemşerim?

22 Ocak 2009
şehirlerarası otobüste yanımda oturan kadın nereli olduğumu soruyor.. cevap veriyorum..tatmin olmuyor nerede doğdun peki diyor cevap veriyorum yine tatmin olmuyor,peki nerede büyüdün diyor cevap veriyorum.. bingo! ortak noktayı buluyor ve ayyy ben sana neden bu kadar çok ısındım bak şimdi anlıyorum hemşehri sayılırız diyor.. ve olası bir sohbet o an benim için sona eriyor..

birisiyle aynı köyde doğmuş olmayı bir nebze anlayabilirim.. ama ülkeyi yediye bölen coğrafi bölgeden bile hemşehricilik yapanları çözemiyorum.. ülkenin tam ortasında azıcıkta karadenize yakın bir bölgesinde kütüğü bulunan ben,kim nereye çekerse oraya gidiyorum.. "ayy sen karadenizlisin hemşehrim" diyen ordulularla kanka oluyor,az sonra "ya doğunun insanı bir başka sen de doğulu sayılırsın" diyen doğulu şahsiyetle doğulu oluyorum..

niye oluyorum,nasıl oluyorum,aynı yörenin insanı olmak bize ne katıyor ben bunu bile anlamış değilken.. köyler arası ayrışmalara şahit oluyorum.. aşağı ve yukarı olarak adlandırılmış iki köyden yukarı köyü nüfusuna bağlı olan ben,aşağı köyü yabancı olarak görenlerle tanışıyorum..

televizyonda adanalı görmekten korkar oldum " biz adanalıyık,bizim otumuz,çöpümüz,mıçtığımız b.kumuz bile farklıdır ,adanalıyık biz yeahuuuuu" ifadelerinden daralıyorum.. hayır adanalılarla bir sorunum yok ama hemşehricilik muhabbetinin tavan yaptığı bir il olarak iyi bir örnek olacağını düşünüyorum.. yine televizyonda "ben laz kızıyım açarım bu konserve kavanozunu tek seferde" ve "laz kızıyım,ondan böyle içliyim ben,duygusal ve komik oluruz biz" diyen kadına hayretle bakıyor,laz olmanın bir kadına hormonel bir farklılık katıp katamayacağına dair düşüncelere dalıyorum..




hemşehri muhabbeti kadar anlamakta güçlük çektiğim başka birşey yok! yok x yerli olanlar cimri oluyor,yok z yerli olanlar kaba oluyor,yok y yerli olanlar azıcık kırık oluyor gibilerinden ifadeler..

bir de göçmenliğiyle ün yapanlar var ki evlere şenlik.. nerelisin? selanik.. türksün yani di mi? hııı öyle de denilebilir ama selanikliyiz biz,biz selaniklikliler özeliz hem Atatürk bıdı bıdı bıdı ... en yakınımdan verebileceğim örnek zat_ı muhterem' ait.. ünlü bir tatil beldesinde(ilçe) doğan büyüyen yıllardır,soyu sopuyla oralı olan sevgili sevgilim.. nerelisin sorusuna asla ve asla bağlı olduğunu ilin adını söyleyerek cevap vermiyor..

en çok kazığı da hemşehri atar,çok güvenirsin belki de ondan.. güvenir ve hemen dedikodu yapmaya başlarsın "ya toprağaaaam(ki bu ifadeden de daralırım) burada(gurbet) herkes sahtekar ancak birbirimize hayır var,gel bana kefil olsana yağhhh benim buzdolabına ,hııı olur di mi toprağaaammm" olur olurrr hadeeeee"

kız verme olayı var bir de.. psikopat aileler kendi coğrafi bölgesinin dışına kız vermezler.. "ayy izmirliler çok geniş oluyor yaa,bişey gelir kızın başına,yok yok karslılarda ne bileyim sert mi sanki biraz onlarda çok sıkar kızımızı,karadenizde de hep kadınları çalıştırıyorlar,ayy bu kız evde kalacak yahu,veremeyeceğiz kimseye!!!!

bölündükçe bölünüyoruz,birleşmedikçe de huzur bulamayacağız,aşikar..

"Dolu Düşün Boş Konuş"-Zoraki Tiyatro Ziyareti

21 Ocak 2009
kafama birşey taktıysam onu yapacağım.. onu yiyeceğim ,onu giyeceğim,oraya gideceğim.. artık herneyse o,eğer yapmazsam kendimi yetersiz hissediyorum..uzun zamandır dolduramadığım başarı duygularımı böyle tatmin ediyorum galiba..

sosyal ortamlara karşı pek soğuk olan zat_ı muhterem'e "bak tiyatroya gideceğiz psikolojini hazırla "dedim.. nesini hazırlayacak ne manyak bir çiftsiniz siz diyenlere şunu söyleyebilirim ki zat_ı muhterem ilk kez gideceği her ortamdan daha gitmeden nefret eder,gittikten sonra da "üfürük artık hep buraya gelelim olur mu" der? restaurant,sinema,cafe-bar,mesire yeri vs.. sosyal değil,kalabalık sevmiyor,yenilik hiç sevmiyor..evinde sonsuza dek yaşayabilir,bir tek arada sırada deniz görsün yeter.. ama ben tamamen ondan farklıyım..



"Dolu Düşün Boş Konuş"

Yazan:Steven BERKOFF
Çeviri:Haluk BİLGİNER

Oynayanlar :
Frank: Orhan Kemal AYDIN
Donna: Yonca CEVHER YENEL
Kaynana: Munis DÜŞENKALKAR
Henry: Çetin ETİLİ
George: Ali Rıza KUBİLAY
Yunus Emre Kültür Merkezi

"benim içim dışım birdir,patttt diye yüzüne söyleyiveririm herkesin hatası" diyenlerin bile gerçeği söyleyemedikleri yaşatımızda.. iç sesimizle dış sesimizin ne kadar çeliştiğini anlatıyor oyun.. komik bir dille anlatıyormuş ama bize pek komik gelmedi :)


oyuncuların yeteneklerine diyecek yok fakat ingiltere'de yılın komedisi ödülünü almış bu oyunla anladım ki.. türklerin yabancı milletler ile espri konusunda pek ortak noktası yok..

ara ara acaba zat_ı muhterem'in "hadi üfürük bak "bay evet" gelmiş,ona gidelim " teklifini reddetmese miydim acaba dedim ama? olsun yine keyifliydi.. bundan sonra daha sık ama daha çok araştırıp gitmeyi düşünüyorum..


ayrıca bizim bulunduğumuz salonun ve aynı anda başka bir oyunun oynandığı salonun tıkabasa dolu olduğunu,yer bulamayanların geri döndüğünü bizim milletimiz tiyatroya gitmiyor diyenlerin pek de gerçekçi olmadıklarını kriz zamanında bu ilgiyle yalanlamış oluyoruz..

Mim Manyağı Prenses / Bölüm -11

bu cici mimi curly bana pasladı,

paslamak zorunda kaldı,incelik yaptı vs da denilebilir ehi ehi :)

Yaptığım 4 iş:

-Mütemadiyen iş başvurusu yapmak..

-blog yazmak

-konuşmak :)

-özlemek..



Defalarca İzleyebileceğim 4 film:

-sil baştan

-cennet gibi,50 ilk öpücük

-oyun(the game)

-buz devri,inanılmaz aile,arı vb tüm animasyon filmleri ehi ehi :)



Yaşadığım 4 yer:


-istanbul

-sakarya

-ankara

- ...!! (gizli :) )



İzlediğim 4 tv programı:


-Çok Güzel haraketler bunlar

-Canım Ailem,avrupa yakası,muhtelif diziler ehi ehi :)

-Disco Kralı,televizyon makinesi,zaga adı her ne ise?

-Simpsons,animasyon tüm yapımlar..


Tatil İçin Gittiğim 4 yer :

-Ayvalık

-Cunda

-Avşa

-bütünüyle ege sahilleri.. :)


En sevdiğim 4 yemek:

-Karnıyarık

-Makarna(soslar,ıvırlar,zıvırlar ve çeşitleri ile)

-Ateşte pişen et(mangal,barbekü usulü yapılan)

-Uzun sabah kahvaltıları(brunch)


Hemen Şimdi Olmak İsteyeceğim 4 yer:


-Pasifik'te bora-bora..(ada olsun yeter bana)

-uzaylıların yanında olmak isterdim,neredelerse artık..

-zat_ı muhterem'in gülüşünü görebilme olasılığının varolduğu yer..

-bana ait,kendi dizaynım olan bir ev..

Avustralya,Tavuklu Börek,İzleyiciler,Yıldız Parkı

18 Ocak 2009
Dört gün ne zaman ,nasıl geçti yahu! yazmadığım aklıma gelince çok huzursuz oldum hemen gelip birkaç başlık ile özet geçeyim dedim.. seni ihmal ediyor gibi görünüyor olabilirim bebişim,ama emin ol daha çok malzeme ve yazıyla geri döneceğim benim sevgili blogum.. bir de herkes bloguna "kız blog" falan diye hitap ediyor benim blogun erkek olduğunu düşünüyorum niyeyse.. kesinlikle bayan değil!

Avustralya

155 dakikalık bir masal.. eğer kendinizi kaptırabilirseniz 155 dakika boyunca kendinizi Avustralya'nın uçsuz bucaksız topraklarında bir atın üstünde önünüzde sürmeniz gereken binlerce sığır ve aborjinlerle birlikte bulabilirsiniz.düşündüğünüz de oldukça uzak gelen bu kavramlar filmi izlerken oldukça yakın gibi geliyor.. anı anını tutmayan aksiyon filmlerinden,sert cinsel sahnelerden oluşan aşk-seks filmlerinden veya absürt espriyi temel almış komedi filmlerinden hoşlananların pek zevk almayacağını düşündüğüm bu film.. sinemaya gitmeyi,boş kalan 2 saatimizi sıcak bir mekanda geçirelim mantığına sahip izleyicilere de pek hitap etmeyecektir..

Filmde her ülkede her bölgede sıkıntı yaratan tekelciliğin "insanlığa zararı",aborjinlere yapılan asimilasyon çalışmalarından yola çıkılarak "ırkçılık",japonya'nın avustralya'ya saldırısı nedeniyle "savaşın acı yüzü ",bayan patron'un krem renkliye(nullah) olan sevgisiyle "anne sevgisi" ve elbette güzel bir kadın ve güzel erkeğin yakınlaşmasıyla "aşk" konu ediliyor..


yüzlerce birbirinin benzeri filmle karşılaştırırsak izlenmesi gereken sıcak bir hikaye sizi bekliyor..

Tavuklu Börek..

paçanga böreği yapma amacıyla başlanmış börek çalışmam zat_ı muhterem'in tavuklu börek isteği ile yön değiştirdi..uzun zaman önce bir cafede yemiş olduğumuz tavuklu börek efsane olmuştu.. bende bu efsaneye kendi efsanem ile son vermek adına bu böreği yaptım:) zat_ı muhterem,tahminimden çok büyük tepkiler verdi,benim yeteneğime övgüler pratikliğime saygılar sundu.. sonuç olarak iki taraf da mutlu oldu :)

12 adet börek için içindekiler:
3 adet yufka

harç için:
200 gr rendelenmiş kaşar
300 gr minik doğranmış tavuk göğüs eti
1 adet hazır garnitür konservesi(bezelye,havuç,patates)
1-2 adet küp doğramış domates
nane,kırmızı biber,1 çay kaşığı yağ
yufkayı üçgen şeklinde 8 parçaya bölüyoruz,üçgen şeklindeki iki yufkayı üstüste yerleştirip içine harcımızı koyuyoruz..sigara böreği veya yaprak sarar gibi sarıp,ardından kızgın yağda kızartıyoruz..






Yıldız Parkı

İstanbul'da park ve bahçeler ile ilgili bir müdürlük var ise o koltukta ben oturmalıyım.. hepsini teftiş ediyorum dönem dönem,piknik manyağıyım.. gitmediğim bir belgrad ormanı(ki tamamen sosyal fobi ehi ehi :) ) bir de yıldız parkı vardı.. yıldız parkına gittim..beşiktaş'ta bulunan bu güzel koru,birden sizi şehrin gürültüsünden alıp yerini kuş seslerine bırakan bir güzelliğe götürüyor.. parkın içinde malta köşkü,belediyeye ait bir tesis,yıldız-şale müzesi ve yıldız porselen fabrikası var..


fakat parkın en önemli yönü,her an çiftleşmeye hazır çiftlerin sizi karşılaması.. biz alışana kadar bir süre bu gördüğümüz hareketlilikleri "aaa tavşan mı var orada,yok yok sincap bence "gibi gayet saftirik tepkilerle karşıladık.. sonra idrak ettik ki yıldız parkının çiftlerin yakınlaşmasına dair bir etkisi de var..yaşları ufak olan birkaç çifti rahatsız ettim,diğerlerine dayandıkları ağacın veya uzandıkları bankın bir parçası gibi davrandım :)


yıldız parkı ziyaretinde telefonun azizliğine uğradığım için size parkın görüntüsünü A Cup of Caffein adlı blogdan çaldım :) park hakkında daha geniş bilgiyi buradan edinebilirsiniz..


İzleyiciler..

Blogger bu hizmeti vermeye başladığından beri,takip etmek istediğim fakat her defasında blog listesine ekleyemediğim bir sürü blogu takip etme şansım oldu.. tesadüf eseri karşılaştığım sonra unuttuğum yine birçok blogu aynı yöntemle takip edebildim.. oldukça faydalı bir eklenti olduğunu,bizleri blog okumaya teşfik ettiğini düşünüyorum.. fakat.. her durumda olduğu gibi amacı dışında kullanılmaya başlayan bu eklenti şurada da belirttiğim gibi can sıkıcı durumlara da neden olabiliyor..

izleyici eklentisi geldiğinden beri izleyicilerimdeki artış bir ileri bir geri şeklinde devam ediyor..açıkça belirtmek istiyorum ki izleyici sayım artsın diye,bazı blogdaşlarım gibi zerre kadar takip etmedikleri hatta içerikleri bile bulunmayan türlü türlü blogları takip edecek değilim.. bunu profesyonel olarak yapan,o rakamın artması için envayi çeşit blogu izlemeye alan bloggerlar tanıyorum ,bu beni ilgilendirmez elbette.. ama beni ilgilendiren birisini izlemeye alıp onun sizi izlemediğini gördüğünüzde izlemekten vazgeçmeniz.. bu bana çok basit geliyor, açıkca söylüyorum ki bu sahtekarlıktır.. elbette bazen temadan kaynaklanan eklentilerin silinmesi vb durumları katmıyorum bu duruma..

bunu yapanların belirli bir yaşın altında olmasını saygıyla karşılarken sırf ahşap boyama blogu açan birinin bloguma dair tek kelime okumayıp beni izlemeye almasını akabinde ben izlemiyorum diye çıkartmasını gülümseyerek karşılıyorum.. bu ve benzeri örneklere sahip arkadaşlar hepinizi engellemiş bulunmaktayım.. sizin düşündüğünüz gibi sayfamda bulunan o izleyici rakamı umrumda değil ne de sizin beni okumamanıza rağmen izliyor olmanız..

bloga küreselleşen dünya'da siyasi çıkmazlar adı altında yazılar yazmıyorum,çoğu sohbet havasında yazılar,insanların hayat görüşlerine vurgular yapan sertliklerde yok..bu sebeple izlemeyi bırakanların gerçekçi nedenleri olduğunu düşünmüyorum..

şimdi herkes özgürce "bu blogu izlemeyi durdur" butonuna basabilir.. zira bundan sonra basacakları ifşa edeceğim.. "seni sonzsuza dek izlemeye mecbur muyum düdük makarnası,s... blogunu" diyenler... öpüldünüz..

Google'dan Bul Beni..

14 Ocak 2009
hadise-gün dek dek şarkısı dinle:bir şarkı bu kadar yanlış anlaşılabilir galiba ..pes..!



ocak 5 donuyorum:donmak değil de çok yağmur yağdı bu kış yahu,10 gündür yağmur var burada.. londra'ya döndük.. kasvet,yağmur.. doğalgaz faturasından mı donuyorsun sen ?



aradı,aramadı mevzusu hep kafamı kurcalamıştır.aramayan,aranır mı? :aramayan aranır,ağzına gelen söylenir sonra telefon kapatılır,sonra pişman olunur,ağlanır vs.. benim de kafamı çok kurcalıyor,ama aranmamalı bence.. bırak cehennemin dibine gitsin..



evde çekilmiş sapık ilişkiler filmleri :sapık ilişkiler derken,genel olarak cinsellikten bahsediyorsun galiba,nedir sapık ilişki bilelim de ona göre yönlendirelim,hıı .. daha net aramalar rica ediyorum..



taş gibi facebook karılarını bul:hmm.. niye facebook'a üye olmadığımı inatla soranlara cevabım budur.. taş gibi değilim belki ondandır..sıradan bir sosyal ağ sitesine böyle bakan manyaklar olduğu için..

medyum efsa'ya soralım: ehi ehi efsa'nın bu aramayı görmesini istiyorum.. medyum efsa şurada canım.. her türlü tarot,su falı ,kahve falı herşey bakılır :)



ismail yk hangi tür kızları sever bir de takımı ne? :şu blogda ismail yk'nın adı ne zaman geçti de ben onlarca ismail yk araması görüntülüyorum,pess.. ismail yk bence galatasaraylıdır ehi ehi :)





müslümanlıktan hristiyanlığa geçen biri tekrar müslüman olursa kabul olur mu?:geleneksel dini sohbetlerimize hoş geldiniz.. cevap veriyorum kabul olur yada şöyle diyelim Allah bilir ama bence kabul olur..


chp'nin ana düşüncesi nedir: off çok güldüm ya!! chp'nin tabanının kafası karışık.. vallahi ne desem yalan olur,baykal öyle keskin kıvırmalar yapıyor ki yıllardır,çözemedim bir türlü..


üfürükten prenses aslında mutsuz : doğrudur..


çocuğum hangi çizgi film karakterine benziyor: senin gibi annesi-babası olduğuna göre hiçbirşeye benzemiyordur..kafayı yemiş millet ya!


sevişirken yılbaşı gecesi ölen 7 genç,yorum: bu cümleleri kuranlar ahirette bu cümlelerin hesabını nasıl verecek bilmiyorum,kardeşim sevişirlerken siz mi direktif veriyordunuz? nasıl bir manyaksınız siz?


kız blok,kadın blok,karı blok:üçü bir arada yani.. google belki aramayı tam anlamaz diye bütün anlamlarını yazmış.. kız ile kadın arasında senin açından bir fark diyelim.. karı hangi kategoriye giriyor?



ensest ilişkiye yorum ne,eve gelen misafire tecavüz:şahsen böyle aramalardan sonra idam cezasının neden kalktığını sorguluyorum.. şerefsiz,hem esnest hayal edyor hem eve gelen misafire tecavüz.. bu adamın kız kardeşi olduğunuzu hayal eder misiniz 1 dakika?


üfürükten prenses güzel mi? :böyle aramalara bayılıyorum yani içinde benim olduklarıma .. okumak yetmiyor belli ki güzel olmak gerek.. göreceli kavram şekerim güzellik.. hayallerini yıkacağımıda sanmıyorum :)

-13 Ocak-

13 Ocak 2009
"birlikteliğinizin burcu oğlak! oğlak burcu birliktelikler genel olarak ciddiyet ve istikrar barındırır..büyük sorunlar yaşanmaz,uzun ömürlü ve kontrollü olur.."

ciddi ve sıkıcı bir çift yani,peahhh! hani uzaktan bakıldığında aman ne güzel bir ilişki,ne ciciler denilen o sıkıcı çiftler.. onlardan mıyız yani ? niye biraz daha erken davranmadın ki sanki, ne bileyim niye beş ay bekledin,höh! beş ayda karar veremez mi insan,bu kızı seviyorum,hoşlanıyorum ne zıkkımsa artık.. ocak ayına denk gelince senin ilan_ı aşkın, ilişki burcumuzda oğlak oldu,görüyorsun halimizi..


yıldönümü yazısını oyun bitti(sertap erener) şarkısıyla yazıyor olmamda bir gariplik var mı acaba? sahi kaç kere "bitti "dedim ben sana..? ben kaç kez dedim de,sen kaç kez ciddiye aldın? ve niye bitmedi hiç?
şu koku hastalığımdan kurtulmam gerek benim,ilişkimizi bu mu devam ettiriyor çözemedim daha.. hani o tişörtünü (ç)almıştım ya senden habersiz,sırf koku manyaklığım yüzünden.. idare etti bir süre yokluğunda,kokuna mı aşığım sana mı tam değerlendiremiyorum vallahi..

yahu sevdiği kıza ilan_ı aşk edecek kaç tane adam buluşmaya geç kalır,soruyorum sana.. bu birlikteliğimizin kaderini değiştirdi,ben böyle bir adamla birlikte olmayı kabul ederek.. olası tüm gecikmelere boyun eğdim.. aman ne gergin gündü öyle,biliyor musun ben gelmekten vazgeçmiştim.. "bu adamdan bir cacık olmaz" demiştim zeynep ve ablasına.. eğer ablası: "istanbul trafiği olur böyle şeyler,bir şans ver,yoksa vurursun tekmeyi poposuna"demeseydi.. şu an nerede,kimlerle,nasıl hayatlar sürüyor olurduk bilmiyorum..

nasıl ocak ayıymış yahu,hatırlıyorum üstümde öylesine bir mont vardı,ılıktı hava.. ellerim üşümüştü bir tek,o gün ilk kez tutmuştun elimi.. hep romantik anlar hesaplarken.. el sıkıştıktan sonra bırakmadın hiç.. ne bileyim filmlerdeki gibi hayal ediyor insan,yemek yerken falan.. yok bizim herşeyimiz garip.. yemeği de hatılıyorum şimdi,yemiyordun çünkü sen.. dalmış gibi bakıyordun bana,ben götürüyordum üçer beşer.. iyi ki "kıza duygusal konuşma yapacağım,dana gibi yiyor bu " diyerek vazgeçmedin :)


öyle bir bakıyordun ki,dünyanın en güzel kızı olmalıydım o bakışlara göre.. o büyülenmiş bakışlarını aradan geçen zaman rağmen hala görmesem sende,belki çoktan bitmişti herşey bütün o krizlerde.. size gülerek bakan ve parlayan bir çift gözün dünyanın bütün nimetlerinden daha kıymetli olduğunu o gün anladım,o parlaklığı bir daha hiçkimsede aramadım.. gerçek aşkın neden ihanetini kaldıramayacağını da o an anladım..

bütün kartlar açık olmalıydı.. klasik kız arkadaş geyiklerindeki kız değildim.. sonradan şikayet edeceğin hiçbirşey olmamalıydı.. hala şikayet ettiğine göre tam anlatamamışım sana kendimi.. canım çok sıkkın,çok.. biliyorsun nedenlerini belki de bilmiyorsun,görmen için terketmem gerekiyor seni.. yıldönümü yazısında nasıl bahsediyorum bunlardan değil mi? hep uçlardaydım biliyorsun,çok da umrumda değil aslında yıldönümü.. sırf sen daha çok önemse diye büyütüyorum bu kadar,sırf canını yakmak,seni mahcup etmek için..

Aşka,çok fazla anlam yükledim ben sevgilim.. hiç barındırmadığı incelikler bekledim aşktan,hiçbir zaman anlamayacağın kadar saçma bir şekilde çok sevdim seni.. ve çok incindim..keşke rol yapsaydım dediğim gerçekliklerimi paylaştım.. korkmadım,kaçmadım,hiç sahtekarlık yapmadım,küfür edip kapıyı suratına çarptığım zamanda gerçektim,boynumu büküp köşede ağladığım zamanda..

kendimi otuzbeşinci evlilik yıldönümünü kutlayan bir kadın gibi hissetmemi sağlasanda,bütün boşluklarımı,açıklarımı bilip yine de beni sevgisizlikle vursan da,herkese kucak açan vicdanını benim için yok saysanda bugüne kadar bana yaşattığın tüm güzellikler için teşekkür ederim sevgilim..

Nice Yıllara..


(H)aloooo!

9 Ocak 2009
diyalog :üfürükten prenses ve telefondaki beyinsiz..


t.b: halooooo!! halooooo!!! kimsin?

ü.p: kimi aramıştınız?

t.b: kimsin beya,hasanı versene sen bi!

ü.p: yanlış numara ..yanlış..

t.b: yaa sabah sabah canımı sıkma 257.... değil mi orası ?

ü.p: değil 227.... burası ..

t.b: çok konuşma,yanlış aradın desene,para yazıyor!!

ü.p: peki..

30 saniye sonra..

ü.p: efendim..

t.b: yine mi sen çıktın kan.ık!

ü.p :*/7fh87fg8h7d7h74g8hewfgs!!

telefon numarasının göründüğünden habersiz ev telefonumuzdan bizi arayan bu şahsiyete bugün başına gelebilecek en kötü şeyi yaptım ve emekli,sıkıntıdan patlayan,psikopat babama devrettim onu.. şu an da acınacak durumda zira hala babam ona"benim ka.cık olma nedeni mi soruyor"

100 yıl olmuş telefon türkiye'ye geleli.. yani bu topraklara geleli :) hala öğrenemedik telefon kullanmayı.. yahu 100 yılda adapte olamaz mı insan ? açlıktan nefesleri kokanlar gidip 1000dolarlık telefonları almayı biliyor,ama o telefonla konuşmayı bir türlü öğrenemiyor..

bir dönem turkcell faturalı bir hat kullandım 533ile başlıyordu aynı numaya sahip 532ile başlayan bir beyefendiyi arıyordu kadınlar.. ve her arayan benim ömer beyin nesi olduğumu sorguluyor,imalarda bulunuyordu.. oldukça sıkıcı günlerdi,bir tanesi ömer'in peşimi bırakmamı bile istedi,azıcıkta tehtid etti,ömer'i hala merak ederim :) ankara'da yaşayan bir iş adamıymış,ömer bunu okuyorsan ses ver ehi ehi :)

telefon hadiselerim bununla sınırlı değil elbette.. hatırlarsanız bir ara "telefondan sevgili bulmak" gibi bir ilişki başlangıç türü vardı.. telefonunuza yabancı birinden gelen mesaj ile sohbet başlar,seslere aşık olunur(!) ardından da görüşülürdü.. bizzat bu tarz birşey yaşamasam da bu yolla evlenen çok kıymetli,eğitimli,aklıbaşında kimseler tanıdım...

üniversite ikinci sınıftaydım.. tesadüf eseri de evdeydim,okulda değildim tatildi galiba.. telefonuma bir mesaj geldi "hüseyin kardeşim,erzincan'da askerim ben,bu telefonu da yeni aldım,naber koçum" gibilerindne bir mesaj cevap vermedim.. sonra aradı açtım,yanlış numara demek için elbette.. bu sefer telefondaki erzincanlı asker arkadaşımız bana ışık hızıyla aşık oldu,dünya üzerinde karşıdaki kızın tek cümlesi ile "yanlış numara" cümlesi ile bu kadar seri bir aşık daha var mıdır bilemiyorum :)

sonra işler karıştı.. ben bir daha telefonu açmadım elbette,mesajlar devam etti.. bir süre önemsemedim ..ama sonra daralmaya başladım,çünkü yavaş yavaş argoya kaçmaya başlar ifadeler vardı.. yine babama devrettim.. babam bir genelkurmay başkanı ifadesiyle konuştu,handsfree açtık.. hepimiz dinliyoruz görüşmeyi,çocuk askerlik yaptığı birliği,adını bütün bilgilerini verdi.. babam bak yalan söyleme şimdi arıyorum birliliğini dedi.. "tamam komutanım,ben sadece dertleşmek için şey etmiştim "falan gibi cümleler kuruyor.. olay kapanıyor,3-4 gün sonra bir mesajla daha karşılaşıyorum" ayıp ettin,o kadar şey paylaştık,sattın beni,komutanıma sakın söyleme bu mesajı,senin gibi kalpsiz bir kız için askerliğimi yakamam " bu çocuğun bu halini,özgüvenini hiç unutamam .. 2004 yıllarında erzincan'da askerlik yapan şahsiyet adını unuttum.. :)

bir de benim mallıklarım var tabii.. turkcell'in webmesaj hizmetini kullanıyorum,ilk mesaj ücretli geri kalan 15 mesaj ücretsiz..okuldayken,yurttayken hatta.. odada sıkıntıdan patlıyorum,oda arkadaşım ikinci öğretim mesaj atıyorum ona :"yavrum gelirken profiterol alsana","bizim geri iktisatçıya baksana,okulda mı,okuldaysa geleyim ya ","çocuk pas verdi mi lan sana",benim bürokrasi notlarını sivilceli çocuktan alsana"," rakı beyazı ojem nerde ka..r ,bulamıyorum dolapta :P " türünden salakça mesajlar atıyorum fakat bu mesajları tek bir rakamı farklı yazarak başka bir adama attığımın farkında değilim.. adam artık hayatımda her detaydan haberdar beni arayıp,buluşma teklif ediyor ve ben yerin dibine giriyorum..

sanırım bir 100 yıla daha ihtiyacımız var..

Mailler ve Tanju Babacan

8 Ocak 2009
Bir önceki yazıya konu olan hadiseler nedeniyle zaten pek azı kalmış olan neşemi de kaybetmiş durumdayım.. yazmak istediğim birçok konu sadece tasarı haline duruyor.. bu nedenle bugün,bana gelen maillerden bahsetmek istiyorum.. yaklaşık bir aydır mail almaya başladım.. edilen hakaretler veya iltifatlar gözönüne alındığında maillerden yola çıkarsanız kendinizi "birşey" sanmaya başlayabilirsiniz..

bayan c..

28 yaşında olan c,çok acıklı hikayesini benimle paylaşmış,blogunda yer verirsen sevinirim demişti.. ben düzenlemelere başladığımda ise vazgeçmiş,tepkilere,desteklere daha doğrusu hikayesini tekrar hatırlamaya gücü olmadığına karar verdi bende yazmaktan vazgeçtim..aslında yaşadıklarını düşünüdğünüzde güçlü bir kadın ya da hayat onu böylesine yorduğu için bu kadar güçlü olmuş,mutluluklar diliyorum kendisine..

sapıksal hadiseler..

mail adresinizi uluorta yazmayı göze aldıysanız,çeşitli tekliflere de göğüs germeniz gerekiyor.. sırf blog yazabildiğim için beni ulaşılabilir bulan birkaç kişi,arkadaşlık,sırdaşlık,dostluk veya şu anda yazmaktan hoşlanmaycağım çeşitli tekliflerle geldiler.. hatta bir tanesi burcuma vurguda bulunarak aklımı çelmeye bile çalıştı.. bu maillerden anladığım şudur ki kendini iyi ifade edebilen(göreceli) bir bayan,potansiyel aşk kadını muamelesi görüyor.. bu maillere cevap dahi vermedim elbette bir tek şu mesajı(sansür uyguladım cümleye) içerenin dışında: "ben psikologum bebeğim,yazdıkların bana güzel bir kız olduğunu hissetiriyor,hiç yanılmam,benimle konuşacak kadar da cesursun eminim,hadi kendine bir iyilik yap!" ona ne kadar cesur olduğumu anlatan bir cevap yazdım,bir daha mail atmadı :P

takdir edenler..

bu kesim gerçekten benim için çok kıymetli zira,biz eleştirirken oturup kişiye küfürlü mesaj yazmaya erinmeyiz ama ,iki güzel his geçer içimizden yansıtmayız.. takdir eden,övgü dolu cümlelerine layık gören,nedense yaş olarak benden yaa çok büyük ya da çok küçük olan kimselere çok teşekkür ediyorum.. anladım ki yaşıtlarım benden pek hoşlanmıyor :)

sen kim oluyorsun da...?

-kendini ne b.k sanıyorsun sen ya!

-kimsin sen ......(küfür)?

-sen kimsin de kafana göre yazabiliyorsun...?

-senin gibilere şimdi ayar vermek gerekir ama er-geç görüşeceğiz ?

-sen ve senin gibileri sandıkta ezeceğiz? (hangi siyasi parti reklamını yaptım da beni bir kalıba koydu bilemiyorum,tek bir ifade bile yok şu blogda siyasi düşünceme dair)

-leş görmek istiyormuş .......(küfür),leşi göreceksiniz yakında haberlerden izlersiniz şehitlerinizi..

-senin gibi sevgilim olsun,1 milyon dolar borcum olsun,kimsin kızım sen?

bu söylemler hoşuma gidiyor,zira belli ki bir tellerine dokunmuşum,böyle mailler geldiğine göre..

karışık..

blogmania'da çıkmak istediğini söyleyen bir kardeşimiz(ehi ehi ),benim adıma facebook hesabı açmakla tehtid eden biri,blog,site reklamları,siteme gelip bakar mısın çok beğeneceksin vb türünden iddialar,diğer bloggerlar ile ilgili bana dedikodu yapan,arabozulucuk yapan bir kaç mail :) link değişimi talepleri ve beni en şaşırtan soru"yazıları nereden topluyor,kopyalıyorsun,kaç kişi yazıyor bu yazıları,itiraf et:)"



Tanju Babacan'a Teşekkürler..

27/12/2008 tarihli Kısa Devre Programına konuk olduğu günün ardından,kendisine attığım uzun ve sıkıcı maile:) verdiği cevap,akabinde devam eden mail trafiğimiz,hiç tanımadığı aileme bile gösterdiği ilgi ve saygı,üslubu,kendini ifade etme tarzı ve dini algılayış ve uygulayış tarzı,herşeyden önemlisi içtenliği nedeniyle modacı Tanju Babacan'a teşekkür ediyorum..



kendisinin de son mailinde belirttiği gibi :



"dümdüz davranırsam yine düzlükler beni bulacaktır.."

-Azılı Hamas Militanları-

6 Ocak 2009

İşte İsrail'in Etkisiz Hale Getirdiği Azılı(!) Hamas Militanları..
Şükür ki Bu Azılı Militanlar Öldürülmüş,Artık Kimseye Zarar Veremezler..
Belli Ki Örgüte Yeni Katılmışlar,Çok Genç Duruyorlar Değil mi?
Yoksa İçinizi Mi Acıttı ?
Acıtsın..

"Boykot Kültürü"

5 Ocak 2009
kurtlar vadisi ırak filmini izleyenler hatırlayacaktır..polat alemdar'ın sam marshall'ı otele çağırıp kafasına çuval geçirmek istediği sahnede.. sam marshall'ın polat'a şöyle bir sözü vardır ki :

"Do­nu­nu­zun las­ti­ği­ni bi­le biz ve­ri­yo­ruz. Da­ha ne is­ti­yor­su­nuz?!"

içimi acıtır..

biz pek üretemeyen bir milletiz..hatta dürüst olayım hiç üretemeyen bir milletiz.. işte en fazla fındığımızı,şeker pancarımızı,tütünümüzü,çayımızı falan işler, sonra yine 3 misli pahasına süslü jelatinler içinde sattığımız ülkelerden geri alırız.. bu sebepledir ki her ülkeyle bir ihracatımız olmasını hayal eder fakat nedense hep ithalat aşamasında kalırız.. biraz da psikolojik olarak avrupa'dan gelen maymun dışkısı kahvesini aylar öncesinden sipariş eder,türk kahvesini yunanlıya kaptırırız..yine psikolojik olarak kırmızı üstüne beyaz harflerin bulunduğu o muhteşem jeans markasını kıç.mıza geçirdiğimizde,new york sokaklarında gezer gibi hisseder,açlıktan sinyal veren midemizin gurultusuyla gerçek hayata döneriz..

İsrail'in Filistinde sürdürdüğü vahşet nedeniyle "boykot" çağrısı sıklaştı.. hepinize bu tip mailler geliyor,kulaktan kulağa sohbetleri duyuyorsunuzdur.. biz alışkınız boykotlara.. hafızanızı tazelerseniz..

abdullah öcalan denilen katili vermemekte direnen italya'yı boykot etmiştik bir dönem.. ne oldu sonucu tam hatırlamıyorum,iş adamları derneklerinin kendi çaplarında artistlikleri falan.. öyle kaldı mevzu..

sonra 'Ermeni soykırımı yoktur' demeyi suç sayan tasarıya onay veren Fransa'yı boykot ettik.. sanırım bu boykot yüzümüze ağır bir tokat gibi vurdu zira boykot edilecek listeyi görenler gözlerine inanmadı,yoğurttan tutunda bebeğinizin poposuna sürdüğünüz kreme kadar yüzlerce marka vardı.. hepsi aşina olduğumuz,benimsediğimiz bize göre gayet bize ait markalar olmuşlardı..yine direndik elimizden geleni yaptık,benzin istasyonumuzdan,saç boyamıza kadar herşeyi değiştirdik.. sonra dkny mağazasının indirim gününde kapının önünde 60euro'ya alacağı bildiğiniz atlet için mağazanın açılmasını bekleyen binlerce insanı gördük,umudumuz kırıldı..

ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nin 'sözde Ermeni soykırımı'nın varlığını kabul eden kararını da boykot eder gibi olduk... ama bu sefer hiçbirimiz mc donalds'da çocuklarımıza haftasonu hamburger yeme ritüelinden vazgeçemedik,senden aldığı tütünü işeleyip sana kaktıran marlboro'dan,"yahu herşeyi isteyinde kolamdan vazgeçemem ben günde 3 litre içiyorum" diyen varoşlardaki teyzem de coca-cola'sından vazgeçemedi..

şimdi ki benzer kampanya da askıda kalacak,üç-beş ay sonra unutulacak "starbucks olmadan duramıyorum,lanet olsun oradaki atmosfer evimde yok a.q" diyen pek sevgili arkadaşlar tıpış tıpış geri dönecek.. yine pizza hut'un sınırsız pizza kampanyasında sınırsız pizzalar yenilecek,yine yakasında mavi-kırmızı-beyaz amblemli tommy gömlekler delikanlıların gurur kaynağı olacak..

bizim bir boykot kültürümüz oluşmuştur bu gelgitlerle..artık boykot edecek bağlılıkta,düşkünlükte olmayalım istiyorum.. dün,bugün veya yarın hiçbir zaman zalimin yanında olmayalım.. artık kendimizi dizginleyelim,kendi ürettiklerimizi tüketerek ekonomimizi yüceltip,yolumuza bakalım.. kendi yağımızla kavrulmayı öğrenelim..


*ve yazı güzel temenniler ile yapay bir şekilde son bulur,yazar son paragrafa asla inanmaz ama yine de yazmak ister..inanmasa da..

Diyalog / Bölüm-5

4 Ocak 2009
film repliği tadında diyaloglar /5

Zat_ı Muhterem: Hasta oldun değil mi? düğün,dernek gezersen öyle olur..


Üfürükten Prenses: Havalar berbat,düğünle ne alakası var ya!!


Zat_ı Muhterem: Havalar kaç gündür berbat,sen şimdi hasta oluyorsun,çok mu oynadın,az mı giyindin(!) bilemiyorum..(laf sokuyor :) )


Üfürükten Prenses: o değil de sesim çok kötü çıkıyor ya,böhüüü :(


Zat_ı Muhterem: ehi ehi bende onu diyecektim şimdi,travesti gibi çıkıyor sesin :)


Üfürükten Prenses :^!!??*!*/?!/**/?!!/


Mim Manyağı Prenses / Bölüm-10

ya Rabbim sana geliyorum,kuzuyla kapanmamış bir hesabımız var,çok fena ödeşeceğiz kuzu!! 2010'u bekle ehi ehi:)

mimlendim ben,çok şaşırdınız değil mi prncfrn beni mimlemiş.. hemen yaptım ben de testi..

"Başkaları sizin hakkınızda ne düşünüyor"

Eğlenceli

İnsanlar sizi canlı, neşeli, hayat dolu, çekici, kabiliyetli, ve herzaman ilgi çekici bulurlar. Dikkatleri üzerinizde toplarsınız. Hiç bir zaman aşırıya kaçmazsınız. Aynı zamanda mütevazi, iyi, anlayışlı ve etrafındakilere neşe veren biri olarak algılanırsınız.
Birçoğu sizi akıllı, yetenekli ve aynı zamanda mütevazi bulur. Siz hemen ve kolayca arkadaş edinemeyebilirisiniz ama daimi ve güçlü ilişkiler kurmak konusunda üstünüze yoktur.
Sizin birine güvenmeniz ve onu benimsemeniz hayli zaman alacaktır ama bir kere güvendikten sonra asla kimseyi yarı yolda bırakmazsınız.

doğru,güzel,sevdim bu sonucu :)

Ölmeyi Haketmek!!!

3 Ocak 2009
Yazmamak için çırpındım durdum.. ama dayanamadım.. yılbaşı gecesi sıradan her öğrencinin yılbaşı gecesi olmasa dahi yapabileceği sıradan bir eğleceyi yapıp ardından doğalgaz kaçağı ile yaşama veda eden 7 genci hepiniz okumuş,dinlemişsinizdir..

Suçlular,ihmali olanlar aranırken yapılan açıklamalar iyice mideleri bulandırdı..

ilk tepki vakit gazetesinden geldi;

"filistinde ki acılara rağmen yılbaşı eğlencesi yapanlar faciaya neden oldu..???"

7 gençten bahsediyor,ölmüşler ama faciaya neden olan da bizzat kendileri,yani yılbaşı gecesi eğlendikleri için ölmüşler.. Allah onları bu yüzden öldürmüş? şimdi kalbinde zerre Allah inancı olan bir insan evladı bunu bana açıklayabilir mi? madem bu 7 genç yılbaşı kutlaması nedeniyle Allah tarafından cezalandırıldı ve öldürüldü(tövbe haşa) peki,Kuran kursunda eğitim alan o yavrular,binanın altında kalarak niye öldü? o bina neden yıkıldı,Allah Kuran öğrenmelerine mi kızmıştı,bu yüzden mi aldı canları..?

Ardından Ankara Doğalgaz A.Ş (eski)müdürü Veysel Karani Demir olayın ardından yaptığı açıklamada.. kendisine neden kravat takmadığını soran gazeteciye "bir kravat hediye et de takayım,ölen gençler yarı çıplaktı" dedi..


kanınız donuyor değil mi? 7 tane genç,ihmal yüzünden ölmüş ve arkalarından sorumlu olarak hesap vermesi gereken yetkili öğrencilerin cinsel ilişkide öldüklerini ima ediyor.. tekrar ediyorum ölmüş bu kimseler..


farz edelim ki o ev fuhuş evi olsun..farz edelim ki o evde 7 genç değilde fuhuş yapan kadınlar ve erkekler ölmüş olsun.. yine ihmalden doğalgaz kaçağından ölmüş olsunlar.. ne fark eder,ölenin namusu şirketin ihmalini örter mi? yani o gün o evde o gençler değil de evin sahibi anne ve oğul ölseydi ne açıklama yapılacaktı?

ayrıca eve ilk giren çilingir gençlerin çıplak olmadıklarını,birkaçının muhtemelen zehirlenmeden etkilenerek gömleklerinin yakalarını açmış olduklarını açıklıyor.. sevişmiyorlarmış yani öldüler ama yine de namusları kurtuldu eski doğalgaz müdürünün gözünde.. ha yılbaşı partisi yaparken ölmüş,haa zikir yaparken.. ne fark eder,sen görevini yapmamışsın ve ölmüşler..


bu ülkede yaşamak bana ağır geliyor,ruhum,zihniyetim ,beynim kaldırmıyor.. ölen gençlerden birinin annesi olduğumu hayal ediyorum,evladımı kaybetmişim ,birisi çıkıp "ben görevini yapmayan bir yetkiliyim,kahroldum" diyeceğine,"ölen gençler namussuzmuş,hakkettiler ölmeyi" diyecek,ne yaparım bilmiyorum..

istifa etmiş müdür.. ne fark eder ki cuma'ya gideceğim diye basın toplantısı bitirecek kadar müslüman gibi davranıyor,senin ihmalinle ölmüş gencecik insanlara namussuz diyorsun..


Allah,hepimize bu ülkede yaşama gücü versin..

Mim Manyağı Prenses / Bölüm-9

yine kendimi zorla mimlettim htc'ye :) teşekkür ediyorum..

başlıyoruz..

1. En sevdiğiniz kelime nedir?

yani? "yani" kelimesi..

2. En nefret ettiğiniz kelime nedir?

güselim(yanlış yazmadım güzelim değil güselim)

3. Sizi ne heyecanlandırır?

korkmak,sadece korktuğumda heyecanlanırım..

4. Heyecanınızı ne öldürür?

memnuniyetsizlik..

5. En sevdiğiniz ses nedir?

keman sesi..

6. Nefret ettiğiniz ses nedir?

küfür ederek bağıran,tartışan kadın veya erkek sesi..

7. Hangi mesleği yapmak istemezsiniz?

morg görevlisi..

8. Hangi doğal yeteneğe sahip olmak istersiniz?

görünmez olmak..

9. Kendiniz olmasaydınız kim olurdunuz?

döner dolaşır kendim olurdum..

10. Nerede yaşamak isterdiniz?

daha önce keşfedilmemiş bir yerde..

11. En önemli kusurunuz nedir?

duygularımı kontrol edemem..

12. Size en fazla keyif veren kötü huyunuz hangisi?

tatlı,ıvır-zıvır,abur -cubur yemek ..

13. Kahramanınız kim?

daha doğurmadım onu..

14. En çok kullandığınız küfür nedir?

salak,manyak,tüü kaka :) :)

15. Şu anki ruh haliniz nasıl?

sıkıcı,kavgacı,masum..

16. Hayat felsefenizi hangi slogan özetler?

kendi huzuru yaratabildiğin anda gerçekten yaşıyorsun demektir..

17. Mutluluk rüyanız nedir?

bütün minik mutlulukların,bir araya gelebildiği o eşsiz rüya..

18. Sizce mutsuzluğun tanımı nedir?

iç sesine köle olmak..

19. Nasıl ölmek istersiniz?

hastalıksız,acısız kutsal bir mekanda..

20. Öldüğünüzde cennete giderseniz Tanrı’nın size kapıda ne söylemesini istersiniz?

buranın kıymetini bilecek az sayıda kullardan biri olacaksın,herşeyi çözümlemeye çalışmayıp bana güvendiğin için burdasın..


prima rima, böcük ve kırmızılı, mimliyorum.. ayrıca nalan ve puck-robin'i mimliyorum..

Gelin Olmuş Gidiyorsun..

2 Ocak 2009
tanıştığımızda 1995'ti Eylül ayıydı.. ikimizde aynı Anadolu lisesini kazanmıştık daha 11 yaşındaydık.hazırlık sınıfındaydık sınıf 22 kişiydi.. tesadüf ya aynı kümeye düşmüştük.. küme yapılırdı o zamanlar öğrenciler daha iyi kaynaşsın diye.. ingilizce öğreniyorduk,reading dersiydi.. ben okuyordum ingilizce yazıları benden sonra sıra sana gelecekti ilk dersti sen uyukluyordun.. okudum bitti..

hayran olduğumuz yarı arap yarı türk yarı amerikalı bayan öğretmenimiz: "arkadaşının kaldığı yerden devam et zeynep" dedi..
ben sana yarım bıraktığım satırı değilde 3 sayfa sonrasını gösterdim.. okumaya başladın,bütün sınıf gülmeye başladı.. sende gülmeye başladın "dersten sonra görüşeceğiz üfürük,bittin sen" dedin..

tenefüste senden beklediğim tepkileri göstermedin,şaşırdım.. hatta intikam alacağını unuttum bile.. sonra birden geldin.. kağıda "ağzıma baksana" yazdın,çiğnediğin simitleri ağzını açıp gösterdin bana.. gerçekten iğrençtin.. ama 11 yaşında yapılacak tüm salaklıkları yaşıyorduk ve benden intikamını almıştın..gülüyordun,gülüyordum..

buraya yazsam kimsenin inanamayacağı korkunç şeyler yaşadık,5 kere disipline gittik mesela,sınıf başkanı olmuştun beni hiç konuşanlar listesine yazmıyor,bana hiç nöbet tutturmuyor,derse gelmemelerimi görmezden geliyordun..sigara içtik birlikte ilk kez,okulu kırdık..en muhteşem esprilerinle öğretmenleri yerin dibine sokuyordun,zekana hayran kalıyordum...bütün aşk hikayelerimi dinledin,bütün aşk hikayelerini dinledim.. spor bölümündeki o şapşal çocuğa aşık olduğunda her tenefüs çocuk sana bir kez baksın diye buz gibi spor salonunda bekledim.. çok yalanıma ortak oldun,sustun,idare ettin.. hiç peşimi bırakmadın,hiç dostluğunu eksiltmedin.. çok küstüm,çok kırdım hiç ses etmedin..bütün keyifli anılarımın içinde oldun,şahit oldun,keyifli anılar yaşattın bana..

birlikte yaptığımız yemekleri unutmadım hiç,ardından içtiğimiz çayları.. sohbetleri,gecelerce gülüşmeleri.. ayrı yatmaya dayanamayıp iki kardeş gibi uyumalarımızı,bana tek çocuk olduğumu unutturmanı.. her yaptığın işte fikrimi almanı,bunu hiç ihmal etmemeni,zekama,güzelliğime övgüler yağdırmanı.. "bir gün çok başarılı olacaksın işte o gün bu kızı tanıyorum ben yıllardır arkadaşım diyeceğim " deyişini unutmuyorum hiç..

seni tanıdığım o günden sonra senin 4 sene ortaokul yılı 3 yılı lise eğitimi 4 yılı üniversite hayatı ve ardından yine birlikte geçirdiğimiz.. 13 yıl..
şimdi beni bırakıp gidiyorsun.. hem de cehennemin dibine gidiyorsun.. Amerika'ya.. ben nasıl ulaşacağım sana,nasıl sevincimi paylaşacağım kiminle kıkırdayacağım.. senin için süslendim bugün ama çok mutsuzum zeynep ,evleniyorsun diye sevinemiyorum hiç.. gidişinle birlikte bütün anılarımı götürüyorsun.. bir sayfa kapanıyor sanki.. çocuklarımı seninkilerle birlikte büyütmek istiyordum.. daha birçok şey vardı paylaşmamız gereken..

yine yanında olacağım,seni ne mutlu edecekse yapacağım bu gece.. sen giderken ağlayacağım,zaten çok az dostu olan biri olarak birini daha kaybettiğim için ağlayacağım.. ama Allah'tan senin için,yuvan için muhteşem günler dileceğim..

Seni Seviyorum Canım Arkadaşım Zeynep.. Yolun Açık Olsun..




Son Sardunyalar..
Ah o yazlık sinemalar
Kapı önü akşamları
Saksıda son sardunyalar
Avluda el yazmaları

Ah ne kahraman, ne cesur Ne güzel çocuklardık
Her yeni günü ümitle Nasıl kucaklardık

Hem utangaç hem hevesli
Mektepli sevgililerdik
Pek kırılgan pek acemi
Bir söyler bin gülerdik

O pürtelaş piyasalar
İlk sevda ilk gözyaşları
Yolları gurbete bağlar
Hep o gönül şarkıları

Ah kaldırımlar biliyor ..Bir devir muhteşemdik
Güz güneşinden hüzünlü,İlk yazdann şendik

Mim Manyağı Prenses / Bölüm-8

Yeni yıla mim ile başladık,ilk gün mim yazdık.. artık bütün yıl mimdi,anketti,ebeydi uğraşacağız :) olsun güzelmiş bu konu da Pilli-cadı tarafından mimlenilmişim.. konu "sevdiğiniz,sizi mutlu eden mekanlar"

Odamı severim..Dünya'da benim odam kadar,metrekaresine bakıldığında minik fakat buna rağmen ferah bir başka yer daha yoktur.. sıcak,renkli ve cicidir.. çok rahat bir yatak,çok rahat bir bilgisayar koltuğu barındırır.. türlü ıvır-zıvıra rağmen sadedir,severim çünkü benimdir..

Ortaköy'deki harala güreleden uzak cafeleri severim..kimse kimseye ses etmez,tek ses müzik sesidir.. içtikleriniz temiz ve ucuzdur..manzara gece ve gündüz ayrı bir huzurdur..

ayvalık'ı severim.. her gittiğim yeri oraya benzetmeye çalışırım.. hiçbir yer ayvalık kadar bakir fakat bir o kadar cıvıltılı değildir.. halkı da bir değişiktir,balıklarıda,denizi de..

sapancayı severim.. bir yanı köhnemiş eğlence sistemine yenik düşmüştür,diğer tarafını en puslu günün en güzel olabildiği tek yerdir.. yalnız kalmak için idealdir..

taksimi,beyoğlunu,tüneli severim.. uzun süre kalamam saatler geçiremem ama oradaki karmaşaya katılmadan da edemem.. yazın değil kışın severim en çok.. üşümeyi severim orada..

pierre loti'yi severim.. terkedilmiş bir kabileyi ziyaret ediyormuşum gibi hissederim her gidişimde.. ya da bir köy kahvesinde oturuyormuş gibi gelir.. farklı bir havası vardır..

bebek sahilini severim,ilkbaharda.. deniz yüzülmek için değil sadece izlemek içindir düşüncesine girerim.. bir de biraz boğazlı bir şahsiyet olduğum için o sahildeki cafelerin özellikle kahvaltı öğünlerini yediğim mekanlarını severim..

gülhane parkını,yıldız parkını,çamlıcayı,fethipaşa korusunu ve türevleri bütün park ve bahçeleri severim.. ama bunları yazın severim kışın pek bi hüzünlü gelirler bana,rağbet etmem..

dolmabahçe'deki çay bahçesini severim.. zat_ı muhterem ile türlü türlü anılarımız mevcuttur orada.. ehi ehi :)

adaları severim.. hayır hayır istanbul'un ilçesi olan adalar değilde gerçi onları da severim de :) üç tarafı denzilerle kaplı olanları severim.. cunda,marmara,bu yıl keşfettiğim bozcaada ve avşa adası,istanbuldaki tüm adalar.. ada kavramını seviyorum özetle..

gezmeyi çok seviyorum aslında bu sebeple her gittiğim yerde oraya bir daha gitmek isteyecek anılar bırakıyorum kendime.. yoksa inat ve ısrarla gittiğim cafeler,restaurnatlar yok.. yenilik seviyorum,hep yeni şeyler denemeyi seviyorum..

Hadise - Düm Tek Tek

1 Ocak 2009




Eurovision'a katılacağımız Düm Tek Tek adlı şarkıyı dün gece dinledim.. fakat görüntüyü göremiyor sadece sesi duyuyordum.. ayaktaydım,telefonla konuşuyordum.. şaşkınlık verecek ama hadise'nin şarkı boyunca yaptığı kalça hareketini yapıyordum bir taraftan.. sabah görüntüleri internetten izlediğimde çok şaşırdım hadise benim karegrofimle katılmış yarışmaya :) işin özü şu galiba biz içimizde türklere ait bazı özelliklerin barındığı bir çiple doğuyoruz.. sonrasında dünya'nın neresinde olursanız olun bu çip ile aynı olaylara aynı tepkileri verip, aynı davranışları sergileyip birbirimizi tanıyoruz..

şarkı güzel..bütün olarak bakıldığında ingilizce olmasını umursamadığımı farkettim..yarışmayı da çok önemsiyor değilim aslında fakat şarkı beni yansıttı,heyecanlandırdı,mutlu etti.. bazı insanlar baştan torpilli oluyor bende.. çıplak pozlarına bakıp midemi kaldıran onca kadına rağmen hadise'nin çıplak pozlarını görmezden geldim mesela.. dansözden nefret eden şu bünyem hadise'nin göbeğinden pek bir hoşlandı..

"tekerleme bu,ingilizce bu,göbek,kalça türk bu mu?,düm tek tek ne demek,saçma! " vızırtılarına itibar etmeyeceğim,efendi efendi müziğimi dinleyip dans edeceğim..

Hadise-Düm Tek Tek - Şarkı Sözleri

Baby you’re perfect for me

you are my gift from heaven

this is the greatest story of all times

we met in like in a movie

so meant to last foreverand what you’re doing to me

feels so fine

angel I wake upand live my dreams endlessly crazy for you

can you feel the rhythm in my heart

the beats going Düm Tek Tek

always out it like there no minute

feels like there’s no way back

can you feel the rhythm in my heart

the beats going Düm Tek Tek

always out it like there’s no minute

feels like there’s no way back

Mim Manyağı Prenses / Bölüm-7

yeni yılın ilk yazısı mim yazısı oldu bu demek oluyor ki bütün yıl mim yazacağım öyle mi ? aman ya rabbim :) korktum şimdi.. !!

yeni yılın ilk mimi az evvel paslanmış,zaten mevzu da yeni yıl hemen yazayım dedim..
kuzucuğum mimlemiş,yeni yılda yapacaklarının listesini yapıyorsun..

*sinirler kontrol altında tutulacak..
*sevgiliye daha az kapris yapılacak..
*dostlar asla ve asla ihmal edilmeyecek..
*kilo verilecek,kilo verilecek,kilo verilecek..
*planlar asla ve asla ertelenmeyecek,ne kadar zorlarsa zorlasın o istihdam bürosu açılacak,gerekirse köpek gibi çalışılacak!
*daha sık ve daha faydalı yazılar yazılacak,bencillik yapılmayacak..
*kin tutulmayacak,art niyetten ve önyargıdan vazgeçilecek..
*abur cubur yerine meyve yenilecek..
*gülümsemekten vazgeçilmeyecek,bazen acı acı bazen tatlı tatlı hep gülünecek..
*pişmanlıklar unutulacak..
*yarım kalan tüm işler tamamlanacak..
*anne-baba'ya daha çok tolerans gösterilecek..
*sosyalleşilecek..
*bıdı bıdı bıdı..

kimleri mimliyorum .. efsa,pilli cadı,htc ve tuba ..
Related Posts with Thumbnails