Diyalog / Bölüm-6

28 Kasım 2009

Zat_ı Muhterem: Cheetossssum nasılsın..?


Üfürükten Prenses: İyidir,Yeni mi çıktı bu Cheetos?


Zat_ı Muhterem: Sevmedin mi,cheetossun işte..


Üfürükten Prenses:Sevdim canım..Yeşil Erik,Yoğurt ve taktığın diğer lakaplar gibi sevdim.. Niye Cheetos ama..?


Zat_ı Muhterem :İşte lezzetli ve böyle yuvarlak,toparlak..


Üfürükten Prenses: Toparlak mıyım ben gerizekaaaaaaaaa..?*?*//!!/!*/*!//?!*?



Nikahına Beni Çağır Sevgilim..

18 Kasım 2009
Amaaaaaan... Amaannn.Devletin herhangibir birime ilişmeden yaşamak için aborjinlere katılmaya karar verdim.Nikah dairesine ilk gittiğimde bana azıcık salakmışım ama yine de evleneceğim için sempatik duruyormuşum gibi bakan psikopat görevliyle tanıştığımda anlamıştım,bu sürecin zorlu geçeceğini.
İlk gün heyecanlıyım"ehe ben evleneceğim,ne yapmam gerekiyor" dedim..
Memur ise; "evlilik zarfı alıcan önce; alıcan,doldurucan,foto yapıştırıcan,rapor alıcan,gelicen geri buraya" Adam lakayt,teyze kızıyla konuşuyor sanki..

Sessizce ayrıldım,evlilik zarfını aldım,danagözü gibi birşey ne çantaya sığıyor ne elde geziyor.İçinden birsürü gereksiz şey çıkıyor.Sağlık raporu çıktı,sağlık ocağına gittim.Görevli memur yok,"niye yok "dedim,"şuraya kadar gitti "dedi,"mesai saatleri içinde mi "dedim..Ses gelmedi..5 dk geçti memur gelmedi,6 dk gelmedi,7.dakikada gelmedi.. Yağmur yapıyor,sıçan gibi olmuşum,vesikalık fotoğraf çektireceğim makyajdan eser kalmamış,memur bekliyorum.Ne oldu memur gelmedi,doktorun ricasıyla başka bir memur işlemlerimi yaptı..

İlk yolculuk halk sağlığına,kan vereceğim.Size yemin ediyorum hayatımında hiç bu kadar korkmadım.Oradaki herkes psikopat,gözleri dönmüş,ruhları sıkılmış,ya ölmek ya öldürmek üzereler,meşguliyetsizlikten kafayı sıyırmışlar.

Bir odaya girdim,bir kadın geldi irice "yalnız mısın" dedi.. Tövbeeee yalnızım desem,demesem..Yalnızım dedim ama gayet salak bir ses tonuyla,amannnn bir kahkaha patlattı sanırsın tımarhanedeyim.."hahahahayyyttt tek başına mı evleniyorsun kızzzzzzzzzzz" güldüm,korkudan valla :P dedim kafayı sıyırmış bu konuyu değiştireyim bakın benim damarlarım çok zor bulunuyor,bu sebeple ameliyattaki babama kan bile veremedim,bulamadılar damarı.. Biz buluruz şekerim dedi,Allah'ım buldu damarı,ama şu anda kolumu görseniz beinm 3-4 yıldır uyuşturucu kullandığımı düşünürsünüz..Mosmor kolum,için için yanıyor.. Hiçbirşey sağlık koşullarına uygun değil,iğne ucu,pamuk,off sağlam geldim,aidsle çıkacağım diye ödüm kopuyor..

Sonraki aşama verem-savaş,buraya çoğunlukla bebekler geliyor.Buna karşılık,havasız,rutubetli ve boğucu bir ortam.O kadar kötü kokuyor ki,parmak uçlarımda yürüdüm koridorlarda hiçbirşeye değmemek için,orada çalışanlara acıdım.Domuz gribi dahil hertürlü virüsü kapmak için uygun ortam sağlanmış.İntihar etmek isteyen biri varsa beklerim buraya..Bir laboratuara girdim,elime minik plastik bir kap verdi hemşire."Balgam at "dedi,haydaaa,at denilince atılıyor mu manyak,odada 6 kişiyiz balgam atacağım ben,işin garip tarafı böyle bir özelliğim yok,kassam da yapamam yani,huylandım zaten..Elimde plastik kap kadınla bakışıyoruz,balgam çıkartamam dedim,git dışarda dene dedi.Koridora çıktım,etrafımda insanlar,ben balgam çıkartmaya çalışıyorum..Kendimden nefret ettim yeminle,yok çıkmıyor,boğazımı kasa kasa gerildi,dedim yapamıyorum."İyi hadi,tükür o da idare eder " dedi.Off herkesin içinde tükürdüm öyle,bir kap tükürük.İçimden geçiriyorum lan bu manyak karı,birazdan tuvaletini yap falan diyecek,zira bana verdiği plastik kabın büyükleri de var,evlenmekten vazgeçmek istediğim anlardı o anlar..

Sonra ciğer filmi çektiler,ya yurtta kaldığım için kaç kere çektirdim ben bunu,hiç böyle giyinik çektirmemiştim.Kabanını çıkart yeter dedi,lan ben onca sene boşuna mı soyundum ciğer filmi çektirirken,kafam karışık acaba o çektiğim başka birşey miydi..? Yoksa sapık mıydı üniversitenin doktoru,haydaa.. Aletler o kadar teknolojik ki,yaklaşık yarım saniyede çekildi film ..(!) poposuyla çekse daha özenli çekerdi emin olun..Ama şunu belirtmeden geçmeyelim sağlık raporu için yapılan tüm bu işlemler ücretsiz,aklınızda bulunsun,para isteyenler cebe atıyor demektir,2009 nisan'da çıkmış bu karar..

Sıra nüfus müdürlüğünde,burada nüfusuna kayıtlı olduğumu belirttiğim yere kayıtlı olduğuma dair bir bilgi verecekler.Devletin bilgilerini birbirlerine kanıtlıyorum,içine edeyim e-devlet projesinin,lan bütün bilgilerim devletin kütüğünde zaten.Evlenme-Boşanma isimli bir masa var.Evrakı gösterdim "eee erkeğin bilgileri yok dedi,aynı espiriyi yaptı Allah kahretmesin ki,"tek başınıza mı evleniyorsunuz "dedi,içimden sayıp sövüyorum zat_ı muhterem'e..

En nihayet evraklar hala tamamlanamasa da bir tarih var elimizde "6 Şubat 2010 " soğuk değil mi ya,poff bir tarafım donacak,iki ayrı ilde düğün,yazlık model gelinlik,poposu her daim donan bir kız,muhtemel bir zatürre beni bekliyor.Kışın evlenenleriniz yok mu yahu,bir el atın bana..

FlorMar Geldi Haaaanımmm ...!

13 Kasım 2009
FlorMar'ın blog yazarlarına arasında yaptığı çalışmayı duymayanınız kalmamıştır.Bir şekilde bana da ulaştı bu çalışma..Akıllıca olduğunu düşünüyorum,zira blog yorumlarının kozmetik dünyasında büyük yer almaya başladığı aşikar.Son bir yıldır almayı planladığım her ürünü kesinlikle bloglarda aratır,öyle alırım.Bu sebeple olumsuz yorumlar yüzünden almadığım birçok ürün var.Artık ciddiye alınmaya başladık bundan mutluluk duyuyorum.

Makyaj yapmaktan ziyade,makyaj malzemesi takıntım var.Bir sürü olsun,renk renk olsun,kullanmayayım ama dursun.. FlorMar'ın paketinden şunlar çıktı.. Paketleme güzeldi,ürünler zarar görmemişti,öyle ki paketlemeyi görünce daha çok şey gönderdikleri fikrine kapıldım ;) Online alışveriş yapmak isterseniz gönül rahatlıyla yapabilirsiniz.Kargo firmanın verdiği tarihten tam bir gün sonra elime geçti.Bu da güven veriyor elbette..

FlorMar hikayem ojeyle başladı,çoğunuzda öyledir sanıyorum.Fiyatı uygun olan her ürüne kaygıyla bakmamızdan sebep bir süre uzak durduk ama ben son yıllarda lipgloss ve rimellerini edinmeye başlamıştım.

En sevdiğim ürün bu oldu..Fırçası biraz daha kalın olabilirdi.Renk çok şeker,kullanışlı.. Yapış yapış değil,dudakta ağırlık yaratmıyor,yiyesinizde gelmiyor,kolay da çıkmıyor benim için ideal bir ürün..

Ruj kullanmıyorum,bana çok yapay geliyor,üstelik yakışmıyor,bilmiyorum dudak yapım yüzünden belki..Doğal hissetmiyorum kendimi rujla ,bir iki iddiasız renk dışında rujum yoktur zaten..Bu renk benim için çok iddialı hatta aynı rengin lipgloss olanı da mevcut ki,bu renk yüzünden Zat_ı Muhterem'le güzel bir laf dalaşı yaşamışlığım var ;)

Rimel,benim için makyajın en önemli unsuru.Haa güzel sürebiliyor musun derseniz,tabii ki hayır..Almaya bütçemin yetmeyeceği rimelleri denerim bazen onları bile bir şekilde topak haline getiririm kirpiğimde,bu da ayrı bir yetenek olsa gerek :P Rimel ben her ne kadar yine yanlış kullansam da başarılı sayılabilir.
Genele olarak FlorMar'da bir değişiklik var.Fiyatlarla karşılaştırıldığında kalitenin yüksek olduğu farkediliyor. Tavsiyem bazı farklı kozmetik firmaları gibi üyelikler ile satış gerçekleştirmeleri,her aya ait katalog belirlemeleri.İnternetten satın almak için sitenin E-satış bölümünden faydalanabilirsiniz.

10 Kasım Kutlamaları(?)

10 Kasım 2009
Yok yok,elbette başlıkta hata var.Az çok okuyorsanız şu sayfaları böyle zeka noksanı bir başlık atmayacağımıda bilirsiniz.Cümle bir bayan haber spikerine ait,kendisi 10 kasım'ı sanıyorum ki kutlamalarla geçiriyor.Yoksa ülkenin iki haber kanalından birinde bu cümleyi kuramaz değil mi?

Bundan yaklaşık 5-6 ay önce bir mail aldım.Maili gönderen bir blog sahibesi,pek tanımadığımız ama duyarlı biri bana şu soruyu yönetti o vakit.. "Neden blogunda Atatürk'e dair tek bir nokta bile yok? İnsan gelişigüzel bile kullanır ister istemez,kızarak veya överek kullanır,neden Atatürk'ü konu etmekten,bahsetmekten kaçıyorsun..?" Dikkatli insanlara hayranım,hanımefendi haklı,ona o zaman açıklamamı yaptım ama galiba günün anlam ve ehemmiyetinden ötürü paylaşmak iyi olacak.

Öncelikle şu konuda anlaşmalıyız ki,bir insana koşulsuz,sonsuz hayranlık duymak,tapınma seviyesine gelmek,kişiyi ulaşılmaz kılarak onu insan bünyesinden dışarı çıkartmak kadar nefret ettiğim birşey yok.Toplumdaki Atatürk Tanrısı'ndan sebep ne kimseyle bu konuda sohbet ederim ne de tartışırım.

Atatürk düşmanı değilim,yani en azından "Mavi gözlerinden ok gibi bakışlarıyla deldin geçtin hepimizi Ulu Atam,sen rahat uyu biz arkadan akbabalar olarak,senin sırtından malı götürüyoruz yıllardır" mantığındakiler gibi düşmanı değilim. Ben aklımı kullanan sıradan bir Türk vatandaşıyım.Haa buna karşılık araştırma yapmayı seven,kimin ne hata yaptığını,kimin ne gibi fedakarlıklara göğüs gerdiğini görebilen bir Türk vatadandaşıyım.Bakınız Türk'üm,şimdilerde pek moda değil ama Türk'üm yine de ...

En sevdiğim fotoğrafı..

Benim Atatürk sevgim,göğüs çatalına Atatürk imzasını dövme yaptırıp,göstermeyi sağlayacak kadar büyük değil mesela..

Ya da toplumsal ayrışmayı yaratıp önüne Atatürk barikatını koymayı dinsiz=Atatürk eşitliğini kabul etmiyor benim sevgim..

Ya da 5-6 tane okun arkasına en afilli Atatürk fotoğraflarıyla oy sefilliği yapmayı da kabul etmiyor sevgim.

Benim sevgim,Atatürk'ü seveceğim diye Abdülhamit'i harcamayı da kabul etmiyor.

"Türk bile değilmiş haa,yunan aslında galiba gibi" türünde cümleleri de kabul etmiyor benim sevgim.

"Anıtkabir'i böyle bayramlardan ziyade hergün sırayla milyonlar olarak ziyaret edersek acaba ülkeyi daha yaşanılabilir bir hale getirebilir miyiz,bir işe yarar mı" düşüncesine sahip olmamı sağlayan mantığı da kabul etmiyor benim sevgim..

Lise'de uluorta "Atatürk,öyle kötü bir adammış ki toprak bile kabul etmemiş,geri atmış " cümlesini gururla söyleyen kızın,şimdilerde facebook'da Atamıza sahip çıkalım grubu kurmasınıda kabul etmiyor..

Ne içtiği rakı kanıma dokunur,ne ellerini öptüğü imam.. Sıkıntım şu ki,bir mal gibi,bir reklam çalışması gibi üç kuruşluk fahişlerin ağzında da Atatürk var,günlüklerini okuduğum Atatürk'ün büyüküğünü içli içli yazan 3 kuşak önceki ninemin dilinde de..

Atatürk yazmıyorum,okuyorum,dinliyorum,eleştiriyorum,hatalarını,doğrularını biliyorum.Ama yazmaya başlarsam naaşı üzerine tünemiş birkaç akbabayı rahatsız ederim diye korkuyorum.Kimsenin keyfi bozulmasın,acılı türkülerle olmadı sarı zeybekle 10 Kasım kutlamalarıyla(?) devam etsinler istiyorum.

Blogun bayraklarını yarıya indirmiyorum üzgünüm ama bıraktıklarına zerre sahip çıkmamışken,bu kadar sahiplenmenizi(mizi) gerçekten komik buluyorum..

Mekanı Cennet Olsun..

"Büyük ölülere matem gerekmez,fikirlerine bağlılık gerekir"

-Fethiye Gezisi-

3 Kasım 2009
Dört günlük minik tatilimiz,gezimiz adı herneyse maalesef bitti.Kısa kısa notlarla paylaşmak istiyorum. -Marmara bölgesinden Ege'ye doğru giderken mevsim yol boyunca büyük değişiklikler gösteriyor.Yol boyunca dört mevsimi yaşayabiliyorsunuz.Biz dolu,yağmur,güneş ve sis olmak üzere her türlü doğa olayıyla karşılaştık.

-Yollar kötü,şimdi yine canım sıkılacak ama Güneydoğu Anadolu,Doğu Anadolu gibi bölgeleri görmüş biri olarak şunu söyleyebilirim ki,oraya yapılan yatırımın yarısı bu tarafa yapılmamış.Daracık köy yollarına mahkumsunuz,acı ama bir sürü cenazeli kazaya şahit olduk :(

-Yol üstünde yemek yemek isterseniz bir çok seçenek var ama biz Manisa-Salihli'nin meşhur Odun Köftesini tercih ettik.Fotoğraf çekmeyi unutmuşum ama fikriniz olması açısından bir fotoğraf buldum.Köfte bir yaşına kadar olan kuzunun sadece bir bölgesinden yapılıyor.Gözünüze ilişirse veya özellikle yemek isterseniz kesinlikle tavsiye ediyorum.Utanarak söylüyorum ki iki porsiyon yedim hatta ikibuçuk ;) Evet,evet haklısınız gelinlik giyeceğim yakında ama boğazım hiç durmuyor :(

- Zat_ı Muhterem'in ailesi seracılık ile uğraşıyor.Yaşadıkları bölge ucu bucağı görünmeyen seralardan oluşuyor.Seralar öyle çok ki,oraya nasıl geldiler,nasıl yerleştirdiler,sistem nasıl işliyor görünce merakım arttı.Halk geçimini seradan ve arıcılıktan sağlıyor.Hayvancılık bu bölgede yok,bildiğiniz şehir hayatını düşünün onun yanına bu seraları,temiz havayı ekleyin,huzurlu bir yaşam...

- Zat_ı Muhterem,biraz da kalburüstü bir mekana gittiğinde,domates yüzünden kavga bile çıkartabilir.Meseleyi biraz daha büyütüp oracıkta bir domates satışı gerçekleştirebilir.Domates konusunda hassastır ;) Bu domatesleri koklayana kadar onu anlamıyordum,haklıymış..Bizim yediğimiz bildiğiniz plastikmiş..

-"Salata yapacağız,gidip malzeme toplayalım " dediğinde heyecan yaptım.Ellerimle salata yapılacak tüm malzemeleri topladım.Ne kadar çok şey kaçırıyoruz şehir hayatında,dünyanın nimetlerinden bihaber yaşıyoruz.Bahçeye inip birşeyler toplamak,"Aaa limon bitmiş eğilip ağaçtan alıver" diyebilmek öyle güzel ki..



- Zeytin zamanıymış,yani kasım'dan itibaren başlıyor,ocak gibi bitiyormuş.Ne yapacağını,nasıl ağırlayacağını şaşıran Zat_ı Muhterem'in annesi bizim için,sabahın köründe gidip toplamış.Zaten kaldırımlarda zeytin ağaçlarının ekili olduğu bir şehirde yaşıyorum ben,zeytin delisiyim ayrıca.Ama bunlar biraz irice,bu bölgenin zeytinide zeytin yağı da çok farklıymış.


-Balkondan elinizle ulaşabileceğiniz mesafede bir mandalina ağacı var.Sıkıldıkça mandalina yedim,bir ara mandalina aşkımı anlatmıştım sanıyorum.Yerlere düşmüş,yemeğe bile üşeniyorlar.Ne uyuzlar yahu ;)

-Amaç deniz tatiliyse bizim zamanlamamız pek iyi değil malumunuz.Ama yine de Ölüdeniz'e gittiğimizde denize giren yerli ve yabancı turistleri gördüğümde kafam vurdum,yanıma mayo almadım diye.Hava öyle güzeldi ki,denize atlamamak için zor tuttu kendimi.Su hala soğumamış,siz kotla otururken birisi yanınızda bikini ile güneşleniyor.Yaz planlarımızı hayal edip,kıskançlığımı dizginlemeye çalıştım. Manzarayla yetinelim bari ..

- Malumunuz yamaç paraşütü bölgenin ünlü sporlarından.Kimine göre deli işi kimine göre muhteşem bir haz ..Ben denenmesi taraftarıyım ama aramızda ikna edemediğim korkak arkadaşlar vardı ;) Bu zevki tatmadan ölmek istemiyorum.Tek kelime ile ifade edilirse "Özgürlük" Telefonumla çektiğim için ancak inişlerini çekebildim,siz hayal edin ehiehihi :P


-Bu arkadaşlar bana saldırana kadar ben kendilerini heykel sanıyordum.Nereden nasıl geldikleri belli değilmiş.Bir çift pelikan,pek şeker de sayılmazlar,sahili haraca bağlamışlar resmen.Gelene geçene yapışıyorlar.Daha önce pelikan görmemiştim,bişey de kaybetmemişim :)
-Birini tümüyle tanımanın en iyi yolu yaşadığı yerleri görmek(miş).Çocuk gibiydi geldiğimizden beri,heyecanlı,kıpı kıpır,hiç konuşmadığı kadar çok konuşuyordu.Mutluydu ve beni de mutlu ediyordu.Anladım ki hepimiz anılarımızla bir bütünüz,bizi biz yapan birçok şeyin bütünü.. Aşık oldum galiba,yine,yeniden aynı adama ;)

Kürt Açmazı,Facebook,Doğum Günü,Kenan İmirzalıoğlu Denilen İnsan Evladı

28 Ekim 2009
-Dağdan İndim Şehire-

Tahmin ettiğiniz gibi sövüp sayamayacağım.Az önce bir video izlerken ağladım.Çok duyarlı,dünya barışına ömrünü adayacak türde biri falan değilim.Gözünü açıp kapatıp gece gündüz ülke meselelerine kafa yoran biri değilim ama hangi vicdan bunu görmezden gelebilir bilemiyorum.Elimden gelen hiçbirşey yok,izleyip ağlamaktan başka bir halta yaramıyorum.Görmezden gelene de acıyorum,evet evet eğer sende umursamıyorsan bu konuyu sana da acıyorum.


Bir gezi otobüsünün üstünde el sallayanlar var ya,işte onlar katil biliyor musunuz.
Hani bildiğin katil ya,adam öldürmüşler,öldürecekler,öldürmek istiyorlar vs vs..Haa ayrıca kürtler,bunu ayrımcılık olsun diye söyledim fakat pozitif ayrımcılık olsun diye söyledim.Katil Kürt veya Türk olabiliyor bu kısımda sorun yok.Ama hani Kürt olmalarını sebep göstererek öldürüyorlar ya,ondan vurgu yaptım.Yani onlar bölücü olan kürtler biz de onları kazanmak istiyoruz.Bizi sevsinler,artık bizi öldürmesinler istiyoruz.Bir gezi otobüsünün tepesinde binlerce vatan haini fakat aynı ülke vatandaşı olduğum kimselere bir milli takım sporcusu ne bileyim ünlü bir şarkıcı gibi el sallayan bu insanlar dağdan geldi.Özgürlük savaşlarını(!) masada,mecliste,çankaya'da,sokakta,belediyede,okulda vermek adına dağdan indiler.Farkındasınız değil mi? Herkes çok sessiz de sormak istedim,bende mi paranoyak durumlar var yoksa kürdistan devletine tabii olana kadar susmak mı niyetiniz?

Facebook Saftiriği

Şimdi ben uzun süre facebook'a b.k attım.Orada takılanları azıcık kendini gösterme derdi olan şahsiyetler olarak suçladım,sonra Zat_ı muhterem hesap açınca bende herşeyi kontrol altında tutmak adına,dahil oldum.Kendi hesabım var,bloga ait bir hesap var.İki hesaba da bir sürü garip insan mesaj atıyor ama kendi hesabıma atılan şu mesaj favorim oldu ..


"mrb ben baran makine mühendisi olarak izmirde çalışıyorum.aslen ankaralıyım.31 yaşındayım.benimle iyi bir arkadaşlık ve dostluk kurmak istermisin.evetse beni önce arkadaş olarak ekle ilgi kısmında tlf kayıtlı.Fotoğrafın harika,o gülüş için neler verilmez ki,umarım bekarsındır,değilsen bile vazgeçemem.Lütfen teklifimi kabul et S...,adında çok hoş."

Eee tamam,hepimize geliyor böyle mesajlar dediğinizi duyar gibiyim.. Haklısınız ama bu mesajdan 4 dakika sonra gelen şu mesaja bakınız..

"LÜTFEN BANA BİR ŞANS VER FUNDA LÜTFEN BUKADAR KİMSEYE KARŞI ISRARCI OLMADIM AMA SANA KARŞI BİLMİYORUM RESİMLERİNE BAKTIKÇA SANA KARŞI İÇİMDE BİRŞEYLER OLUŞTU.LÜTFEN BANA BİR ŞANVER VE BENİ ARA YADA ÇAĞRI AT SANA AŞIK OLDUM,SENDEN BAŞKA HİÇKİMSEYİ GÖZÜM GÖRMÜYOR.SENİ SONSUZA KADAR BEKLERİM FUNDA,ADIN DA ÇOK HOŞ,GÜLÜŞÜN İÇİN DÜNYALARI VERİRİM 0541637**** "

Artık aynı anda kaç kişiye mesaj atıyorsa,hatlar karışmış.Herkese de aynı şeyi söylüyor abimiz pek yaratıcı değil.."Gülüşün için dünyaları veririm,Adın çok hoş" Telefonu bende mevcut.bu koşullarda bir erkek arkadaş arayanınız varsa maille ulaşın,tam adını ve telefonunu sizinle paylaşabilirim.maksat herkes hayatının aşkını bulsun :)

Ezel..

Amannn.. İzliyorum lan,dizi izliyorum.Neysem neyim,gözümü kırpmadan izliyorum hatta.O soğuk nevale Cansu Dere bile gözüme hoş geliyor.Kenan İmirzalıoğlu için,vakti zamanında çoook kafa yapmışlığım var.Bir de ben öyle heybetli adamı sevmem,kusursuz fizik falan gıcık olurum,mükemmelim hallerine.Ama dizide çok hoş,bir de salak kadınların ben dahil,hüzünlü adam çekiciliğine takıntısı var malum.. Adam hüzünlü ama sempatik,yakışıklı ama sakin ne bileyim,hoş valla,kendisini buradan birkaç kız arkadaşımla birlikte öpüyoruz,arada mıncıranlarda var :)



Haa diziyi anlatacaktım değil mi,bak dağılmışım.Dizi güzel,kurgu güzel,oyunculuk güzel,kadro güzel.. Kaliteli,film kıvamında,içine çekiyor,reklam girince sövmeye başlıyorsunuz öyle dalıyorsunuz yani.Kesinlikle tavsiye ederim,konusunu okuyup ığyk yine aynı hikaye demeyin,içiçe girmiş hayatlar var,detaylar var,derin ama basit.İzleyin.İzleyin lan,Kenan bile yeter :P

28 Ekim -Doğum Günü Çocuğu

Ne kadar çabuk geliyor yahu,daha geçen sene şurada ve şurada höykürüyordum değil mi? Tekrar okudum zat_ı muhterem' e uçan tekme atasım geldi,Allah'tan geçen bir yıllık süreçte biraz toparlanmış ki,bana güzel bir kutlama hediye etti.Üstüne üstlük bugün yaşadığım şehire geliyor ve onun memleketine gidiyoruz(fethiye),kısa bir tatil yapacağız.Güzel bir sene olacak hissediyorum,geçen seneki hislerimden eser yok,mutluyum ama daha yaşlıyım..Hayata dair birkaç adım atmanın rahatlığı var. Allah'ım her sene aynı gün yağmur yağmak zorunda mı? Henüz bir bereketini görmedim ama puslu ve basık hava yüzünden bütüngün başağrısı ile geçti.Şöyle mayıs'ta doğsaydım mesela..Kuşlar ötüyor,havada aşk var,güneş yüzünü göstermiş..Yook o zaman akrep olamazdım,Allah korusun :)
Facebook'da,blog vasıtasıyla,mail yoluyla kutlayan herkese çok teşekkür ederim.Doğum günü mesajı dediğin klasik olmaz mı,benim okuyucular özene bezene yazıyor,bir de nasıl ve niye unutmuyorlar anlamış değilim.Hepinizi çok seviyorum,sevildiğimi hissediyorum..Allah hepinizden razı olsun..

Nerelerdeyim ..?
Ya netteyim,ya evde plan peşindeyim,ya dizi izliyorum,ya dışarda alışverişteyim,ya ders çalışıyorum,ya da zat_ı muhterem'le telefondayım. Sıradan hayatım gözlegörülür şekilde gerilim dolu hayata doğru ilerliyor.Netteyken bir gelinlik sitesine dalıp 400 gelinliği aynı anda incelediğim,ordan bir şekilde geçtiğim emlak sitesinden ev baktığım,yine nasıl olduğunu anlamadığım şekilde çatal-bıçak reklamını tıkladığım için bloga bir türlü giremiyorum.
Girsem içimi dökeceğim ama olmuyor,sanırım bu süreç nihayete erene kadar böyle sürüp gidecek... Bu durumdan hoşnut değilim,ama zihnim el vermiyor.Sıkıntılı günlerimi bir sıraya sokup yazmaya başlayacağım ki aynı süreçte olanlara,olacaklara yardımcı olsun.Bu süreç ile ilgili bir tavsiyeniz var ise ,tam zamanı..!!

-Senden Öncekiler Demo-

13 Ekim 2009
Öncelikle şunu belirtmemiz gerekir ki bundan tahminen 15 yıl öncesine kadar "ilişki" dediğimiz hadisenin varlığından habersizdik.O dönemde bir kız veya bir erkek sevdiği insanla ya hemen evlenir yada onu yıllarca süründürür namusunu lekeler en nihayetinde mahallelerde dillere sakız olan hikayelerde başrol oynarlardı. Namusunu lekeler kısmına hemen atlamayın zira kişisel düşüncem olmamakla birlikte toplum için türkçe karşılığı buydu.Kızla hemen evlenmeyen erkek delikanlı değildi,hemen evlenilmeye layık görülmeyen kızda namuslu değildi.. Sistem böyle işliyordu.

Ne zaman ki toplumsal bir açılım yaptık,medyayı hayatımızın merkezine koyduk orta sınıf amerikan dizilerindeki aile kavramını kendi ailemize oturttuk.İşte o vakitten sonra ilişki yaşamak durumu ortaya çıktı.Türk erkeği,evlilik kıskacından çıkıp ilişki adı altında birçok cinsel deneyim yaşama şansına çabuk alıştı.Ama türk kadını için işler pek de yolunda gitmedi.İlişkisi olan kız uzun bir süre kaşar muamelesi gördü,flört namuslu kadın yapısına tersti,flört eden kadın belasını arıyordu.

Ama sonra ne oldu da bu hale geldik o kısmı kaçırdım.Şimdilerde ilkokulda başlayan flörtler evlilik yaşının da yükselmesiyle ortalama yirmi yıl sürüyor.Yirmi yılda artık performansınıza göre o kadar çok kişiyle birlikte olup,son kararınızlada evleniyorsunuz.

Şöyle ki hayatta bir çok kişiye çarpa çarpa yürüyor,en sonunda ya en çok çarpılıp yara aldığınızla yada sizin bütün çarpmalarınızı onaran kişiyle evleniyorsunuz.Buradan varmak istediğim nokta,flörte karşı olmam değil elbette.. Birini tanımak için yaşanması gereken herşeyin farkındayım,hatta hiçbir zaman yeterli olmayacağınında ancak işin dozunu kaçırmış gibiyiz galiba..

Şimdi oturun düşünün ve kendinize sorun..Bakın buraya yazın demiyorum kendinize sorun,kaç ilişki yaşadınız,kaçı gerçekten aşk barındırıyordu,kaçı sadece cinsellik içindi,kaçı altı ayı geçen bir süreyi kapsadı,kaçı ilk ayda bitti..Kaçından pişmansınız,kaçını iyi ki yaşamışım diyorsunuz..


Bu tür sohbetlerde konu gelir bir şekilde " din" noktasında tıkanır.Eğer dini kurallar uygulansaydı böyle olmazdı bu ülke denir..Denir de niyeyse şeriat ülkelerinde çok daha ahlaksız örnekler yaşanır ve nedense flört etmeye karşı onlarca güya dindar insan popolarından uydurdukları nikahlarla birkaç kadınla "namuslu namuslu" evli yaşar.. Dini elimizde bir hamur haline getirdiğimizden beri,ilişkiler üzerinde ki dini yaptırımlarda etkisiz kalıyor

Bu yazıyı niye yazdım? Şimdilerde evli-barklı onlarca insanın birçok ilişkisine şahit oldum..Kulak misafiri olduğunuzda kimileri için korkunç ahlaki çöküntü içerisinde olduklarını iddia ettileri bir sürü hikaye dinledim.Ayrıca evlilik arefesinde olmamdan sebep,kendi yaşanmışlıklarımı masaya yatırdım.Geri dönülmez hatalar yapmasam da pişman oldum,aptalmışım dedim..Yaşamasam da olurmuş,bana hiçbirşey katmamış dedim..

Hayatımıza son giren veya en çok sevdiğimiz ya da gerçekten sevdiğimiz için son olan o insana "en çok seni sevdim " demek için birçok ilişki yaşamak gereği bence büyük bir saçmalık..Ne kadar çok çeşit ilişki yaşanırsa yaşansın insan sadece "o an "geldiğinde gerçek aşkı buluyor.."Bu olmadı o" ,"o olmadı şu ", "acaba daha iyisi var mı"mantığı insanı yıpratıyor,üzgünüm ama kadını daha yıpratıyor..

Eğer ilişkilerimizi gözden geçirmezsek,sanıyorum bir zaman sonra,herkes bir şekilde birbirinin hayatına değmiş olacak,çekmecelerde salak salak sırıttığınız esk sevgili fotoğrafları özenle parçalanacak,aşklara şahit olan günlükler imha edilecek,flörtlerinize aracılık eden arkadaşlar hayatlardan uzaklaştırılacak,hediye aldığınız atmaya kıyamadığınız peluş oyuncağın anısını yeni sevgiliniz/eşiniz hiçbir zaman öğrenemeyecek,belki de değdiğiniz onlarca ten sizinle birlikte ölüme kadar gidecek..Bütün bu yüklere gerek var mı diye düşünmeden edemiyorum..? "İlişkilerimden asla pişmanlık duymadım" ifadelerine de ne yalan söyleyeyim asla inanmıyorum..!

Google'dan Bul Beni..!!!

7 Ekim 2009
Uzun zamandır Analiz sonuçlarına bakamıyordum..İlginçtir ki sonuçlar son zamanlarda ve galiba ramazan ayında tutulan "her türlü oruçla" birlikte ramazan ayı ardından yaşanan rahatlama ile genelde cinsel içerikli.Bu sebeple yayınladıklarımda bu yönde,elbette yine genel ahlak yapısına ters olmaması adına en masumları...

üfürükten prenses boş ol boş ol boş ol: ne arada evlendik yavrucum..

iki erkek çiftiz üçüncü erkek arıyoruz,bul: dördüncüyüde bulursun çok ararsan da,ne bileyim ya gittikçe daha karmaşık bir yapıya doğru gidiyorsunuz.Amaç ne buradaki olabildiğince çok erkek ee işlem hep aynı? Ülkenin bir bölümünün suyuna ekmeğine bişey katmışlar galiba zamanında,millet aklı şeyinde yaşıyor yahu!

en seksi 10 ünlü kürt kim : öncelikle kimler kürt diye bir ayrıştırmaya gitmek gerekir ki,bu arıza çıkartır ama şu anda liste ibrahim tatlıses ile yılmaz erdoğan arasında falan gidip gelebilir en fazla.. Hangisi seksi o da zevk meselesi?

tecavüz hapı kaç tl : öğren,bana da söyle,bende senin gibiler için kullanmak istiyorum.Seni şu çift olup üçüncüyü arayan erkeklere vermek var ama tam amacına ulaşır hizmet. Nette tecavüz hapı arayan adamlar var ya,nasıl bir ülke olduk biz?

turkcell yanlış nodan mesaj gelsin istiyorum: ya aslında şu uydudaki tv'lerde hani telini veriyosun" ben kırıkkale'den hüseyin,yaş :33 ten rengi buğday saç rengi :kumral duşakabin işiyle uğraşıyorum seksi ve olgun bayanları bekliyorum not:sadece turkcelliler mesaj atsın "türünde bişey yapsan,hiç böyle sıkıntıların olmaz bence,dene bi bak..!

tırmıkla seks: bu kanımca samanlık fantazisi oluyor.tam bilgi verememekle birlikte tavsiyem kırsal alana doğru gitmeniz orada gerçekleştirmeniz.Ama yaratıcı,aferin.

sözlenmek istiyorum yaşım 13 :Bak şimdi önce gümüşçüye gidiyorsun.En kalınından böyle artık köpek tasması kadar falan olabilir en kalın yüzüğü seçiyorsun.Sonra sizin mahallede olmayan bir pastahane buluyorsun.Arkadaşlarını çağırıyorsun oraya pasta kesiyorsunuz o yüzükler takılıyor.Eve giderken yüzüğü çıkartmayı unutma,alışkın olmadığın için kaybedebilirsin dikkat et,sonracığma seninle ilgilenmeyen salak annene de benden selam söyle,anne ben üç vakte kalmaz kocaya gidermişim bana dikkat et de..!

sevgilisine bebiş olarak bakan erkekler kazanır mı: Yok böyle adama denk gelmedim hiç ben,arkadaşlarımın sevgililerinden falan da görmedim.Iğyk sevmem hiç,bebiş olarak bakmasın bana,bebeğim falan desin ama bebiş olarak bakmak da nesi? yirmişbeş yaşında kızı agucuk diye seven adam o kızı kaybeder hacı,sakın sakın yapma bunu.


seks filmi izlemek abdesti bozar mı?: evet klasik dini sohbetlerimizden biri.. Bozar yavrum,hatta temelli bozar.Hayır bozmasa bile niye riske giriyorsun ? gerçi seks filmindne kasıt nedir bilmediğim için,bak vazgeçtim bozmayadabilir..

kızlara karşı p.ç olucan hacı: kimsin lan sen düdük makarnası? ülkenin 14-20 yaş aralığındaki bir grup zibidisi ne çok severmiş ne çok istermiş p.ç olmayı da haberimiz yoktu.bir ara birine p.ç desen adam öldürme sebebiydi,şimdi iltifat galiba.

22 yaşında kızım arkadaşlar bana travesti diyor bozuluyorum:oyy çok güldüm ya,acilen bana flu falan da olsa bir fotoğrafını yolla ne olur ne olur..bana da bazen diyorlar ama hasta olunca telefondaki sesime..

akrep kızı adamın a.ına kor: Kor,kendimden biliyorum. Ama bu noktaya geldiysen bu serzenişler fayda etmez.Terkedip gidemezsin yani,isterse o seni terkeder,belki de etmez öyle çöküşü izler.Zehiri almışsın yani bir kere,öldürmez süründürür .Ya da evlenip tamamen ... kor.
Ki ben bu yolu uygun buldum,topluma zarar vermemek adına,tek bir kişiyi kurban etmek daha mantıklı.

hadisenin sende evlenmeli hemen bu şehre adlı şarkısı: Poff yanlış anlama rekorlar kitabına falan girersin ya,şarkıyı nerenle dinliyorsun bebişim?

gölcük depreminde ölenlerin çoğu çıplakmış: Hıı,evet gölcük'de her yıl düzenlenen festival günüymüş,herkes çırılçıplak geziyormuş hatta inanmazsın o esnada herkes sevişiyormuş.O yüzden öldüler yani,yoksa b.ktan binalar,ihmaller yüzünden falan değil..bari ölüleri rahat bırakın ya..

ece erkenin kocasıyla yaptığı sosyal aktiviteler: ne oynuyor o salak programında sessiz film,popo büyütme,ses kalınlaştırma,pasta atma sonracığıma insan zekasına aykırı türlü salaklıklar falan...Ya da uçakta kadın dövmece aktivitesi falan olabilir mesela..

listeye girebilmek için yazdım bunu üfürükten prenses: girdin hayatım,bak buradasın,tebrik ediyorum seni.

-Evinin Kadını,Çocuklarının Anası,Patronun Kölesi-

5 Ekim 2009
Hayatımın hiçbir döneminde böylesine iş kaygısı taşımadım.İnsanın kendi hayatını kurması hem keyifli ayrıca sorumluluk isteyen bir süreçmiş.İşsizim,biraz da kendi tembelliğimden sebep işsizim.Gururla söylüyor gibi dursam da çok fena dokunuyor şu sıralar..Nasıl bir arayışa girdim anlatmam ,arayışla birlikte karşılığınıda gördüm ama yine de tatmin olamadım.Ulusal bir gazetede başlamak üzereydim ki,çalışma şartlarının gerçekten bir kadın için çok ağır olduğunu gördüm.Hali hazırda ders çalışıyorum birkaç aylık sürede gireceğim sınavlar ve mülakatlar var,umutluyum ama kaygılıyım.

Üstüne üstlük zat_ı muhterem yeni bir iş teklifiyle dağıldı,bugün yarın iş değiştirmek üzere..Bilişim sektörüne geçiyor,maaşı şaşırtıcı ama iki katı artıyor ama bu bile beni tatmin etmiyor.Şimdiye kadar sürekli Avrupa yakasında oturma planları,ev arayışları boşa çıktı,Bostancı'ya taşınıyoruz bir aksilik çıkmaz ise.. Bu da kafamı karıştırıyor,küçük bir araştırma yaptım ki sanıyorum çalışsam dahi aldığım maaş sadece ev kirasına gidecek ..

Ekonomik kaygısı olmayan,ne bileyim liseyi bitirip,adam askerdeyken falan evlenen,işsiz güçsüz hamile kalan insanlara öyle imreniyorum ki..Nasıl bir rahatlık,nasıl bir vurdumduymazlık ve maddi sıkıntılara rağmen nasıl bir mutluluktur yaşadıkları? Standartlarımız az çok ortalamanın üstünde olmasına rağmen,bazı geceler kaygıdan uyuyamıyorum..

Annesi ev hanımı olan bir kız olmama rağmen,nedendir bilmem.."Kadın çalışır,ayaklarının üstünde durur,kadının çalışması gereklidir mantığıyla" büyüdüm.Ev kadını,emektar ama kafası çalışmayan insandır, diye bir düşünce sistemi vardı,elbette böyle değildi ama niyeyse bu ima ediliyordu sürekli..Üniversiteden bahsediyorum,hiçkimse "ayy ben bütüngün oturup portakallı ördek yapıp,kocamın atletini ütüleceğim,ayrıca acıkınca göğsümü ısıran bebeğime kendimi adayacağım" demiyordu.Hepimiz feci halde uçuyorduk,hem kariyer yapıp hem de evleniyor,o hayallerimizde ki güçlü kadın olup mutlu mesut yaşıyorduk.

Henüz bu mutlu sahneye sahip olan birini tanımadım.Evli ve çalışan tüm arkadaşlarım,hergün ağlamaklı konuşuyorlar.Sürekli işlerinden şikayet edip,evliliğin her türlü yüküyle eziliyorlar.Bebek sahibi olanlar işe giderken bıraktıkları bebekleri yüzünden salyasümük yaşıyorlar.Mutsuzluk,huzursuzluk ama eve giren bir miktar para ve özgüven sahibi çalışan kadın.

"Eşim çalışmamı istemiyor,beni manyaklar gibi kıskanıyor hihihi"diyen kadının ağzına iki tane çarpacak kadar erkek baskısından nefret ederim.Bana "çalışma bak seni taciz ederler orada" diyecek adama,"herhalde iş yerindeki kızları üçer beşer götürüyorsun" derim.Fakat bir gerçekte var ki işhayatı yorucu,ev hayatı yorucu,çocuk bakmak yorucu ve bununla birlikte hayatı ıskalama kaygısı..

Hayatı ıskalamak istemiyorum,huzurlu olmak istiyorum ama aynı zamanda evde oturmak istemiyorum,zat_ı muhterem'e "atsana bir yüzlük hacı" demek istemiyorum.Etraftan" ayy bilmemkimin salak kızı bile iş buldu,sen niye evdesin yahu" laflarını duymak istemiyorum.Aramızda şimdiye kadar her konuda kavga yaşanmasına rağmen para konusunda tek pürüz çıkmamıştır.Buna karşılık, geçenlerde bir komşumuzdan duyduğum "karımı kaz gibi 35 yıl besledim" lafını 35 yıl sonra zat_ı muhterem'den duymak istemiyorum.

Yakın zamanda konuştuğum bir erkek blogger arkadaşım bana "Kadının çalışmaması geminin dümenine tek başına hakim olma duygusu gibidir erkek için " demişti.. Bu lafı nedense unutamıyorum.Dümende tüm sorumluluğunu hatta kendi hayatımı,çok sevdiğim adama yükleyip yola devam etmek canımı sıkıyor.Arada kalmış değilim,kararımı verdim ama doğru bir karar mı verdim onu merak ediyorum.İnsanlar bu kararlarını neye göre aldılar,memnunlar mı onu merak ediyorum.

Daha önce çalışıp ayrılan,hiç çalışmamış olan,hali hazırda çalışan kadınlar..?

Eşinin çalışmasını isteyen,istemeyen, "kadın evde oturmalı yoksa kafasını kırarım " veya "hayat çok zor bana destek olmaya mecbur" diyen erkekler..?

Siz ne düşünüyorsunuz..?

Evdeki Düşman-Orphan

1 Ekim 2009
Kaç zaman oldu bu filme gideli yazamadım içimde kaldı.Ahh ben ne sosyaldim,o filmden oraya koşturur,o arada iki tane kitap okur,forumlarda ahkam keser,hepsinin konusunu birbirine karıştırır sonra tekrar okurdum.Uzun zamandır ilk kez gittim sinemaya,hava soğuk olması gerek bir kere..Sinema bir amme hizmeti görür,üşüyen öğrencilere,amiyane olacak ama yiyişmek isteyen çiftlere,entellektüel görünmeye çalışan ortayaş üstü kitleye hizmet eder.Ben ise canı sıkılan,yapacak birşey bulamayan,beyazperdeye sempati duyan şirin kız tipine giriyorum,Allah'ım nasıl torpilli bir yorum oldu bu :)

Film öyle gergin bir sahneyle başladı ki,aman dedim zat-ı muhterem bu filmin sonunu getiremez.Zaten yalvar yakar,dramatik aşk filmine gitmekten kurtulmuş,azıcık gerilelim ölmeyiz ya diye adamı kandırmışım..Bir doğum sahnesiyle başlıyor film,youtube'da doğum videosu izleyip beni arayarak "üfürük,çocuk sahibi olmak zorunda değiliz,evlatlık alabiliriz,hiç çocuğumuz olmayabilir,korkunç birşey doğum anı" diyen bir insan kendisi..

Evvelden iki çocuk sahibi sarışın,pek hamile kalmış kadın tipi olmayan,eli yüzü niyeyse bizim dobiş türk kadınları gibi şişmeyen bir teyze bu..Lan benim tanıdığım her hamile kadının tipi kaymış oluyor az çok bu teyze taş gibi,insanın hamile kalası geliyor.. Bir çirkinleme,duygusal çöküntü falan yok,haa içki sorunu var ablanın ..Zaten ortalama mutlu Amerikan kadını,hesapta olmayan bir sıkıntı yaşadığında alkolik oluyor. Eee biz ne yapalım,bizde alkolle dağıtma hakkı erkekte saklı tutulur,kadın acılara göğüs gerek,inat eder bir sonraki doğumda hırsla beşiz falan doğurur..
Çocuğunu kaybediyor ve bunun ardından,çocuğu için hazırladığı sevgiyi ve enerjiyi paylaşmak üzere yetimhaneden bir çocuk alıyor.Evlatlık alınan Esther,yetnekli,olgun,saygılı bir kız.Ama sonraları olaylar gittikçe karmaşık bir hal alıyor.Esther aileye bir lanet getiriyor,aile parçalanma yoluna girmişken,gerçekler ortaya çıkmaya başlıyor..
Şunu da söylemeden geçemeyeceğim "erkeklerde ne yaparlarsa yapsınlar üstlerinden atamadıkları bir saflık-salaklık arası durum vardır hatta bu sebepten hayatları kararır " temelli bir düşünce hakim..Bu psikopat evlatlığın durumuna uyanan kadını dinlemeyen öküs koca b.k yoluna gitti filmin sonunda,bak söylemeden duramadım :)

Sonunu bari söylemek istemiyorum,çünkü bütün film orada anlamlanıyor.Özetle tavsiye ederim,sinema da olmasa da,haftasonu akşam saati,yalnız; yanınızda çocuklarınız olmadan izleyebileceğiz gerilim dolu bir film..

-Nişan Merasimi-

25 Eylül 2009
Çikolata ile ağızlar tatlanır.. Babası çikolata canavarını kızını uluorta madara eder.."Nişandan sonra oturup bütün gece bunu yer bitirirsin sen" der.. Fakat baba doğru söylemektedir,ertesigün tutulan oruç bütün gece yenilen çikolatalar ile tutulmuştur.


Kızımız gül sevmez ama klasiktir bir türlü vazgeçilmez.. Güller kurutulur,evimize süs yaparız diye özenle korunur..



Gümüş tepsi lazım olmasıyla evde hiç kullanılmayan bir gümüş tepsi olduğunun farkına varılır.. Tüm süsleme işlerine burun kıvıran kızımız oturup sahura kadar tepsi süsler.. Süslerken ne kadar mutlu olduğunu farkeder ama o kadar sakardır ki silikon tabancasını bacağında unutur,ufak bir yanma tehlikesi atlatır :)

Parmaklar aslında dolma değildir..Yüzüklerde kapalıçarşıda yaklaşık altı saatlik bir gezintinin eseridir.Fakat neden fotoğrafta bu kadar kötü çıkmaktadır? Bir yüzüğün bu kadar mutluluk verebileceğine inanmaz çiftimiz,parmaklara defalarca bakılır.. Mutluluk bir altın halkadan ibaret olmasa da,yepyeni bir hayata başlamak muhteşem bir duygudur..


Davetliler unutulmaz,farklı olmak gerekmektedir.Mavi-mor havlular alınır.Nazar boncukları alınır,çengelli iğneler alınır,organze kurdela ve tüller alınır,bilgisayardan isim-tarih içeren çıktı alınır.Davetlilere anı olsun diye minik bir hediye hazırlanır.


Muhtemelen nişanın en güzeli karesi yakalanmıştır.Kötü bir yazdan sonra en mutlu gününüzde koşup sarıldığınız kişi babanızdır..Sarılırken keyifli ama sonradan bakınca hüzün veren bir kare.. Birgün bu fotoğrafa bakıp bakıp ağlamamayı diliyorum, sanırım onu kaybetmekten korkuyorum..


Ne kadar çok gülmüşüm,gülmüşüm,gülmüşüm.. Mutluydum çünkü,daha önce hiç hissetmediğim duygular içindeydim..Tamamen bir prosedür olarak bakarken,bu kadar mutlu olacağımı hesaba katmamıştım..



-Notlar-


-Nişanlandıktan sonra hiçbirşey değişmiyor,bende bir rahatlama bir gerginlik veya diğer türlü bir duygu yaşanmadı.

-Hukuken dayanağı olan bir işlemmiş,eğer nişanlım beni duygusal hezimete falan uğratırsa hakkımı arayabiliyorum..Kesin uğratır,kesin :P

-İşin içine aileler girdiği andan itibaren ilişki başka bir raya giriyor adeta,bu sebeple karışıklara neden olmaması için nişanlılık süresinin oldukça kısa tutulmasında fayda var, yirmi gün oldu bunu anlamam geç olmadı.

-Başka bir insana anne-baba demek inanılmaz zor,söyleyebilenleri,söyletebilenleri tebrik ediyorum.Ben hala başaramadım,başarmak da istemiyorum sanırım..

-Bilezik denilen şu sayısıyla kalınlığıyla falan dillere dolanan takımızdan nefret ettiğimi öğrendim.Nişan bitene kadar kolumda durmak zorundaydılar ama bileğimi morartılar bu süre içinde bile.. Hiç hoşlanmadım,beyaz altın dışında altından hala hoşlanmıyorum.. Üstelik zerre kadar yakışmadı,çocuk takmış gibi durdu kolumda..Yine de hepsini düğünden sonra nakite çevireceğim için takı konusunda cömert olan zat_ı muhterem'in ailesinin bu inceliklerini sevdim :)

-Dini ritüellere bayıldığımı bilen biliyordur.İmam nikahı da bunlardan biriymiş..Evet yapıldı,şimdi birileri "laik türkiye cumhururiyeti "bıdıbıdısı yapmak isteyebilir..Önemli değil zira bu adamla üç yıldır birlikteyiz,ailelerimizde biliyor,günahsa yeterince girdik yani..Amaç bağlılığı arttırmak galiba dini nikahla,ihtiyacımız yoktu ama ruhen daha da yakınlaştırdı bizi diyebilirim. Dini her ritüele "tüü kaka" yapmanın alemi yok,manevi olarak beni mutlu eden birşey oldu..Nişanın güzel kısımlarındandı..

-Fotoğraf çektirmekten,her defasında gülmek,herkese sarılmak ne kadar yorucu,sıkıcı olabiliyormuş gördüm..Düğün için oldukça kaygılandım..

-Zat_ı Muhterem'i o gün ki kadar mutlu görmedim hiç,beni çok şaşırttı, içe kapanık ruh haline rağmen herkesle tek tek ilgilendi,hiç tanımadığı insanları ağırladı.Onu tanıyamadım,farklı bir yönünü gördüm,çok mutlu oldum.O gün onu inceleyeceğimi,yine birkez daha tartacağımı biliyordum ama sınavdan bu kadar başarılı çıkacağını bilmiyorumdum,Verdiğim kararın doğrulunu onayladım.

-Gözümü babamdan alamadım hiç,nişana doğru bana "üfürük tam 96 saat var hala vazgeçebilirsin" diye şaka yapıyordu.Nişan boyunca mutluydu,dua edilirken mahsunlaştı,yüzükler kesilirken gözleri doldu,bana sarılır gibi sarıldı zat_ı muhterem' e de "önce Allah'a sonra birbirinize emanet olun,biz bugün varız,yarın yokuz "dedi.. Ağlamadım,ağlamamalıydım..

-Zat_ı muhterem'in bulduğu her fırsatta beni öpmeye çalışması,herkes için eğlence konusu oldu.Şimdilerde "üfürük manyakmıymışım niye öyle birşey yapmışım "desede,duygularını konuşmaktan ziyade dokunarak anlatan biri o,ben anlıyordum mutluluğunu.. Ama insanlar damadın biraz sıcakkanlı(!) olduğunu düşündü,o anlarımızı fotoğraflamak için yarıştılar..

-Rüyanız Hayrolsun-

11 Eylül 2009
Rüya dinlemek kadar beni sıkıntılara sokan başka birşey yok.Aksi gibi annem çok sever anlatmayı,bir de not alır,işte bal gördüm kovanda,kuş gördüm birde hmm süt kamyonu gördüm anlamlarına tek tek bakalım der,bakana kadar tepemde dikilir.Sonra parçaları birleştirir falan.. Kalabalık ortamdalarda yaşadıysanız yurt gibi mesela,sürekli bu tip muhabbetlere dahil olursunuz.Artık sizin yaptığınız yorumlar kafii gelmez,anneler aranır o da olmazsa çok bilmiş,işte cinlerle telepati falan kurabilen psikopat teyzeler aranır. Rüyalar illa ki yorumlanır..

"Rüyamda sevgilim bekircan beni önce dudaklarımdan öpüyordu,sonra dur dedim,sonra birden diş fırçası çıkardı,ardından babam geldi burada ne yapıyorsunuz dedi bağırdı,sonra birden sarışın bir hatun geldi,bekircan'ın elindeki diş fırçasını alıp kendi diş macununu sürdü,bekircan ile uzaklaştı o sırada babam beni dövmeye başladı.."

Bir de saçma-salak olur genelde,yorumlarsın işte.. "ya galiba bekir şerefsizi seni aldatacak biriyle,muhtemelen senin dişlerinle ilgili bir sorun var canım,hani sen pek fırçalamıyorsun ya,ondan galiba,baba figürüde rüyada güce delalet eder "falan ..

Bir kere rüyamda zat_ı muhterem'in evindeyim..Evin duvarlarında "ASLI" yazıyor..heryerde ama,aşk cümleleri falan,aslı'yla aldatıyormuş beni..duvarda adımın yazdığı o kocaman afişin arkasında ASLI yazıyormuş ben gidince değiştiriyormuş..Aman bir uyandım aradım,kim lan aslı,benim içime doğar,akrep burcuyum ben,aslıyla birlikte gömerim seni.. üç gün ruh hastası muamelesi gördüm bu tepkim yüzünden :P


Şimdi bu anlattıklarıma rağmen rüyamı dinlersiniz değil mi..? Rüyamda okul,amfi gibi bir yerdeyiz,bizi oraya tıkmışlar,hava puslu.. Hatta camlar da kapatılmış,dışarıyı görmememiz için,hani böyle amerikan filmlerinde salgın falan oluyorda karantinaya alınıyor ya insanlar işte öyle bir haldeyiz..

Zamanla zihnim açılıyor,kavga küfür haldeyim,ona buna saldırıyorum,herkes bağırış çığrış Tayyip Erdoğan ülkeyi uzaylılara vermiş.Bir tek ikna olmayan bizmişiz,bizi de oraya tıkmış..Manyaklığa bakın ki bundan bile korkar olmuşum demek ki,kürtler,amerikalılar,onlar bunlar bitti uzaylılara satmış lan ülkeyi şaka gibi..

Sonra birden arkamda beliriyor Tayyip Erdoğan ama inanılmaz yaşlanmış..Elinde sigara montumu yakıyor sigaranın ucuyla..!!Ne yapıyorsun falan diyorum,sen sigara düşmanı değil miydin? Ya cidden çok salak insanlarsınız diyor,gülüyor,bilerek sigarayı bastırıyor monta,montta ne? Yeni çok severek aldığım giymek için,havalar azıcık soğusun diye dua ettiğim mont :) bir de benim sosyal bir fobim vardır yolda sigara ile gezenlere yaklaşamam ,yanma fobisi,işte bilinçatı demek ki..

Sattım ülkeyi diyor,zaten pek kişi de kalmadı,herkes öldü,sizde burada öleceksiniz fazla yorma kendini diyor.Oturup ağlıyorum,ben demiştim diyorum,zat_ı muhterem'i arıyorum,ölmüş.ağlıyorum,ağlıyorum,ağlıyorum... ve uyanıyorum..

Yatmadan önce zat_ı muhterem ile Aydın Doğan'a kesilen cezayı konuşmuştuk,kendisinden nefret etmemize rağmen,Doğan grubu'da biterse tekel olacak bu adam,ne olacak bu ülkenin hali üzerine sohbet etmiştik.. Buna bağlıyorum rüyayı,yorumlamak isteyenleri zevkle dinleyeceğim..

Not: Çok yakında Nişan Hikayesi'ni yazacağım,fotoğraf bekliyorum..Verdiğim uzun aranın sebebi yaşadığım telaştı..

..Ramazan Gerilimleri..

24 Ağustos 2009
Onbir ay nasıl çabuk geçti yahu,bu sene Ramazan erken mi geldi ne? Ramazan dediğin kış olmaz mı ya,üşürsün,gün kısa olur çabuk biter,eğer gece kuzu çevirme yemediysen pek susamaz daha ziyade acıkırsın,sonracığıma sıcak pideyi fırından alır ısınma aracı olarak kullanırsın falan..Yazın Ramazan mı olur ya,sekiz yıl daha adapte olamayacağım galiba..
Her yıl Ramazan ayında az buçuk ibadet eden,belki hiç girmediği manevi duygulara giren,ne bileyim işte kendi çapında dikkat eden binlerce insana nazaran benim gibi fazladan Ramazan ayı günahına giren kaç kişi vardır merak ediyorum? Sinirlerim harap oluyor,etmediğim küfürleri ediyorum bazen,sinirden bazılarını ısırasım falan geliyor o kadar yani..

Şimdi namazlarda camiye gitmek gibi her sene yaptığım bir hata var ki bu sene yaz mevsimi kimse yoktur,rahat rahat takılırız diye tekrarlamak istedim.Eve en yakın camiyi seçtim hataymış,önce cami kullanım listesine falan kayıt olmanız gerekiyormuş.Her gidişimde nerede oturuyorsun ki? Kimlerdensin ki,nesin ki sen? Babanın adı ne gibi sorguya alınmış sorulara muhattap oluyorum."Kimlerdensin ne demek bir kere,burası kabile sistemi ile mi işliyor..
Ufak tüykafa 'nın torunu,oturan boğa'nın kızıyım,manyak mısınız lan?" Bu camii bilmem kim efendi anısına yapıldı,onun çocukları ve çevre verdi parayı,öyle yani,sen tanımıyor musun bilmem kim efendiyi? "Eee tanımıyorum,gelmeyeyim mi ,gideyim mi ben ? Ne yapayım gidip babama cami mi yaptırayım ?"

Gittiğiniz yerde eğreti durmak böyle oluyor işte,"cemaat " denilen hadiseyi abartmış bir grup insan,kendi sevaplarını attırdıklarını düşünürken sizinkileri engelleyerek daha ziyade günaha giriyorlar.Neyse hadi camiye girin diyelim,özellikle de teravih vaktiyse ki Allah'ım ya Rabbim affet beni,patlama noktam burada oluyor. Şimdi saf olmuşuz malum,terli,tombul,sesi oldukça itici bir teyzenin kolumu parmağıyla oymaya çalıştığına şahit oluyorum.. En nefret ettiğim şey tanımadığım insanların bana dokunması,kadını erkeği yok bunun. Ne diyorum? Kay kenara azıcık diyor,lan duvardayım zaten,nereye geçeceğim.. Arka tamamen boş diyorum,öne oturacağım ,sıkışacağız ecük diyor.Niye sıkışalım ki, ne oluyor daha öne oturunca daha mı yakın oluyoruz Allah'a diyerek arkaya geçiyorum. Sonra birisi çıkıyor ki sanırım camii yapımında en fazla tuğlayı o vermiş yada şu bilmem ne efendini kızı falan,bizi sinema düzeninde oturtmaya kalkıyor.Sen kalk cam kemarına,sen kalk teyzeme yer ver,sen git kapı eşiğinde kıl,büyüklere öncelik tanıyalım? Öncelik mi yaşla ne alakası var hacı,erken gelen oturuyor işte olay bu.. Hem sen kimsin diyorum,ben cami cemaatindenim diyor,biz kimiz diyorum,siz ramazan'da geliyorsunuz sadece diyor,iyi o zaman gidelim diyorum.

Tevbe,istiğfar namaz vaktine kadar geliyoruz..Kılmak istiyoruz elbette,ama geğirenlerden,geğirirken çıkan iftarda yenilen soğan-sarımsak kokulardan niyeyse namaza pek adapte olamıyoruz,hatta gaz çıkatıp namaza devam edenleri de yakalamak için garip bir görev üstleniyoruz falan.. İmam cemaati susturmak için insanüstü bir performans sergiliyor,yalvarıyor adeta,millet starbucks'da oturmaya gelmiş gibi,sahur menüleri,iftar misafirleri,ya da namaza gelmeyen onlara göre imansız komşu kadın sohbet konuları.. Kabus gibi,bir insanın değil ibadet için,normal şartlarda durmak istemeyeceği bir ortam yaratılmış.

Alışsın diye yanımda götürdüğüm,beni çok sevip her yaptığımı yapmaya çalışan komşu kızına faydam olur diye onu da götürüyorum.O daha çocuk,namaz uzun,arada kıkırdıyor,eşarbı açlıyor onu düzeltiyor,dikkati dağılıyor ama pes etmiyor.Onu gördükçe mutlu oluyorum.Taa ki yine terli,ıslak,tombul,itici bir teyze "doğru düzgün yerinde dur "diyerek ona çemkirene kadar.. Ne yapıyorsun teyze diyorum,bak kaç tane çocuk var burada 2-3 tane,niye gelenleri de soğutuyorsun,bırak kıkırdasın,alışsın,soğumasın,korkmasın camiden.. Umutlarım kırılıyor,neden dindar kesimi soğuk,içe kapanık buluyorlar,neden camiler bizim sosyal hayatımda yok,neden ibadet bizim için kasveti simgeliyor az buçuk anlamaya başlıyorum.

Küçük bir çocukken Kuran okumak için gittiğim camide hoca benimle birlikte bulunan 20 çocuğa gittiğimiz üçüncü gün "gerizekalılar,Allah size o kadar nimet veriyor,can veriyor siz Allah'ın kitabını öğrenemiyorsunuz "demişti.Bunu unutamıyorum zira o gün son gidişim oldu,aksi gibi Kuran okumayı okuma yazma öğrendiğim yıl öğrenmiştim,ama o psikopat hocanın karşısında okuyamamış,eve "ben gerizekalı değilim" diye ağlayarak gelmiştim.Benim için pek güzel bir anı değildi,bu gibi örneklerle ibadete,camiye dini bütün değerlere uzak kalmayı tercih eden dostlarım var.Yoksa göğsünüze bastırdığınız Kuran'ı alıp koştura koştura öğrenmeye,okumaya gitmenin tadı başka hiçbirşeyde yoktur.

Bir de olayı ticaret haline dönüştürmüş olanlar ve onlara inanan saftirikler var ki,kafayı yememek elde değil..Namaz sonunda Hz .Muhammed' e ait olduğu iddia edilen bir sakal geliyor,kapsül içinde.Gülmeye başlıyorum,annem kızıyor.Ya diyorum gidelim,kimbilir kimin kılı tüyü,ne işi var mahalle camisinde,hem kimmiş bu adam peygamberin torunumuymuş da onda duruyor bu sakal? Ayıplanıyorum ama haklıyım,gidip öpenler mi,bu şerefe eriştirdikleri için kapsül sakala sahip insanlara hediye verenler mi dersiniz her türlüsü mevcut. Acıyorum,gidiyorum,kim bilir kimin sakalını öpen o kadar imanlı(?) insanı orada bırakıyorum..Yolda,gündüz gittiğim kuaförün "oruçlu musun" sorusu geliyor aklıma,acaba oruçlu olmasaydım saçımı kesmeyecek miydi diye düşünerek uzaklaşıyorum..

-İyi ki Doğdun Üfürükten Prenses-

20 Ağustos 2009
Bugün 20 Ağustos tam bir yıl önce o gün sadece 3 kişinin okuduğu :) "Blog Yapıcam,Şahane!!!" adlı yazıyla başladı herşey..

Heyecanlı,neşeli biraz da kasvetimi kapatmaya çalışan bir halim vardı.

Girdiğim her delikte tanınmak,farkedilmek isteyen şu kişiliğimi uzun zamandır takip ettiğim blog dünyasında çok zaptedemedim.

Burayı sevdim,insanları sevdim,iletişimi sevdim,"işte tam benim gibisin" veya " senden bir halt olmaz" diyen mailleri sevdim,yorum onaylamayı sevdim,blogu sahiplenenleri sevdim,duygularımın bir başka kıtadan okunuyor olduğunu görmeyi sevdim,beni üzen herhangi bir olaya sınırsız özveriyle yaklaşıp çözmek isteyen okuyucuları sevdim,mutlu olduğumda gelip buraya yazarsam mutluluğumun daha da büyüyeceğini bilmenin verdiği hazzı sevdim,bazen bilerek ucunu açtığım konuları gelip seviyeli bir şekilde tartışanları sevdim..

Bir yılda bloga ne kattım tam kestiremiyorum ama o bana ondan beklediğimden fazlasını verdi.İnsanların duygularını yakalamayı öğrendim,sırf daha çok okunabilmek varken sakin durmayı başarmayı öğrendim,mutlulukları ve acıları paylaşmayı öğrendim,hayatıma tamamen tabantabana zıt hayatlara sonsuz saygı duymayı öğrendim,eleştiriye tahammül eşiği çok düşük bir insan olarak ana-avrat sövenlere "eyvallah" diyebilmeyi öğrendim.

Öncelikle halihazırda dostluğumuzun bitmiş olduğu blogda birkaç yazısıyla bana destek veren,bu blogu açmam için beni zorlayan Kani'ye teşekkür etmek istiyorum.. Babamın konusunda bir ses verirsin sandım ama yanılmışım,yine de iyi ki varsın,bütün bu güzel insanları sayende tanıdım.

Blog yazmaya başladığım ilk dönemlerde yazılarımı okuyan,beni destekleyen blogunda yer veren tek bir kişi vardı o da Blogmania Editörü Ukturk.. Blogun teknik her türlü işini off demeden yaptı,bütün sıkıcı sorularımı cevapladı ayrıca hoş sohbetiyle sıkıcı akşamlarımı kurtardı.Bütün neşeli,geyik hallerinin yanı sıra oldukça efendi,aklıbaşında biri olduğunu düşünüyorum.O bu kadar umutlandırmasaydı bu iş bir yılı tamamlamayabilirdi.Herşey için teşekkürler,seviyorum seni blogların Erol Kösesi :)

Bu blogu günde 8-10kişi okuyordu arkadaşlar ve ben mutluluktan havalara uçuyordum.Çırılçıplak soyunup da alabileceğin en büyük tepkileri alabilirsin ama yazdıklarınızla tepki almak çok güç.Okuma konusunda sınıfta kalmış bir ülkede yazdıklarınızın okunduğunu bilmek,gün geçtikçe arttığını takip edebilmek,bunun verdiği haz bambaşka..

Bloga büyük anlamlar yüklemedim,hatta boşladığım bile düşünülebilir,İstediğim tek şey vardı ki bana benzeyen insanları bulmak,bir noktada buluşmak,dilerim gerçekleştirebilmişimdir.Eğer okunmuyor olsaydı bu blog benim gibi herşeyden çabuk soğuyan birisi için birkaç haftada biterdi bu hikaye..Bu sebeple Çok teşekkür Ederim,bir şekilde buraya gelen herkese..

İlk günden bir alıntı ;


"belki bazen paylaşmamak,evet galiba sebep bu..canım isterse gelip
yazmak,yazarak çoğalmak ya da azalmak hedeflediğim bu.. "

"Pırt Açılımı"

13 Ağustos 2009
Aslında Apo,Gazi olmalı bence,hani geç gelmiş Kürt Kurtarıcısı.. Nasıl fikir,lan tarih bizi affetmeyecek.Sen git nobellik adamı İmralı'da tut yıllardır,hepsi Ecevit'in suçu.Bilselerdi bu günleri,gözleri bağlı b.k çuvalı gibi getirmezdi Sayın Abdullah Öcalan'ı.

Bu nasıl bir tezgah ya,nereye düştük biz.Tarih birilerinin adını altınla mı gübreyle mi yazar bilemiyorum ama girdiğimiz yol çıkmaz sokak bilirim.Şaka mı bu yoksa ciddi ciddi 15 ağustos'u mu bekliyoruz gizliden.Apo "he" diyecek de halvet olacaklar öyle mi?

Bak şimdi Erdoğan'ın konuşması geldi aklıma doldu yine gözlerim "anaların ideolojisi olmaz,giden canlar vs vs" aman ne sıkıcısın ya.. Bunları bilmeyen T.C vatandaşı var mı şekerim,bunu bugün duymuş gibi ağlayan zekaya da ayrıca hayranım.Bak mesela Dağlıca Katliamı'nda içim çıkmıştı günlerce,o zaman pek ipleyen yoktu bu durumu.Herkes metanetliydi,ne bileyim askerlik yan gelip yatma yeri değildi,vatan sağolsundu ,hıı? Hmm skor tabelasında aynı anda iki eşit skor yazmalı demek ki şehit sayısı:4 ölen pkklı aslında içi temiz katil kardeşlerimiz :4 böyle olunca mı ağlamalıyız..

Güzel kardeşim elin p.çi senin ülkeni bölmek istiyor,toprak istiyor,yıllardır senin yaptığın yatırımların içine ediyor,yok sayıyor,habire enik gibi üreyip sağlık,eğitim ot çöp bir sürü arıza çıkartıyor,yediği ekmeğe ihanet ediyor,hepsi bir kenara 25 yıldır sana silah sıkıyor.Askerine,polisine,öğretmenine,halkına sen dağda savaşıyorsun bu p.çle şimdi ne oldu da "pırt açılımı "yapıyoruz.Muhatabın kim,kim bu kürt halkı nerede hacı? Lan ver kurtulsana niye mesleğe yeni atılmış hayat kadını modundasın ver bebeğim,ver kurtul.Nereye gidiyor ki bu yol Türkiye Birleşik Devletlerine mi? Ver,ver iki ayda mal gibi ortada kalır onlar,ekmek elden su gölden,devletin yardımı ye,çalışma,tüket,üre üstüne silah sık..Kürdistan bile bir taraflarında patlar,ancak yedikleri kaba pislerler.Hala korkutuyor mu sanıyorsun Kürdistan fikri,umrumda mı sanıyorsun kaybettiğimiz canların yanında.

Her yazıda aynı ortayollu ifadeleri yazmaktan bıktım."Kürt kardeşlerimize şunu şunu da belirteyim" demek dahi istemiyorum.Herkes rengini belli etsin artık,hiçbirimiz oğuz boylarının safi türk kanıyla yaşamıyoruz öyle değil mi? Hepimizde var bir şekilde karışıklıklar,o halde bir farkım yok Kürt bir vatandaştan..Kendini bu ülkeye ait hissetmekle alakalı mesele,kanında hainlik taşıyıp taşımamakla alakalı.. "Ama benim kürt arkadaşlarım var" der niyeyse her yazı yazan,ee ne oluyor yani,benim de var da.. "Kürdistanı düşlüyorum" derse bi s... git derim sanıyorum..Nedir bu koşulsuz birlik muhabbeti,herkes bulunduğu ülkeyi şartlarını,nerede ekmek yediğini bilecek kardeşim.İyi o zaman temelli gitsinler ülkenin tüm birimlerinden,üniversitelerden gitsinler,akdenizde otellerini bırakıp gitsinler,şirketlerini bırakıp gitsinler,siyaseti terkedip gitsinler,mahallenin marketini bırakıp gitsinler..Gidip hakkari'de yaşasınlar Kürdistan olsun orası da,tamam kabul..Var mısınız? Olmaz en kral Pkk'lıyı bile kesmez bu..

Bana ne ya ölen binlerce teröristten,kardeşim falan da değil.Dağa çıkmış,babamı bacağından vurmuş adamı göğsüme mi basacağım?Teröriste yaptığın kıyağı bana yapmadın be hacı,adam dağdan inerse iş bulacaksın öyle mi? Eeee bende bir önce çıkıp sonra insem mi,ne dersin?

Daralıyorum inanın,kaygılı,çok bilmişlikten öte bu durumlar.Ülkenin bölünmesi falan da umrumda değil artık.Ne çok şehit verdik,ne çok para harcadık,ne çok vakit harcadık,bu uğraşın böyle sonuçlandırılması canımı sıkan.. Ve en çok da Dtp'li Ayna'nın düne kadar Kandil'in inlerinde yaşayan bu insanların kendinden emin bu halleri,muhatap olduğumuz insanların "Pkk'sız bir çözüm düşünülemez" cümleleri..Bütün bunlar kabus olmalı,içinde az çok Allah korkusu barındıran bir iktidar bu kadar vicdansız olmamalı...

Bir Kızın Pırlanta İle İmtihanı

11 Ağustos 2009
Kalpler kırılmasın diye baştan söyleyeyim.. Pırlanta sevdası azıcık kroluk,azıcık görmemişlik,azıcık da burnu büyüklük barındırır.Şimdi "bizim ailede sekiz kuşaktır pırlanta geleneği var,bize ilk pırlantayı Sultan Abdülhamit takmış "diyecek kaymak tabaka okuyucuların yazının bundan sonrasını okumasına gerek olmadığını düşünüyorum.

Ara ara gereksiz fevriliklerim,ev kızı tipi modelini azıcık eleştirdiğim,ukalalıklar yaptığım olsa da pırlanta sevdasına hep temkinli davrandım.Tek taşımı kendim alacağım falan türünde benim için gerçekçi olmayan artistliklere girmedim.İnsan kendini tanıyor.Parayı severim,yoksa kendimi yerlere atmam varsa da yemeyi bilirim.Lükse düşman değilim,bir tabak yemeğe şu kadar para verildi diye sızlamaz içim,öğrenciyken beni iki ay geçindirecek bütün paramı inanılmayacak kadar saçma birşeye verip,bir ay simitle bütüngünü geçirdiğimi bilirim.
Evlilik teklifi almamış fakat evlilik yoluna girmiş insan evladı olarak iç sesim bana "pırlanta" diyordu.."Nerde lan pırlantan" "Pırlanta al üfürük" " pırlanta aldır üfürük" "zaten altın yakışmıyor minik parmaklarına pırlantadan mahrum etme onları"

Diğer iç sesim ise " kızım manyak mısın,hani böyle şeylere itimat etmezdin sen,nerede senin çizgin? " parayla mı ölçüyorsun aşkı,adamı yolmaya mı çalışıyorsun,kromusun kızım sen,kendine gel?" "ne farkın kaldı yüzüğümü görmedin mi diye az kaldı gözüne sokup seni kör edecek gerizekalı betülcan'dan "

Gel-gitler.. Arada neler yaşandı bilmiyorum,tek hatırladığım,pırlanta uzamanı hanım kızımızın kafayı yarı sıyırmış yüz ifadesi.Egom varmış benim,öyle yaprak dökümü ailesinin en olgun kızı fikret havalarım falan yalanmış,bildiğin aç gibi en büyüğünü en pahalısını seçer mi insan fiyatlarını bile bilmeden.Birinin bir tarafına girse dağıtacak o öküz gibi pırlantayı ağlaya ağlaya bırakıp makul olanda karar kıldım.Eğer adi pırlata uzmanı bana o pırlanta seti göstermeseydi kendimi şimdi bu kadar suçlu hissetmeyecektim.Set olarak alalım üfürük diyen ve bugüne kadar gözüme o kadar hiç bu kadar sevimli gelmeyen zat_ı muhterem'e tekrar aşık oldum o an :)

Lan üzerimde Mango outletinden 10 liralık bluz,Zara %60 indiriminden 20 liralık pantolon,bu seti neyle takıcam ben.Resmen açlık bu yaptığım.Çıktık mağazadan yavaş yavaş pırlanta etkisinden çıkmış beynime oksijen gidiyor "bana ikinci el araba alırdık ya o parayla","zat_ı muhterem evlenince aç kalırsak bu taşları kemiririz değil mi şekerim ?" "ya bu kanlı emlas filmine gitmişmiydik biz?" diyorum,kafa çalışmaya başladı yavaş yavaş..

Yavrucum besbelli özgüven eksikliği bu takı-toka olayı,yok bende güvenmiyormuşum kendime demek ki.Değerli olduğumu hissetmem için ; kömürden 5-6 milyon yıl fazla toprak altında kalmış bir taşa ihtiyacım varmış.Gözüçıkasıca reklam şirketlerinin oyuncağı olmuşum doldurmuşlar beni yıllarca farketmeden,dombili gün kadınlarının dolma parmaklarından taşan o pırıltıya kanmışım..Bir ara tursil'den pırlanta çıkıyordu hatırlatırım size,bak benden başka hatırlayan yok,taaa o günlerden bozmuşum da niyeti,kurbanımı bekliyormuşum.

Hayatta hiçbir mutluluğu kendisine tam olarak yakıştırmayan insanlar vardır ya..İşte o benim; ağzım açık salakça özgürce sevinemem bir diğerine büyük mutluluk veren şeye ya da abartamam diğer insanlar gibi ufak jestleri.. Hep bir suçluluk duygusu,ben aslında bunu haketmiyorum saçmalığı.. Çocuklarınızı başlarına gelen bütün güzel şeyleri hakettiklerine inanmayı öğreterek yetiştirin olur mu? Sanırım benim sorunum bu,aşırı duyarlı,kaygılı,suçluluğa programlanmış alt beyin..!!

--Lanetli Yaz--

7 Ağustos 2009
Ağustos'ta döneceğim dedim,sözümü tuttum.Bu kadar da gecikmezdim ama olanları duyunca bana hak vereceksiniz.Neyse baştan başlayayım.

23 temmuz günü babam by-pass oldu.Yaklaşık 4-4.5 saat süren operasyonda biri atardamar olmak üzere iki damarı değişti.Damarlardan biri bacağından alındı.İki gün yoğun bakımda kaldı.Hastane,ilgi-alaka,hastane personeli,operasyonu yapan cerrah (Bülent Polat) herşey mükemmeldi.Takibini yapan doktorlara göre diğer hastalardan da hızlı bir iyileşme sürecine girdi.Kendini toparladı ve operasyondan 1 hafta sonra taburcu oldu.Fakat 1 hafta daha kontroller için bekledik.Herşeyin yolunda olduğu söylendi.

Ve eve geldik.Düşünün hepimizin tek hayali eve gitmek.Babam balkonda oturmak istiyor,annem yatağında yatmak istiyor.Ben şaka gibi ama sadece ayaklarımı uzatıp tv izlemek istiyorum.Eve geldik,ilk ben çıktım,elimde çantalar ve... bir baktım ki kapı eğilmiş iki yerden..Dondum kaldım,gayet sakin" hırsız girmiş" dedim anneme.Anahtarı denedim,kapı açılmadı,merdivene oturdum.Sonra babam,amcam apartman ahalisi ortaya döküldü.Kapı açılmadı,polis çağırıldı,çilingir geldi ve eve girdik.

Ev bıraktığımız gibi derli-toplu bulduk.Mutfağa hiç girilmemiş,salonda pek dolaşılmamış.Fakat tuvalet kullanılmış sifon çekmek yerine ise hırsızımız tarafından tuvaletin musluğu hafif açık bırakılmış.Yatak odası ise daha fazla karıştırılmış.Annemin başucunda bulunan şifonyerden manevi değeri maddi değerinden daha fazla olan altınlar alınmış.Benim bebeklik küpelerim,bebeklik takılarım.Şu an kullanmadığım birkaç kolye ucu,annem için değerli bir altın osmanlı tuğrası,bana mezuniyetimde hediye edilen hiç kullanmadığım şık bir altın saat,babamın alyansı vs incik boncuk..Maddi değerleri bizi üzecek kadar büyük olmasada anıları olan şeyler.Yatak odasını da çok dağıtmamış,özenli davranmış,bizi üzmemek için elinden geleni yapmış.Ve benim odam,en çok burada vakit geçirmiş.Bilgisayarı açmak istemiş denemiş fakat benim gibi arıza olan bilgisayarım bana özel bir yöntemle açılır düğmesine basmak kafii gelmez.Bu kısmen benim güvenlik önlemimdir :) F9'a basmış F10'a basmış klavyeden türlü numaralar denemiş ama açamamış.Biz bunları bilgisayarı inceleyen Asayiş bilgi-işlem bürosundan öğrendik.Sonra benim yatağıma yatmış,uzanmış diyelim yatağın içinden yastığı çıkarmış ve ona dayanarak yatağın üstünde uzanmış.Kendi evi gibi yani..Odama girdiğimde dolap kapakları,çekmeceler açıktı.Dolapta el kamerası ve fotoğraf makinası vardı.İkisini de almamış,peki ne almış? Mp3 player.. şaka gibi değil mi..?

Hırsız kardeşin en büyük mallığı ev telefonunu kullanması olmuş.Bulunduğumuz ilde bir merkez köyü aramış hırsız,sonra da o aradığı numara bizim evi aramış tam 7 kere,bir hırsız bu kadar saftirik olabilir mi düşünmeden edemiyorum..


Olayın üstünden 4 gün geçti.Ama hala gece yalnız yatamıyorum.Kendi yatağımda ise ilk defa dün gece yattım.Kendimi bildim bileli tek korktuğum şey hırsızdır,o da başımıza geldi.Silahtan korkmam,peşime biri takılsa korkmam,kapkaçtan korkmam,karanlıktan korkmam,börtü böcekten korkmam ama.. Odamda şu anda bu yazıyı yazdığım bilgisayarı başka birini kurcaladığı düşünmek,bir adamın bu evde odamda gezindiğin düşünmek bile beni delirtiyor. Ya bir daha gelirse??


Kapımız yeniydi,polislere ve çilingire göre de oldukça sağlammış,zaten hırsız da çok uğraşmış.Kimse ses duymamış apartmanda,ailecek şüphelendiğimiz birisi var.Polise söyledik,onlar telefonla aranan kişi ile şüphelendiğimiz kişi arasında bağ kurmaya çalışıyorlar.Evin heryeri hala temizleyemediğimiz parmak izi aramasında kullanılan kömür tozlarıyla dolu,kabus gibi herşey bitti kaç gündür onu temizliyoruz.Kalp ameliyatından gelip böyle bir durumla karşılaşmak nasıl açıklanır bilemiyorum ama yine de şükür diyorum.Ev de hiçbirşey saklamayız,kıymetli olan herşey bankada ve banka kasasıdadır,sanırım bunun avantajını yaşadık.


Bu yazı lanetli kılan olaylar bizimkilerle sınırlı değil.Bir yakınımızın 5 yaşındaki oğlu dokuzuncu kattan düşerek rahmetli oldu.Anneannem ve dedem babam ameliyat olduktan sonra trafik kazası geçirdi.Dedem hala yürüyemiyor.Onlara vuran şerit ihlali yapan alkollü pislik ise öldü çok şükür.Bu yaz nasıl bir yaz,ne zaman bitecek,daha bizleri neler bekliyor bilemiyorum.İnatla "buna da şükür " demekten vazgeçmiyorum.

---Zor Günler---

21 Temmuz 2009
İnterneti fazlasıyla hafife aldığımı öğrendim son yazdığım yazıyla birlikte.
Yorumlarınız,mailleriniz hatta ve hatta gerçek kimliğimi bir şekilde öğrenip bana ulaşan arkadaşlar..

Kalp doktoru yakınlarına yönlendirmek isteyenler,her gün bir şekilde ulaşıp durumu takip etmek isteyenler,durumun derecesini öğrenip beni rahatlatmaya çalışanlar,yorumlarıyla destek olanlar.Hepinize teşekkür ederim.Yalnızlık böyle anlarda büyük bir ceza ben şanslıyım ki kendimi hiç yalnız bırakılmadım.Hem de hiç tanışmadığım sadece yazdıklarımla beni tanıyan insanlar tarafından..Gerçekten çok teşekkür ederim..

Öyle ki bir kaç zaman önce ana -avrat söven bir okuyucu bile beni şaşırtan bir mail atmış."Babanı bir an önce iyileştirelim de bir an önce keyfin yerine gelsin,yazı yazmıyorsun,sinirlerimi saçma sapan düşüncelerinle bozamıyorsun "
diye.. Çok özlemiş beni Allah razı olsun..

Neler yaptık bu arada.Anjiyo oldu babam.Anjiyo sonucunda ise By-pass yapılmasına karar verildi.Onun için büyük bir yıkım oldu zira daha küçük bir operasyon ile kurtulmayı ümit ediyordu.Aslında işlerin biraz daha karışık olduğunu gördük.Bacaklarında %60 oranında bir tıkanıklık olduğu ve ayrıca boynundaki damarlarda da kireçlenme olduğu söylendi.Kabus gibi,hepsini aynı anda söylüyor doktorlar suratınıza,hatta bir tanesi "siz delirdiniz mi saatli bomba gibi geziyorsunuz etrafta,her an ölebilirsiniz" dedi.Halimizi düşünün....... Hali hazırda değerlerini operasyon için uygun seviyeye getirmeye çalışıyorlar.Tahminen çarşamba günü By-pass olacak. Florance Nightingale'de yapıldı tüm işlemler ve operasyonda burada olacak.Son 10 günümü bu hastanenin koridorlarında geçirdim hemen hemen,canı sıkılan gelsin arkadaş olsun bana :P Ayrıca bu ve benzeri oparasyonları burada yaptırmış olanlar varsa yorumlar yine içimi rahatlatacaktır.

Yorgunum,üzgünüm,kaygılıyım,hasta yatağında "senin evlendiremeden mi öleceğim ben "diyen,banyo yapması bile yasak ama denize gitmek için deliren bir babaya sahibim,bir an olsun yanımdan ayrılmayan muhteşem bir sevgiliye sahibim,kıymetli dostlara,çok kıymetli okuyuculara sahibim,parmağımda ne zaman takıldığını hatırlamadığım bir tek taşa sahibim (bu konuyu ballandırarak anlatacağım işler yoluna girdiğinde:P ) öyle işte..

Hepinizi seviyorum,tek tek cevaplamayı çok isterdim güzel temennilerinizi ama o kadar uzun vakit geçiremiyorum internette...Tekrar tekrar teşekkür ederim,ağustos ayında yenilenmiş şekilde geri dönebilmek umuduyla..

......

8 Temmuz 2009
Daha kötü günler yaşamadan bir önceki kötü günün aslında sizin aptallığınızdan size öyle göründüğünü anlayamıyorsunuz.Son 4 gündür toplam 4 saat uyudum desem,abartmış olduğumu düşünürsünüz öyle değil mi? Değil..

Cumartesiyi pazara bağlayan o gece az kalsın sadece 50 yaşında olan babamın ölümüne tanıklık edecektim.Öyle ki acile gitmemek için kıvranan geçer diyerek bizi oyalayan babamı dinleseydik Şu an da size başka şeyler yazıyor olurdum ya da yazmazdım hiç,bir daha hiç..

Annemin babama bağırmasını,kolundan tutup "hadi gidiyoruz" diye çekiştirmesini,babamın "ben iyileştim biraz uyuyayım gideriz "demesini unutamıyorum.Eğer uyumasına izin verseydik,şu an da yaşamıyor olacaktı.

Kalp krizi geçirdi,atardamarı tıkandığı için yaklaşık 40 saat ölüm bize uğramasın diye nefessiz bekledi(k).Çünkü doktor her an kaybedebiliriz demişti................

Tek ricam o lanet olası sigara denilen pisliği içmeyin,Allah aşkına içmeyin,yalvarıyorum içmeyin..Onun yüzünden babamı kaybediyordum.İçmeyin,sevdikleriniz için,lütfen.

Akıllara Zarar Paranoyak Okuyucu...???

24 Haziran 2009
MERHABA BİLE DİYEMEYECEĞİM.yazına denk geldiğimde sinirlerim
bozuldu.Sana haksızlık ettiğimi düşündüm.inanmazsın ama oturup tam 3 saat bütün
blogu okudum.ne mi oldu,korktum.bak sen kendini nasıl nerede görüyorsun
bilemiyorum ama ben senin gibilerden korkarım.çünkü senin gibiler çok
değildir,sakin görünürler ama etkilidir.ortalığı karıştırırlar,her b.ktan
haberleri vardır,diyecek lafları vardır.Ama tehlikelidirler.


senin gibilerin tipleri bu ülkenin anaysasına sosyal düzenine
uygundur ama beyinleri aykırıdır.işte tam da bu yüzden tehlikelisiniz.çünkü
içimize kadar girer bizi sindirir sonra da kendi düşüncenizi empoze
edersiniz.pljda bikini ile bizimle birlikte güneşlendiğinizden sizi farketmeyiz
ama en azılı irticacıdan daha radikal dincilik vardır ruhunuzda.ramazanda oruç
tutar,tutmayana yan yan bakarsınız ama ramazan bitince içmeye gdersiniz.işt ebu
yüzden farkedemeyiz sizi,tehlike burada.


sen de onlardansın.çağdaş görüyor ama radikla dini duygular
taşıyorsun.sizin türden biri gelse başımıza tayyipten beter olur etraf.nasıl
yetişiyorsunuz,nerede öğreniyorsunuz bu çizgiyi bilemem ama içten içten empoze
ediyorsunuz bunu biliyorum.


belki de fetullahçı falansındır olabilir,onlarda da senin gibi tipler
var.bir gün erkek arkadaşınla yaptığın pastayı koymuşsun ertesi ay islam üzerine
açılım yapmışsın.hem sevgili yapıp hem islamcı mı olunuyor.hem bira içip hem
ramazanda oruç tutmayanlara senin gibi karikatür mü koyuluyor.içiyorsun değil mi
bira? ama oruç da tutuyorsun,bilirim.. siz arada kalan takımdansınız işte.o
kadar da izleyen var dilin güzel ondan.o açıdan lafım yok,adamın ağzına s.çsan
farkedilmez.


bu yazıyı niye yazdım bilmiyorum.umrumda da değilsin aslında,sadece
ne b.k olduğunu bildiğimi bil istedim.ayrıca faşist olduğunuda farkettim
okuduğum birksç yazında ,o da ayrı bir gariplik.tam türkiye sentezi blogun
tebrik ederim.hem laik hem faşist hem islamcı olmak zor olmalı.25 yaşındayım
diyorsun yalan bence en az 40sın.yoksa bu kadar iyi laf giydirilmez,alttan
alttan verip sokulmaz anatema.25 yaşında ateşli olur insan düşüncesini
savunurken,sen adam kaçırmamak için kibarsın,yemezler yavrum.


blogun beni kandıramaz üfürükten prenses.nickin bile
garip.üfürükten diyerek üfürükten değilim çok sağlamım mesajı veriyorsun
aslında.herkes de tevazuya bak diyordur eminim.dilerim sen ve senin gibiler
sarmaz ülkeyi.üstelik bayansın,biraz daha mantıklı olman gerekir.sol örgütlerle
kafa yapmışsın ama en azından onların bir ideolojisi var.taksim de gazete satmak
zordur güzelim.baba parasıyla yaşamay benzemez. bir Allah varsa ki emin değilim
seni adam etsin isterim.bu arada blogunu 3 saat sırf reklam yok diye
okudum,yoksa zerre kazandırmam sana.bence kendini bul,madem kafam çalışıyor,bu
ülke için harca bunu.aptal olma dalga geçmişsin ama din afyondur
bilemezsin,beynin uyuşmuş senin.gerçekleri göremiyorsun.



Paranoyak,mail atmaya vakit ayıracak kadar ilgilenen,benim az kalsa uluslarası ajan olduğumu iddia edecek sevgili okur.. Artık herkes senin güzel mailini okudu.. Ben çok tehlikeliyim,yakında parti kurup iktidara geleceğim.Zaten Fetuhallah'da destek daha ne isterim.Bütün foyamı ortaya döktün,kızgınım sana.Çanta yapayım,mantı yapayım alttan alttan benim partinin mesajını vereyim diyordum.Herşeyi ortaya çıkardın,bittim ben.

Bu arada beni ararsan bu yaz Cunda -Ayvalık civarındayım bikinimle,Ramazan'ın başlamasıyla da her sene olduğu gibi bizim mahalle camisindeyim..Hayat bildiğin gibi,hala tehlikeli sularda yüzüyorum.Senin gibi enteresan insanları barındıran bu güzide ülkeyi çok seviyorum.

Öpücükler..

Google'dan Bul Beni..!!

22 Haziran 2009
ünlüler ağdalarını nerede yaptırıyor: Ne sanıyorsun anlamadım ki.. Demet Akalın mesela senin gibi gidiyor mahallede ki Cemile Abla'ya orada ağda yaptırıyor öyle mi? Yavrucum lazer diye birşey var bu biirrr,bunlar ağda için bir yere gitmez ağdacı bunlara gelir ikiiii,sen kafanı böyle kıldan tüyden mevzulara yorma bu da üççç

recep ivedik oyunu bul ama ayıp birşey olmasın tamam mı: oyy yerim ben seni kuzucuk! Ayıp birşey recep ivediğin kendisi zaten bebeğim,annen hangi cehennemde sen bu aramayı yaparken..Çocuk kendi kendinin koruma filtresi olmuş google ile konuşuyor,ana-baba arazi..!

çok sevmezsen,çok acımazsın,katılmıyorum düşünceye: ben katılıyorum.Çok sevmezsen acımaz,sevdiğin kadar acır.Sevmediğin adam için niye canın yansın ki? yansa yansa kendine yediremediğin için yanar canın o da yenisini bulunca geçer.amann öyle konuştum işte,boşver sen beni..

zefk manyakı olsam: Önce türkçe öğrensen,nasıl fikir?

yalın eurovision şarkısını çalmaz,ben inanmıyorum: reklamdı o ya amannn,geçti o haberin zamanı,unuttu bile millet.. Sana da nasıl bir güven vermişse Yalın,maşallah yani Allah muhabbetinizi bozmasın.

kukugöster.com: Üşenmedim yazdım google'a arattım.Fakat yok..Ama buraya nasıl geldiğini anladım 3.sırada benim blog çıkıyor.Umarım gelmiş ve istediğine ulaşamamanın verdiği sinirle gitmişsindir.İki kelam okusaydın birşeyler öğrenirdin falan ama nerde,varsa yoksa "Kuku"

turk diliylen kunuşan sesk: Aslında bu da tam türkçe değil,araman yani.Hangi ülkeye mensup olduğunu merak ettim çok.Türk diliylen yerine "türkçe" yazarsan daha faydalı sonuçlar alırsın aramalarda.Aslında sen doğrudan Aydemir Akbaş falan yazsan,tam senin seviyeye hitap eden filmler düşer eminim,başarılar.

seven sevdi sevmeyen s...oldu gitti: En güzeli hacı,öyle olacak tabi.. Nedir yani,ağla,sümkür peşinden koş yalvar falan..Seven sever,sevmeyen çeker gider.Tamamen katılıyorum bu cümlene.Fakat bunu google'a yazman bende yine de bir pişmanlık hissine sahip olduğunu hissetirdi? Boşver s... et ya :p

bismillahirrahmanirrahim nick olur mu: Evet dönemsel dini sohbetlerimize hoş geldiniz.Her aramada muhakkak bilgiye aç müslüman kardeşlerimiz güzel sorularıyla karşımıza çıkıyorlar. Hayır şekerim besmele nick olmaz,olmamalı yani niye olsun? Sen o kullanıcı adıyla ana-bacı sövüyorsun,sonracığıma "hacı gel şurda yeni düşmüş etek altı görüntüler var" diye link veriyorsun falan ne gerek var yani.. Üstelik nick mi kalmadı ülkede,zaten türkçe ile sınırlı değil malum anadilimiz ingilizce ordan bul..

ayı gibi olmuşsunuz hala dondurma yiyorsunuz dedi: Öküze bak öküze.. Sen ne dedin peki? Pısıp ağladın,dondurmayı fırlatıp kaçtın mı yoksa.. Gidip iki top ekletecektin inat ya.Bir de şey deseydin modaydı bir ara ayı dedi ya sana "Kötü söz sahibine yakışır" ilkokulda ne çok duyardım bu lafı ya..

pipisini sevmeyen iki yaşında bebeğim: tapmasından iyidir diye düşünüyorum.şimdi sizin gibi pipi manyağı anneler böyle şeyleri sorun yapıyor sonra psikolojisi bozuk ruh hastası erkekler dünyayı sarıyor.Zaten iki yaşında varsın sevmesin.İki yaşında vücudunun herhangi bir organını özellikle seven veya sevmeyen bir çocukla karşılaşmadım hiç.Haa şimdi siz buldumcuk gibi öpüyorsunuzdur falan pipisini,çocuk da daralıyorsa ondandır yani,korkma bişeycik olmaz,büyüdükçe bir sarılır ki pipisine kimse ayıramaz..

tayyibi kim getirdiyse geri götürsün: Güzel kardeşim şimdi anlıyorum ben seni artık patlama noktasına geldin ama.. Seçim yapıyoruz ya hani,oy veriyoruz,sandık,damga tükürükle zarfı kapatmalar falan,sonra sabahlara kadar oy sayımları,hah işte bu yolla geliyor o arkadaş,kaçtır aynı yolla geliyor.Oy verilmezse de gelemez,google'a dertlenmenin alemi yok.Bir de T. Erdoğan'ı beyaz saray getirdi,yok israil oturttu,yok yeni zelanda istedi gibi başkalarına b.k atmalara da girmeye gerek yok.Oy verdiler,geldi.That's enough.


kızla erkek öpüştükten sonra erkek tuvalete giderse bu ne anlama gelir : Bak bu beni aşar,seni bir erkek blogger'a paslayayım diyecektim ama onun da blogu kapatıldı telekom tarafından.Neyse kafan karışmasın,diyelim ki çişi gelmiş olsun,tamam mı şekerim?

ismail yk kaşlarını alıyor diye kim dedi: ben dedim,alıyor.kör olmak lazım almadığını söylemek için,aman almayan erkek mi var ya? Yok berber aldı yok düzeltildi falan ayağına yatıyorlar ama hemen hemen hepsi bir şekilde düzeltiyor yani,üstelik benim için sakıncası yok..Tekkaş fobim var benim :)

kullanılmış kilot satan mağaza: höh yani! var mı cidden böyle birşey..! adam arama yaptığına göre var diye düşünüyorum,bastırılmış cinselliğin boyutlarına inanamıyorum. eroticshop'da yaratıcılığın sınırları zorlanıyor.şaşırdım valla.

tiramisunun kreması çok sulu oldu,vıcık vıcık: sütünü fazla koydun demek ki.. ne yap biliyor musun,kıvam arttırıcı böyle vanilya gibi paketlenmiş şeyler var onlardan al kullan.Ya da ne yap kekini ıslatma ya da sen hepten vazgeç tiramisu yapmaktan.

sosyetede 60 yaşüstü olup genç erkek arayan bayanları listele: ne çok kasmışsın ya,yazsaydın ya jigolo diye,daha çok sonuca ulaşabilirdin.hem niye 60,ölme ihtimali daha mı yüksek,fantazi mi yoksa,yoksa para mı onlarda,poff midem kalktı..!

ibrahim tatlısesin tecavüze uğramasını istiyorum: yanii ne desem bilemedim,zaman zaman bende istiyorum.Ama seninki farklı gibi,gel derdini aç bize,isim falan vermeyiz,hikayeni paylaş,ne yaptı sana bu i.tatlıses anlat rahatla bebeğim,hıı?

google'da ne aramamı tavsiye edersin: Allah aşkına "seks" aramada ne ararsan ara,adımız çıktı ya en çok bu kelimeyi arıyoruz diye fena sinirim bozuluyor.

üfürükten prenses uslu dur aklını alırım: kesin erkektir,klasik salak artistlikler.ya bu kadar boş vakti olur mu insanın ya.Google'a bunu yazacak kadar boş vakitleri var insanların.

gerçek isim üfürükten prenses facebook hande : ya biri mail atmış sen hande'sin değil mi diye..benim yazıları çalan sonra mail grubuna,forumlara ben yazdım diye yollayan bir k..t.. var hande diye. hande değilim ben,ama bulucam hande seni,kafaya taktım yani.

üfürükten prenses artık yazmasın: hıh! çok kırıldım! kötü yazıyorsun falan diye mail atsan daha az incitici olurdu,google'a yazmak da neyin nesi,kime mesaj veriyorsun,küstüm..

Ayşe Arman'ın Cesareti(?)

18 Haziran 2009
Ülkede kavram karmaşası var,hem de öyle çok ki..Bütün kavramları yanlış öğreniyor kabulleniyor ve ona göre değerlendiriyoruz. Kendi gazetesinde Ayşe Arman'ın erotik fotoğrafları bu ifade ile sunuluyor "Cesaret" Dileyen dilediği fotoğrafı çektirebilir,tabire göre daha cesaretlilerini de görmüştüm.Ayşe Arman'ın fotoğrafları pek de erotik değil,niceleriyle kıyaslandığında.

Sunulan kavramda hata var,cesaret bana göre daha çok başarılması güç fakat sonucu faydalı işler için kullanılan bir kavram."Teröristin üstüne atlayan polis bir cesaret örneği gösteri" türünde.. Belki de benim kavramlarımda hata vardır.Belki de ben cesareti çok daha kutsal ve faydalı bir noktaya koymuşumdur.

Temelde kadın veya erkek bedeninin kullanılmasına karşıyım.Bir ürünün satışı,bir markanın tanıtımı veya doğrudan kişinin kendi bedenini pazarlaması.. Bunun dini bir tarafı yok,din ne der ne demez,bunu hayatımdan çıkartsam bile bu böyle.Yani yarın bundan böyle "bize bütün gıdalarımızı veren toprak anaya tapıyorum" desem bile bu değişmeyecek.Erkeği bir kenara atıyorum belki de ayrıncılıktan ama kadın bedeninin sunulmasına hepten karşıyım.Yani ortada feminist bir yaklaşım varsa yıllardır,cıngar potansiyeli yüksek feminist kadınların buna neden karşı çıkmadıklarını anlamaya çalışıyorum.

Çıplaklığı,soyunmayı,tahrik edici fotoğraflar çektirmeyi cesur bulmak,düpedüz bunu teşvik etmek anlamına geliyor.Siz cesur değilsiniz o yüzden kasıklarınıza gelen kıvrımlarını göremiyoruz? Sığ değil mi? ya da ne kadar çıplak kalabilirseniz o kadar cesursunuz..

"Plaj da ipli bikinisiyle ve tangasıyla nefesleri kesen şarkıcı Zabbuti Zubbuti,üstsüz güneşlenerek kendisine ne kadar güvendiğini kanıtladı " Ne ki bu, bize her sunulanı kabul etme potansiyelimiz var niyeyse.Eee hepimiz öyle güneşlenelim o zaman hatta o yaz plajda tamamen çıplak güneşlenme cesaretini gösterene epilasyon aleti falan hediye edilsin.. Güzel kampanya bunu yollayayım ilgili markalara.

"40 yaşıma gelmeden baştan çıkarıcı bir kadın fotoğrafı çektirmek istedim" diyen birine "wooaw öyle seksi ki,hem kocişi de kızmamış,hem de bebesi de var,ona armağan bırakmak istemiş ilerde anı olur diye,ne şirin değil mi" diye yorumlar yapmak da neyin nesi? Hangimiz baştan çıkarıcı kadın fotoğrafları çektiriyoruz,evimizin duvarına asıyor,gururla gösteriyoruz yada hanginizin eşi böyle bir cesaret örneğine destek veriyor.İki yüzlülüğün kralı ortada,evden dışarı çıkmanıza surat asan bir adamla evli,bir erkeğe göz ucuyla baksan meraktan,gözü morartan adamlarla birlikte olan kadınlar erotik fotoğraf destekçisi oluyor.

Mesele bu fotoğraflar çekilsin,çekilmesin değil..İsteyen kolye yaptırsın boynuna assın cinsel organını umrumda olmaz ama..Sunulmasın,örnek gösterilmesin,alkışa layık bulunmasın,modernlik,cesaret,kendine saygı,özgürlük diye lanse edilmesin..Ve artık kadın bedeni kullanılmasın..

Foto

Bir Cinayet ve Toplumsal Yozlaşma

16 Haziran 2009
Günler oldu,cinayet hakkında yazmak istemedim.Nemalanmak gibi olacaktı lanet okumak,yazanlara saygılıyım elbette ama içimden gelmedi.Sadece dua ediyordum katilin yakalanması için ve aynı yaşta bulunan gençlerin biraz daha akıllıca davranması için.. Gözyaşı döktüm,ölüm şekli,bulunuş şekli,ailenin duyguları,sınıfsal farklılıkların etkileri hepsi beni çok üzdü.

Münevver Karabulut ile Cem Garipoğlu'nun msn yazışmalarını okuduğumda canım biraz daha yandı.17 yaşında olan bir kızın tüm saflığını gördüm,buna karşılık birileri aynı satırlardan çirkin olacak ama "hafif" bir kız duruşu çıkartmıştı.Kendi 17 yaşımı aklıma getirdim.Münevver gibi değildim.Flört ettiğim çocukla evleneceğimizi,çocuğumuzun adını da bilmem ne koyacağımızı falan hayal etmiyordum.Seneye üniversiteye gideceğimi muhtemelen o çocuğu unutacağımı biliyordum.Saf değildim yani,temizlik belki bu.. Münevver kadar temiz bakamıyordum,ahlaksızlıktan değil ama mantığın daha baskın olmasındandı belki..Hiçbir zaman masal aşklarına inanmadım.Kendi aşkımı bizzat kendim imal ettim ve yaşadım.

O yaşlarda ne yaparsanız yapın doğru olduğuna inanırsınız.Sizi yolunuzdan çevirecek tek unsur arkadaşlardır.Eğer yakın arkadaşınız "erkek arkadaşının evine git ne olacak ki kızım,annenin haberi bile olmaz,hem düşünsene ne romantik" diyorsa,iş bitmiştir,gidersiniz.Ötesini düşünmezsiniz,düşünemezsiniz..Anneninizin aşırı temkinli,babanızın aşırı asabi,komşuların aşırı dedikoducu,sevgilinizin aşırı muhteşem ve sizin aşırı aşık olduğunuzu düşünürsünüz.Üstelik aileden gizli birşey yapmak,suçluluk değil olgunluk katar o yaşlarda insan,öyle bir his verir."Annem gitme dedi ama gittim,artık kendi kararlarımı verebilirim.."

Ölümün hakedilen birşey olduğunu bize kim öğretti bilmiyorum..Eğer yanlış birşey yapmazsan ölmezsin demek nasıl bir vicdanın eseridir onu da bilmiyorum.Münevver ve Cem'in yazışmalarını okurken okuduğum yorumlar kanımı dondurdu.Yorumculara göre Münevver,Hilton'da kutladıkları sevgililer günü gecesi aynı otelde Cem ile kalmıştı.Yani? Yani kötü bir kız oluyordu Münevver,ölmeyi yavaş yavaş haketmeye başlamıştı.Eğer sevgilisiyle hepimizin paramız olmadığı için gidemediğimiz Hilton'a gitmeseydi,geceyi de bir rivayete göre Cem ile orada geçirmeseydi,böyle bir kız olmasaydı,Cem'in evine gitmeseydi,boğazı testere ile kesilmezdi öyle değil mi? Kızını çöp tenekesinde bulan acılı bir babaya "kızım bakire,tertemiz gitti öteki tarafa diye " açıklama yaptıran böyle bir zihniyettir işte..

Aklıma hemen kendi hayatım geldi.Yemek yapacak,yiyecek kadar,oturup saatlerce kağıt oynayacak kadar,arka arkaya 3-4 film izleyecek kadar Zat_ı muhterem'de bulunmuşumdur.Belki daha da fazla..Ya birşey gelseydi başıma,gelebilirdi veya gelmeyebilirdi.Ama bu ders çalışmaya gittiğim 10 yıllık kız arkadaşımın veya canımdan kanımdan akrabamın evinde başıma aynı türden birşey gelmesiyle aynı ihtimal. Eee peki ne yapacağız,güvenmeyeceğiz uzun süre ve en önemlisi ailemizden kopmayacağız asla..İster 13 yaşında olalım ister 43.. Bu kadar tehlikeli bir dünyada güvendiğimiz insanlarla herşeyimizi paylaşacağız,en azından öldükten sonra bazı şeylerin açıklığa kavuşabilmesi için..

Acı ki şöyle bir tavsiye dönüyor çevrede.. Bir saldırıya uğruyorsunuz düşünün,öleceksiniz veya yaralanacaksınız ya da ölmek üzeresiniz..Son çabanızla saldırın,size saldırana saldırın ki bir dokusu kalsın tırnaklarınızda bedeninizde,en azından cezasını bulsun suçlular.Böyle bir tavsiye nasıl bir infial yaratır bilmiyorum ama durum bu..

Vahşetten ötesi var maalesef..Parasıyla,dünyayı cinsel organına taptıracağını sanan erkekler var mesela..Gerçek aşkın binbir halini henüz tatmadan ergenlikte çocuk yapma hayalleri kuran kızlarımız var.Çocuğu mutlu olsun diye yanlışları doğru yapan ebeveyinler var.Doğunun daraltıcı yapısıyla,batının uçurumlara sürükleyen özgürlüğü arasında gidip gelen aileler var. Bir cinayete "Kesikbaş Cinayeti" diye lakap takabilen pislik bir medyamız var..

Beni Münevver Karabulut Cinayeti ile ilgili yazmaya iten okuduğum şu "Allah'sız " yorumlarla son vermek istiyorum.. Bu yorumlar katilden bile korkunç..

"Para için, kızlarını k..dün altına sokanların üzülmeye hakkı yoktur.

" Bu kadar adi bir k..t piçine kızını kakalamaya çalışırsan kafasını çöpten toplarlar."

"Katil; ruh hastası, insani duygulardan nasibini almamış aşağılık bir insan müsveddesi, maktul ise, Adli Tıp raporlarının sonucu ne olursa olsun -Adli Tıp, kamuoyuna mal olmuş olaylarda, kamuoyunun nabzına göre rapor veren bir kurumdur- 18 yaşında olmasına rağmen kızışmış müstakbel bir umumi kızdı"

"Düzgün ailelerin düzgün kızlarının kafası kesilip çöpe atılmıyor.Bunlar ailecek kaşınmışlar ve sonunda belayı bulmuşlar"

Related Posts with Thumbnails