Moda,İnsanın Kendine Yapışanı Giymesidir...!!

23 Aralık 2010
Moda işini fazla abartmış olabilir miyiz..? Yani modayla ilgilenmek,giydiklerine özen göstermek,kendi tarzını bulmak olayını tamamen maddi olanaklarla bağdaştırıp sapıtmış olabilir miyiz..? Giydiklerim ne kadar varlıklı olduğumu gösterecek o halde maymun olmak mübah demiş olabilir miyiz..?

Bilmem kaç bin dolarlık çantayı arzu nesnesi olarak sunup benim olacak,olmazsa geberirim tarzında yaşamak pek akıl karı değil.Hayır millette ne çok para var şaşıyorum.Ayy chanelin çantası,ayy armaninin yeleği,ayy yeni gay modacının çok moda bileklikleri baymadı mı..? Takip ede ede nereye kadar adamlar sömürmek için balıkçı filesini don yapıp 400 euroya satıyorlar bizim mallarda en önden koşturuyor.

Mor taytın üstüne giyilen leopar desenli mini etek,ekose çorap üstüne giyilen bildiğin 3.sınıf sünnet düğünü annesi ayakkabısı,saçta bir tavus kuşu tacı,siyah sütyenin üstüne giyilen beyaz üstünde fuck the system tişörtü,elde artık Lv logosunun kusturma hissi yarattığı valiz tipi Lv çanta....!!!Tarz mı bu..? Allah aşkına çöplükten giyinmiş havası uyandırıyor bende..Hayır dünyanın parası olmasa neyse ama cehennem gibi para verip maymun olmak "tarz" oluyorsa işimiz kolay..


Sadece parası olanlarla sabit kalsa sıkıntı aslında pek de umursamayacağım.Ama bütün kış burberry balina derisi montu,burberry atkı,burberry çanta,burberry çizme ile kombine eden,toplam 100 liraya bu işi halleden ablalarımız mevcut ve onlara hizmet eden çakmacılar cennetimiz... Bu popüler marka ile 2002 yılında üniversitede oda arkadaşının 5 adet balina derisi montuyla hava atmasıyla tanışmış bir cahil olarak elbette yadırgıyorum.


Kimin ne giydiğiyle ilgilenmeyen bir kızdım,kimseyi kıyafetleriyle yargılamayan..Ama değiştim biliyorum olumsuz bir gelişme ama değiştim. Şimdi yazıyı okuyanlardan muhakkak herkes aynı olmak zorunda mı,yok efendim tarz meselesi falan fişman geçiniz bu ayakları.. İstanbul'da hangi semtte gezerseniz gezin,hangi avm'de iki saat oturursanız oturun birbirine benzeyen bir klon kadar benzeyen bir sürü kız görürsünüz.. denk gelir de bir kot bir t shirt giymiş bir ablayı tutup yanaklarından öpmemek için zor tutarsınız kendinizi.. Etrafınıza bakıp onların giydiklerinden siz utanıyorsunuz.Olmayan bir karakteri kıyafetle oluşturma çabası,içi boş bir bedeni süsleyerek pazarlama telaşı...

Bu sezonun popüler ürünlerini sıralayıp hayır duası almak,yazıya da son vermek istiyorum..


-İçinde malum desenin burberyy'in olduğu herşey ama herşey,bulabilirseniz bu desende bir evcil hayvan bile edinebilirsiniz..! Zaten son beş yılın modası,bir beş yıl daha gider.Mutlaka edinin..


-Tayt,ne kadar sosis bacaklara sahip olursanız olursanız olun, bu kış tayt giymeyeni dövüyorlar.Ama yalvarırım üstüne kısa birşey giymeyin o popolar varya 5000 metreden bağırıyor ben burdayım diye.


-Tunik tarzı tişört,çakma abercrombie fitch gömlek ve versiyonları..Yahu tellaffuz et desen edemez ama damgalı inek gibi t shirlerle gezmek maharet.


-Peluş yelekler.. Poff nefret geldi.Biraz dombilileri patlayacakmış gibi gösteriyor,biraz kırılgan olan tipleri de sırtlarında bir hayvancıkla yaşıyormuş gibi gösteriyor.


-Doğuştan jokeymiş de yeni farketmiş 1,50 ablaların 1 metre kadar olan çizmeleri.. Ugglardan kurtulmuş ayı ayak sendromunu yenmiştik tam da şimdi bunlar çıktı.Boyun kısa,bacakların kalın ne diye giyersin..?



-Kafaya takılan ıvır zıvırlar..Nasıl baydı anlatamam.45 yaşında teyze kafasında kocaman bir ayıcıkla geziyor alışveriş merkezinde,10 yaşındaki kızına bakıyorsun aynı kocaman ayıcık detayı.. Bıkmadınız mı bu taç işinden...?


-Kış olsa da Acımız büyük gözlükleri.. Utanarak söylüyorum ben de vardı hala da var da daha makul olanını edindim ve uzaklaştım kendisinden.Bakınız bu gözlükler yüzünden bir nesil kör olacak.Pazardan 10 liraya almak güzel de yazı kör olarak sonlandırmak var sonunda.Vazgeçin Allah aşkına bir modelin bütün yüzlere yakışması mümkün mü..? Ama herkes takıyor..


-Doğuma 5 kala elbiseleri.. On numara fiziği olanları bile az sonra doğuma gidecekmiş gibi gösteriyor.Bunu giyip kendine yakıştıranı ayakta alkışlarım yeminle.. Kardeşim hamile değilsen hamile gibi görünmek de hoş değil.Ya göğüs sarkık görünüyor,ya mide fışkırıyor ya kollar pörtlüyor.

-Kullan Kullan Bitmez Maşalar-

14 Aralık 2010

Bazı konuları gazı kaçtıktan sonra yazıyor olmam.O hararetle biraz kaba olduğuma karar vermemdir.Çok uygar öğrencilerle çok duyarlı siyasetçilerin dalaşı,arada kalan polislerin yaşadıkları günlerce bolca malzeme olurken en popüleri elbette 19 yaşındaki ve darp ile bebeğini kaybeden kızımız oldu.

Ne güzel hikaye,kreması ye ye bitmiyor.Hem seks hem duygu hem nefret hem şiddet hem de aşk var içinde.. Hepsini biraraya getirmek için bir tarafını yırtan medya daha ne isteyebilir ki..? Gözleri pır pır dolan akıtmak için ise biraz daha acıtasyona ihtiyacı olan köşeyazarları,kızı karşısına alıp "demek polis vurdu ve düştü bebişiniz" diye 94 kere tekrar eden sesli-sessiz cık cık cık şeklinde söylenen kafasını sağasola sallayan tarafsız olduğumu göstermek için susuyorum ama ahh şu haberkanalında sunucu olmayaydım demeye getiren insanlar.. Hepsi mutluydu.Bir şekilde bebekten kurtulan 19 yaşındaki üniversite öğrencisi hamile kızımızda mutluydu.Onu bacaklarının arasından ibaret gören erkek arkadaşıda mutluydu.Ulan bu polis darbesiyle düşük yapan kız olayı süper oldu diye aylarca yıkanmamış saçını sakalını kaşıyan "yoldaş"ları da mutluydu.

Canlı yayında çıkıp üniversite öğrencisiyim,bebeği de polisin darbesi düşürdü diyen bu hanım kızımız,üniversite öğrencisi değildi.Üstelik bununla birlikte aynı gün gittiği hastanede kürtaj yaptırıp düşmemiş bebeğini aldırmıştı.Eee ne oldu şimdi..? Polis aklandı mı..? Tek sorun düşmüş bir bebekse sorun ortadan kalktı mı..? Bir insan evladı çıkıp da, lise terk bu hamile kızı kim aldı buraya geldi,bu kızın burada işi ne,ne biçim adamsınız siz dedi mi..? demedi..
Yoldaşlarım diye bahsettiği şerefsizlere dönüp bir kez baktı mı bu kız 19 yaşındayım niye maymun ettiniz medyaya anam-babam var benim hak mıdır bu dedi mi..? Erkek arkadaşına dönüp sevgilim biz bu çocuğu niye aldırdık,zaten düşsün diye eyleme gelmemişmiydik dedi mi..?

Karikatür bir harika..


Bu öğrenci örgütleri nasıl bir sisteme sahipti ki lise öğrencisi bile olmayan,siyasetten zerre anlamayan,hamile bir kadını alıp savaş meydanını ortaya.Bu kız hangi beyinle elindeki sopayı polisin gözüne sokar ardından da tekmelenir..? Niye yapar bunu,Vatan aşkı mı hmmm .. Bu adamlar mı talip üniversite yönetimine..? Bize de söz hakkı verin diyen bunlar mı..? Hayy tüküreyim böyle zihniyete..

İsterseniz cehennemin dibine gidin,,Her ülkede iradeye karşı yapılan her türlü saldırı aynı şekilde cevap buluyor.Şimdi benim gidip suratı patlamak istediğim adamlar var çoook süslü koltuklarda oturuyorlar.Ne yapayım gideyim mi..? Akıl var mantık var Allah aşkına.. Sbf'ye girmek yüksek performans ister bu ülkede,sağlam bir eğitim hayatı,güzel bir kafa gerekir puan açısından.O okula girmek isteyen hayatını kurtarmak isteyen emek veren çabalayan onca insana hakaret değil midir bu..? Sbf'de bu mu öğretilir,siyaset bu mudur..?

Ne olur biliyor musunuz bundan 10 sene sonra... Şimdi atıp tutan zibidilerden babası kodaman olanlar 10 sene sonra uslanır,şimdi emperyalist buldukları şirketlerde koltularını bulur.Bu günleri ne günlerdi ulen bir polisin ağzını dağıtmıştım diyerek övünür.Gariban olan tayfa ise siciline eklenen damgayla yaşar,zar-zor okutan anasınababasına muhtaç olur,bir baltaya sap olamaz bir hayat kayar gider.Hangi ateşli eylemci şu an nerede siyaset yapmaktadır söylermisiniz..? Bu kadar vatan sevdalısı bu arkadaşlar ülke siyasetine ne katmıştır.Ne katmıştır ki biz kaç yıldır aynı türden siyasetçilerle ve siyasi yapıyla geçinip gidiyoruz.. Niye akp'nin zihniyetine mahkum oluyoruz..?

Polis'in tavrı için ayrıca bir konu yazılabilir.Bazen kraldan çok kralcı olmak halkla polisi karşı karşıya getiriyor.Polis de büyük hatalar yapıyor,telafi edilmez kralcılıklara gidiyor.Üniversitede polis istemiyoruz diyen süpersonik örgütçüler ne olsun istiyor üniversitede onu bunu köşede sıkıştıran beyinsizlere mahkum olsun mu istiyor bütün üniversite öğrencileri..?

Biraz kafalarını çalıştırsalarda az buçuk ilerlesek,çok vatan sevdalıları çok çalışsalarda gururlansak.. Yumurta atmakla kim hangi demokrasi atılımını yapmış anlatsalarda öğrensek...

Derinkuyu Yeraltı Şehri,Uçhisar Kalesi,Ihlara Vadisi,Tuz Gölü

11 Aralık 2010
Derinkuyu Yeraltı Şehri


Derinkuyu yeraltı şehri Kapadokya'da bulunan 36 tane yeraltı şehrinden en büyüğü.Derinkuyu yeraltı şehrine giriş 15 lira,elbette Müzekart almak daha mantıklı. 2500 metrekarelik bir alana yayılmış durumda.20 katlı olduğu iddia ediliyor ama sadece 8 katı açılmış.İlk katta ahır var.O daracık kapıdan hayvanları nasıl sokup çıkartıyorlardı anlamak mümkün değil.Şehirde haç şeklinde bir kilise,günah çıkarma yeri,yemek odası,oturma odası,mutfak,kiler,şaraphane,dershane hatta yatılı eğitim kavramı bile var.Yaklaşık 50 adet havalandırma bacasından yukarı baktığınızda gökyüzü bir hayal gibi duruyor.Nasıl yapılmış oyulmuş bu şehir şu an ki teknoloji ile açıklamak mümkün değil. Hititlerin savaş zamanında saklanmak için yaptığı iddia ediliyor zaten ara ara çeşitli koridorlarda silindir şeklinde taşlar var düşman inebilirse bununla kapılar kapatılıyormuş.

Derinkuyu'da gezmek heyecan verici ama daraltıcı..Tavsiyem üstünüzde bir kaban,kazak vs ile girmemeniz oldukça sıcak yerinaltı.Yeraltı şehrine girince vay efendim sıkıldım çıkıyorum demeniz pek mantıklı değil çünkü,kafanıza göre çıkamıyorsunuz.Bu yüzden klostorofobisi olanlar bir kez daha düşünmeli.Korkmamak elde değil yerin 50 metre derininde olduğunuzu bilmeniz,ürkütücü.. Ama benzer bir deneyimi başka hiçbiryerde edinemezsiniz.

Girmek,çıkmak,içinde gezinmek bir hayli zor.Açıkcası kilo problemi olanların kesinlikle girmemesi gerekiyor.Bazı noktalardan geçerken acaba bundan yüzyıllarca önce insanlar kaç bedenmiş diye düşünmeden edemedik.Çoğukez dizlerinizin üstünde,kafanızı eğerek sekerek geziyorsunuz.



Uçhisar Kalesi

Bu kaleye gelmeden yapılan bir tur değildir diyordu yine kulak misafiri olduğumuz rehber.Kapadokyayı bu kadar kucaklayan başka bir manzara yok.Kaleye girmek için kapıda emaneten duran amcaya dört lira veriyorsunuz.Kaleye önce içten sonra da dıştan çıkıyorsunuz.İçten çıkmak oldukça keyifli ..




Uçhisar Kalesi'nden manzara her yere hakim bir noktadayız yine.Ama bir o kadar da tehlikeli.Bazı oyukların boş olduğunu gördüğümüzde tedirgin olduk az evvel üstünden atlamış olmamızdan belki de :) Uçhisar kalesi ile Ortahisar Kalesi'nin yeraltından tünellerle birleştiği iddia ediliyor.Düşünmek bile oldukça heyecan verici.

Bölgenin yöresel bebekleri,her yerde bunlardan var.Kimilerine göre şirin ama ben bu tip oyuncaklardan nedense korkarım .. Evet garip özelliklerim var.Bu arada bebeklerin tanesi 2 lira ama arkadaşım ilk gittiğimiz çömlek atölyesinden 1o liraya almıştı.Daha önce de demiştim pazarlığa dikkat..


Ihlara Vadisi

Ihlara Vadisi Hasandağı'nın lavlarının aşınmasıyla yüzyıllar süresince oluşmuş bir vadi.Melendiz çayı geçiyor içinden yaklaşık 14 km uzunluğunda.. Giriş ücreti 5 lira,müzekart geçiyor.

Ihlara vadisi içinde 105 adet kilise var.Bir kısmı açık,bu kadar çok olmasının sebebi her ailenin kendi kilisesini yapması. Kilislerin,kiliselerdeki desenlerin bu kadar uzun süre kalması,zarar görmemesi kalıntılara göre Selçukluların ılımlı yönetimine bağlanmış.


Allah'ım o nasıl merdiven öyle inerken bile yorulduk ama çıkarken ölüyoruz sandık.Mola verdik her 50. basamak 380 basamak.Değer mi değer..


Tuz Gölü
Tuz gölü bizim için gezinin sosu oldu.Aman yetişemeyeceğiz hava kararacak diye heyecan yaptık.Yolda gerekli gereksiz o kadar çok durduk ki,az kalsın bu manzarayı kaçırıyorduk.Tuz gölü'nün yanında tuzdan yapılmış çeşitli cilt ürünleri,tuzdan hediyelik eşyalar satılıyor.Her yer tuz yahu,bastığınız yer tuz.Göl biraz çekilmiş galiba yada ara ara çekiliyor.Aslında bahar ve yaz aylarında ayakkabınız çıkartıp giriyormuşsunuz o bölgeye.Ayak yıkamak için musluklar yapmışlar sonra orada yıkıyormuşsunuz.Bazı hastalıklara ve ayak kokusuna iyi geliyormuş.Dünyanın en temiz tuzu da buradaymış.

Elbette bir sürü fotoğraf çektik ama fon gibi durdu hep.Yani stüdyoda gibiyiz sanki,on dakika daha geç kalsak kaçıracaktık bu sahneleri. Bizim için gezinin son durağıydı.Hüzünlü ama renkli bir veda oldu.


Güvercinlik Vadisi,Ürgüp,Turasan Şarap Fabrikası,Asmalı Konak,Üç Güzeller

6 Aralık 2010
Güvercinlik Vadisi

Bildiğimizden değil,bu kadar tur otobüsü varsa bizde durmalıyız mantığıyla durduk.Manzara yine bir harika.. Çok esiyordu,cıvıl cıvıldı.Kapadokya'da turist kavramı Japon demek.Ellerinde makinaları,oldukça heyecanlılar.Japon turistler yılın oniki ayı buralardamış ve özellikle de kış aylarında.Otel personellerinden esnaftan aldığımız bilgiye göre inanılmaz para harcıyorlarmış.Gördükleri herşeye şaşıran bir millet var ise bu da Japon milletidir.Telekomun telefon kulübesi,dantel yapan teyze,cıvıl cıvıl türk çocukları hepsiyle fotoğraf çektiriyorlar.


Vadiye adını veren güvercinler.. Onları elleriyle besleyen zat_ı muhterem.. Vadiye inip doğa yürüyüşü yapabilirsiniz.Ama vaktiniz ve enerjiniz olmalı.Bizde ikisi de yoktu..



Ürgüp


Ürgüp'ün otelimizden manzarası böyleydi.Bir belde düşünün ki insanların yaptığı yapılar eğreti duruyor.Yine film platosunda gibiyiz.Betonarme evler,arabalar,elektrik direkleri hiç uymuyor o ortama.Enikonu "taşşş" diyenlere bir kez gidip görmelerini tavsiye ediyorum. Fotoğrafta görülen tepe "Temenni Tepesi" Ürgüp'ü bütünüyle görebiliyor bir taraftan da çayınızı içebiliyorsunuz.
Ürgüp'te çok fazla vakit geçirmememize rağmen bize yol soran,mekan soranlara rehberlik etmeyi ihmal etmedik.

Restaurant için seçenek fazla ama tavsiyem internet sitesini bulamadığım Sofra adlı esnaf lokantası ve güzel bir akşam yemeği için Şömine Restaurant tavsiye edebilirim. Seçiminiz testi kebabı olacaktır sanırım ama ben özellikle güveçte kurufasülyeyi de es geçmemenizi hatırlatıyorum.Yemekten sonra abur-cubur derdine düştük.Nevşehir'de kuruyemiş'de ünlüymüş ben oraya gidene kadar bilmiyordum adım başı kuruyemiş dükkanları var ama mağaza kıvamında lokumlar,pestiller,envayi çeşit otantik tatlar.Çikolataya sarılmış kayısıyı tercih ettik.Kayısılar kesmeyince tatlı derdine düştük şans o ki en güzel pastaneye girmişiz sonradan öğrendik Merkez Pastanesi ... Bir pastaneye gidip oturmayalı yıllar geçmiş galiba,alışmışız rahat deri koltuklu kafelere,pastanenin eklerleri lezizdi.

Turasan Şarap Fabrikası

Sadece şarap içmek için bölgeye gelenlerle tanışınca olayın ciddiyetini farkettim.Gezi boyunca daha kalabalık bir yer görmedim.Şarapların ucuzluğundan mı,ücretsiz her saniye binlerce şarap dağıtılmasında mıdır bilemiyorum ama herkes çılgınlar gibiydi.Ben ne aldım peki koskoca şarap fabrikasından,akıllara zarar şarap mahseninden elimde birkaç kilo kuru üzümle çıktım :)

Turasan şarapları çeşitli uluslarası ödüller almış bölgede üretilen üzümün hakkını veren bir markaymış.İstanbul'da pek rast gelmedim zaten fiyatlar da fabrika satışının üç-dört katıymış.Fabrikayı o berbat kokuya rağmen gezdik,çok bilmiş şarap gurmesini dinledik.Yıllanmış şarap diye birşey yokmuş.Bir şarap en fazla 10 yıl durmalıymış ötesi içilmez sadece simgesel olarak saklanırmış.Bilginize..


Asmalı Konak

Tur araçlarını takip ederken kendimizi burada bulduk.Üstünden onca sene geçti ama ilgide bir azalma yok.Konağı 2 lira karşılığında gezebiliyor.Seymen Ağa fantazileri kurabiliyorsunuz.Neye yarar bilemem.Konağın önünde sürme çekmek için yalvaran bir grup satıcı var.Ciddi olarak reddetmezseniz kör olma riski yaşayabilirsiniz.



Üç Güzeller

Yıllar yılı Kapadokya'yı temsil eden meşhur peri bacaları.Her fotoğrafta onlar her turizm rehberinde onlar.. Üç Güzeller'miş adları.. Yanyana üç tane peri bacası.Kimine göre taş,kimine göre doğanın sanat eseri..! Bakış açısına göre değişebilir öyle değil mi..?



Kapadokya'da her kaya otel olmuş desem abartmış olmam galiba.Çeşitli fiyat aralıklarında..İstediğiniz kalitede.. Gitmişken en iyileri olsun derseniz Cappadocia Cave Resort
Gamirasu Cave Otel Legend Cave Hotel Fiyatlar kişibaşı gecelik 300-400 lira,bizim tercihimiz daha uygun,daha şirin ama yine bir kaya otel oldu.Bu açıdan binlerce seçeneğiniz var.Gecelik 50-100 lira arasında istediğiniz yerde kalabilirsiniz.

Avanos,Zelve-Paşabağ,Göreme Açıkhava Müzesi

3 Aralık 2010
İnsanın doğumgünü Cumhuriyet Bayramın'dan önceki gün olunca tatil kaçınılmaz oluyor.Hayat boyu minnettar olacağım bu sebepten yaradana :)Bana şu blogun sahibi güzel kadın Kapadokya'ya gitmelisin dediğinden beri aklımda,zat_ı muhterem'de doğumgünü hediyesini bu yönde verdi.Bizde sevdiğimiz bir çift arkadaşımızla düştük yollara..

Avanos Elimizde harita Isparta'da öteye gitmeyen eşim,Ankara'dan öteye gitmeyen arkadaşlarımız doğuyu az buçuk gezmiş ben heyecanlıydık.İlk durak Avanos ..Sabahın kör vakti kimsecikler yok.Ama çölekçiler açık .. Gözümüze ilk kestirdiğimize girip envayi türde çanak-çömleğe doyuyoruz.Hediyelik eşya fiyatları 2 liradan başlayıp 1000 liraya kadar gidiyor.Çömleğin merkezi brası diye azbuçuk alışveriş yapıyoruz.Sonra öğreniyoruz büyük bir akıllık yapmışız.Az sonra gittiğimiz başka bir yerde 40 liraya aldığımız vazoyu 1200 liraya görüyoruz.Gözümüzün önünde satın alan Japon turistlere hayretle bakıyoruz.Kapadokya için öğrenmeniz gereken ilk kural şudur yemek bile yeseniz esnafa "biz turist değiliz bize nevşehirli fiyatı uygula abi " demek olmalıdır.





Avanos'ta tahta köprü.. Öyle güzel sallanıyor ki lütfen sallanmayınız yazısına rağmen köprüyü sallayan psikopatlarda evet bildiniz sadece Türkler..


Zelve-Paşabağlar

Vaktimiz az gezilecek yer çok sindire sindire gezmek amacındayız.O yüzden hemen yola koyulduk.Saat yine oldukça erken.Kapadokya zaten toplasan 40km içinde dönüp durduğunuz bir cennet.. Paşabağlara geldiğinizde birden bir film stüdyosuna adım attığınız hissine kapılıyorsunuz. Peri bacalarının en güzel örneklerini burada görebiliyoruz.Aralarında gezip,kiliseleri,mutfakları,yaşadıkları o minicik evleri inceleyebiliyoruz. Oturup öylesine baksanız bile birkaç saatinizi alıyor.Döndüğümüzde bu kadar özleyeceğimi bilseydim daha da tadını çıkartırdım ama..



İlla girecek .. İnat ya , yörük inadı :) Bir de içlerine zorla girdiğimiz bu küçük güzel odalar insan idrarı kokmasa!! Ahh keşke kokmasa.. Ne düşünüyordur acaba turistler bizim binlerce km geldiğimiz zamanında keşişlerin inzivaya çekildiği hayran kaldığımız bu minnacık asırlık oyuklara Türkler işemek için mi kullanıyor diyorlardır.Utanıyor insan..




Bir yerde turist var ise hayvan başkonuk oluyor.Büyük ilgi gören deve,az kalsın şahsıma kafa atıyordu.Oysa tek amacım "deve tüyü" kavramını idrak etmekti.Dilerseniz deve ile de gezebiliyorsunuz bölgeyi..


Gece bir başka güzelmiş.. Aklınızda bulusun bizim fırsatımız olmadı.Ayrıca bölgede ücretsiz veya müzekartsız girebileceğiniz tek yer burası.. Atlamamanızı tavsiye ederim.






Göreme Açıkhava Müzesi

Şimdi açıkhava müzesi ama bir zamanlar yaşamalanıydı.Çok etkileyiciydi. o kadar etkileyiciydi ki gezmekten,anlamaya çalışmaktan fotoğraf çekmeyi unuttum.. Her oyuk ya şapel,ya mutfak ya oturma odası ..


Göreme Açıkhava Müzesi'ne giriş ücreti 20 lira akıllıca olan Müzekart edinmek.Ama bence bulunduğunuz şehirde daha önce alın yoksa orada beklemek zorunda kalabilirsiniz.Bu arada diğer bir uyarı tuvalet,komik gibi görünebilir ama bölgede boş bulduğunuz her tuvalete girin.Gülmeyin ihtiyacınız yoksa bile zorlayın yoksa turların,yerli turistin,görevlilerin kullandığı iki adet tuvalete yaklaşık 1000 kişinin nasıl hücum ettiğini görüp ömür boyu tuvalete gitmemeye yemin edebilirsiniz.Turlarla gelenleri gözlediğimde molaların gezmekten çok tuvalette geçmesinden yakınıyorlardı.Ama kendi aracınızla gidecekseniz ben size Opet'i tavsiye edebilirim.

Turla gitmenin en güzel tarafı size bölgeyi anlatan bir rehberin olması.Bizde herkesin rehberine yandan yandan yanaşarak dinlemeye çalıştık.Bir kaç özel rehber tutan aile keşfettik sonra da onlara takıldık.Bir süre sonra farkeder gibi oldular ama :) sonra da elimizdeki çıktılarla idare ettik.





Şapel delisi olduk.Heryer şapel.Bizdeki mescit.. Ancak her aile kendi şapelini yapmış.
Birlikte ibadet pek popüler değilmş galiba.Şapelin büyüklüğüde ailenin seviyesini belirliyor.Bazı şapellere girmediğimizi itiraf etmeliyim.Fotoğraflar için üzgünüm.. Daha çeşitli ve güzel olabililerdi ama o zaman ben yeterince doymamış olacaktım göremeye..

Bölgede iki gece kaldık.Bir geceyi taş bir odada geçirmek istiyorduk.İlk gece termal otelleriyle ünlü Kozaklı ilçesi doğru tercih olacaktı.Kozaklı'da oldukça fazla seçenek var.Dilediğinizi seçebilirsiniz biz Kozaklı Grand Termal'i tercih ettik.Memnun ayrıldık ama ilk kural yine geçerli %95 turist olan otelde pazarlık şart.Pazarlık yaparak istanbul'da yediğiniz bir yemek parasına şık sayılabilecek bir otelde yarım pansiyon konaklayabiliyorsunuz.Sağlam pazarlık yaparım daha önce söylemiş miydim :)
Related Posts with Thumbnails