ikibinonüç

31 Aralık 2012
Son 15 yılım kendimi yılbaşı için heyecanlandırmaya çalışmakla geçti.Medyanın etkisi kaçınılmaz tabi.Ama etkilenemiyorum arkadaş,ne vitrinlerdeki kırmızı çamaşırlar,marketteki çamaşır suyunu bile yılbaşı temalı ambalaj ile kaplayan zihniyet de de her sokakta birden fırlayıp elinize "lazer ile kıllarınızdan 3 ayda kurtulun" broşürünü tutuşturan noel babalar hiçbiri etkilemiyor beni..Ruhuma aykırı muhtemelen ölene kadar kaybedemeyeceğim bir alaturka virüs taşıyorum.

İyi ki yurtdışında(noel zihniyetinin hakim olduğu ülkelerde) yaşamıyorum adapte olamazdım, en acilinden şutlanırdım.Yarın birgün çocuğumun bana "anne noel baba ne getirecek bize bu yıl" diye soracağını düşünüyordum da " olmamış,yapamamışız biz bu çocuğu" diye kafamı duvarlara vururum herhalde.Oysa çok isterdim kafamda kukuleta,boynumda parlak alüminyum atkılar,böyle renkli maskeler falan coşuyorum bir yılbaşı gecesi partisinde,kendimden geçiyorum,çıldırıyorum eğlenmekten..Niye? Bir sonraki yıla dönüyor diye tarih,gayet mantıklı :)Uvvv bir titreme geldi valla hayal ederken bile..
Neyse dedim ki herkes liste yapıyor yeni yıl için,beklentiler,hayaller,kurallar,hedefler falan.
Bende yapayım belki utanırım da uyarım listeye diye yazayım dedim.

-İlk sıradaki özel bir istek

-bu madde gizli bir hedef..

-......... yazamıyorum çok özel çok çok özel !!!!!

Hahaha böyle gidermiş liste düşünsenize :) bir ergen kızın blogunda denk geldim de.Yavrucak içini dökmek için blog açmış ama gizemden ölecek.Annesi mi ne okuyormuş anlamasın diye kıvranıyor.Cadaloz anneler rahat bırakın çocukları içlerini döksünler özgürce :) En gıcık olduğum insan türü böyle herkes toplanır muhabbet gırla gider.Anlatır herkes belirli sınırlar içinde çözülür,sıradan günlerde konuşulmayanlar konuşulur.Sivrinin biri çıkar "amaaa bu benim özelimmmm" der.Donuna kadar herşeyini anlatmış olan kitle kalır böyle mal gibi.Aaa vallahi herşeyi anlattım,rezil oldum kıza baka özelim diyor ne hayvanım ne geniş insanım her moku anlattım diye içi içini kemirir.Neyse listeye dönelim gizem yapacak yaşı geçtik maalesef :/



- Ev değiştirmek istiyorum ilk taşındığımzda ev sahibi ile sorun olmadıkça yerimden kımıldamam diyordum.
Şimdi de taşınmak istiyorum ,daha büyük bir ev daha sakin ,daha merkezi olmayan bir yerde..Hatta ev almak istiyorum,Kısmet..

-İspanyolca öğrenmek istediğimi blogu okuyanlar biliyordur.Hala öğrenemedim :/ Öğrenmek için birşey yapmadım ki zaten netten bir iki siteyi kurcaladım.Sonra sıkıldım kaldı ki ingilizcem bile yeterince iyi değilken yeni bir şımarıklık gibi geliyor.Ayy ne bileyim..Öyle işte.

-Anne,anne adayı olabilirim mesela :) Olur ,olabilir neden olmasın Allah izin verirse..

-Gitmek istediğim uzaaaaak birkaç ülke var.Birkaç tanesine değil de bir tanesine bile gitsek yeter,olur bu da olur.

-İnternetten satış yapabileceğim bir site açmak istiyorum ama hala ne satacağımı bulamadım.Spesifik birşey olsun istiyorum.Gidip-geliyor kafamda bazı şeyler ama bulacağım inşallah.

-Kilo vermek istiyorum.Zaten bu sıralar buna benzer 629876 liste yapılacaktır hepsinin de içinde de mutlaka bu madde olacaktır.

-Daha iyi bir insan olmak istiyorum.Mesela daha az sinirlenmek,daha az kapris yapmak,daha az incitmek,daha az yargılamak.

-Saçlarımı kısacık kestirmek istiyorum ama sonra sinirden oturup ağlamamak istiyorum :)

-Şöyle hayatımın sonuna kadar sıkılmayacağım bir hobi edinmek istiyorum.Yetenekten ziyade emek gerektiren birşey ?

-Ruhumu doyuracak bir sosyal projede bulunmak istiyorum yine yönlendirilmeye ihtiyacım var galiba bu konuda da.

-İşler-güçler mevzularında biraz daha dirayetli olsam,şöyle hedeflerime ulaşmak için yaptığım performansı son noktaya kadar götürebilsem.

-Dinen yaşadığım bazı vicdan azaplarını yaşamamak istiyorum.Daha çok ibadet daha az günah daha çok iman.

Hobbit : Beklenmedik Yolculuk

27 Aralık 2012

Bu vakitlerden tahminen 6-7 yıl önce zat_ı muhterem'in öğrenci evinde odasında duvarın %25i kaplayan bir afiş vardı.İçerik belli ki Yüzüklerin Efendisi ama afişteki tek karakterLiv Taylor! İçimden dedim ki ben bu posteri indiririm bu duvardan.Bir baktım kendime alakam yok kadınla,abla bembeyaz süt gibi gözlerden nehir akıyor adeta.Yeterince beyaz değilim işin vahim olan kısmı gözlerim ela ancak ağlayınca ve güneşe bakınca yeşil oluyor.Abla ile yarışmanın alemi yok.Pes etmedim tabi o gün değil ama o günden ortalama iki hafta sonra o afiş o duvardan gitti.Nereye gittiği sorgulanmadı bile çünkü yerine birlikte çekilen fotoğraflarımız gelmişti :)Ufaktım yahu 20li yaşların başındaydım,boş işler işte duvarda afiş varmış Liv Taylor varmış olsun len ne olacak?
Thorin

Yüzüklerin Efendisi serisini bir şekilde izledim.Hatta kitabı okumaya çabalayıp bırakmışlığımda mevcut.AÇıkcası fantastik filmlerden pek hoşlanmam.Önceleri daha gerçekçiydim galiba ya da zihnim daha mı doluydu bilmiyorum ama filmin içine giremiyordum.Gerçek olmadığı için bazen çocuksu bazen de abartı geliyordu.Avatar'ı hala izlemedim mesela.. Filmden önce sinemaya birlikte gittiğim arkadaşıma itiraf ettim.Sıkılabilirim,sıkılırsam seni de sıkabilirim dedim :)

Film 3D idi ve altyazısız dublajlı ,yanlış bir karar olabilir.Bilemiyorum filmin içine girmek açısından benim için iyi oldu.Çünkü altyazıyı okumayayım kulağım gelişsin,yok okuyayım film çok terimsel falan derken iyice kopacaktım.Siz sağlam bir izleyiciyseniz elbette altyazılı izleyeceksiniz.


Hobbit,Yüzüklerin Efendisi yazarı Tolkien'in torunlarına yazdığının iddia edildiği Yüzüklerin Efendisinden önceki dönemi anlatan bir eser.Kitap yine 3 seri olarak sinemaya uyarlanacak ve elbette her defasında merakla beklenecek.Serinin ikinci filminin tarihinide şimdiden verelim 13 Aralık 2013 Karakterleri özlemişiz eski kemik kitle üstüne yenileri de gelmiş elbette.Minnak,maceracı,sempatik cüceler :)
Bilbo Baggins
Ejderha Smaug cücelerimizi yerlerinden yurtlarından dağlarından etmiş uzun yıllar önce,kral Torin ise babasının intikamını ve elbette dağını geri almak istiyor.Gandalf'ın yardımıyla yepyeni maceracı cücelerin ve elbette başrolde Bay Bilbo'nun eklenmesiyle keyifli bir yolculuğa çıkıyorlar.Ama ne orclar ne troller türlü tıynette garip yaratıklar onları yollarından çeviremiyor.Filmin ikinci yarısı daha keyifli,bittiği anda bir hüzün kaplıyor içinizi en az bir yıl daha beklemek büyük bir acımazlık gibi geliyor.Tadı damağınızda kalıyor.


Yüzüklerin Efendisi filmini ilk kez duyuyorsanız bile ki olmaz ya hadi olabilir.Yine de filmden keyif alacaksınız herşeye sıfırdan başlayabileceksiniz.Fantastik kurgulara karşı önyargınız var ise güzel bir başlangıç olabilir.Kendinizi korkutmamış hem de eğlenmiş olursunuz.Çocuk filmi diyenlere ise hayatın bir oyun olduğunu söyleyin sadece.Ya da çocuk olmanın kötü birşey olmadığını...

Sevimli mi Tehlikeli mi Gollum :)

Gandalf Amca
Troller

$180,000,000’lık bütçesiyle izlenmeyi hakediyor Hobbit,vizyonda şu sıralar daha iyi bir film yok.Yüzüklerin Efendisi hayranlarını hayalkırıklığına uğratsada benim gibi mevzuya çok hakim olmayanları sarıp sarmalayan bir film.Birkaç saatliğine Orta Dünya'yı ziyaret etmek herkese iyi gelecektir.

Sidikli Kasabası

25 Aralık 2012
Çok daralıyorum aaa dostlar,kar-kış kapıya dayandı.Biz yaz tatili fotoğraflarına bakıp bakıp ağlaşmaya başladık.Kış günlerinde gün birtürlü geçmiyor.Hele de haftasonu gece o kadar geç yatıyoruz ki sabah geç uyanalım diye.Haftasonu İstanbul'da ne yapılırsa biz onları daha önce yaptık.Hepsini bir anda tükettik.Ne müze kaldı ne görülecek bir yer ,gidilmedik yerler hep yazlık mekanlar.Sinema ,tiyatro can simidi ..



İsmi ile  müsemma bir oyuna gittik.Oyun boyunca bunu hatırlayıp durduk.Zaten amaçta buydu.Evet adı berbat bir oyuna geldiniz ama size vereceğimiz bir mesajımız var."Oyunu oyun gibi kabul etmek gerek.Yani adı buymuş,oynayanlar şunlarmış,bunlar aslında gereksiz detaylar.Bize anlatmak istediğini anlatabiliyor mu ? Evet !

Broadway'den uyarlanan oyunun konusu şöyle ; Günümüzden uzun yıllar sonra yeryüzünde bir su sıkıntısı yaşanmaktadır.Su sıkıntısı tuvaletlere yansımış,Evlerdeki tuvaletler kapatılmış,umumi tuvaletler kurulmuştur ve ücretlidir.Elbette zengin ile fakir aynı şartlarda ihtiyaç gidermez.Sokaklarda uluorta ihtiyaç gidermek yasaktır,kurala uymayanlar Sidikli Kasabasına gönderilir ve bir daha asla geri dönemezler.Bu durum bir süre sonra büyük bir isyana sebep olur olaylar bu örgüde devam eder.



Oyun Devlet Tiyatrosundaydı.Küçükçekmece Sahnesine ilk defa gittik.Ufak ama havadar,ferah ve sahne hakimiyeti güzel bir sahne.Benim bu ferah kelimeme de takılmış birileri :) Menapoza girmiş kadınlar gibi ferah ,ferah diyorsun diye.Yahu bende ferahlık fobisi var.Yani adı litaratürde her ne ise bilemem ama benim bulunduğum yer basık olmayacak.O yüzden mekanları tabir ederken hep bu terimi kullanıyorum.

Yalnız şu geç gelen assolistler yok mu ? Tam dayaklıklar oyun başladı ışıkları kapattılar hepsi ayakta kaldı ellerinde telefon ışıkları yerlerini arıyorlar falan.Saygısız,bencil insanlar,İstanbul size kendini sevdirdikçe insanlardan nefret etmenizi sağlıyor.Bencillik bu şehrin damarlarında var.Salona aradan sonra yiyecekleriyle,kahveleriyle girmek isteyenleri ve bu yüzden görevlilerle tartışanları da yazmadan geçemeyeceğim.

-Sidikli Kasabası'ndan sonra diğer izlediklerimizin müzikal olmadığını düşündük.Gerçek bir müzikaldi.

-Başrol denilen bir kavram yoktu ,her oyuncu kendi rolünde yıldızlaştı.
-Genç ama amatör olmayan bir kadro vardı,sempatik olmaları oyunu sevdirmeleri açısından elbette bir avantaj.Bir kez olsun düşmediler,onlar düşmeyince bizimde dikkatimiz dağılmadı.

-Yine de bir yıldız seçmemiz gerekirse Polis rolünde Doruk Şengün 'ü seçebiliriz. Yakışıklı bir arkadaş,üstelik inanılmaz bir elektriği var.Devlet tiyatrosunda heba oluyor diye düşündüm aslında dizilerde oynayanların çoğu tırnağı bile olamaz bu arkadaşın.Çok başarılıydı,her sahnede gözlerim onu aradı,zat_ı muhtereme bile söyledim duramadım :)



-Sesleri muh-te-şem di.Hatta çoğu sesi daha önce duyduğumu söyleyebilirim sanırım seslendirme yapıyorlar.
Şarkıları ,söylerken duruşları etkilenmemek imkansız.

-Gay şakası ! Beni biraz baydı yani komik değildi diyemez kimse ama abartıldığı zaman tadı kaçıyor sanki.

-Çocuklara uygun bir oyun değil ama çocuğunu kapan gelmişti.Tiyatro seyircisinin %70 kadın desek abartmış olmayız galiba.

-İkibuçuk saat boyunca hiç sıkılmadım,hiç esnemedim,çok gülmedim ama hep tebessümle izledim.

Mesajlarını gözünüze sokmadan,keyifli bir şekilde veren ,gerçekçi,emek verilmiş ,pırıl pırıl insanların oynadığı güzel bir oyun.Gidin,görün,keyiflenin.Çıkışta ben hala bu şarkıyı söylüyordum.oyun bittiğinde kendimi ve salondaki herkesi dans ederken buldum :)

Kaç kaçabilirsen,Kaç kaçabilirseeennnn ,kaç kaçabilirseeeeeennnnnnn Özgürlükten !

Bim Spor

21 Aralık 2012
Bugün cuma BİM günü ! Cuma günleri Bimde Aktüel ürünler başlığı altında çeşitli ürünler olur.Çoğu markalı bilindik ama elbette bilinen fiyatlarının daha da altında satılır.Bu cuma günü aksiyonlarından saç düzleştiricisi,teflon sosluk,yastık pedi,1000 parçalık puzzle,topuk törpüsü,isveç çikolatası gibi enteresan bir aralıkta aldığım ürünler mevcuttur.Bim sizin normalde pek aklınıza gelmeyen eksiklerinize dem vurur.Ulan aynalı duvar süsüne ihtiyacım var mıydı ki benim ? dediğiniz o anda evinizin duvarında aynalı duvar süsünü bulursunuz. Almayacaksanız da alırsınız.Ürünler talebe göre tekrarlanır,cuma günleri mağazanın önünde saat 08:20 civarı sıraya girilmeye başlanır.Kapı açıldığı andan itibaren iş ürün seçme ve kapışma yeteneğinize kalır.Şanslı ve çevikseniz amacınıza ulaşırsınız.

Bim alt ve orta sınıfın can damarıdır.Kimine göre pazardan bir liraya sucuk alabilecek olanaktaki kitlenin markete gidebilmesi kimine göre cebini düşünen orta sınıfın mantıklı alışveriş kaçamağıdır.Eğer, "bunlar aslında Birleşik İslam Marketleriymiş" mallığında bir insan değilseniz bütçenizi bir noktada sabitlemenize yardımcı olacaktır.Şimdi girmeyeyim diyorum ama Bimden sırf bu yazdığım mallık yüzünden alışveriş yapmayan kitle Migros'u herhalde İngiltere'de ezelden beridir gelen Oğuz Boyu Türklerinin kurduğunu falan sanıyor? Ya da Carrefour'un aslen erzicanlı fransız iş adamlarının ortak yatırımı falan olduğunu ? Hayır herkes mahalle bakkalından mı alışveriş yapıyor,geçiniz bu ayakları ..

Listeleri yazarken tek kriterim kalite ! Fiyat elbette çok önemli ama benim kriterim fiyat/kalite oranında kalitenin galip gelmesi lütfen buna göre değerlendirin.
Bim'den Neler Alınır ?
-Derya Tonbalığı; Arkadaş bendeki bu çocukluktan gelen ton balığı manyaklığı nedir bilemiyorum.Bu sebeple bütün markaları denedim.
-Holland Caramel Waflee : Kalori bombası ama insanın ömrünü uzatır yeminle.Starbucks'ta bir tanesini bu fiyata satıyorlar.

-Kavala kurabiyesi: Çok güzel,hep taze misafire bile ikram edilebilir boyutta ev tipi bir ürün.

- Power - B Pil: Henüz emsali bir ürün görmedim.Bimin pili dedin mi şöyle bir duracaksın,Duracell'den bile daha uzun süre giden bir ürün.

-Pirinç Osmancık : Evlendiğimden beri başka bir pirinç almadım,sıfır risk ile pilav yapıyorum.

-Kokulu Çöp poşeti: Portakallı ve limonlusu var galiba :) Gerçekten kokuyor,sağlam ve elbette ucuz.

-Blume Kağıt Havlu: Mutfakta kağıt havlu olmazsa ne yemek yapabilirim,ne yemek yiyebilirim,elim kolum bağlanır.Standart bir aileden kat ve kat fazla kullanılır bizde.

-Katmer : Önceden üçlü satılırdı ve daha uygundu şimdi ikili satılıyor.Kahvaltılarda güzel gidiyor.

-Patlamış mısır ve Dondurulmuş Mısır : Patlamak üzere hazırlanmış mısır da diyebiliriz.Çok güzel patlıyor.Bardakta mısır hadisesi için donmuş olanı güzel bir alternatif.Gdo falan derseniz susar kalırım ,hiçbir fikrim yok.

-Osmanoğlu Ekler : Kreması miss gibi süt kokuyor minik bir araştırma yaptım ki Mado ürünlerinin üretildiği pastane üretiyormuş.Mado ile pek iyi bir ilişkim yok ama yine de iyi bir referans,benim diyen bir çok butik pastaneye tur atlatır.

-Güldal Yağ Çözücü: Aklınıza gelip gelebilecek her türlü yağı çözüyor.Sprey şeklinde kullanışlı,Fiyatı çok uygun.

-Su böreği yufkası: Benim kurtarıcım oldu.Misafir mi gelecek veya yemek mi yapmak istemiyorum ilk aklıma gelen bu oluyor.

-Peynir Çeşitleri : Bir peynir delisi olarak hemen hemen hepsini denedim.Örgü,dil,hellim,lor,keçi peyniri hepsi gözükapalı alınabilir.Ancak kaşarlı telli bir peyniri var ki zirvede.

-Sebze: Yazın rağbet edilir mi bilmiyorum.Yazın hiç sebze almadım.Ama kışın benim iki can damarım var ; kiraz domates ve kapya biber.İkisinin de fiyatı kışın uçuşa geçiyor.Özellikle kapyayı 10tl bile aldığımı hatılıyorum bimde ise yarı fiyatına olur.




Bimden Neler Alınmaz ?
-Berk Çay: Başarısız, amaç sadece ucuza kaçmak olmuş.

-Sosis : Aslında et ürünleri de diyebiliriz gibime geliyor.Bim'de yaşanan bir sosis skandalı vardı gerçi aynı dönem Pınar içinde geçerli oldu.Keşke marka gözetmeden hiçbirini yemesek.Et ve et ürünlerini çok güvendiğiniz kasaplardan azıcık da paraya kıyarak almak en güzeli.Et ürünlerinin ucuzu ,uygunu ,makulu yok ,olamaz da olursa bir sorun vardır mutlaka.

Dost yoğurt: Şundan bir üç-dört sene önce belki güzeldi ama şimdi sulusüt.Kesinlikle tavsiye etmiyorum.Çok çok mecbur kalırsanız belki tava yoğurdunu alabilirsiniz.

Kedi dili biskuvi: Yine bir vakit  önce güzel bir üründü ama artık çok başarısız.Kedidilinden ne bekliyorsunuz hayalinizde nasıl bir tiramisu falan varsa bilin ki olmayacak :)

Dondurulmuş Pizza: Aslında yorumumu tam dikkate almazsanız da olur çünkü ben aslında bütün dondurulmuş pizzalardan nefret ediyorum.Bir şekilde bunu yemiş bulundum gerçekten öyle böyle değil çok kötü.

Bulaşık Deterjanı Tablet : Annem kullanıyordu o memnundu ama ben hiç memnun kalmadım.

Bilindik markalara ait ürünlerde var elbette.Fiyatları da piyasa altında.Elbette hiç denemediğim ürünlerde var.Tavsiyelerinize açığım. Bim'in muadili A-101 açıldı malumunuz ben aynı sıcaklığı oradan alamadım.Ancak Şok, en az Bim kadar uygun ve çeşit çok daha fazla.Üç mağazadada perşembe ve ya cuma günü yeni aktüel ürünler gelir.Bim'de ürün değişiminde veya iadesinde sıkıntı yaşamazsınız.Birkaç ürünü iade ettim,fişim de yoktu.Sorgusuz sualsiz geri alıyorlar iade etmek istediğiniz herşeyi.Bu hafta neler var derseniz Bim

Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz

16 Aralık 2012
Ben hayatımda hiç Aziz Nesin okumadım desen ne dersiniz ? Ayıplayanlarınız olacaktır , muhtelemen ideolojik olarak yaftalayanlarınız olacaktır.Ama okumadım,kendimi okumaktan sakındım.Tartışmaktan benim kadar haz alan çok az insan tanırım.Karşıt görüşler,sivri tipler hep beni kendisine çeker.Ama bazı kişilerden kendimi garip bir şekilde sakınırım. Levent Kırca mesela Allah'ım görmeye dayanamam,dinlemeyi hiç denemedim bile.. Fazla iğneleyici olmak bana hep gerçekdışı gelmiştir.Yani iğnelemenin ayarı kaçtığında niyet iğnelemek ,olası yanlışı düzeltmek değil "herşey yanlış ben doğruyum" demek amacında gibi gelir.Bu da benim için yeterince sığ bir bakış açısıdır.Bu sebepten Aziz Nesin okumadım hiç,benim için inandırıcılığını yitirecek kadar "fazlaydı" Sadece muhalefetten ekmek yemek , benim için fazlaydı.

Nesin'in eseleri ,aptal bir toplum için fazla ilgi gördü,demek ki düşündüğü kadar aptal bir toplum değildi.Aynı pencereden bakmadığımızı düşünürsek muhtemelen tabir ettiği "aptal güruha bende giriyorum :) Bu duygularla gittim oyuna ,büyük önyargı değil mi :) Aziz Nesin zincirimi bir oyunla kırmak istedim. Kırdım mı ? Nesin'i nükteleri seven yaşlı amcalarla eşleştirdim zihnimde düşündüğüm kadar "sert" değil kafamdaki silüeti ama sıradan en azından günümüz için sıradan belki

Mert Turak ve Hasibe Eren

-Oyun yavaş başladı ve hiçbirzaman hızlanmadı :) Şimdi hızlanacak şimdi patlayacak derken oyun bitti.

-Fazla profesyonel olmanın verdiği bir duygu ile amatör oynama sevdasına tutulmuşlardı.Elbette düşündükleri kadar profesyonel değillerdi.

-Zaman zaman oyunda değiliz de provada mıyız acaba? diye düşündüğüm oldu.Seyirciye ciddiyetsiz bir yaklaşım hmm bir sallamazlık durumu vardı.

-Nesin 'in Türk halkını aptal nitelendirmesinden midir bilmem aynı replikler  anlayalım diye belki 100 kere tekrarlandı,tekrarlandı,tekrarlandı.Ara ara gözüm kapıyı aradı,kaçıp gitsem mi dediğim anlarda zat_ı muhteremi de ilgisiz bulsaydım ilk perde de kaçacaktım.

-Başrol oyuncusu Mert  Turak başarılı bir performans sergiledi.Trt'de Başrolde Aşk denilen bir dizi vardı.Orada Aytek adlı karakteri o oynuyormuş cidden çok şaşırdım.O zaman da başarılıydı.

-Hasibe Eren ona verilen rolde olmasaydı gerçekten oyunda büyük eksiklik yaşanacaktı.

-Oyunun Lüküs Hayat gibi bir efsane olacağına dair yorumlar okumuştum gitmeden önce.Akıllarını kaçırmış olmalılar.Lüküs Hayat'ın ondabiri kadar bile emek yoktu.

-Ses ciddi bir sorun oldu,oyuncular içlerine içlerine konuşuyorlardı,duymak için büyük çaba sarfettik.

-Oyuna ilham veren eserin bundan 30 yıl önce yazıldığını düşünürsek konunun işlenişinde bir güncelleme yapılması gerekiyor.Çünkü dünya değişti ,espri anlayışımız değişti,bilindik klişe şakalar güldürmekten çok daraltıyor.

-İğnelemeler aslında sevimli bir boyutta kalmış,hatta sadece iğnemelerin olduğu sahnelerde amaçlanan keyifl anlar zaman zaman yaşandı.

-Bürokrasiden nefret eden biri olarak dalganıp coşmam gereken oyunda  dalgalanmadan duruldum :)

Bitirmesem onlarca madde yazabilirim.Kötü  bir oyun değil ama çok daha iyi işlenebilirdi.Yönetmenin Kenan Işık olması beni ayrıca hayal kırıklığına uğrattı. İki saat kırkbeş dakika boyunca sadece bir kez güldüm onu da şu anda hatırlamıyorum.Sanırım Hasibe Eren'in sahnesiydi.Belki benim iyi bir günüm değildi,belki cidden önyargılıydım.Yine de mecbur kalınan sıkıcı kış günlerinde gidilmeli,tiyatrodan kimseye zarar gelmez :)Haftaya başka bir müzikal var bu sefer Devlet Tiyatrosu sahnesinde,dilerim o da beni hayalkırıklığına uğratmaz.

Bana Niye Öyle Baktın? - Polat Alemdar Evlendi - Yurtiçi Kargo

14 Aralık 2012
Bana Niye Öyle Baktın ?

Bülent Arınç,Kamer Genç'in Akp modeli gibi.. Tabii Kamer Genç cinsel çağrışımlar uyandırırken Bülent Arınç ise daha duygusal (!)Ağlamayı seviyor,Başbakanına bayılıyor,inanıp inanmadığı herşeyi savunabiliyor.. Ama son mevzu biraz can sıkıcı oldu.Chp'li kadın milletvekili konuşma yaparken Bülent Arınç'a bakıyormuş.Ona bakarak konuşuyormuş,Bülent Arınç'da ikaz etti kadın vekili bana bakmayın ben mahçup bir adamım dedi ?Ne demek istedi ,vekili ne ile itham etti düşünüyorum düşünüyorum bulamıyorum bir türlü.Yani bana aşıksın ama benden sana hayır gelmez gibi birşey miydi bu ?Yoksa benim başım bağlı yoksa aramızda birşeyler olurdu gibi bir ima mı ?Yoksa en fenası erkeğin gözüne gözüne bakan rezil bir kadınsın beni tahrik etmek niyetindesin ama ben mahçup bir delikanlıyım ifadesi mi ?

Herneyse can sıkıcı imalar.Bülent Arınç bu kadar naif bir imaj çizmeye çalışırken böyle çıkışlar yapıyor anlayamıyorum.Bu neye hizmet ediyor Akp'li bir hanım bu açıklamaya nasıl yaklaştı mesela bak görüyor musun kadına meclise gelmiş utanmadan Bülent Bey'i gözüne kestirmiş mi dedi ?Birisi ülkenin yönetildiği bir mecliste kürsüde uluorta birinin gözüne bakarak konuşuyorsa ne amaçlamış olabilir.Keşke bunu da söyleseydi çünkü halihazırda her kadından mavi boncuk almak üzere garip bir erkek egosuna büründü.İzlerken gerçek değildir bu montajdır eğlenmek için yapmışlardır dedim çünkü zaman zaman Bülent Arınç'a takılmak için böyle şeyler yapıyorlar.Ama gerçekmiş,maalesef..




Bir de vajina mevzusu var ki akıl sınırlarını zorluyor.Ortalama 30-35 yaşlarında bir kadın evlenmiş,bir veya birden fazla çocuk doğurmuş veya bütün bunlar olmasa bile hayatında bir veya birden fazla jinekologa gitmiştir.Yani cinsel organını ergenlik seviyesinde veya ahlaksız erkek seviyesinde her kadın organını seks sembolü olarak görmekten vazgeçmiş,bir üreme organı vücudunun midesi,karaciğeri gibi bir organı olarak görmeye başlamıştır. Çünkü erkeklerden farklı olarak kadınlar hayata cinsel gözlüklerle bakmazlar.Erkeklerin ağız dolusu küfür ettiği,şaka bile yaparken annelerine,bacılarına küfür ettiği bir ülkede bir kadının bu kelimeyi kullanması neden bu kadar sorun olur ki?Sen evli çoluk çocuk sahibi insan organını konuşmuş insansın ? Ne demektir hani gelişmiştik hani herşeyi konuşabiliyorduk.Daha birkaç vakit öncesine kadar.

Kadın kürtaj olsa mı olmasa mı sezeryen mi yapılsa diye kadınların cinsel organı üzerine aylar boyu konuştuk.O zaman hiç sıkıntı olmamıştı ?Acaba kadınların başka bir organlarıyla mı doğurduklarını düşünüyorduk ?Şimdi bir kadın yine kendi organı için konuşurken neden sakınsın neden çekinsin,neden gerilsin.Kendi organı ? Kalp kapakçığı,böbreküstü bezi,akciğer bronşu derken de utanmamız gerekir mi acaba?

Klasik bir yoldur bu sıradan bir konudan çekinir gibi davranırsanız,utanırsanız böyle bir atağa geçerseniz karşınızdaki kişi anında itibarlasızlaşır.Yani siz fazla muhafazakarım derseniz standart bir insan birden namussuz olabilir.Akp'nin önümüzdeki seçimlerde durumu ne olur bilmiyorum ama hayatımın sonuna kadar siyasete görmek istemediğim birkaç isimden biri Bülent Arınçzaman zaman İdris Naim Şahinle yarışsalarda yine bir numara, Akp'yi bu kadar sevimsiz kılan bazı insanları neden görmezden geliyor parti , mantıklı bir açıklama bulamıyorum.


Ve Polat Alemdar evlendi.

Adamı cidden derin devlet personeli sanıyorlar galiba.Karşında soru sorarken titriyorlar.Başkası olsa ne kadar salak soru varsa sorarlar adamdan resmen korkuyorlar.Afralar tafralar bir haller siyah arabalar takım elbisler atkılar.Sen git bu artistlikle Polat Alemdar 12.12.2012'de evlen.Polat yürek insanıdır,aşkına sahip çıkar,sevgisini çok belli etmez ama hep falan..

Öyle böyle 42 yaşında gelmiş.Hep güzel kızlarla takıldı ben hep kızlara üzüldüm.Dizide herkeslere sahip çıkan bu arkadaş sevgilisine sahip çıkmadı.Klasik belirli bir yaşa kadar hayatını yaşayan erkek profili olarak sonra hayatını yaşamamış bir kızla evlenme kuralına uydu.Çok konuşulsada toplumda sıkça yaşanır .Özgürlüğüne düşkün erkek 40larına kadar evlenmez bu arada her türlü ilişkiyi yaşar.Hayatına giren her kadın adamın yaşından sebep son kadın olacağını sanır.Ailesi ne zaman höyt derse uygun çıtır bir kız bulunur ve yuva kurulur.Çoğunlukla bu yaşa gelmiş erkek işini gücünü kurmuş evini arabasını almış sorunsuz evliliğe karşı yoğun isteklidir.


Gittikçe flörte karşı bir duruşum oluşmaya başladı bende.Flört ederek evlenmeme rağmen bu tip adamlarla birlikte olup,önünü göremeyip sonra arkada kalan olmak çok canımı sıkıyor.Kadın olarak yani ne gerek var hani ergen olurlar genç olurlar insan aşıksa dünya yansa umrunda olmaz ama 30larını aşmış bir kadın neden kullandırır kendini.Niye bir erkeğin deneyim listesinin parçası olur.Erkeklerin değişmesini insaflaşmasını beklerken kadınların da daha akıllı olması gerekmez mi?

Aynı mevzu Cansu Dere için de konuşulmuştu.O zaman da üzülmüştüm çünkü ünlülere has bir durum değil ki bu.Sadece takip edildikleri için mevzu oluyor.Yoksa hemen hemen her iş yerinde,okulda,mahallede uzun süren kabız ilişki ardından terkedilen kadın krizleri yaşanıyor.Belirli bir yaştan sonra gezeriz tozarız hayalperestliği çok ütopik oluyor.En feminist en erkek düşmanı ayakları üstünde duran en başarılı kadın bile hayatındaki adamla evlenmek ister.Çoğu bekar özgür hanım kızımız evlilik çok banal triplerine girse de evlilik her kadının belki de çocukluktan beri beynine kazınmış hayalidir.Ameller niyetlerin bir yansıması hayatınızdaki erkekte gerekli çabayı,arzuyu görmüyorsanız yol verin gitsin.Ömür çok kısa kimsenin kimseyi oyalamaya hakkı yok,sevgiyi kanıtlamanın tek yolu evlilik değil belki de sadece sonuç kısmıdır.Ama hayatı paylaşmaktan bunu meşrulaştırmakdan sosyal hayata birlikte katılmadan çekinen bir adam ise ne kadar seviyorsa sevsin,sevilmeye layık değildir.Yol ver !

Yurtiçi Kargo

Blogda hiç şikayet yazısı yazmadım.Sıkıntılarımı genelde bizzat ilgililere bildirdim.Çoğunlukla da olumlu cevaplar aldım.Son örneği Superfresh'tir mesela.Onlara bile birebir bildirmediğim bir şikayet için evime kadar gelip özür dilediler.Şaşkınlık içinde kaldım.Çok memnun kaldığım bir kargo firması vardı.Kayınvalidem taa Fethiye'den kaç defa yalvarıp yakarmama rağmen köy yumurtası sokuşturmuş kargoya.Her defasında o külçe gibi kutuda yumurtalar kırılmadan geldi :)Fethiye'den 14:00 teslim alınan ürün ertesi gün 12:00'de elimde oluyordu.Daha iyi bir hizmet olamazdı.Beni hiç üzmediler kaza yaptıkları birgün arayıp 12:00'de getiremeyeceğiz akşama kalsa olur mu diye sordular.İsterseniz bugün hiç getirmeyin ,acele etmeyin dedim.Kim bu insanlar Sürat Kargo, her türlü kefilim.

Fakat bütün bu olumlu havaya rağmen ben gittim Yurtiçi Kargo'ya bir ürün teslim ettim.Oturduğum yerde merkezde bir şubeleri var bende merkezde oturuyorum.Sürat kargo annesinin nikahında bir yere açmış şubesini.Hava soğuk üstelik vaktim yok gidemedim.İstanbul'daki Yurtiçi Kargo'nun internet sitesinde bir indirim ibaresi vardı.Şubede benimle dalga geçtiler :) Biz işe başlayalı 2 yıl oldu o indirim o zaman vardı yanlış görmüşsünüz dediler.Netten bakalım dedim bizde internet yok dediler telefonu açtım telefondan gösterdim.Hıı varmış ama biz kullanmıyoruz haberimiz yok dediler Peki dedim kargoyu verdim.Yalnız 24 saat içinde ulaşma şartı vardı.


Ertesi gün saat 17:00 hala kargo gitmemiş.Bu sefer ailemin olduğu ilin" şubesini aradım.Karşıma ayı ile öküzün bir şekilde çiftleşmesinde oluşan bir varlık çıktı.Durumu anlattım acaba ne zaman ulaşır kargo dedim.
"Arkadaşım bekleyeceksin,canım isterse gönderirim istemezse göndermem dedi.Sonrasını anlatmaya gerek yok.Bunun üstüne genel müdürlüğü aradım,sonra bursa bölge müdürülüğüne bağlatıldım ardından çeşitli görüşmeler vs sonra kargo bizimkilere ulaştı.

Bu ayı ve öküz çiftleşmesi adamı bursa bölge müdürlüğünden aramışlar yalan söylüyor ben kimseyle görüşmedim demiş.Ne yapabilirim ki yalancıyım ben Yurtiçi personeli doğru söylüyor.Şubeyi terkar aradım siz insan değilsiniz dedim neden tartışmamızı anlatmadınız sadece gizledim senin yüzünden başımı mı yakayım dedi.Haklıydı..Bana hakaret edebilirdi kabul edecek değildi asıl hata benim bu firmayı kullanmamdı.Bu personeli nasıl seçiyorlar bilmiyorum tanıdığım pırlanta gibi bir sürü işsiz insan var.Dilerim yok olup gider bu firma bir daha üstüne para verseler sokağına girmem.Bazen internet sitelerinden yaptığınız alışverişlerde seçme sansı bırakmıyor bu lanet olası firmaya mahkum bırakıyorlar.Artık o sitelerden ürün de almayacağım.


12.12.2012 - Maya Takvimi - Muhteşem Yüzyıl - Beddua

12 Aralık 2012
12.12.2012

Mistik derler Akrep için mistik meraklarım vardır da rakamlar tarihler falan yok hiç benimle olmadı.Doğum tarihim,evlilik tarihim yok mezuniyetim falan hiçbiri uyumlu değil.Annem geçen gün beni bir mevzuda rahatlamaya çalışıyor ama bildiğin Devlet Bahçeli hesabı."İşte 6 Şubat'ta evlendin hmm 6 Eylül'de nişanlandın sonra o çok sevindiğin konu da 6 Ekim de oldu. Ne zaman mezun oldun sen 6 Haziran mıydı?
Sonra doğum günü tarihinin toplayıp doğum yılının rakamları toplamından çıkartıldığında yine 6 rakamını elde ediyoruz.Senin o iş olacak bak ayın 6'sı çünkü uğurlu günün."Höh yani klasik balık ,böyledir balıklar baktılar mantıklı bir yol yok illa sizi mutlu edecekler ya her türlü antinkuntin açıklamaları bulurlar.

12.12.2012 'de aynı hesap bugün bakın şimdi doğuran doğurana millet çoktan randevusunu ayarladı.Nikah salonları da tıklım tıkış.Tarihler neyi nasıl etkilesin yahu inanacak tutulacak dal kalmadı tarihlerden medet umar olduk.Bir de 00:00 'da dilek dileyen bir kitle vardır ki,elin aç dua et desen cıksss ergen duası denilen birşey varsa bu 00:00 11:11 16:16 dilekleridir.

Devlet Bahçeli demişken onun da hesap-kitap yapmasının sebebi yine hüsrandan ileri geliyordu.Ele avuca gelen başarılar olmayınca dört işleme sarılıp Mhp'nin 40.yılını buluvermiş,yükselişi bu rakamlara bağlamıştı.Genellemelerden nefret etmekle birlikte rakamlarla oynamanın potansiyel mutsuzluk belirtisi olduğunu söyleyebiliriz.Yani 12.12.2012'de nikah kıydığınızda boşanmıyorsunuz aynı tarihte doğurunca çocuk hayırlı oluyor falan.. Kıskanıyor da olabilirim belki :) 13.13.2013 gibi bir tarih olmadığına göre muhtemelen yine hayatımda birbirinden uyumsuz bir tarihte doğururum kesin.

Maya Takvimi

Belki de tarih mevzusundan bu kadar sıkılmamın sebebi 21 Aralık hikayesi.Radyo dinlemek,tv izlemek,gazetelerin ana sayfası hatta twitter bile daraltıyor.Kıyamet kopacak mı ? kopsun mu ? yok kopmayacak ama bazı görülmeyen katmanlar atlayacağız falan.Ne kadar boş-beleş insan varsa.Varlıklı ,keyfi yerinde yaşam savaşı vermeyen insan varsa aynı hikayeyi çevirip duruyor.Normal bir mevzu bulmaz bizi zaten petrol çıksın ne bileyim yeni muhteşem bir enerji türü falan bulunsun topraklarda.Yok saçmasapan ne varsa biz varız içinde.Şirince'ye bu yaz gitmiştik.O kadar minik,kendi halinde cici bir yer ki bu hikayede tek tesellim turizme faydası olması.Yoksa insanoğlunun beynini bu kadar uzun süre böyle bir mevzuyla işgal etmesi inanılır gibi değil.




Kıyamet koptu zaten bebeklere tecavüz edildiğinde koptu,çocuğunun tecavüz ettiği kızın cinsel organını yakıp öldüren anne bunu yaptığında koptu,bir gencin aşkıma karşılık vermiyor diye sevdiği kızı öldürdüğünde koptu,şerefsizin birinin lanet ettiğim topraklarını paylaşamadığı için bir kardeşimizi daha şehit ettiği zaman koptu,karınız aldattığında,çocuğunuz kanser olduğunda,kocanız ağzınızı burnunuzu kırdığı zaman koptu,dünyada bugüne kadar yapılmış tüm savaşlarda anneniz babasız evlatsız kalan tüm insanların kalplerinde koptu zaten kıyamet..
Hepimiz kıyameti kendine değil mi? Herkesin kıyameti zaten öldüğümüzde kopmayacak mı?

Muhteşem Yüzyıl

Show Tv'de yayınladığı süre içinde hiç izlemedim.Hatta itiraf edeyim hocam olan Rtük Başkanı Davut Dursun'a mail attım daha önce iletişim kurduğum adresinden.Rtük' de şikayet ettim.Hatta insanların etmesi için de çaba gösterdim sanırım Kanuni'nin şarap içtiği bir sahneydi ki Meral Okay üzüm suyu içiyor demişti (!) orada koptum.Ne var yahu padişah şarap içmiyor muydu ? Hem içip içmediğini nereden biliyorsun da iddia ediyorsun diye söyleniyorlardı insanlara yahu içiyorsa onun kanıtı göster o zaman denildiğinde üzüm suyu zaten cevabı geliyordu.

Ülkeyi bölmek istiyorlar,misyoneler,ermeniler,kulisler,lobiler falan filan kim bunlardan bahsetse beynini sadece dizi izlemeye odaklamış yozlar güler üstüne bir de geyik çevirir.Hamaseti severim itiraf edeyim Türk olmaktan sebep ama kör de değilim.Eleştirilemeyecek hiçbir tarihi karar,kişi,medeniyet yok benim için.Putçu değilim bazıları gibi.

Diziyi Star tv'ye geçtiğinden beri izliyorum.Sanırım yazarın da ölümüyle iyice sapıtmaya başladılar.Kanuni'nin ilan_ı aşkları bitip tükenmemekle birlikte,oğlunun halvetleri sonra ufak oğlunun daha çocuk yaşta "karı istirem" halleri..Kadınların yatağına girmek için çıldırdıkları,ayran gönüllü padişahımızın prenses,rus,arap vs demeden biraz dişe dokunur herkesle yatmak için yanıp tutuşması.Padişahların aldığı eğitimi,kültürü,önceliklerini azıcık bilen biri bu Kanuni neden eline bir Kuran-ı Kerim alıp okumuyor neden namaz kılmıyor ? diye düşünmez mi?Adamın tüm derdi kadınlara mücevher yapmak,kasına kapişon takıp sokakta gezmek,Hürrem'e hergün yaptıkları ettiklerinin ifadesini vermez.Hem kadın Osmanlı'da kıymetsiz diyeceksin hem adam kadınların elinde maymun olmuş gibi anlatacaksın.Farz et ki maymun olmuş anlatamazsın arkadaş.Burası Amerika özgürlükler ülkesi değil tuvalet kağıdına Hz.İsa'nın fotoğrafını basıp bunu satanların ülkesi değl burası.

Mesela yerse bir Atatürk dizisi yapsak.Atatürk Çanakkale cephesinde savaşmasa,Samsun'a çıkmasa ne bileyim ufkumuzu açan inkılapları yapmasa.Hergün başka bir kadınla yatsa,rakıyı dayasa,tüm bürokratların ayağını kaldırmak tanrılaşmak için çıldırsa falan ? Nasıl olur ,rezalet olur.Böyle birşeye müsaade eder misiniz ?Ne farkı var Kanuni'nin Atatürk'ten sizin için olabilir ama benim için yok ikisi de kıymetli.

Tarih dergilerini yalayıp yutarım biraz tatlı dilli bir tarih öğretmeni falan bulsam hala peşini bırakmam.Hani böyle bilinmeyen gerçekler biraz efsane biraz hikayeleştirme falan bende bayılırım.Hala ortaokulda dinlediğim hikayeleri anlatırım unutmamak için.Hani sadece bizim tarihimiz de değil uzak ,yakın her tarihe birer hazinedir.Ama bu kadar hoyrat kullanılmaz Erdoğan'ın tavrı biraz "ben bilirim höyttt "yapaylığında evet kadınlar kesilip doğranırken bir başbakan olarak bunu dert edinmesi saçma ama ne demek istediğini anlıyorum.

Babanızı annenizi kaybetseniz mesela iyi-kötü şeyler yapmış olsa.Öldükten sonra baban şu kadınlarla gezdi tozdu,hırsızlık yaptı lafının konuşulmasını ister misiniz?Gerçek bile olsa dayanabilir misiniz buna,neden canınız kanınız çünkü.Tarihte böyle bizim,benim,senin çocuklarımızın.Neden bu kadar aşağılık lanse edilsin ki?
Bu neye hizmet eder en fazla dört sezon izler gidersiniz ama toplumun yozlaşmasına yardımcı olursunuz.

Beddua


Haber izlemiyordum uzun zamandır.Bir akşam zat_ı muhteremle yemeği erken yedik ajansı dinlemeye başladık :) Böyle birşey vardı değil mi ufakken ajansı aç der hala yaşlılar.Bir araba var cayır cayır yanıyor.Bir kadın sesi ağlıyor ,bağırıyor yanıyor diyor canlı canlı yanıyor.Şükrü Mançu ,Bursalı bir işadamı varlıklı bir ailenin çocuğu aynı varlıkla orantılı hız limitleriyle ünlü bir arabası var.Zaten nasıl birşeyse bu ya çoook pahalı arabası olanlar yapıyor bu saçmlağı ya da çok kötü arabası olanlar.Daha önce iki kere daha alkollü araç kullanmış ,ehliyetine el konulmuş.Ama vazgeçmemiş.Yine hızlı alkollü mü bilemiyorum yanarak ölen gencecik bir insan için vermediler bu detayı.

İyi ki de vermediler.O araba yanaren ve televizyon başında ağlamak üzereydim.Ben böyle duygusallaşmışken zat_ı muhterem belki o değil ,onun yüzünden bir başkası yanıyor olacaktı şimdi dedi.Hani su testisi hikayesi ölüm olunca kıyamıyor insan ne diyeceğini bilemiyor.Ama 30larına varmış bir insan alkollü,bu hızla araba kullanıyorsa ya ölecektir ya birini öldürecektir.Bunu umursamıyordur.

Zat_ı muhterem trafik canavarıyla benden çok uğraştığı için daha gerçekçi bakabiliyor olaya.Tatilde canımızı tehlikeye atan bir sürücüyle karşılaştık.Bir sürü erkek arabaya doluşmuş ellerinde biralar tehlikeli hareketler içinde giriyorlardı.Çok can sıkıcı bir durumu atlattık çok korktum. Ve dua ettim "İnşallah kimseye zarar vermeden kendi başınızı yersiniz,bir duvara çarpıp belanızı bulursunuz" diye :/
Beddua etmek ne kadar kötüdür bilirim hatta döner dolaşır edeni bulur derler ama bizi öldürmek isteyen adamlara başka bir laf bulamamıştım.

O gün emniyet kemeri takmadığı için arabasının altında kalan yanarak can veren genç işadamı elbette ölmek istemiyordu.öldürmek de istemiyordu.Ama yaşam hakkımıza da saygı duymuyordu.Belki ona da birisi beddua etti :/ Kader-kaza mevzusuna pek girmem üzerine düşünmem çünkü tartışılmayacak konular listesinde benim için ama şunu biliyorum ki bazı sonları biz seçiyoruz.Yani parayı veren o arabayı almayı nasip eden Allah ama alkol alıp 320km/h yapan biziz..Dilerim trafik cezaları insanların iliklerini kurutacak kadar ağırlaşır,son tweet ise cidden ders niteliğinde..






007 James Bond Skyfall

6 Aralık 2012

Gittiğin son filmi hatırlamıyorsan kocaman bir yazı geride bırakmış olduğunu farkedersin.Kış=Sinema Kış gelmeden filmler bile kötü oluyor.Evde bile film izlemiyoruz hava sıcaklığı mevsim normallerinin üstünde giderken ,dvd dükkanına her gittiğimde elimde 3-5 film oluyor hatta o kadar uzun süre izlemiyorum ki tv'de yayınlanmaya falan başlıyor.Evde son izlediğimiz film İşler Güçler'in hatrına Çalgı Çengi,fena değildi birkaç sahnesinde bayılana kadar güldük,sonra pat diye bitti.Öyle ki dvd bozuldu sandık öyle bitti pat diye ikincisi çekiliyormuş.Diziyi izleyenlerbilir bunun da geyiğini yapar Kural ile Cemcir filmi çekmediklerini paraları olmadığını falan.

Filmi bloga yazayım demiştim unutmuşum,bu hafta yeni bir film için bilet alırken geldi aklıma,yazayım dedim.Bizim perşembe akşamları geçmiyor arkadaş.Niye bilmem saatler geçmiyor,bana bir darallar geliyor,uykumuz gelmiyor.O yüzden perşembe akşamlarını sinema akşamı yapmaya karar verdim,her hafta iyi bir film bulabilirim inşallah.


James Bond hastası falan değilim.Ama farkettim ki son filmlerin hepsini bir şekilde izlemişim.
Filmler ikiye ayrılır evde seyredebilecekler,sinemada seyredilebilecekler.Bond sinemada seyredilmeyi hakeder.Eski Bondları bilemem ben hep Daniel Craig hatırlıyorum,sarışın erkekten nefret ettiğimi belirterek Craig'in etkileyici bir havası olduğunu kabul edelim.Öncelikle smokinin,takım elbisenin bu kadar yakıştığı başka bir insan olamaz galiba.Adam hep,sokak ağzıyla jilet gibi.Bir de o haliyle uçuyor,kaçıyor.Ortalama bir insanın yaklaşık 460 katı bir performans sergiliyor.Ölüme meydan okuyor derler ya,yok okunmuş üflenmiş efsunlanmış ölmüyor ölmüyor,tipi hiç kaymıyor,karizmasından hiçbirşey kaybetmiyor.Bir Polat Alemdar bir James Bond..

"M"

İzlediğim en duygusal Bond filmiydi galiba ve aynı zamanda kadın figurünün en az işlendiği Bond filmiydi.Ekipten olan kızımız pek bir sönüktü,Çinli abla ise hemencik ortalıktan kayboluverdi.Oysa o gizemli,mağrur ve mağdur halleri pek bir güzeldi.Bond yaşlanmış belli ki en azından zihinsel olarak,yani bırakayım bu karı-kız işlerini zaten meslekte de moka sarıyorum.Ne yapayım gidip Kabak koyunda içerim,looser turist senfonisi yaşarım demiş.Aile vurgusu var bir de,hani bütün kahramanlarda olduğu gibi soyunu sopunu kaybetmiş ama onların acılarını hep kalbinde yaşayan kahraman tipi.Filmi anlatmamak için bir ordan bir burdan giriyorum konuya ama elbette Bond yine elinden geleni yapıyor,film yine ara ara gülümsetiyor,kolay değil 143 dk boyunca pür dikkatle izlemenizi sağlıyor.


Kötü Adam Raoul Silva

Kötü ,kötü elbette ama kötüler niye kötü olur diye bir özeleştiri de var.M denilen teyze bence gidip bir İsmek kursuna yazılsaydı iyi olurdu.Çok hırslı olmamak gerek baktın yaş ilerliyor iğneoyası olur ahşap kursu olur takılırsın gidip milletvekillerinin triplerini çekeceğine..Ben onun yerinde olsam "eski günahlarını hatırla" mesajını gördüğüm iman ederdim, belli ki geliyor ecel..
Çinli Gizemli Abla

Filmin sahneleri elbette çok güzel Özellikle Şanghay sahneleri.Peki İstanbul sahneleri ? Kapalıçarşının kiremitlerini mi kırmışlar bilmiyorum ama Eminönü'nden başlayan kovalamacanın Adana'ya bağlanması bombaydı.İstanbul 'un tek bir yüzü gösterilmişti evet bu yüzümüz var ama tek yüzümüz bu değil.Şanghay ne kadar muhteşem yansıtıldıysa İstanbul da bir o kadar rezildi.Sanki bize iyilik yaparken kötülük yapmak istemişler gibi ,hani bizi filmde İstanbul var diye sevindirirken ters köşe yapmışlar gibi.Hayatımız "biz bu değiliz" derken geçip gidiyor "bizi yanlış tanıyorsunuz ,biz aslında şöyleyiz" vs vs Yanlıştır belki de bu ,belki de bu yüzden hep kötü yüzümüzü gösteriyorlardır.



Şanghay

İstanbul (!)

Film hala vizyonda,uzun sürede kalacak gibi görünüyor.İzlemenizi tavsiye ederim,Zaten buzz gibi havada ne yapacaksınız ki başka gidin havanız değişsin.Telefon operatörlerinin kampanyalarını takip edin,haftaiçi indirimli günleri takip edin, hem salon daha boş oluyor,haftasonu yaşanan o kaos olmuyor.Bu arada Adele'nin Skyfall şarkısı filmin sonunda değil başında çıkacak.

Bu yüzden sakın filme geç kalmayın,bu muhteşem şarkının tadını çıkarın.


İstanbul Akvaryum - Florya İBB Sosyal Tesisleri

29 Kasım 2012
 İstanbul Akvaryum

Çocukluğumdan kalma görüntülerimde külçe gibi içinde yarısı ölmüş yarısı sağ ama saflaşmış balıklar olan,yosunlar bağlamış ,suyun rengi yeşil ile kahve arasında gidip gelen , hayvan dışkıları içinde yüzen bir akvaryum var.Üstten elimizi sokup balıkları rahatsız ediyoruz,yem atma patlarlar ! lafıyla sağlam bir travma yaşıyoruz.Hayvanlara isim takılmış ama hepsi birbirine benziyor.

Alın siz bir travma daha sizin adınızın konulduğu turuncu japon balığı sabaha ölü bulunuyor.İyi ihtimal arka bahçeye gömülüyor kötü ihtimal tuvalete atılıyor.Sonra bütün balıklar sırayla ölüyor.Akvaryumdaki su boşaltılıyor.Önce içine denizden toplanılan taşlar,deniz kabukları falan konuluyor.Sonra yapay orkideler.Gittikçe toz topluyor işlevsiz akvaryum.Evde artık yeri yok,önceden kömürlük olan şimdilerde kiler olan yere gönderiliyor. Nasıl samiyetsiz bir hale geliyor,kafanızda çakılıp kalmış bir akvaryum oluşuveriyor.Bundan sonra hayatınız boyunca akvaryum olan evlerde bir huzursuzluk yaşıyorsunuz.Akvaryum zihninizde terkedilmişlik,vazgeçilmişlik,yaşanmamışlıkla eşleşiyor.



Manyak değilim :) sadece kavramların çağrışımlarına inanırım.Akvaryum sevmem ben ,akvaryuma giren eninde sonunda hatta en acilinden ölür.Bütün bu duygularımdan sebep İstanbul'un ilk akvaryumuna gitmedim.
Hem akvaryuma gidecek hemde üstüne para verecektim.Denizde şnorknel ile balık kovalamak için deliren ben ,camın içinde görmek istemiyordum balıkları.Neticede gitmedik,sonra İstanbul Akvaryum açıldı ilk günler ücretsizdi galiba yorumlar çok iyiydi.Ama niye mesafeliydim,sanırım açılışından bir yıl sonra ramazanın geçmek bilmeyen oruçlu günlerinden birinde gitmeye karar verdik.İnternetten alınan biletlerde %25 gibi bir indirimi de görünce iki kişi 40 tl gibi rakama geldi.

İstanbul Akvaryuma sağlam bir yatırım yapıldığı aşikar,ziyaretçilerin büyük bir kısmı turist,havaalanın da yakın olmasından dolayı çoğu kişi uçağa binmeden önce son ziyaretini buraya yapıyor.Yanına hemen bir avm kondurulmuş,biz gittiğimizde henüz inşaat aşamasıdaydı ama belli ki o da turist odaklı.Akvaryumdan manzara bir harika saatlerce bakılabilir,dalıp salıp gidilebilir.Deniz manzarası olan bir akvaryum ? Otopark ücretli bu yüzden insanlar yollara park ediyor.İçerde Sütiş var biz gittiğimizde oruçlu olduğumuz için krizlere girdik.Öyle güzel bir noktaya yerleştirmişler ki görmeden geçemiyorsunuz,Sütiş'in ne kadar başarılı bir restaurant olduğu konusunda açıklama yapmama gerek yok sanırım.




Akvaryum'u çeşitli bölümlere ayırmışlar.Her bölüme ait balıkları o bölümlerde gözlemleyebilir,İnokslardan gerekli bilgileri alabilirsiniz.Gezinme alanı geniş olduğu için yorulacağınız düşünülmüş elbette o yüzden sıkça oturma yerleri var.Camın kenarına oturup köpek balıklarını izleyebiliyorsunuz saatlerce..İnsanın aklına ne varsa yok olup gidiyor,Balık işte ne olabilir ki ,en fazla ne görebiliriz ki diyebilirsiniz.Işıklandırma ve atmosfer öyle güzel ki sürekli bir cazibe yaratılmış.Üstelik 1500 çeşit balıktan bahsediyoruz,tam bir görsel şölen.



Çeşit çeşit renk renk,ramazan ayı olmasından mıdır cidden kendimi kaybedecek kadar etkilenmemden midir bilemem.Defalarca Allah dedim nasıl yaratmış bu renkler gerçek olamaz,bunu yaratana inanmayan bir insan olamaz.Deniz böcekleri,mercanlar,denize ait türlü türlü hayvanlar bitkiler tam bir görsel şölen! Çoğu alanda büyüteç sistemi olduğu için canlıları derinlemesine inceleyebiliyorsunuz.Akvaryum'da Yağmur Ormanları diye nitelendirilen bir alanda var çıkıştan önceki son bölüm.Yağmur ormanı havası yaratmaya çalışmışlar,nemli,yapış yapış,tehlikeli hayvanlar.Biraz ittirme bir bölüm gibi olmuş ama elbette ilgisini çekenlerde vardır.


Çocukların delirme aşamasına geldiklerini ayrıca belirtmek istiyorum,ben bu kadar mutlu çocuğu bir arada görmedim.Fotoğraf çekemedim,aslında çekmedim.Kendimi kaybettim bende çocuklar gibi bir oraya bir buraya saldırdım.Fotoğraf çekmek anı kaçırmak olacaktı,yapamadım.Tamamen gezmemiz sanırım üç saati buldu,yüzümde kocaman bir gülümse ile ayrıldım.Akvaryum kelimesinin zihnimdeki görüntüsü değişti.İlginçtir aynı gün rüyadam bütün gece balıklarla birlikte yüzdüm,sabah uyandığımda bile mutluydum.

Kendinize bir iyilik yapın mutlaka İstanbul Akvaryum'a gidin,çocuğunuz var ise geç bile kaldınız çoktan gitmeliydiniz.Güzel bir internet siteleri var İstanbul Akvaryum


Florya İbb Sosyal Tesisleri

Zat_ı muhteremle güneye taşınma planları yapıyorduk birgün.Emekli olacaktık güneyden ev alacaktık,çocuklarımız çoktan yuvalarını kurmuş olacaktı.Yazları yanımıza geleceklerdi falan .. İşte tam bu planları yaparken zat_ı muhterem birden garip bir laf etti dondum kaldım.İstanbul'a gelen herkes birgün memleketine gitmeyi hayal eder,eninde sonunda döner ama tabutu gider dedi.
Böyle arızalı lafların insanı değildir ama üniversite bahanesiyle İstanbul'a gelmiş bir Akdeniz insanı nefret ediyor İstanbul'dan.Ama kopamıyorda her gidişte kaçarak uzaklaşırken her dönüşte köprüden İstanbul'a şöyle bir bakıp dünyanın merkezi bence burası diyor.Sonraki ay yine nefret ediyor İstanbul'dan,böyle ilginç bir ilişkileri var.

Ben lafı niye buraya getirdim ki acaba ? Konuşurken de böyleyim ben biliyor musunuz ? Ne laflar bitiyor ne anlatacaklar,iyi mi kötü mü bilemem ama yanımda kimse sıkılmaz.Sus demez kimse bana ,susmam ki :)

İstanbul'dan usanıp yine İstanbul'a sığınmak istediğimizde Florya'ya kaçıyoruz hemen.Evimize çok yakın.Her geçen gün kalabalıklaşıyor evet,hergün tanımadığım zilyon tane millet insanı görüyorum.Zaten sığışamadığımız tesis hepimize dar geliyor ama gitmekten vazgeçmiyoruz.Güzel bir alana kurulmuş,aslında bu taraflarda oturan herkes bilir.Düğün mekanıdır çünkü mutlaka bir düğüne gidilmişliği vardır. Biz sevgiliyken giderdik,niyeyse hep soğuk olurdu hava , hep kar yağardı,cam kenarına otururduk biraz üşürdük sıcak birşeyler içerdik.Güzel günlerdi..

Tesis kalabalık derken tam olarak anlatayım girmek için bir saat beklemişliğimiz vardır.Park etmek için de aynı süreyi katarsak başlarım tesisine diyebilirsiniz ama öyle olmuyor işte.
Restaurantı çok iyi öncelikle fiyatları çok uygun,o yoğunluğa rağmen güleryüzlü bir hizmet var.
Son gittiğimizde hayatımın en güzel balık çorbasını içmiştim,tek bir çorba ile doymuş patlamıştım.Menü geniş ve yemekler lezzetli.Garip garip tatlıları var,onlarda güzel,manzarada güzel.



Yalnız rezervasyon yok,gidiyorsunuz bir liste var oraya adınızı ,telefonunuzu yazdırıyorsunuz sonra telefonunuza bir mesaj geliyor,buyrun gelin yeriniz hazır diye.Mesaj ne kadar süre sonra geliyor derseniz Allah bilir :) 60dk az olmaz üst limit yok :)Biz kışın gittiğimizde önce adımızı yazdırır sonra uzuuuun bir yürüyüş yaparız.O arada mesaj gelir ve yemeğe gideriz.Yazın ise durum farklı çoğunlukla yemeği yemiş olarak geliriz.Yine uzun yürüyüşler yaparız,sonra bank kovalamaca yaşanır,oturur güneşin batışını izleriz sonra etrafa atılan çekirdek kabuklarına söyleniriz.Yürümeyi yeni öğrenen çocukları izleriz.Ramazan ayında ise kapanma saatine yakın gidilir,sahura kadar oturulur hatta sahur yapılır.Çok eğlenceli .Bir de ne zaman gitsek kafeterya bölümde bir masada tek başına Kadir Topbaş pasta yerken görüyoruz.Pastası mı meşhur,başkan pastayı çok  mu sever bilemedim.

Yaz akşamları bitti ama kışın kat kat giyinip yürümek sonra güzel bir yemek yemek de güzel olabilir.Ayrıca yukarda bahsi geçen  Florya ve diğer tesislere ulaşmak için İbb Sosyal Tesisleri




Şark Dişçisi

27 Kasım 2012
Son tiyatro izleme arzum İstanbul trafiğine takılmıştı.Trafiksiz 20 dk trafik ile 80 dakika süren o yol 100dk sürdü.Keşke tiyatroya gitmek için başka bir il seçseydik Bursa'da bir oyuna mesela , kesin yetişirdik ! Harbiye'de güzel bir oyun vardı ama trafik de vardı,yetişemedik, biz o günü İstiklal'de saf saf turlayan Araplarla birlikte geçirdik.Bir deneme daha yapmalıydım ,vazgeçmemeliydim.Bu sefer Harbiye değil Kağıthaneyi seçtim.Kağıthane Sadabat Sahnesinde "Şark Dişçisi" adlı oyun vardı.Methini çok duydum ama bu benim için olumlu olduğu kadar olumsuz da bir durum.Görsel sanatlarda bir üstad bir eseri beğendiği zaman mevzudan pek anlamayanlar onun yolundan gidip altını dolduruyor.Yani o beğenmiş bende beğendim,bende anlıyorum bu işten duygusu.Korktuğum gibi de olabilirdi, keyifli de olabilirdi gitmeden bilemezdik.

Sevil Akı'nın canlandırdığı "Marta"


Şark Dişçisi Taparnigos
 Öncelikle Sadabat Sahnesinden bahsetmek istiyorum.Ufak bir sahne ama sahne hakimiyetiniz iyi,mimikler,hareketler kolaylıkla görülebiliyor küçük olmasının avantajları.Ama yine küçük olmasının ses açısından dezavantajları da oldu. Müzikal bir oyun izledik ve ses gerçekten zaman zaman rahatsız edici bir boyuta ulaştı.Koltuklar dar değil ya daşöyle diyelim daha darlarını gördüm.Fakat havasız yahu herşeyi yaptık da şu havalandırma işini bir türlü halledemedik bir türlü.Trilyon yatırıp yapılan bir sürü yerde yine havasız yine havasız.Lokasyon olarak iyi mi kötü mü bilemedim,korkunç bir trafik var o bölgede bilmiyorum belki de cumartesi diye öyleydi.



Kısaca oyundan bahsedersek en kolay yol İbb Şehir Tiyatroları sayfasından aldığım özet olacak;
Tarihin belirsiz bir zamanından çıkıp gelen gezici bir tiyatro kumpanyası,19. yüzyıl Osmanlı mizah yazınının en önemli kalemlerinden olan Hagop Baronyan'ın eğlenceli komedisini; müzikli, danslı, şenlikli bir gösteriyle bugünün seyircisiyle buluşturuyor ve zamanın İstanbul Ermenileri arasında geçen; birbirini aldatan eşlerin, kavuşamayan aşıkların hikayesini konu alan oyunla, izleyenleri bir arada güldüğümüz zamanları hatırlamaya davet ediyor

Oyun hızlı başladı birden sanki dünya değiştirdik.Hepimizi etkisi altına aldı.Bu hayal dünyası durumundan aslında pek hoşlanmadım atmosfer güzeldi ama 3,5 saati böyle geçiremezdim.Ama bir süre sonra bizden oldu oyun,bize benziyordu,hep yaşadıklarımız,gözlemlediklerimiz hiciv edilmişti.Üstelik oyuncular oyuna dahil olması için çaba içindeydi.Oyunun uzun olduğunu söylememiştim değil mi ? Bu kadar uzun olması sizi korkutmasın eğer havalandırma sorunu olmasaydı,başım ağrımasaydı,eminim hiç daralmayacaktım.Açık havada izlemiş arkadaşım daha iyi olduğunu anlattı.

-Dekor sadeydi ama güzel kullanıldı,sahne içinde gezen ibb görevlileri biraz akışı bozuyordu ama ..

-Kostüm ,diyecek laf yok defalarca ödül almış,kostüm oyundan gözünüzü alamamanızın temel sebebi.

-Konuşmaları oldukça sempatikti,ermenice özünden nasıl konuşuluyor tam bilmiyorum ama bana sıcak geldi.

-Çağlar Çorumlu , güldüğüm bütün sahneler genelde onun olduğu sahnelerdi,sahnede olmadığı vakit özledim..

-Sevinç Erbulak'ın ne gibi bir artısı vardı çözemedim,ortada bir performans yoktu,dikkatimi dahi çekmedi.

-Elbette bir ekip işi oyun ,adının Sevil Akı olduğunu öğrendiğim Dişçi'nin yaşlı cadaloz eşi Marta'nın performansı da bir harikaydı.

-Yönetmen son yılların gözdesi Engin Alkan,geçen sezon Tarla Kuşuydu Juliet
-Ve orkestra çok başarılıydı,gizli kahramanlar en çok onları alkışladım.

-Işık konusunu da es geçemem , ışıklandırma da etkileyiciydi.

Sonuç olarak  bu referans ile yeni bir müzikal oyun için biletimizi aldım bile.Yalnız acele edin.Koltuklar hızla doluyor bu oyun için 28 gün önceden bilet almıştım ! Bilet için.. Şark Dişçisine gidin ,gülün,üç saatliğine bütün sıkıntılarınızdan arının.

Öptüm Seni Caanımmmm ... [ oyuna gidenler anlayacaktır :) ]


Haftasonu Kaçamağı : Edirne

20 Kasım 2012
Üzerinden yaklaşık iki ay geçti.Yazmasam yaz tatilinin makus talihine dönecek ve kısmen unutup gideceğim herşeyi.O yüzden yazmak gerek hem de mevsimler kışa dönünce insan nereye gideceğini şaşırıyor.Kışın yapılacak ufak bir gezi için güzel bir alternatif Edirne...
Aslında Edirne gezisini Ramazan ayı için planlamıştım .Kafamda tabii ben kafamda hertürlü planı yapıp zat_ı muhteremi dürtüklemeye başlıyorum alttan alttan.Ramazan ayında belki sıcaktan belki açlıktan zor geçince iptal oldu ister istemez..

Ben yalnızlığa alışkın bir tipim.Tek başıma haftalar geçirsem gık demem.Tek çocuk olmanın ender faydalarından biri de budur.Yalnızlık sizin arkadaşınızdır,arkadaş canlısı böyle sosyal bir tip olmama rağmen kendi kendime de yetebiliyorum.Ama geziler öyle değil,arkadaşla daha keyifli oluyor.Bizimki de öyle oldu.Güzel bir geziydi,Kapadokya gezisini de birlikte yaptığımız arkadaşlarımızlaydık.Aslında eş durumundan arkadaşız Farfalle ile , karı-koca çok tatlı insanlar onlarla birlikte vakit geçirmek oldukça keyifli.


Selimiye'den uzun uzun bahsetmek istemiyorum.Her türlü internet sitesinden bulabileceğiniz detayları buraya yazmanın bir anlamı olmayacak.Özetle Selimiye II. Selim'in Mimar Sinan'a yaptırdığı Osmanlı mimarisinin en önemli eserlerinden biri. Mimar Sinan" ustalık eserim " dese de ben yine de Süleymaniye Camii derim.Camiler arası tercih yapmak garip gibi görünse de Selimiye beni Süleymaniye kadar etkilemedi.Elbette mimari açıdan yazılacak sayfalar dolusu şey vardır ama gelin görün ki mimar değilim.Kaldı ki bizim halkımız duygu insanıdır teknik açıdan hiçbirşey anlatamazsınız.Gidip görmeniz lazım,yapıların da ruhunun olduğunu bilmeniz lazım,sizi avucuna alan herhangi bir yapı bilin ki güzel bir yapıdır.Bazen bir camii bazen cumbalı bir ev bazen bir şapel aynı hissi uyandırabilir.

Edirne'yi nasıl hayal ediyorsunuz bilmiyorum.Ama ben tam da hayal ettiğim bir şehir buldum.Tam da hayal ettiğim gibi onca tarihi değerine rağmen kaderine terkedilmişti.Güzel bir çehresi var.Merkezden ibaret değil birden doku barındırıyor.Karağaç,Nehir ve çevresi,Kırkpınar vakit geçirmek isterseniz seçenek çok. Fakat bunları kullanmamak için herşeyi yapmışlar. Şehre geldiğimiz ilk an fellik fellik otopark aradık.Vardı elbette ama değnekçiler falan vardı.Nihayet Selimiye'ye çok yakın bir otoparka park ettik ancak bu sefer de romanların ilgisine maruz kaldık.Ne bir zabıta ne bir polis hiçbirşey yok.Romanlar şehri ele geçirmiş atlarını koşturuyorlar.Güvenlik sıfır buna rağmen şehirde Türk bulmak zor Yunan turistler ağırlıkta.Bu derme çatma şehri ziyaret etmeye geliyorlar.Çünkü gerçekten güzel bir şehir.

Bunun yanısıra Edirne yaşayan bir şehir.Sürekli bir hareket var,gecesini de görünce buna karar verdik.Bir yerlerden sürekli bir müzik sesi geliyor,kafanızı kaldırıyorsunuz muhteşem camiiler,adımbaşı insanı tahrik eden ciğer kokusu,bir koşuşturma,gecenin ilerlemesine rağmen o meşhur Saraçlar caddesinde sohbet eden halk..









Edirne Arkeoloji Müzesi

Boğazlıyım,yapacak birşey yok.Yemek yemekten zevk alıyorum ,yeni şeyler denemeye ise bayılıyorum.Edirne'nin tava ciğerini elbette daha önce duymuştum.Etobur bir insan olmama rağmen ciğeri yılda belki bir defa yerim Fakat... Edirne'de yapılan  adı tava ciğeri olan o şey kesinlikle ciğer değil ,et !
Şimdi yazarken bile tekrar yemek arzusundayım. Biz yaptığımız arşatırmalar neticesinde Ciğerci Niyazi Usta'da karar kıldık. Peki ya o biberler ? Elbette çok acı garip bir şekilde yemeğe devam ediyorsunuz. Niyazi Usta doğru bir kararmış çok fazla seçenek var Edirne 'de ciğerciden bol birşey yok.Ama riske girmemek adına doğru bir tercih üstelik fiyat uygun dört kişi tatlısı vs derken 60 tl  gibi bir rakam ödedik ki, bu lezzet-fiyat eğrisine bakarsak bedava bir zevk oldu bizim için. Bu arada tatlı Hayrabolu tatlısı pek sevmedim tatlı soğuk üstüne sıcak tahin döküyorlar.


                      

Su birikintisi bile çekiyorken beni nehir görmek coşturdu diyebilirim.Ama bahar aylarında değiliz.Yaz da bitmek bilmiyor bu yüzden kuraktı Meriç hatta en kurak zamanıydı galiba.. Olsun yine de çok güzeldi,dalıp dalıp gitmelikti. Meriç köprüsü araç trafiğine açık ,yayalarda kullanıyor hatta keşke sadece yayalar kullansa ne güzel olur. Köprüde şöyle bir yürümesek olmazdı.Zamanlamayı iyi ayarladık akşam saatlerine denk getirdik. Meriç Nehrinin yanında bir sürü restaurant var.Ama bir standart tutturmuş değiller çoğu düğün salonu kıvamında sonradan cafe olmuş.İlk girdiğimiz yerlerde restaurantın içinde mangal yapılıyordu :) Böyle dumanlar üstünüze üstünüze geliyor kimse garipsemiyordu bizde mi bir gariplik var bilemedim. Sonra burayı bulduk.Sakin,kendi halinde ama cici biryer öyle sakin ki zat_ı muhterem oracıkta kestirdi hemencik  :)


Meriç Köprüsü


Edirne'de bir gece..

Edirne'de görülecek birden fazla yer olduğunu belirtmiştik.Lozan Anıtı bunlardan biri Lozan Antlaşmasının anısına dikilmiş. Karaağaç ise ayrıca vakit ayırılması gereken bir yer ilginç bir şekilde  oldukça kalabalık sanki şehrin bir kısmı buraya bölünmüş gibi tarihi Tren İstanyonu  bu bölgede.Bir film seti gibiydi Karaağaç sonbahar birazcık soğuk olmuştu akşama doğru.Günü güzel bölmüştük , şehrin en güzel saatlerini Karağaç'da tabiri caizce romantik bir şekilde geçirdik.
Beyazıt Külliyesini'de unutmamak gerek . Külliye döneminde bir sağlık merkezi olarak kullanılıyormuş. Şimdilerde müze olarak kullanılıyor.Hatta Avrupa Konseyinden müze ödülü bile almış.Mumyalarla size o atmosferi yaşatmaya çalışıyorlar.Tedavi yöntemleri ilginizi çekiyor.Başka milletlerlerden de insanlar burayı ziyarete gelirmiş.Büyük bir üniversite hastanesi düşünün.Hem eğitim hem hizmet birarada.Aslında en önemli kısmı tedavi yöntemleri müzik ile ruh hastalarını tedavi ediyorlarmış.O dönemde Avrupa'da  ruh hastası insanlar içlerine şeytan girdi diye yakılırken,ecdadımızın durumu ortada  ...


Akşam yine ciğer yiyelim dedik.Fakat bizim niyazi usta kapatmıştı.Aslında işin garibi hiçbirimiz tam olarak acıkmamıştık.Kıvranıp duruyorduk.Aklımızda kalan bir yer daha vardı  Edirneli Köfteci Osman ,uzun bir süre onu aradık durduk çünkü onunda bir sürü aynı adı taşıyan çakmaları vardı.Nihayet bulduk bu arada Edirneyi karış karış öğrendik artık şehri yıllardır orada yaşıyormuşuz gibi geziyorduk.Köftenin ne özelliği var bilmiyorum aynı köfteyi evde bende yapıyorum.Ciğer belli ki zaman zaman sıkmış Edirnelileri onlarda başka bir çeşit olsun diye köfteyi seçmişler.Hiçbir özelliği yok.

Akşam bir de otel aksiyonu yaşadık.Yanımıza valizlerimizi almıştık ama Edirne'de kalacağımızdan emin değildik.Bir sürü otel arasından bize en uygun olanını bulduk.Yine arkadaşlarla yanyana odalarda kaldık :) Niyeyse bunu seviyorum böyle başka bir şehirde güvende hissediyorum galiba bu yolla. Efe Otel'de kaldık,memnun da kaldık.Sabah bizi güzel bir kahvaltı bekliyordu.Ama başka bir seçenek daha isterseniz Antik Otel'i de önerebilirim.Bir de pazarlık etkisini unutmayın otelde pazarlık mı yapılırmış diyenleri duyar gibiyim ama ben resturant dışında her yerde pazarlık yaparım üstelik zevkle bir zararını da görmedim :)


Dupnisa  Mağarası

Ertesi gün İstanbul'a dönmek için geldiğimiz yolu tercih etmedik.Yolu epeyce uzattık .Dupnisa Mağarası  vardı hedefimizde Kırklareli Demirköy ilçesinde bulunuyor mağara fakat biz ulaşmakta güçlük çektik.Yol git git bitmiyor,gelip giden bir araç yok.Korku senaryoları üretmeye başlamıştık ki sonra eğlenceli bir hale geldi yol.Mağaraya vardığımız da bir hareketlilik başladı.Düşündüğümüz gibi değildi kalabalık bile sayılabilirdi.

3-4 milyon yıllık bir mağara olduğu sanılıyor,kuru ve sulu olmak üzere iki ayrı bölümü var.İçinde yarasalar varmış sanırım gördük birkaç tane tam emin değilim ama.. Hatta mağara kışın yarasaların üreme döneminde kapatılıyormuş.

Mağaraya girdiğimizde küçük bir şok yaşadık.Buzzz gibiydi,ne olduğumuzu şaşırdık.Asıl hareketlilik mağarayı gezip bitirince yaşadık.Bir çıkış var elbette ancak bizimle birlikte giren herkes çıkıştan geri
dönüyor geldiği yoldan mağarayı içerden dolanıyor.Fakat bizde maceraperest iki koca kişisi olunca işler karıştı.İnat ettiler çıkış yerimiz böyle dağınbaşıydı tabiri caizse.Dağbaşında ayı mı çıkar yılan mı tıslar derken arabaya ulaşabildik.Dağ keçileri kıskanırdı hallerimizi öyle bir orman gezisi oldu ama güzel de anı oldu.

 




Dönüşte İğneada yolunda saptık nasıl böyle bir hata yaptık bilmiyorum :) İğneada'nın terkedilmişliğine mi yanayım,yolun yaklaşık 4 saat süremesine mi,koskoca iğneada'da yemek yenecek doğru dürüst bir yer olmamasına mı neye yanayım bilemiyorum.Hayatım boyunca bu kadar yeşili bir arada görmedim.Yol boyunca ormanın içinden gidiyorsunuz.Istranca Dağlarını aştık yeşilin her tonu ,bayıltacak seviyede oksijen bu da güzel bir deneyim oldu. İğneada'dan hoşlanmadım evet ama yaz sezonunun geçmiş olmasının etkisi vardı sanırım.Gerçi yaz da olsa gitmem İğneadaya bir tek otel kalanı pansiyon,apart bizim tatil anlayışımıza hitap etmiyor.Ama deniz uçsuz bucaksız elbette tertemiz,kum da güzel ve tahmin edemeyeceğiniz kadar deniz kabuğu var.Topladık birazcık hatta kendime yüzük bile buldum en doğalından  :)

Allah sağlık versin,para versin,huzur versin hep gezelim olmaz mı ? İnsanlar zenginlik hayalleri kurar ya işte şu arabayı alacağım şu evde oturacağım gibi benim derdim sadece "yeni " yerler görmek..
Related Posts with Thumbnails