Çanakkale Şehitlik Abidesi,Seyit Onbaşı,Tekirdağ Köftesi

11 Mart 2012
Üstünden bir hafta geçti ama son kısım kaldı.Gerçi eski depresif moduma geri döndüm hemen :P Ben kalıcı olarak İstanbul'u terketmek istiyor olabilirim.İkinci gün Gelibolu Yarımadasının ucuna doğru ilerledik.Yol boyunca gördüğümüz her yeri pas geçtik çünkü amaç Çanakkale Şehitler Abidesine gitmekti.Önce Morto Koyu denilen bölgeye ulaşıyorsunuz.Biz oraya gittiğimizde in-cin top oynuyordu.Görevliler ve biz,sabahın körü hava miss kalabalıkta gezmekten iyidir diye düşündük.Biraz yürümeniz gerekiyor ama güzel bir yoldan.Fotoğraflar karışık idare edin lütfen :P
Bütün gezi boyunca çok hikaye dinledik.Yani dayanılabilenleri vardı.Hani böyle içinizi yakanları vardı.Ben hep kendimi tuttum.Ağlamadım hiç..Taa ki buraya gelene kadar.Şeffaf mezar taşları üstlerinde illerin alfabetik sıralaması olan yine simgesel elbette.Ama orada gezinirken hissedebileceklerinizi yazarak ifade edemem.Bulunan adı sanı belli olan 6000 kişi için yapılmış bu mezarlar.Hangi 6 bin? En iyi şartlarda 350.000 kişinin şehit olduğu bir savaştan bahsediyoruz.Ben ne yazsam sizi orada görecekleriniz kadar etkilemeyecek.350.000 bin kişiyi tek tek bulup ziyaret etmek istiyor insan,topraklarına dokunmak,helallik almak istiyor.

Mehmet Akif'in Çanakkale Savaşı için yazdığı o muhteşem eserini yazmışlar oraya.Ben,ortam pek de kalabalık değil diye yüksek sesle okudum..Okuyamadım aslında baktım insanlar da dinliyor okurken ve ben kendime hakim olamıyorum.Dayanamayacak bir noktadaydım.Bu nasıl bir ifadedir Allah aşkına,insan okur da nasıl ağlamaz,nasıl yanmaz,nasıl tepkisiz kalır ki böyle bir acıya.. Bütününü buraya eklemedim ama link yardımıyla okuyun lütfen.Çok acı büyük acı korkunç bir acı ama hepsinden öte nasıl büyük bir kahramanlık? Ne muhteşem insanların çocuklarıyız biz,herşeye rağmen Türk olarak doğmayı isterdim bir daha doğsam..Bir daha bir daha doğsam..



Ne fark eder ki? Ama memleketlimi buldum orada.Herkes aynı şeyi yapıyor hemşerisini arıyor.Heryerden şehit var elbette ama bir an bulamazsa yüzü düşüyor insanların.Sivası geçtim..Nerelerden gelmişler Çanakkale'ye.. Hani bizden savaşa koşan yoksa diye geriliyor insanlar.Sonrası uzun uzun dualar,hiçbirini tanımıyoruz ama hepsini çok seviyoruz..






Meçhul Asker .. Savaşı,aslında kimin barbar kimin katliama yakın olduğunu kimin savaş ahlakına bile sahip olmadığını anlatıyor bu anıt.Çanakkale'ye gelen bir grup öğrenci genç "herşey taş,heryer anıt" diye söyleniyordu.Anası olsam üç öğün döverim böylesini , ruhsuz bir gençliğimiz var.Her anıt birşey anlatıyor.Dilleri olsa bu kadar konuşamazlar.Birde şunu yazmadan geçemeyeceğim.Birgün yolunuz kıymetli kanla sulanmış topraklara düşerse "yiyişmeyin" Çoğu üniversite gençliği olan bir grup insan yiyişmeye gelmişti Çanakkale'ye ..Hayır kimin ne yaptığı umrumda bile değil ama dinledikleriniz sizi parça parça ederken yanınızda birileri öpüşüyor falan..Çanakkale arzuların dinmesi için uygun bir yer değil!
Meçhul Askeri anlatacaktım.Anzak askeri bir türk askerini şehit ediyor,kafanı gövdesinden ayırıyor.Ve anı(!) olarak yanında Avustralya götürüyor.Yaşı kelama erince yaptığından pişman oluyor ve 2003 yılında Türkiye'ye gönderiliyor kafatası ve buraya gömülüyor.

Yazmadan edemedim ben anıtı hiç beğenmedim.Kalıp gibi duygu içermeyen üstündeki kabartmalar sanatsal açıdan beş para etmez öylesine bir dikme! Bu mu yani,bu kadar mı bunu mu yapabiliyoruz ? Ülkede elini sallasan sanatçıya çarpıyor,Çanakkale'de kaybedilen 350.000 kişiye layık görülen bu beton kütle midir? Türkiye'de inşaat bu kadar gelişmişken böyle bir abide benim için çok başarısız.Yine de iyi ki var elbette ama çok daha güzel olabilirdi.

Öyle güzel bir manzara var ki Şehitler Anıtında..Bak bak bak doyma..Doyamadım zaten.Deniz yani? diyebilirsiniz.Bende başka bir etki bıraktı banklar koymuşlar denizi izlemek için..Bir saat mi oturduk iki saat mi öyle boş boş..








Bir kişisel müzeyede denk geldik.Salim Mutlu araştırmacı,duygulu ve duyarlı bir insan.Savaştan kalanları toplamış,toparlamış burayı açmış..Kendince gazete kupürleri,fotoğraflarla da birleştirmiş.





Ait olmadıkları hayatlarında bir kere bile görmedikleri topraklarda ölen,öldüren insanlara bile kahraman diyen bir millet olarak Şeyit Onbaşı'yı ciddiye almadığımızı düşünüyorum.Bir insan 275 kg bir mermiyi nasıl,neden hangi duyguyla kaldırır? Mermiyi atıp düşman gemisini batırdıktan sonra fotoğraf çekmek için tekrar kaldırması istenildiğinde neden kaldıramaz? Hatta boş mermiyi bile kaldıramaz? Bu imandır,inançtır,aşktır,başka da mantıklı bir açıklaması yoktur.


Köfte canavarıyız ailecek.İki kişi olunca aile olunuyor değil mi :) Tekirdağ'dan geçerken boş geçmek olmazdı.En iyisi Özcanlar Köfte diye okumuştum bir yerlerde.Pazar günü bütün İstanbul,Tekirdağ'a köfte yemeye gelmiş galiba.Arabayı park edecek yer yok.Çünkü yol boyu köfteciler var değişik adlarda park yerleri yok.Uzunca bir cadde düşünün 2-3km boyunca park etmiş araçlar.Bizde böyle serseri çocuklar gibi dönülmez kavşaklardan dönüyoruz yer bulmak için tur atıyoruz sürekli cadde boyu.Neyseki mucizevi bir şekilde biri yerinden çıktı.Ama ne, bu sefer köfteci de yer yok! Yok yani bildiğin yok,dışarı alalım diyorlar tok satıcı oldukları her hallerinden belli.İçeriye giriyoruz zorla tam o anda kalkmaya yeltenen bir masa.. Nihayet oturuyoruz.İnsan böyle aksiyonlar yaşayınca böyle köfte muhteşem falan olsun istiyor.

Servis çok hızlı,köftenin porsiyonu 8,5 lira doyurucu o süt gibi duran şişeler ayran şişesi oranın adeti buymuş.Bizde sanırım büyük boy diye 1ltlik falan sipariş vermişiz.Kocaman birşey.Salata sıradan,köfteci de salatanın piyazın çok daha iyi olması beklenir haliyle.Köfte bildiğiniz köfte ,ben bir özelliğini göremedim.Çok daha iyilerini yedim çok daha iddiasız yerlerde,namına yakışmıyor.Doyuyorsunuzda zevk vermiyor.Ve fakat o sütlaç! Nasıl muhteşem,nasıl hafif sırf onun için gidilirmiş işte o lezzette bir şey .

Gözlerini Sımsıkı Kapat - John Verdon

8 Mart 2012

Yahu benim bütün hayatım bitti şu kpss yüzünden.Kitap okumaya,dvd izlemeye,böyle özgürce avm gezmeye herşeye herşeye hasretim.Eğer ders çalışmıyorda bunlardan birini yapıyorsam vicdanım o kadar rahatsız ki haz da almıyorum.Amma John amcam farklı ilk kitabı Aklından Bir Sayı Tut beni nasıl heyecanlandırmıştı malumunuz. O günden beri ben ikinci kitabı bekliyorum desem yalan olmaz.Hemen çevirmiyorlar ya şu kitapları deli oluyorum.İngilizcem polisiye romanı okuyacak kadar iyi olsaydı keşke..

Kahramanımız azıcık depresif,eşiyle sorunları olan dedektif Dave Gurney,dedektifimiz ilk kitaptaki vakayı çözdükten sonra gidip ücra bir yere taşınıyor.Eşiyle olan sıkıntıları hala devam ediyor.Bence boşanmalılar çünkü birbirine bu kadar uyumsuz bir çift görmedim.Adam işine aşık arada kafasını karıştıran başka neşeli kadınlar var,kadın örgüydü,bahçeydi işleriyle meşgul tamam olabilir naif bir hayat ama sürekli bir trip atıyor,laf sokuyor yahu adamla evlenirken manav mıydı adam? bence sıkıcı bir tip.Kitabın bu yönü gereksiz gerdi beni keşke bu kitapta boşanmış olsalardı dedim.Yazar ittirme bir evlilik yürütmüş uzun süre veya hala yürütüyor eminim..

Düğün günü başı kesilerek öldürülen bir kızın cinayetiyle başlıyor roman.Potansiyel bir katil var elbette şaşırtmaca usüldendir.Aile zaten hepten kopuk bu kafası kesilen gelin nemfoman,annesi ondan beter,baba üvey bab, koca adayı nemfomanları tedavi ettiğini iddia eden ama aslında egosu yüksek bir manyak uzman.. Aslında John Verdon bildiğimiz birkaç hikayeyi birleştiriyor ama işte üslup dediğimiz birşey var ki sayfaları ışık hızıyla geçmenizi 566 sayfayı okuduğunuzu bile farketmemenizi sağlıyor.

Şimdi ben bu kitabı okuyorum zat_ı muhterem de sordu ne okuyorsun ? Dedim işte gelinin başı kesildi,vücuduna bakan bir açıyla yerleştirildi,kız nemfomanmış anneside ondan beter bir üst seviye nemfomanmış falan.. Hoppala! Manyak mısın diyor bana,okuyacak başka kitap yok mu genelde kadınların okuduğu şöyle şirin tatlı aşk kitapları falan var onları oku ! Başıkesik gelinin romanını okumak zorunda mısın ? "Görüntünün içinde başka psikopat bir ruhun var gibime geliyor" diyerek tırstı :) İyi de oldu,tırssın :P

Nereye geldik ya Allah'ım kitap anlatacağım hemen kahve dedikodularına bağlıyorum anında.Dilerim John Verdon üçüncü kitabını da yazar ama inşallah kitabın kapağını değiştirmeyi akıl eder,üçüncü kitapta eşini boşar ve neşeli kadınlardan birine takılır,bu sefer konu kadın bir katil olabilir mesela ne bileyim böyle fikirlerim var ileten olursa sevinirim.

Nusret Mayın Gemisi,Babalık Peynir Helvası,Aynalı Çarşı

6 Mart 2012


İstanbul'dan yola çıkmak için geç kaldığımızı anladığımızda saat 16:00 olmuştu,daha yarımadanın yarısını gezebilmiştik .Gelibolu Yarımadasının ucuna kadar gitsek hava kararacaktı.Kaldı ki zaten günübirlik bir gezi olmamasını amaçlamıştık.Boğazı geçelim dedik :)Araçla veya yaya olarak geçebiliyorsunuz.Feribotla ama onlar motor diyorlar.Kilitbahir-Çanakkele , Eceabat-Çanakkale veya Lapseki-Eceabat arası sürekli feribot var.En yakın nokta olan Kilitbahir'den geçtik karşıya,7 dakika sürdü.
"Dur Yolcu" silüeti havada kapanmaya başladığı için pek net çıkmamış ama ünlüdür ya hep.. Her 18 mart'ta ortaya çıkar.7 dakika hemen geçti bu arada yaya olarak karşıya geçmek tam 1,5 öğrenci 1 lira ayrıca feribota binerken görevli bileti saklayın falan dedi bizde anlamadık ne diyor bu arkadaş diye meğer bileti dönerken gösterince indirim yapılıyormuş :) Çanakkale ucuz bir memleket yani gezinin sonunda bizde bu hissi uyandırdı.

Çanakkale'ye vardığımızda sıra sıra kafeler karşıladı bizi,hıncahınç dolu,böylesini istanbul'da bile görmemişsinizdir.Yaş aralığı 18-28 oturacak yer yok öğrenci şehri ifadesi doğru olabilir sanırım.Çanakkale'de biraz gezindikten sonra zat_ı muhterem'e burası nereye benziyor ? dedim Adalar mı? dedi! Pes, ikimizde de aynı duyguyu uyandırmış,büyükadanın daha şehir haline gelmiş şekli sanki,şirin çok şirin bir kent..
Sahilde gözünüze bir gemi ilişecek Nusret Mayın gemisi maketiymiş yani aslında pek kafama yatmadı çünkü maketten öte bizzat kendisi olduğunu düşünüyordum gezerken.O kadar aslına sadık kalınmış yani.Nusret Mayın Gemisi Deniz müzesinin içini de sanıyorum bir ücret ödüyor öyle geziyorsunuz.Ama biz ücret ödemedik.İçerde bir anlatım yapılıyor,mayınlar nasıl dizildi,olaylar nasıl gelişti,güzel bir uygulama..Sonra orada askerliğini yapan gençler size gemiyi gezdiriyor tek tek anlatarak.



Mayınlar..Siyah kısım yeşil kısımdan ayrılır ve havada kalırmış ancak denizaltında görünmezmiş.Bu mayınlardan 26 tanesinin bizim kaderimizi değiştirdiği söylenirki biraz araştırınca doğru olduğunu görüyorsunuz.Denizcilikte ezelden bir bilgimiz olsada neden bilmem pek ilerlemiş değil donanmamız hala da öyle.. Karaya önem veriyoruz halbuki denizlerle çevriliyiz.Çanakkale savaşının kazanılmasında toprağı doyuran mehmetçik kanı etkiliyse donanmamızın özenli çalışması da etkili olmuş.

Deniz müzesinde bir de kale var Nusret Mayın'dan çıkarken saat 17:00 geçtiği için giremedik.Ama netten sanal gezisini buldum,güzelmiş.Kaleyi Fatih Sultan Mehmet yapmış ve elbette Çanakkale Savaşında sevk ve idare için önemli bir nokta olmuş.
Günü batırırken artık çok yorumuş ve acıkmıştık.Çanakkale içinde Aynalı Çarşı..Cidden herkes ayna satıyor böyle hani kadınların kullandığı cep aynalarının kokoşları ben bu tip şeylerden pek hoşlananmam.Bütün dükkanlar aynı ürünü satıyor.Böyle kapalı çarşının minyatürü gibi diyebiliriz.Çarşı minnacık ama eskiden eminim çok daha gösterişliydi.
Çanakkale'de ne yenir? Ben herşeyi bloglardan ararım,onlar ne diyorsa doğrudur.Birinci ağızdan eleştiri ! benim için daha güveniliri yok.Buraya bunları yazmamdan bundan sebep,aramalarda gelen içeriklere bakıyordum artık herkes bloglarda arıyor aklına gelen herşeyi.Çanakkale'de balık yenir,sardalyası ünlüdür.Hatta Çanakkale balığı olarak bilinir.Benim bildiğim bundan ibaretti gerisi gözümüze bir yeri kestirmeye kaldı.
Sahilde restaurantlar var ilki Yalova Restaurant içkili,şık ışıl ışıl bir mekan,uzun sohbetler,alkol almak isteyenler için ideal balıklarını yemedim ama kötü olma ihtimali yok gibi..
Hemen arkasında ise Damak Tadı Restaurant biz burada yedik.Tamamen zat_ı muhteremin hislerine inandık.Bu sefer ben karışmadım :) Kalabalıktı herkes balık yiyordu,keyifli sıcak bir ortamdı.Bir porsiyon hamsi,bir porsiyon sardalya,bir porsiyon midye tava ,elma dilim patates ve salatalar, içecekler için 30 lira ödedik.Gerçekten şaşırtıcı bir tabloydu,çalışanların sempatik tavırları,balıkların tazeliği de cabası..

Küçük şehirleri ziyaret etmenin en tatlı kısmı "insanlık" İnsanlar güleryüzlü,sıcakkanlı,sohbet etmeye hevesli aynı zamanda da kibar.Aslında Anadolu insanı bütün bunları barındırır kendisinde bizim özümüz budur.İstanbul'da bu sıcaklığı bulmak çok güç.Nereden geldim ben buraya.. Yemeden dönme denilen bir tatlı vardı o da peynir helvası kimdir en iyi yapan Babalık ,yemek yediğimiz yerin karşısında hemen güzel tesadüf.Çok yemek yemiştik o yüzden hakkını veremedik bence ama tatmadan dönemezdik.

Karışık bir porsiyon almak istedik,önce esnaf arkadaştan biraz bilgi aldık.İnsanların niyetleri yüzlerine vuruyor.Keşke hep böyle insanlardan alışveriş yapsak.Koyu renk olan fırınlanmış olanı,ben açık renkli olanını hoşmerime benzetmeye çalıştım görüntü itibariyle.Ama tadının bence alakası bile yok.Hoşmerime bayılırım eğer hakkıyla yapılmışsa peynir helvası ona göre daha hafif daha çok yenilebilecek ideal bir tatlı.Çok lezzetli,sevmeyen birinin çıkacağını sanmıyorum.Elbette en iyi yapan yere ve en tazesine denk gelmemiz önemli etmenler oldu.
Üstüne dondurma konularak servis ediliyor.Porsiyonu bu şekilde 4 lira.
Arabayı Eceabatta öylesine garip bir yerde bırakıp karşıya geldiğimiz ve valizimiz arabada kaldığı için Eceabata geri döndük hemde kalmayı plandığımız otel Eceabattaydı.Güzel bir butik otel planlamıştım ama doluymuş.Bölgede turizmin yazı kışı yok o yüzden haftasonu özellikle de mart ayından itibaren çok yoğun.
Sahilde boğazı gören (!) bir otel buldu zat_ı muhterem yine karışmadım.Kontrol manyağı olduğum malumunuz bu karışmamalar benim için bir sınav kıvamında neticede Grand Eceabat Otel'inde kaldık. Anadolu da cehennemin dibine bile gitseniz bir "grand" otel bulabilirsiniz :) Şehrin en iyi oteli dikkatini çekerim grand olanıdır manyakça bir takıntı işte.Otel güzeldi,kahvaltısı berbattı! Sabahın köründe güneş odaya doldu,benimde bu geziyle aradığım tamda buydu... !
Related Posts with Thumbnails