bitkinim.. dün bir cenazevindeydim.. aslında günde binlerce kişinin öldüğünü varsayarsak gayet sıradan olan bu durum.. ölüm şekli ile,şartlar ile neden-sonuç ilişkisi ile anlam kazanıyor..
bir adam düşünün.. 45-50 yaşlarında.. ortalama blog yazarı yaş profili benim yaş civarım olduğu için bu adamın babanız yaşında olması da ihtimal durumu.. bu adam biri 1,5 yaşında olmak üzere 3 kız çocuğu babası bir adam.. tek hayali ev satın almak,hayalindeki ev için 25 yıl emniyet mensubu olarak çalışıyor.. hayalindeki yaptırıyor.. aynı apartmanda oturduğumuz bu adam kiranın yüksekliğinden sebep,henüz tam bitmemiş evine taşınıyor.. ev yaptırmak için ordan burdan aldığı borçları emekli ikramiyesi ile ödemek istiyor,fakat yetmiyor.. gittikçe sıkıntısı büyüyor,işe giriyor.. kriz nedeniyle işinden oluyor.. en son dün babama söylediğine göre çalışmak üzere istanbul'a gitmeye karar veriyor.. ve aynı gece beylik silahı ile kafasına sıkarak intihar ediyor..

zor bir gündü.. hepimiz teselli ederken zorlandık,zira intihar etmek..bence en çok kendini sevmek olduğu için,teselli sözcüğü bulamadım.. yoksa insanların çöpten yemek aradıkları bir ülkede maddi sıkıntılar nedeniyle intihar etmek,bütün sıkıntıları ve sorumlulukları arkada bırakıp,sorumluluklardan kaçmak en çok kendini sevmektir.. yoksa hangi baba daha 1,5 yaşındaki kızının hayatını garantiye almadan kendi hayatına son verebilir.. evlat sahibi her okuyucu ne demek istediğimi anlayacaktır,sanıyorum ki çocuk sahibi olmak,intihar etme hakkınızı bile elinizden alan bir durum.. buna hakkınız yok!
başka bir taraftan baktığımda ise.. ülke şartlarına isyan ediyorum.. devlete 25 yıl hizmet etmiş bir adam,ev sahibi bile olamıyor.. diğer tarafta milletin 15 tane doğurduğu çocuğa,sağlık,gıda masraflarını benim cebimden vergi olarak alan devlet.. bu emekli adamın yine devlet için okuttuğu biri eğitim fakültesinde,biri öğretmen lisesinde iki genç kızını okutamıyor.. okutmuyor,desteklemiyor..
bir de olayın dini boyutu var ki.. bu beni bahsi geçen beyefendinin kendisini öldürdüğünü duyduğumda en çok şaşırtan kısmı oldu.. geçen sene ramazan bayramında bizi ziyarete geldiklerinde elimi tokalaşmak üzere uzattığım bu beyefendi "dindar" duruşu nedeniyle elimi sıkmamış,benimle konuşmamış,yüzüme bile bakmamıştı.. kendimi o anda eli bile sıkılmayacak,afedersiniz ama "ahlaksız bir kadın" gibi hissetmiştim.. dini uygulayış konusunda böylesine hassas biri nasıl olurda intihar ederdi? Allah korkusunu nerede kaybetmişti?
bir mücadele,hayat.. pes etme hakkınız da yok,hangi dine inanıyorsanız inanın bir gerçek var ki bu bir sınav.. ortasında sıkılıp çıkmak,tek geçme şansınızı bile yok ediyor.. kendinize ve duygularınıza iyi bakın..