
Pdf Dergi - Üfürükten Prenses Röportajı

...Kadın Vokaller..





Sır Ve Aurora 'nın İncileri - Nermin Bezmen
Sır..
Kitap 96. yaşını kutlayan Hüma'nın aynı gün ölümüyle ailesine bıraktığı hatıratın içindeki sırları anlatıyor.. hikaye geriden başlıyor.. genç kızlığı,aşkı ve cinselliği ilk hissedişi,ilk kocası,aynı dönemde ülkenin yaşadığı zorluklar ve bir inci kolyenin peşinden getirdiği hikayeler..
Sır'ı bitirdiğimde aklımda kalan tek şey,aşıksan sınırsızca sevişeceksin! diktesiydi.. aşık bir kadın olan Hüma öyle aşıktı ki,18 yaşında evlendiği kocasının eşcinsel ilişkisine göz yumdu,hatta kocasının erkek sevgilisi Hüma'ya da aşık olunca,üçlü bir hayatı kabul etti.. aşkını büyütüp üçlü bir aşka(ona göre aşk ) taşıdı ve bununla gurur duydu.. aşk için yapılan her günahın sevap olduğuna inandı.. Kiminle sevişirsen seviş kalbin kiminleyse onunlasın,düşüncesini kabul etti.. ve bende bıraktığı izlenime göre fırsat bulduğu her an kitapta ki ifadeye göre aşk yaptı(!)
öyle daraldım ki okurken.. yeter artık sevişmesinler dedim,sırf kuytu kalmış,kaçışıyoruz ,konuşamıyoruz diye bu kadar vurgu yapılması bana gereksiz geldi.. aşk ile cinsel arzuların bu kadar eş tutulması da.. cinsellik mi aşkı doğurur aşk mı cinselliği sorusunu sorgulattı ? kitap sosyal hayatımıza pek uygun değil ama kafası bu açıdan karışık olanlara yol gösterebilir..
ama sanmıyorum ki evli bir kadın,"başkasıyla birlikte oldum ama sana aşığım kocacım.. sırf bedenim ve ruhumu sınadım" dese alnının ortasından vurulur.. bu nedenle hayal dünyasında çıkmak da fayda var..

Aurora'nın İncileri..
Sır yarıda kalmıştı,hikaye nihayete ermiyordu.. 96 yaşında olan Hüma,torunu olan Hüma'ya hikayeyi tamamlaması ve kendisini tanıması üzerine yaşadığı yerlere doğru bir yolculuk planlıyor.. elbette ölmeden önce yapmış bu çalışmaları.. Hüma'da hikayeyi tamamlamak üzere yola çıkıyor,elbette de onunda peşini aşk bırakmıyor..
Aurora'nın İncileri'nin hikayesi yine buram buram yatak hikayeleri ile birleşiyor,ve hikaye nihayete eriyor..
genel olarak kitapların dili ağır olmasa da detaylar sıkıcı olabiliyor.. ittirme bir yoğunluk katılmaya çalışılmış.. üstelik araya giren bazı yeni nesil sözcükler de oldukça can sıkıcı : transformasyon gibi mesela.. neden ahengi bozmak üzere böyle kelimelere yer vermiş anlamış değilim..
sonuç olarak gerçekten güzel bir kitap okuduğumda tüm ayrıntıları kenara atabiliyorum fakat bu sefer böyle olmadı,buna rağmen şunu söyleyebilirim ki iki günde bitirdim bu iki kitabı.. cinsellik üzerine kavram karmaşası yaşanlar,bence belirli bir olgunluğa erişmiş kadınlar veya hiçbirzaman tam olarak yaşayamadıklarını düşündükleri cinselliklerine özlemlerini dindirmek isteyenler büyük keyif alacaktır.. ama vaktiniz varsa tavsiye edebilirim..
Bin Muhteşem Güneş-Khaled Hosseini
beni sırf kız çocuğu olduğum için yücelten bir babaya sahip olduğum için sırf kız çocuğu olduğu için ezilen yaşıtlarımı hiç anlamadım.. seni nasıl vereceğim,nasıl evlendireceğim diye gözleri dolan bir babaya sahip olduğum için,sırf bir boğaz eksilsin diye evden ite-kaka evlendirilen o yaşıtlarımı da anlamadım.. "okumazsan iki elim yakamda olur,okumaktan sonuna kadar okumaktan başka bir yolun yok diyen" bir babanın çocuğu olduğum için,okuldan o..pu olacaklar diye alınan o yaşıtlarımı da hiç anlayamadım..

ya başka bir coğrafyada dünyaya gelseydim? ya Afganistan'da doğsaydım? neler olacaktı..? 25 yaşında sırtımda burka elimde 3 çocukla hergün yiyeceğim dayakları hesap edecek,muhtemelen asi olduğum için kumamla anlaşamayacak,belki de biraz özgürlüğe düşkün ruhum yüzünden şeriatin getirdiği cezalara çarptırılacaktım..
kitabı 5,5 saatte okudum.. bitirmeliydim.. çünkü ben okumayı geciktirdikçe o kadınlar daha çok acı çekiyordu sanki.. meryem,leyla ve azize.. ve niceleri.. Afganistan işgalini,siyasi gelgitleri,batının ikiyüzlülüğünü,şeriat gölgesinde kadın erkek ilişkilerini,11 yaşında kadın olan,kuma olan,anne olan,ölü olan binlerce kadını.. dini değerlerin nasıl erkekler elinde oyuncak olduğunu,İslam'ı ahlaksızlıklarına siper edenlerin pisliğini,kadın olmanın zorluğunu.. hepsini bulabilirsiniz bu kitapta.. gözlerim yaşlı okudum,zira masal değildi.. şu an da bile bunları yaşayan kadınlar vardı.. herşey gerçekti ve benim elimden gelen sadece bu romanı okumaktı..
“Pusulanın hep kuzeyi gösteren ibresi gibi, bir erkeğin suçlayan parmağı da daima, bir kadını gösterir. Her zaman. Bunu hiç unutma Meryem…..”
Her kadının okuması gereken bir kitap Bin Muhteşem Güneş,kitap bittiğinde yaşadığınız ülkeye,şartlarınıza şükür edeceksiniz,hayal gibi geliyor öyle değil mi?
Blogger Olmuşta Deplasmanda Yazıyor..!
uzun bir aradan sonra Blogmania'da birşeyler karalayabildim yoksa Ukturk Hocam beni muhtemelen görüşmek üzere diyerek selametle yollayacaktı :)
"senin bloguna kadar geldim burdan başka yere mi yolluyorsun,ne zahmetli kızsın" alınganlığından incinirim bilesiniz..
tekrar ediyorum; okuyunuz,yorum yapınız çekinmeyiniz orası da bizim yuvamız :p
BlogMania Editörü
Recep İvedik 2

Operasyon Valkyrie - Operation Walküre

Bay Evet - Yes Man

Mim Manyağı Prenses / Bölüm - 14

1. Seni ödüllendiren blog yazarının linkini vermek.
2. Bu ödülü 7 blog sahibine daha linklerini vererek göndermek.
3. Seçilen blog yazarlarını durumdan haberdar etmek.
Hangi sevgili arkadaşlarıma bu ödül ulaşmadı tam blmiyorum,Bu sebeple ödüllendirmek istediklerini söyle belirtmek istedim .. İku, Jojik Prima Rima Voodoo Girl Kelebenk Puck Piltik'anım..
-Sevgililer Günü-
Hikaye fıss..Amann bizde böyle milyon tane hikaye var.. sevgilisi için kendini yakan mı dersin,başlık parası için çalışırken inşaatın tepesinden düşen mi dersin,sevdiği adama vermiyorlar başkasına zorla veriyorlar diye 15-16 yaşında gidip sevdiği adamla yatan sonra ailesi tarafından namus cinayetine kurban giden mi dersin? bizim başka milletlerin acıklı hikayelerine hüzünlenip ,kendi sevdiklerimizin kıymetini anlamaya ihtiyacımız yok.. Aşk adına çok acı hikayeler barındırır bu ülke..
Herşey bir yana sohbetlerden daraldım,hele ki kızlar aman ya rabbim.. takip ettiğim bir forumda kızlar,sevgililerine.. Kalpli kutunun içinde yarısı ısırılmış çikolata falan hediye etmeyi planlıyorlar,işte üstlerinde kalplerin olduğu kupalar ,fotoğraf baskılı tişörtler,peluş çeşitli ürünler..hangi erkek sever bu hediyeleri ya! Kalpli kupayı ne yapsın adam ,hadi kupa alacaksın git tuttuğu takımın ambleminin olduğunu al ne bileyim sevdiği figürü barındıran kupa al..

Sevgililer gününde anneme elektronik tartı almış bir babanın kızıyım ben ve bunun karşılığında gıcık olup babama traş losyonu alıp senin kullandığın hacı yağına benziyor,al bunu kullan bundan sonra diyen bir annenin kızıyım.. Evlilik yıldönümlerini kutlarlar mesela ama her yıl itina ile ama sevgililer günü ile dalga geçerler.. belki de bu psikoloji ile sevgililer günü bende tiyatral bir etki bırakıyor..
Herşey pahalı bir de o gün.. bir gün önce 5 tl olan gül ertesi gün 25tl.. yemeğe gidiyorsun,bildiğin adana kebap olmuş sana sevgililer günü aşk sandalı mönüsünün ana yemeği çattt kişi başı 200 ytl dayıyor sana,niye? Salata şefin 14 şubata özel afrodizyaklı aşk salatası,sigara böreği tövbe est.. birşey geldi aklıma ama neyse :) Tatlı koymuşlar "aşk ateşi" bildiğin puding en pembesinden günün anlamına özel ..
Şimdi sevgilisi olanlar,biraz mağrur takılacak.. off,püff ne hediye alacağım,aman o bana ne alacak türünden şımarıklara girecekler.. Bütün kızlar pırlanta bekleyecek niyeyse,hangimiz pırlantalar içinde doğduysak pek bir alışkınız,bilmiyorum niye? Sevgilisi olmayanlar gereksiz bir mahcubiyet durumunda olacaklar,sanki sevmeye,sevilmeye layık görülmemiş gibi..
Kutlayın yada kutlamayın.. O kıpkırmızı vitrinler gözünüze gözünüze girecek,çiçekçilerle pazarlıkla edilecek,hediyeler hayal kırıklığı yaşatacak,bu sene de gelmeyen evlilik teklifi yüzünden belki de bir sonraki 14 şubata kadar ilişki bitmiş olacak,televizyonda bütün anahaber bültenlerinde en az 10 dakikalık bir haber yayınlanacak,herkes nedense aynı dili konuştuğu sevgilisine "ı love you meliscan" je t'aime berkançtuğ" şeklinde yabancı dilde aşk sözleri söyleyecek,gün sonunda çiftler bir sonraki seneye kadar birbirini ihmal etmek üzere birbirinden uzaklaşacak..
Tutun Kollarımdan Düşerim Şimdi,Yalnızım Dostlarım Yalnızım Yalnız..
güneş falan açtığı yok ve şunu başta bizzat kendim olmak üzere bütün gerizekalı kızlara söylüyorum: aman değişir,aman düzelir,aman birini bulduk kıymetini bilelim,aman emek verdik,aman aslında içi temiz lafları tırıvırı!
Elbette aklı başında,ne istediğini bilen,kendi değerini onunla birlikte olan insanın değerini bilen erkeklerde vardır.. Ama kim ne derse desin şunu açıkça söylüyorum yarısından fazlası bir b.ka yaramaz.. Niye bilmiyorum yanlış yetiştirme tarzı,yaratılıştan beyin yapısı ne bileyim başka birşey belki de..
Dengem bozuldu 15 gündür,ne yediğimden birşey anlıyorum ne içtiğimden,birisi görünce hemen sarılıyor niyeyse,potansiyel bir acı halim var galiba yüzümde emrah'ın o sevdiği kızın hayat kadını olup kötü yola düştüğünü öğrendiği halindeki acı var,söylemeden de anlıyorlar yüzümden.. Bir de bir hadis vardır:"Kınamayınız,kınadıklarınızı yaşamadan ölmezsiniz" diye... Nasıl yol göstermiş bize.. Bin kere daha iman ettim yani.. Nefret ederdim ya,böyle mıymıntı.. böhüü işte sevgilimle sorunlarım var falan tiplerinden olanlardan iğrenirdim.. Bana ne kızım senin sevgilinden,yeri mi burası derdim içimden. Sosyal hayatta uluorta acılı aşk mevzuları bana acıtasyon gibi gelirdi..Kınardım yani..Allah'ım başıma geldi ya,biri sorsa da anlatsam,ağlasam,rahatlasam diye bekliyorum..

Öyle tükendim ki beni azbuçuk tanıyanlar bilir şöyle anlatayım vahim durumum kavga edecek halim yok,bittim yani.. Bendeki tartışma potansiyeli asla bitmez,bildiğin çamurum.. Ben bile tükendim.. adama yalvarıyorum "tamam ben kakayım,hadi bitsin anlaştık,tamam yolun açık olsun "falan diyorum.. Yok bu sefer de"noktayı koydun yani? vayyy dünden meraklıymışsın" falan diyor .. Telefonu suratına kapattım,msni suratına kapattım artık kapatacak birşey kalmadı.. "beni sakın arama" dedi "lan ben seni aramadım ki? sen aradın,Allah'ım sana geliyorum .. "
Mutfağa gittim,ne varsa yedim artık ıvır-zıvır.. Kral tv'yi açmışım istem dışı ben açtığımda emre aydın mı ne vardı,sonra baktım linet denilen o kocaman kafalı kadının şarkısına ağlıyorum.. İnsan 3 dakikada 30 yıllık ayrılık moduna girer de,berbat senaryosu olan o klibe ağlar mı? ağladım.. İşte kızların ellerinde nutella kavanozu ekranda hiç dinlemedikleri ve bir daha hiç dinlemeyecekleri o berbat aşk şarkısına salya-sümük karışıp ağladıkları an o andır.. Ağzım,yüzüm nutella gözlerimde yaşlar karşımda koca memeli koca kafalı linet..
Gözlerime buz koydum,yanmasını alıyor biraz.. Sonra kanal değiştirdim ibo show'u izledim toplam 82 saniye,halihazırda orada konuk olan bülent ersoy bile şu anda benden güzel görünüyor.. İlaç içeyim dedim,bir tane gribal enfeksiyon için,bir tane boğaz ağrısı için ve bir tane de dönemsel gecikmeleri engelleyici ilaç zımbırtısından bir de aspirin içtim.. Millet böyle birkaç ilacı mallıktan içiyor bilmeden cahillikten hemen mide zehirlenmesi falan oluyor,ben nasıl bir hayvansam artık midem bile bulanmadı!!
Gece bitmiyor,ne yaparsam yapayım sanki gittikçe uzuyor..
Şunu öğrendim ki acı çekmeden kimse büyümüyor..
Mim Manyağı Prenses / Bölüm - 13
1-Hayatınızdaki en önemli varlıklar?
Ailem,sevdiğim adam(hala),yalnızlığım..
2-Kısaca günlük programın nasıldır?
öyle sıkıcı ki yazıp kimseyi sıkmak istemem ..
3-Tüm hobiler bizim ama en çok hangisi sizi mutlu ediyor?
böyle sorunca onlarca hobim varmış gibi olmuş,pazara gitmek.. hobiyse bu hobidir benim için.. çok zevk alırım,gıda kısmını görmezden gelirim.. o karmaşa ,çal-çaput,ucuza bulduğum onlarca kaliteli ürün.. bazen karıştır,karıştır,almadan dön :) çok keyif verir bana..
4-Yemek yapmak zevk mi artık zaruret mi?
şu sıralar zevk.. kimsenin benden yemek beklediği yok.. yaptıklarım tamamen zaman sıkıntısı olmadan sırf eğlence olsun diye yapılan yemekler.. bu sebeple yemek yapmaktan çok zevk alıyorum..
5-En sevdiğin çiçek ve sevme sebebin?
lilyum,bilmiyorum muhtemelen adı yüzünden,öyle çiçekti böcekti,kıldı tüydü çok anlayan biri değilim..
6-Anılarını gözden geçir ve benimle ilk ama hatırlayabildiğin ilk çocukluk anını paylaş.
Ankara'dayız.. 5 yaşındayım.. babama aşığım.. babam benim bu zaafımı biliyo biraz da psikopat galiba.. bana tuba adında bir kızım daha var benim diyor,ben sürekli tuba'yı kıskanıyorum.. niye böyle birşey yapıyor bilmiyorum,deli sanırsam..
neyse sokaktan beri gelmeyen bu şahsiyet ki o zamanlar,sapıklar vs yok.. sitenin içerisinde tepişip duruyoruz.. hatırlayanlarınız olacaktır.. sert hortumların içine kağıttan minik huniler şekline getirilmiş kağıtları birbirimize atar savaşırdık? hatırladınız mı yoksa ben berbat mı anlattım? ok haline getirilmiş sert kağıtları borunun içinden üfleme mağrifetiyle arkadaşınıza attığınızı düşünün.. şimdi hatırladınız mı ? yoksa bu oyunu sadece biz mi oynuyorduk?
siteye misafiliğine gelmiş tuba isimli yaşıtım kızın gözüne bu savaş aletini üflemiştim.. elbette işler sarpa sardı,kız az kalsın kör oluyordu.. ben gayet rahat ,tuba'dan kurtulmanın verdiği huzur ile takılıyorum.kızın annesi annemi buluyor falan filan.. kızın gözü kızarıyor,morarıyor ve şişiyor.. bizimkiler telaşa kapılıyor ve ben şimdilerin chucky olarak o zaman nam salıyorum..
/////////////////////////////////////////////////////////////////////////
Bir diğer mim LoLLa'dan... Şu testi yapıyor ve aşkınızı ölçüyorsunuz.. sonuç mu,tam bana göre..!
Size ne hissettiğini henüz o da bilmiyor, sizi değerlendirme aşamasında ve yaptığınız her hareketi titizlikle inceliyor. Olabildiğinizce kendiniz olmaya çalışın çünkü sizi olduğunuz gibi sevecek biriyle karşı karşıyasınız..
Ya bi .. git diyeceğim,testlerin ne kadar gerçekçi olduğunun kanıtı! adam 2 yıldır ne hissetiğini bilmiyormuş,pess!
Not:osuruktan teyyare adlı blogdaşımız adresinde minicik bir değişlik yapıp şu adrese taşınmıştır,bilginize.. Ossuruktan teyyaree
Google'dan Bul Beni..!!
ilişkide sevgiliye gerizekalı denir mi: oooo,neler denir daha neler.. yüzüne denmese de arkasından denir,hem yüzüne de denir.. dememekte fayda var sevgi ve saygı birlikteliği hede hödüsü için...

Oyun mu? Oy'un mu ?
O dakikaya kadar yumurtasıyla bütünleşmiş olan babam adeta haykırıyor,var gücüyle belediye başkanını saldırıyor,yolsuzluklarından dem vuruyor.. Anneme inanamadığını,iki tane park ve bahçeye oy vereceği için şaşkınlık içinde olduğunu anlatıyor.. Annem ısrarlı yerel seçimde siyasi düşünce umrumda değil,netice de herkes "yiyor" en azından icraat yapan kazansın diyor..
Babam çökmüş durumda,baktığınızda gizliden bir siyasi partinin onu belediye başkanı adayı gösterdiğini düşünebilirsiniz.. O kadar geriliyor,benim fikrimi soruyor,anneminkiyle benzer.. "sana inanamıyorum üfürük diyor,yerel yönetimler üzerine aldığın eğitim,okuduğun onca kitap makale hepsi mi boşa gitti..? Sende mi iki tane parka tav oluyorsun?"
Kendimi savunmaya başlıyorum.. bir süre sonra babam daha da sinirleniyor.. 25 yaşında olan şu şahsiyete "aman bırak dün ki çocuksun sen,biz neler gördük,hiçbirşeyden haberin yok" diyor,gülüyorum,ben güldükçe daha da sinirleniyor.. Sohbet, yüzünde son kalesini kaybetmiş komutan yorgunluğunu barındıran babamın mutfaktan çıkmasıyla son buluyor..
Babam şimdilerinde 50lilerinde bir dönemin dava adamı.. Yaşadığı siyasi olaylarla inandığı sistematiğe ve partiye daha da yakınlaşmış bir yurttaş.. kendini değiştirmek veya düşüncesini sorgulamak istemeyen milyonlarca partiliden biri..Ve bana kalırsa bu duruşuyla günümüz siyasetine darbe vuran bu sabitfikirlilik hatasına düşmüş bir vatandaş..

Kendimi bildim bileli bir siyasi olgu üzerine yönlendirildim..Elbette beni yetiştiren insan kendi düşüncesi doğrultusunda yetiştirmek istedi,kısmen başarılı da oldu.. Bir zaman sonra ki özellikle üniversite döneminde ateşli karakterim (yanlış anlaşılmaya müsait :) ,hmm onlara göre provakatör diyelim) kullanılmaya müsait olduğu için siyasi oluşumların içinde tutulmaya çalışıldım.. Fakat bu yapıma ters,bir düşünceye hadi onların tabiriyle davaya sıkı sıkıya bağlı olmak beni korkutuyor.. kendimi aptal gibi hissetmemi sağlıyor.. Bu sebeple itibar etmedim..
İstiklal'de ki gençler şaşırtıyor beni mesela.. Yolda ellerinde gazete bağıran o gençler.. omuzlarında dünyanın yüküyle yaşıyor,en güzel günlerini aslında belki de hiç varolmayan bir sistem için harcıyorlar.. Şimdi o gençlerden birisi olup bu yazıyı okuyan birisi beni muhtemelen tuzukuru,beyinsiz o tikky kızlardan olduğuma kanaat getirip yine kendinisini ulvi bir noktaya yerleştirecek..Ben bir insanın bir siyasi düşünceye ölümüne bağlı,hayatını benliğini onun üstüne kuran bir hayat yaşamasını aptalca buluyorum..
Zat_ı muhterem'in yaşadığı semtte yürüyorum.. Şimdilerde muhalefette olan genel başkan zaten kendi partisinden olan belediye başkanına destek ve bir yer açılışı için semte gelmiş.. hadi deniz baykal niye laf oyunu yaptıysam :) ellerinde broşür olan beyler hanımlar sağa-sola koşturuyor.. bir tane de elime tutuşturuluyor.. bende beyefendiye : "boşa gitmesin,başka birine verin,ben ilgilenmiyorum" diyorum.. Broşürü bana veren adam birden çirkinleşiyor: "niye boşa gitsin kardeşim,bu bizim davamız,siz ancak türbanla,memleketi ona buna satmakla uğraşırsınız "diyor.. Chp'li olmadığım için otomatik olarak Akp'li oluyorum.. Broşürlerini almadığım için davalarına saygısızlık etmiş oluyorum,muhtemelen o partiye itibar etmediğim için vatandaş bile sayılmıyorum..
Siyasi organizyonlarda böylesine içten çalışanların biraz sahtekarca davrandığını düşünüyorum.. protesto etmemiz gereken bir olayda veya birlikte haraket etmemiz gereken bir durumda oraya buraya kaçışan kitle.. azıcık hitabeti olan bir adamın peşinden ordan oraya sürükleniyor,ona kendini adıyor,kendisini ülkeyi kurtacak sanıyor.. siyasetten uzak kalmak gerektiğini değil de bunu futbol müsabakasına çevirmemiz gerektiğini düşünüyorum..
Televizyonda yerel seçim anketi yapıyorlar.. beyefendi dsp'ye oy vereceğini söylüyor.. ecevit'e verecekmiş oyunu.. öyle bir anlatıyor ki sanırsınız ölmemiş ecevit.. bir ölüye oy verecek kadar ciddiyetsiz bakılıyor siyasete,hatır gönül,dava,aşk ilişkisi siyasetle ilişkimiz.. kim ne iş yapıyor kimin ne icraatı var umurumuzda değil..
En azından yerel seçimlerde biraz daha objektif olalım istiyorum,peşinden havalanlarına koştuğumuz,sabaha kadar beklediğimiz,ölülerine bile oy verdiğimiz o insanlar ne ekmeğimizi,ne suyumuzu,ne işimizi veriyor.. kendimize inanacak bir dal,sosyalleşecek bir ortam kendimizi adam yerine koyma dürtüsüyle birilerini zengin ediyor,ülkeyi futbol ligine çeviriyoruz..
Bir Kız Düşünün..
Artık gözleri yanmaya başladığında,hala beğenemediği hediyeler için ilgili yerlere mail atsın,yine mutlulukla kapatsın bilgisayarı aynı mutlulukla fırçalasın dişlerini.. sevdiği adamı mutlu etme ihtimali bile onu mutlu etsin.. Yatağa uzandığında,aramak istesin sevdiği adamı ve yarın görüşmeye gidecek adamı uyandırma istemesin.. sırf kıyamadığı için,bencillik yapmamak için,onu sıkmamak için.. İnsanın sevdiği insanı gönül rahatlığıyla büyük bir iç huzurla arayabilmesi gerektiği düşünürken diğer yanı kalbi acısın,sonra yine kızsın kendine,sevdiğine de kıyamasın,aramadan,buruk da olsa yine de umutla mutlulukla uyuyakalsın..
Sonra telefonu çalsın kızın,gecenin bir yarısı.. sevdiği adam arasın onu,uzun süredir konuşamıyoruz uzun uzun desin adam,aramak istedim.. Çok mutlu olsun kız,esnemelerle,ayılmalarla,göz ovuşturmarla geçsin birkaç dakika sonra..sohbet başlasın,yine aynı kasvet dolu konular konuşulsun.. Kız destek olmaya çalışsın,tavsiyelerde bulunsun,elinden gelip gelebilecek herşeyi kalbinden geçirsin diline getiremese de.. Ve adamın o mutsuz,bitkin sesiyle kalbi acısa da gülsün sahtekarca sırf adama daha fazla kasvet vermemek için.. kız,onu arayıp mutlu olmayı hayal ettiğini düşündüğü erkeği hayal kırıklığına uğratmamak için erkeğin giderek soğuklaşan sesine de göz yumsun.. Yine hayalkırıklığı,mutsuzluk,sıkıntıların bürüdüğü konuşma artık sona ersin.. Tam kapatmak üzereyken,kız herşeye rağmen toparlasın kendisini ve çok uzun zamandır söylemediği o sevgi sözcüğünden birisini sanki ilk kez söylüyor gibi söylesin mahcup mahcup..
"Herşeye rağmen,her zaman yanındayım,sen benim herşeyimsin.." desin kız..
"Neyi değiştirir ki bu! herşeyin olmam hayatımdaki sıkıntıları değiştirir mi?" desin erkek cevap olarak ..
Kız kalsın öyle.. telefondaki ses uğultu halini alsın,kafasındaki tüm düşünceler birbirine karışsın,yanlış birşey mi söyledim acaba diye telaşa düşsün sonra..
Sonra erkek tarafından azarlansın,iş ile hayat ile ilgili sıkıntılarım varken aşk,meşk konuları bana boş geliyor desin kıza.. kız artık yüksek sesle ağlamaya başlasın evde onunla birlikte yaşayan ailesini bile hesaba katmadan.. sonra kız kendisini savunmaya başlasın,"sıkıntılarını görmezden geliyor değilim,bana ilan_ı aşk et diye de söylemedim desin,sırf destek olsun diye,ne bileyim belki kendini iyi hissersin diye,sevildiğini bilmek,duymak iyi gelir diye" söyledim, ağzında gevelesin.. Çok konuşmakla suçlansın savunurken kendini,gevelemeleri yüzünden..
Rüya sansın kız bu garip görüşmeyi,yine kendini toplayıp veda etsin erkeğe..
"saat çok geç oldu,yarın görüşmen var,kapatıyorum ben,kendine iyi bak" desin kız..
"iyi geceler" desin erkek mağrur ve haklı..
Ve düşünsün artık,birisine destek olmak için ona değer verdiğini söylemenin zararlarını,bunun için azarlanmasını,bitsin desin kız.. Tek başına aldığı bu kararı,erkeğin hayatında herşey yoluna girene kadar ona söylememeye yemin ederek alsın bu kararı,yıpranmasın,belki ufak bir mutsuzluk daha yaşamasın diye kızdan sebep..
Birisini gerçekten sevip sevmediğini 2. sınıf kadın dergileri testlerinden anlayamayacağını anlasın kız o an ve bir zamanlar onun için ışıl ışıl parlayan bir çift göz için biraz daha acı çekmeye değeceğini öğrensin.. Onu bir zaman mutlu etmiş bir çift göz için,artık hiç görmediği ışığı hayal ederek biraz daha dayanması gerektiğini anlasın.. Bitsin ama sevmeye devam etsin..
Ve artık ilk kez ve belki de son kez yaşadığı bu duyguyu bir ömür taşıyacağını kabullensin.. klavyenin başına geçsin ve başlasın hikayesini yazmaya..
"Bütün gece alışveriş sitelerinde kalbini onlarca kez kıran ad..... .... .... ........ ........ .... ..... "
Mim Manyağı Prenses / Bölüm - 12
Malumunuz ben biraz boğazlı bir şahsiyetim.. bisküvi ve çikolata üretimi yapan iki güzide şirketimizde çalışma hayali ile yanıp tutuşuyorum.. çocukluğumdan beri piyasaya çıkan her yeni ürünü hemen tadarım,birisi tatlı birşeyler almak istediğimde fikrimi sorar.. en iyi çikolata nerdedir,çayın yanına ne iyi gider.. hepsinde uzman bile sayılabilirim..

ürünümüzün adı Tartini.. ETİ'nin bir ürünü olan Tartini'nin Frambuazlı ve limonlu olmak üzere iki çeşiti var..bildiğiniz turta ama minicik minicik.. üstelik ev yapımı gibi,öyle ciciler ki insan yemeğe kıyamıyor.. şunu da belirteyim ben turta sevmem,ama bunlara bayılıyorum..
Aniden misafir geldiğinde kurtarıcınız olabilir.. veya çayın yanına hafif birşeyler atıştırmak istiyorum derseniz de uygun.. ben çantasında bunu taşıyan lise öğrencisi bile gördüm ..çocuklara ıvır-zıvır almaktansa bu daha doyurucu ve bence daha sağlıklı..

bir de bende böyle minyatür şeylere karşı bir sempati vardır,küçük brownilere de aynı sevgiyle yaklaşıyorum.. minicik bir lokmada bir dolu lezzet barındırıyor.. yazın bu tip şeylere pek itibar etmem ama kışın çok ihtiyaç duyuyorum.. sizlere de tavsiye ediyorum..
bu arada Eti Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Firuz Kanatlı bu yazımı görüp,gözleri dolu dolu bana ,"yarın gel seni asistanım yaptım bebişim" diye bir mail atarsa çok memnun olurum :) Hadi Hayırlısı..
mimi başta bi dost olmak üzere :) Fallen Angel,Puck Robin ve GriBulut'a paslıyorum..