her sene bu okullar açıldığında yaşanan aksiyon bana ilkokula başladığım günü hatırlatır..aslında ilkokula bugün önünden geçtiğim okulda başlamadım,orada devam ettim sadece.. doğu anadolu bölgesinin adı şarkılarda geçen ya da terör haberlerinde bilanço bildirilen illerinden birinde başladım..hayatın gerçekten zor olduğu bir şehirde.. tayin dalgası bizi oraya sürüklemişti..okula başladığım gün, o ilk gün.. annemle ve babamla bahçede bekliyorduk,birden hışımla böyle havalara girerek azcık, ben gidiyorum arkadaşlarımın yanına dedim,arkadaşlarımın yanında bekleyeceğim bizi içeri almalarını.. ne arkadaşı, tanıdığım tek bir insan evladı bile yok,şehre geleli sadece 10 gün olmuş.. bugün tam bunu yaptığım halimi hatırladım.. o edamı,kendime güvenimi şu an bile o kadarına sahip değilim belki..büyüdüğümü düşünüyordum,okula gittiğim için artık aileme ihtiyacım yoktu.. gittiler mi bilmiyorum,sınıfa bile gelmelerini istemedim..sınıfta annesinden ayrılmak istemeyerek ağlayanlara iğrenerek baktım.. benim için büyük bir adımdı okula başlamak,oysa o salaklar bunu reddediyordu..
Şimdi Okullu Olduk..
9 Eylül 2008
okullar açıldı dün(bu yazı dünün yazısıydı da hadi neyse :P) klasik haber metni diliyle "yeni eğitim öğretim yılında 13 milyon öğrenci için ders zili çaldı"okul hayatından ne kadar uzaklaştığımı farkettim birden..ve bilerek mi yaptım yoksa öyle mi gelişti bilemiyorum okuduğum ilkokulun önünden geçtim bugün..ayaklarım beni oraya götürdü.. bizim zamanımızda ilköğretim kavramı yoktu,zorunlu eğitim ilkokuldu.. dolayısıyla ilkokulu,ortaokulu,liseyi ayrı ayrı okullarda okuduk.
okul hayatım kimilerine göre berbat ama bana göre muhteşem anılarla dolu.. okula başladığım o ilk hafta kafa üstü çakıltaşlarına gömüldüm.. alnıma beni uyuşturmadan atılan o dikişleri dikerken ağlamayışımı anlatıyordu müdür yardımcısı anneme "zor mu ağlar? biz bir an şok geçirdiğini düşündük,hastabakıcı uyuşturmadan atmış dikişleri,gıkı çıkmamış,acaba beynine bişey mi oldu" diyordu berbat türkçesiyle.. o şehirde kafası yarılan bir çocuğa dikiş atacak bir doktor yoktu,olsa bile uyuşturacak alet-edevat yoktu.. annem o gün,okul hayatımın kolay geçmeyeceğini anlamıştı..
sınıfta tamamen bir çeşitlilik vardı ama yine de memur,asker vs çocukları tek bir sınıfa toparlanmaya çalışılmıştı.. sınıf öğretmenime aşıktım.. ama o türkiye'ye pek de ait olmayan daha ziyade iran kökenli bir mezhepteymiş tabii bunları 6 yaşında anlayamıyorsunuz..sürekli öğretmenimi öpmek istiyordum diğer kız çocukları gibi,önlüğün kemeri olur bilenler bilir onun açıldığını söyleyip sürekli onu bağlatıyordum ya da sürekli çişim geldi diyip tuvalet için izin koparmaya çalışıyordum..sürekli irtibat halinde olup dikkatini çekmeye çalışıyordum.. bir süre sonra bizi öpemeyeceğini söyledi sanırım 2. sınıfa başlamıştık,hepimiz çok mutsuz olmuştuk..annem zor bela anlatmıştı onun öyle bir inancı olduğunu.. şimdi düşünüyorum da kim 6-7 yaşındaki çocuklardan çekinebilir dini değerler adına.. hala çok seviyorum o ilk öğretmenimi, dilerim yaşıyordur..
aşk hayatımda fena sayılmazdı :P sınıf öğretmenimizin oğlu da o yıl bizimle birlikte başlamış ikokula.. feci yaramaz bir çocuktu ve ilgimi çekmişti.. her gün evdekilerin zorla çantama sokuşturdukları mandalinaları yiyor kabuklarını arkamdan toplasın diye yere atıyordum.. o da topluyor sonra babasından neden milletin attığı kabukları sen topluyorsun diye dayak yiyordu..dayak yemek şimdiki gibi "oğluma höd yapmışsınız sizi milli eğitime şikayet edip sürüm sürüm süründüreceğim rezil öğretmen" durumu gibi değildi,normaldi.. ortada bir suç varsa ceza dayaktı.. en hafifinden her minik el birkaç kez cetvel yemişti..
bir de hatırlamısınız bilmem hızlı okuma yarışmaları yapılırdı..kronometler tutulur en hızlı okuyan,haftanın hız manyağı seçilirdi :D bütün hafta o gururla gezer,bu haftanın en hızlı okuyanı benim derdin,ödül de kitap olurdu genelde.. ne sıkıcı düşününce,hızlı okuyorsun diye kitap hediye ediliyor..
orada geçirdiğim 3 yılın en önemli ve ilgi çeken hikayesi.. selobant vakasıdır! ilkokul 2. sınıftaydım.. ve çok konuşuyordum..gerçekten normal bir insanın sinir katsayısını zorlayacak kadar çok,sürekli soru sorup konuyu alakasız bir yere getirmeye çalışıyordum.. ve sevgili öğretmenimiz ağzımı bantladı,evet şimdilerde televizyondaki uyduruk dizilerde birini kaçırınca yaptıkları gibi ağzımı selo bantla bantladı.. ve psikolojim bozulmasın diye yanımdaki arkadaşımın da ağzını bantlamış ne de olsa eğitim psikolojisi denilen birşey var :P
bütün bunları düşününce herşeyin şimdilerde değiştiğini umuyordum taa ki geçen günlerde yeni mezun bir öğretmen arkadaşımla görüşene kadar..kendisi ilköğretim matematik öğretmeni,batıda( ki öğretmenler görev yerleri hakkında bu şekilde konuşuyor,batı,doğu,kuzey,güney) şark görevi yapabileceği bir yere atandı..akabinde okula ziyarete gitti,müdürle tanıştı ve okulun başarı profili açısından bilgi almak istedi.. benimle paylaştıkları şaşırtıcıydı..
müdür ;
"okulda 10 tane 8.sınıf öğrencisi var,her yıl bir tanesi güzel bir liseye gider.. bu sene de bu 10 öğrenciden sizin de desteğinizle 2-3 öğrenciyi güzel bir liseye göndermek istiyoruz,geri kalan 6 öğrenci zaten buralardan ayrılmaz,öteki iki öğrencide zaten okuma-yazma bilmiyor!!!!!"
demiş
duyduğumuzda gülmekten öldük sonra kendimize kızdık güldüğümüz için.. müdürün rahatlığı,durum vehameti hepsi hüzün verici.. 8.sınıf öğrencisi ve halen okuma yazma bilmiyor,yahu her yıl sadece 4 harf öğrense bu 32 harf eder ve 3 harf fazla ile okuma -yazma öğrenmiş olur..
hiçbirşey değişmedi,öğrencilerin üstlerindeki kıyafetlerden,öğretmenlerin kullandıkları materyallerden başka.. hala cehaletin karabulutu üstümüzde,daha derinlere yol alıyoruz.. her yıl yeniden gözlerinden ışık saçan onca minik beden bu yola giriyor..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
6 yorum:
yiğit özgür ya!=)
Ahh ahh bu sene bana da ayrı dokundu bu okulların açılma durumu,okul hayatımın bitmesinden dolayı kuvvetle muhtemel...O arkadaşının yaşadığı gibi neler var bi bilsen içine girince yaşıosun,kısa bi süre öğretmenlik stajı yaptım.İşte o süre zarfında türk eğitim sistemine olan inancım bitti.Öğrenci düşün lise bir ingilizce dersi 'us' ne demek diye soruyodu,öğretmen desen alın ne yaparsanız yapın diyodu sınıfı stajere bırakıp aşşa fotokopicilerle sigara içmeye gidiodu ki ankaranın iyi kabul edilen devlet liselerinden biri burası var sen doğu illerini düşün artık...
okurken anladım kiii sendeki bu çeneyle çocukken bile çekilmez bişeymişsin :))))
çalıntı olacak ama;
eğitim şart...
isimsiz fakat kanim olduğunu düşündüğüm arkadaş:
karikatür olayına bayılıyorum..
azıcık çiizm yeteneğim olsa o işi yapardım herhalde.. sadece karikatür sitesi bile yapabilirim burda sıkıldığımda.. ne güzel çizmiş di mi eyt,fayn,tenks ;)
babegazelle:
öğretmenlik stajın belli ki seninde inancını yitirmeni sağlamış..bilmiyorum ne yapacağız.. o çocukları bırakıp sigara i.meye giden öğretmene iki çift lafım varda,şuradaki çizgimi bozmamayayım diyorum ;)
şebnem;
çocukken bile derken? çekilmezmiyim ben yahu!
saptamaların yerinde,öğretmenlerime ek ödenek veriyorlardı beni eğitmeleri için ;)
magnup opus;
reklam sloganı gibi yahu,nerden buldun bu sözü :)
ilk defa duydum,süpermiş..
evet eğitim şart,ama nerde,kimlerle,nasıl? okula başlayan her bebeye acıyorum önünde tüketeceği 16-17 yıl olduğu için..
Ben ilkokuldayken bir ara hızlı okuma yarışlarında 1. olmaktan sıkılıp bile bile yavaş okumaya başlamıştım. Sonra da 1.ye benim sayemde 1.sin edasıyla gülerek bakardım :D
Yorum Gönder