Masumiyet Müzesi - Orhan Pamuk

2 Ekim 2008
bir film bir kitap bir oyun her neyse.. şunu anladım ki sıfırdan değerlendirilmeli.. yani mevzuyla ilgili tüm güncel gelişmeleri değerlendirip sonra olaya vakıf olmak sizde konunun bırakacağı ilk etkiyi bırakmıyor..ben kitap hakkında ntv'deki o gayet derin röportaj da dahil olmak üzere medyaya yansıyan iyi kötü herşeyi takip ettim istemeden..zira orhan pamuk'da beni oldukça şaşırtarak yeni yetme bir yazar misali promosyon olayına girdi.. acaba satmaz derdine mi düştü yoksa bence ilk kez böylesi bir konuyla ve üslupla yazdığı için,heyecan mı duydu bilemiyorum..


orhan pamuk sevdalısı değilim..bütün kitaplarını okudum ama benim orhan pamuk okumam onun ne nobel alışıyla ilgili ne de enteresan açıklamalarıyla.. yeni hayat'la başlayan benim adım kırmızı ile ilerleyen bir süreçti orhan pamuk benim için.. ve o dönem onlarca kitabı aynı anda okuyan gergin bir ergen profilinde aslında pek de anlamadığım o sıkıcı dili kendime bir işkence yapıyordum.. aynı zaman da sağlam bir okuyucunun bunu yapması gerektiğine kendimi inandırıp kendimce bir çizgi oluşturuyordum..

gelelim Masumiyet Müzesine..

aşk romanı bekleyenler yanılacaktır.. aşktan ziyade ten uyumu yakalamış bir erkeğin hikayesi bu.. karakterlerimiz kemal ve füsun..zengin adam fakir kız..evet ,belki füsun aşıktır ama bence kemal asla değil.. kemal sadece takıntılı..bazen hiç aşık olmadığımızı düşünür kendi hayalimizdeki bir aşka imza atarız.. kemalinki de bu.. her türlü yoğunluğu yaşayıp teninden en çok hoşlandığı kadına aşık olduğunu sanıyor..ve bunu bize acıklı naklediyor.. mesele,üslubundaki ağırlık, gerisi bence hikaye.. ben kemalden pek hoşlanmadım.. aşktan öte erkeklerin klasik elindekiyle yetinmeyip kendine en az uygun olanına kendini aptalca kaptırmasının özgürlük sanması durumu.. uzun cümleler için özür dilerim ama onca sayfayı okuyup uzun cümle kurmamak imkansız..

30larına yaklaşan istanbul sosyetesini ünlü siması bir bey evlilik arefesinde hatta nişanlılık sürecinde uzak akrabası bir genç kıza gönlünü kaptırıyor akabinde yaşanan olaylar işleniyor..ama konu işlenirken en büyük unsur cinsellik..

aşk dediğimiz şey elbette cinsel çekimden öte, içinde barındırabilir..sac ayaklarından biri olabilir.. ama iki olguyu orhan pamuk kadar birleştirmek pek akıllıca değil.. ntv'deki röportajında "bekareti anlattım ama şimdi sizinle konuşurken bile çekiniyorum" türünden cümleler kuran adam.. bekareti öyle noktalarda sunmuş ki utanmaktan ziyade keşke bu kadar büyütmeseydin şimdi kitap iyice raydan çıktı diyorsunuz ara ara.. bir erkeğin kadınların cinsel duruşlarına bakışı bana hiçbirzaman inandırıcı gelmez.. bunu objektif olarak değerlendiremem.. erkek,en niyahayetinde erkek olarak bakacaktır.. orhan pamuk'da öyle yapmış..

yoksa bir erkeğin sevdiği kadını hayal ederken aklına gelen tek şeyin ona cinsel hazlar yaşatan uzuvlarından çok ne bileyim belki saçma olacak ama kaşının şekli,bileğinin inceliği,bakışındaki tatlılık ne bileyim buna benzeyen şeylerden birininde gelmesi gerek.. kitapda bahsedilen büyük bir aşk.. aşık olduğu kadına ait herşeyi biriktirip hatta ona ait evi bile satın alıp müze yapan bir adam var ortada.. böylesine aşık bir adam.. kitaba göre,bana göre değil..

kitabı sevmedim,daha derin cümleler kurmak ayrı ayrı değerlendirmek isterdim..ancak buna uygun değil.. şimdilerde lisede olan okumayı seven bir genç için uygun olabilir,özellikle kadın-erkek ilişkilerinin keşfetmek istedikleri cinselliğin anlatılış tarzı hoşlarına gidebilir.. ama bence gerçekten aşık olmuş ,aşktan kavrulmuş biri için yüzeysel kaçabilir..

edebiyat dünyasına aşina kimseler için şöyle bir tanımlama yapabilirim.. ahmet altan'ın kadına açlığını ve bunu anlatışını tuna kiremitçi'nin aşkı yazıyorum diyerek beş yaş aşklarını anlatışını birleştirin ortaya çıkan Masumiyet Müzesi..

not:el benim elim.. kendimi blog adına her hizmet için kullanıyorum :P ayrıca kitap lanetli.. başına gelmeyen kalmadı.. önce kayboldu,sonra bulundu..sonra çantamda ağzı sıkı kapanmayan su şişesiyle ıslandı,yırtılmak üzere olan sayfaları kurutulmaya çalışırken yağmurlu bir günde feribotta denize düşüyordu son olarak üstüne profiterol döküldü :P elbette bu fotoğraf bütün bu aksiyonlardan önce çekildi ..

20 yorum:

PuCCa dedi ki...

ne kadar güzel kitap anlatımını yapmışsın.. k dergisinde falan yazabilirmişsin bence...
cidden hayran kaldım :)

stickman dedi ki...

"ne bileyim belki saçma olacak ama kaşının şekli,bileğinin inceliği,bakışındaki tatlılık ne bileyim buna benzeyen şeylerden birininde gelmesi gerek.."

neden saçma olsun? herşey o ayrıntılarda yatıyo bence. benim aklıma daha çok öyle şeyler geliyo; ufak bi mimik mesela, yada saçının omuzlarından hafifçe düşmesi, parmaklarıyla saçlarını düzeltişi, gözlerini açıp kapamasındaki ufak bi farklılık, ses tonu, hafif bi tebessüm, gözlerindeki parlaklık... uzar gider bu böyle. sana katılıyorum bu konuda.

sen edebiyat eleştirmeni ol. evet yap bunu.

bu arada okul kütüphanesinden aldığım kitapların nasıl o derece yıpranıp o hallere gelebildiğini yazının sonuna düştüğün notu okuyarak çok iyi bi şekilde anladım. demek öyle oluyormuş :) bir kitabın başına gelebilecekler konulu bi kısa film çıkarırım burdan.

Püstüklü Mama dedi ki...

Kitabı okurken Kemal'den nefret ettim :)

Bu kadar çok övülmesinin nedeni sanırım yazarının ismi, popüleri sevme içgüdülerimiz ve başarılı reklam çalışmaları olabilir. Bana kalırsa Yeni Hayat güzeldi, evet, Benim Adım Kırmızı da öyle. Ama bu ne bileyim, gereksiz bir kitap olmuş sanki.

babegazelle dedi ki...

öyle bi merak uyandırdın ki elimde sıraya koyduğum altı kitap olmasına rağmen yarın gidiim aliim bunu gibi bi hissiyata girdim,kitapta ne anlattığını çok merak ettiğimden değil,çok değişik saptamalarda bulunmuşsun bunları daha ii değerlendirebilmek için :)

Adsız dedi ki...

hişşt çakma topkapı çıkışlı prenses... tanıtım işinde çok iyisin ama ben düz yazılarını özledim! beni düz yazılarından mahrum bırakma hakkını elinde saklı tutup kullanma hakkının olduğunu düşünüyosan yanılıyosun!
ama kitap tanıtımını okurken kitabı yaşattığında farklı bi durum... yalnız ben orhan pamuğun baktığı pencereyi hiçbi zaman benimseyememişimdir, bu yüzden burdan nobelin jürisi arkadaşlarıda yeri gelmişken kınıyorum :P (tabikide espri, sonuçta bir türk nobel almış!)
bu araada, ojen çok güselmişş :Pp

SMİLENA dedi ki...

kitabı okumaya pek hevesli ben açıkçası parama kıyamamıştım.şimdi görüyorum ki isabet olmuş.abartılan herşey beni iter.zaten benim adım kırmızı kitabını da sonuna kadar bitirememiştim.baydı yani...ben ayşe kulinin tarzını seviyorum öyle yormadağan anlayabileceğimiz dilde yazıyor.aşkı herkes farklı yaşar ve hisseder neticede...

Üfürükten Prenses dedi ki...

pucca;
hoşgeldin:P
k dergisinde yazacak potansiyeli görmen büyük incelik,edebiyat dergisi kıvamına geldim mi bilmiyorum ama bunu duymak bile yetti,teşekkür ederim..

Üfürükten Prenses dedi ki...

stickman:
aslında erkeklerden bu düşüncelere katılmasını beklemiyordum pek.. ama mutlu oldum inan,hala böyle insanların varolması umut verici..
bu arada kitabın başına gelenler hakkında yorumun bir harika.. evet kütüphanedeki kitaplar hep savaştan çıkmış gibidir.. sayfaların arasından en çok da simitten kalma susamlar çıkar.. ne güzel şeyleri hatırlattın bana ya..

pelince dedi ki...

Bir çırpıda okudum,çok hoş bir anlatım dilin var...Tebrikler...

Üfürükten Prenses dedi ki...

püstüklü mama:
popüler olan çirkinleşmiş oluyor galiba.. ama ben orhan pamuk2un bu satış stratejisine çok şaşırdım..zaten satacak bir kitabı bu kadar pazarlamak niye ?

Üfürükten Prenses dedi ki...

babegazelle:
benim tavsiyem sıradaki kitaplarını oku..
zaman geçsin bu yaygara bitsin,sonra okursun..
hatta hediye edeyim sana kitabımı,lanetli ya elimden çıkartmak istiyorum :P

Üfürükten Prenses dedi ki...

serzeniş meraklısı:
bu kitabı tanıtmasam çatlardım,gerçi okumak çok vaktimi almadı.. ulaşım araçlarında okudum genelde ama..
düz yazı hakkı bende saklı kimseye vermem. bişey yazıyormuş izlenimi verip hiçbirşey yazmama sanatı :P
oje mi tşk ederim :P zat_ı muhterem'e inat için sürmüştüm koyu renk sevmiyor.. meraklılarına golden rose,paris no:57 :D

Üfürükten Prenses dedi ki...

smİlena:
orhan pamuk aslında gerçekten sıradan bir yazar değil bence.ama kendini ifade etme tarzında sorun olduğunu düşünüyorum..sistematiğe bağlı.. neyse ayşe kulin'in oldukça rahat bir üslubu var.. ama benim kötü bir özelliğim var yazarı sadece yazdıklarıyla değerlendiremiyorum çoğukez çizgisinide işin içine katıyorum..

Üfürükten Prenses dedi ki...

pelin;
hoşgeldin,seni burada görmek güzel ayrıca teşekkür ederim..

Official Editor dedi ki...

eet eet, bir dergide kitap eleştirmeni falan ol sen :) süper yazmşsnn bencede...

Adsız dedi ki...

korsan mı o kitap:P

Adsız dedi ki...

ben uzun zamandır bu kitabı almak için elimi uzatıyorum kitapçılarda ama hayal kırıklığına uğrayacağıma dair bir his oluşuyor hep içimde. ama eksisozlukteki genellikle politik ve taraflı yorumlardan sonra buradaki yorumunuz sayesinde elim biraz daha uzandı diyebilirim. özellikle olasılıksız ve empati okuduktan sonra açıkçası biraz korkuyorum bu tip ağır duygu yüklü, çok da sürükleyici olmamasından korktuğum ve beni yarı yolda bırakabilecek kitaplardan ama sanırım bir şans vereceğim.

Üfürükten Prenses dedi ki...

tnrzclk:
tşk ederim,ayarlarsanız neden olmasın :P

kanim; Allah seni ne yapmasın,burada kitap eleştirisi yapıyoruz,çıkmış korsan mı diyor?
değil ama keşke korsan olsaydı diyorum okuduktan sonra:P
korsancılar iyice azalmış ya,artık köşe başlarında yoklar :P

ek gelir sitesi;şans verin madem niyetlendiniz.. insan bir kitabı okumak istedi mi okuyor. yoksa bu kitap da insanın 600 sayfayı bir çırpıda okuyacağı bir kitap değildi..ama okudum,istiyordum çünkü..

aysema dedi ki...

Eleştirilerinize tümüyle katılıyorum. Ben de zorlayarak bitirenlerdenim.
Yazılarını beğenerek okuyorum.

Üfürükten Prenses dedi ki...

@aysema: teşekkür ederim.. hep oku inşallah.. beğenerek yani :P

Related Posts with Thumbnails